NECM el-DÃN SA'ÃD b. MUHAMMED el-SA'ÃDÃ'NÄ°N ÅERH ARÃZ el ...
NECM el-DÃN SA'ÃD b. MUHAMMED el-SA'ÃDÃ'NÄ°N ÅERH ARÃZ el ...
NECM el-DÃN SA'ÃD b. MUHAMMED el-SA'ÃDÃ'NÄ°N ÅERH ARÃZ el ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sadece Arap edebiyatında doğup, g<strong>el</strong>işen arûz ilmi hakkında bilgi vermeye<br />
çalışacağız.<br />
Arûz, yukarıda bahsi geçen üç edebiyatta da “hec<strong>el</strong>erin uzunluk ve<br />
kısalıkları tem<strong>el</strong>ine dayanan nazım ölçüsü” anlamında kullanılmaktadır 44 .<br />
Halîl b. Ahmed’in arûzu bir ilim dalı haline getirmesi ile ilgili farklı<br />
rivayetler vardır. Bunlardan bir kaçını aktaralım:<br />
Anlatılanlara göre Halîl b. Ahmed, Mekke’de Allah’a, şimdiye kadar<br />
kimsenin yapamadığı bir ilimle kendisini rızıklandırması için dua etmiş ve ona bu<br />
ilmin kapıları açılmıştır 45 .<br />
Yine Abdullah b. <strong>el</strong>-Mu‘tez’den rivayet edildiğine göre, Halîl b. Ahmed,<br />
Basra’da çamaşırcıların sokağından geçerken, onların çamaşırları yıkarken<br />
çıkarmış oldukları farklı tokmak seslerini duymuş, durup bu farklılıkları<br />
dinledikten sonra, bu manada gizli bir ilimle meşgul olacağına dair söz vermiş ve<br />
arûz ilmini inşâ etmiştir 46 .<br />
Bir ilim dalı haline g<strong>el</strong>meden önce Arapların arûzla ilgili bilgileri ise<br />
şöyledir: Onlar bu ilmi Halîl b. Ahmed’in isimlendirdiği şekliyle olmasa bile<br />
biliyorlardı. Bu durum, tıpkı onların i‘râb ilmi ortaya çıkmadan önce cüml<strong>el</strong>erini<br />
düzgün bir şekilde kurmalarına benzemekteydi. Sonuç olarak Halîl b. Ahmed bu<br />
ilmi sistematik bir şekle getirmiş ve insanların bilgisine sunmuştur 47 .<br />
Şiir cahiliyye döneminden bu yana Arapların hayatında vazgeçilmez bir<br />
unsurdu. Onlar dev<strong>el</strong>erini otlatırken, çocuklarını avuturken, kuyulardan su<br />
çekerken, savaşırken ve günlük işlerin hemen hemen hepsinde şiir söylerlerdi.<br />
Arapların ilk devirlerde şiir söylerken kullandıkları vezin recez vezniydi.<br />
Dolayısıyla recez 48 vezni diğer vezinlerden önce çıkmıştır 49 . Daha sonra Halîl b.<br />
44 Dilçin, a.g.e., s.3.<br />
45 <strong>el</strong>-Hamevî, Yûkût, M‘ucem <strong>el</strong>-Udebâ (Thk: İhsân Abbâs), Beyrût 1993, III, 1262;<br />
Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzû'ât <strong>el</strong>-'Ulûm (Çev: Kemalettin Muhammed Efendi),<br />
İstanbul 1313, I, 245.<br />
46 <strong>el</strong>-Hamevî, a.g.e., III, 1269; Taşköprüzâde, a.g.e., I, 245.<br />
47 ‘Atîk, ‘Abd <strong>el</strong>-'Azîz, ‘İlm <strong>el</strong>-Arûz ve <strong>el</strong>-Kâfiye, Beyrût 1915, s.8-9.<br />
48 Recez'in, şiir ya da vezin olduğu hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda daha geniş<br />
16