miyofasyal aÄrı sendromu
miyofasyal aÄrı sendromu
miyofasyal aÄrı sendromu
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
SAĞLIK BAKANLIĞI<br />
ŞİŞLİ ETFAL HASTANESİ<br />
FİZİK TEDAVİ ve REHABİLİTASYON KLİNİĞİ<br />
Klinik Şefi: Doç.Dr.Banu Kuran<br />
MİYOFASYAL AĞRI SENDROMUNDA KURU<br />
İĞNELEME, BOTULİNUM TOKSİN-A ENJEKSİYONU VE<br />
FİZİK TEDAVİNİN ETKİNLİĞİNİN KLİNİK VE<br />
ELEKTROFİZYOLOJİK OLARAK<br />
KARŞILAŞTIRILMASI<br />
(Uzmanlık Tezi)<br />
Dr.F. Sevde Özkırış<br />
İstanbul-2004
TEŞEKKÜR<br />
Uzmanlık eğitimim süresince, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, her konuda<br />
yakın ilgi ve desteğini gördüğüm değerli hocam Doç.Dr.Banu KURAN’a,<br />
Tez çalışmamdaki katkılarından dolayı Doç. Dr Münevver ÇELİK ve Dr. Meral<br />
ÇINAR’a,<br />
Eğitimime katkılarından dolayı klinik şef yardımcımız Dr. Nurdan KOTEVOĞLU’na,<br />
Rotasyonlarım sırasında bilgi ve deneyimlerinden yararlanma fırsatı bulduğum<br />
hocalarım Doç. Dr. Hulki FORTA, Prof. Dr. Ünal KUZGUN, Uzm. Dr. Fatih BORLU’ya,<br />
Klinik deneyimlerini benden esirgemeyen uzman, başasistan, asistan arkadaşlarıma, ve<br />
fizyoterapistlerimize,<br />
Birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum kliniğimiz hemşire ve tüm<br />
personeline,<br />
Ayrıca bana büyük emekleri geçen başta anne ve babam olmak üzere tüm aileme, her<br />
zaman desteğini gördüğüm eşime,<br />
Ve içimin gülen yüzü kızım Ayşegül’e,<br />
en içten teşekkürlerimi sunarım….<br />
Dr. Sevde ÖZKIRIŞ
İÇİNDEKİLER<br />
GİRİŞ VE AMAÇ......................................................1<br />
GENEL BİLGİLER...................................................3<br />
GEREÇ VE YÖNTEM............................................57<br />
BULGULAR.............................................................70<br />
TARTIŞMA..............................................................93<br />
ÖZET VE SONUÇ.................................................111<br />
SUMMARY............................................................113<br />
KAYNAKLAR.......................................................114
GİRİŞ VE AMAÇ<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>, palpe edilebilen gergin kas bantında yer alan tetik nokta<br />
aracılığıyla özgül bir bölgeye yansıyan ağrıyla karakterize bir sendromdur. Toplumda çok<br />
sık rastlanan bu sendrom, kas-iskelet sistemi ağrısının en yaygın nedenlerinden biri olarak<br />
gösterilmektedir. Tedavide ilk basamak doğru tanı koymaktır. Doğru tanı konduktan sonra<br />
tedavisi için birçok modalite kullanılabilir.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> tedavisindeki amaçlar; ağrının giderilmesi, yeterli kas<br />
gücünün sağlanması, etkilenmiş kasla ilgili eklemin uygun postürü ve tam hareket<br />
açıklığının sağlanmasıdır.<br />
Kuru iğneleme; <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nun tedavisinde kullanılan yöntemlerden<br />
biridir. İğne, anormal fonksiyon gösteren kontraktil elemanları veya tetik nokta aktivitesine<br />
katkıda bulunan sinir sonlanmalarının duysal ya da motor komponentlerini mekanik olarak<br />
bozarak etki gösterir.Tetik nokta hasarlanması yaparak o bölgede iyileşme sürecini başlatır.<br />
Daha önce yapılmış olan çalışmalarda kuru iğnelemenin <strong>miyofasyal</strong> tetik nokta<br />
inaktivasyonunda oldukça etkin bir yöntem olduğu belirtilmiştir (15,24,41).<br />
Son yıllarda tetik noktaya uygulanan Botulinum toksin-A enjeksiyonunun özellikle<br />
kronik <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda etkinliği umut verici gibi gözükmektedir.Tetik noktalara<br />
Botulinım toksin-A enjeksiyonu oldukça etkili bulan veya plasebodan farklı bulmayan<br />
çalışmalar mevcuttur (15,20,90). Botilinum toksininin terapötik değerinin nöromusküler<br />
bileşkede asetilkolin salınımını bloke ederek kas hiperaktivitesini ve lokal iskemiyi<br />
azaltmasına bağlı olduğu düşünülmektedir.<br />
Fizik tedavi yöntemlerinden ultrason ve sıcak paket gibi derin ve yüzeyel ısıtıcılar,<br />
vazodilatasyon, metabolizmada hızlanma, viskoelastik özelliklerde artma, ağrı ve kas<br />
spazmını azaltıcı özelliklerinden dolayı, TENS ise analjezik amaçlı olarak kullanılmaktadır.<br />
Yapılan çalışmalarda <strong>miyofasyal</strong> ağrıda kullanılmış olan fizik tedavi modalitelerinin sonuçları<br />
farklılık göstermekle birlikte birçok çalışmada özellikle TENS’in olumlu etkileri olduğu<br />
belirtilmektedir (5,15,26,31,48,52,65).
