08.09.2015 Views

(3)

Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net

Kitap Tanıtan Kitap (3) - Blogdan.Net

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kitap Tanïtan Kitap (3)<br />

Varoluşçuluk’a İki Ayrı bakış: Sartre ve İbn Arabî (Suzan Nur Başarslan)<br />

Açıklamaların ve nedenlerin dünyası, varoluşun dünyası<br />

değildir, der Sartre Bulantı(1) adlı eserinde (s.192). Gösterge<br />

dahi gösterdiği şeyin ne olduğunu anlatmaya yardımcı<br />

değildir. İşlevi hakkında fikir verebilir ama o varlığın ne<br />

olduğunu anlamayı sağlamaz. Bulantı’nın atkestanesinin<br />

köküydüm ben adlı varlığın duyumsanmasının yaşandığı<br />

bölüm mekân ve zamana dair çıkarımların kahramanın<br />

bilincinde keşfidir ve bize şunu açımlar: Hareket denen şey,<br />

ol’uş halidir ki iki oluşun ortaya çıkardığı sonuç, hareket ve bu<br />

süreci algılayış ise zaman’dır; bu da zaman ve hareket denen<br />

kavramların aslında olmadığı ve her şeyin ol’uş halini algılayışa<br />

bu tanımların verildiği sonucuna götürür. İbn Arabî de bunu<br />

Füsusu’l Hikem’de(2) şöyle ifade eder: …onlar Allah’ın her<br />

solukta(kün emri) belirdiğini görür. Oysa belirme<br />

tekrarlanmaz. Öyleyse onlar, her belirtinin yeni bir yaratılış<br />

demek olduğunu ve eski varoluşu giderdiğini gönül gözüyle<br />

görürler. İlahi tecellinin bir varoluş giderip yenisini getirmesi,<br />

ilkinin gidişi anında varlığın yok olmasıdır. Yeni bir varlığın yaratılışı da başka bir İlahi belirmenin onu<br />

oluşturmasıdır (s:105). Buradan da çıkacak sonuç, yaratım-yok oluş-yaratım şeklinde her an yeni bir<br />

belirmenin yaşanması zaman-mekân dediğimiz şeylerin olmadığıdır ki bu da bizi Sartre’ın dediklerine<br />

ulaştırır. Cartoon gibi, çizgiler öyle süratlidir ki, bir önceki resim/Belirme bellekte vardır ama asl olan<br />

yok olduğudur. Geçmiş bellek, gelecek ise yoktur. Hiçlik de bir aşama tıpkı var oluş gibi. Onunla<br />

algılanabiliyor. Yani neden’e mahkum. Yokluk/hiçlik de bu anlamda varlık / yaratılandır. Varlık<br />

tecelliyse/ soluksa/kün emri, bu tecelli onu hem kelime yapıyor hem de bu kelimenin sonucunda<br />

varlık. Yokluk da bir kelime ve aynı işleme tabii. Ayan-ı sabitedeki bilginin kün’lenmesinden sonraki<br />

tecellisi, yaratım/varlık’tır. Ve var oldukları anda yokluğa mecburdurlar. Öyleyse hakikat tüm bu<br />

nedenlerin dışında, ona tabii olmayan ama onunla nisbet edilerek anlaşılan, -oysa aklı aşmadan<br />

hakke’l yakîne ulaşılamayacak - bilgi’nin ya da hâlin ötesindedir. Tam bu noktada Sartre varlık’ı<br />

hiçlik’e bağlayarak, onu akılla tanımlayarak, onu Tanrı’dan kopararak ve insanı var olan maddede<br />

maddi başlangıçla sınırlayarak Arabî’den ayrılır.<br />

Ayan-ı sabite, kısaca maddi başlangıçtan önceki bilgi alanıdır ve bu alan Yaratıcı’nındır. Her varlık bu<br />

alanda yokluk halinde ama bilgi şeklinde bulunmaktadır. Her var olacağa dair bilginin ve onun isim<br />

olarak varlığının yer aldığı bir alandır. Buna yakın bir ifadeyi Miguel de Unamuno’nun La Niebla/Sis(3)<br />

adlı eserinde görürüz: “Bize ne ad verirlerse adımız odur. Homeros zamanında insanların ve<br />

nesnelerin ikişer adı vardı: birisi insanların taktıkları ad, öteki de tanrıların verdikleri ad. Tanrı beni<br />

nasıl adlandıracak?” (s:9) der. Arabî de isimlendirme konusunda paralel bir görüş ortaya koyar, fiziki<br />

dünyada verdiğimiz/kullandığımız isimlerin dışında, ayan-ı sabitedeki isimlendirmeden bahseder.<br />

Arabi’nin görüşüne geçmeden isimlendirme hakkında şunları ifade etmek gereklidir. İsimlendirme,<br />

maddi dünyada anlamların kavramlaşarak kabı/libası olma işlevini yüklenir ve onları genellemeyle<br />

dolayımlı da olsa fiziki alanda belirgin hale getirir. Fiziki alana ait olmalarının ispatı, şey’lerin, her dilde<br />

farklı göstergelerle -harflerin birleşimi olan kelimelerle- ifade olmalarıdır. Harfler anlamsız şekillerdir<br />

ve seslerin kendisi değildirler sadece onu imlerler. Seslerin birleşmesiyle oluşturulan kelimeler de<br />

şey’in/varlığın kendisi değildirler. Bu noktada bir varlığı isimlendirmek onun kendisini kendisi olmayan<br />

şeyle anlatmak demektir. Aslında bu durum yaratılmış olan her şey için aynıdır. İnsanın kendisi de bir<br />

kelimedir ve her ne kadar farklı farklı kelimelerle var olsa bile aslında varlığın kendisi değil, onu işaret<br />

www.derindusunce.org<br />

Fikir Platformu<br />

7

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!