Germe ve postür egzersizleri <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda tedavi edici özelliğinin<br />
yanısıra koruyucu bir tedavi modalitesi olarak da önerilmektedir. Özellikle pasif germe,<br />
aşırı duyarlı tetik noktada tolere edilebilen tek egzersiz olduğu ve uzun süreli rahatlamayı<br />
sağladığı için tedavide önemli bir yeri vardır. Uygulanan kas germe teknikleri tutulan kas<br />
boyunca sarkomer uzunluğunu eşitleyerek etkili olur. Böylece kısır döngünün kırılması<br />
sağlanır (14).<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda yapılmış olan elektromiyografik incelemeler farklı<br />
sonuçlar vermektedir. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda, bazı olgularda tetik noktalarda<br />
spontan elektromiyografik aktivite gözlendiği, bazı araştırmacılarca bu aktivitenin son plak<br />
gürültüsü olduğu veya iğne EMG’si sırasında amplitüdün daha yüksek olduğu ileri<br />
sürülmüştür. Bazı araştırıcılar ise tutulan kasların istirahat halindeki elektromiyografik<br />
incelemesinde tanısal anormallik bulmamışlardır (19,23,29,36,59,69,84).<br />
Çalışmamızda ev egzersiz programı ile birlikte kuru iğneleme, fizik tedavi ve<br />
botulinum toksin-A enjeksiyonunun <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> tedavisindeki etkinliğini<br />
karşılaştırmayı, tetik noktada spontan elektriksel aktiviteyi ve etkilenen kasların tedavi<br />
öncesi ve sonrasında elektrofizyolojik özelliklerini araştırmayı amaçladık.
GENEL BİLGİLER<br />
MİYOFASYAL AĞRI SENDROMU<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>(MAS) kaslarda ve/veya fasyalarda oluşan gergin<br />
bantlardaki tetik noktalardan kaynaklanan ağrı ve ağrıya eşlik eden kas spazmı,<br />
hassasiyet,eklem hareket açıklığında kısıtlılık, tutukluk, yorgunluk ve bazen otonomik<br />
disfonksiyonlarla karakterize bir sendromdur (10,84,87).<br />
Günümüzde hastalıkların oluşturduğu mortalite ve morbiditenin yanısıra, işgücü kaybı<br />
ve tedavi masrafları da oldukça önem kazanmıştır. Bu açıdan bakıldığında <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
<strong>sendromu</strong>, yaşam kalitesini önemli derecede etkileyen ve hastanın defalarca değişik doktorlara<br />
gidip, değişik tedaviler almasına, çoğu zaman da psikolojik kökenli olduğu şeklinde<br />
yorumlanmasına sebep olan bir sendromdur.<br />
MAS kronik yaygın ağrı ve yetersizlik yapan hastalıklar içinde çok önemli bir yer<br />
aldığı halde genellikle hekimlerce göz ardı edilen önemli bir ağrı <strong>sendromu</strong>dur. Omuz, boyun,<br />
bel, daha az sıklıkla pelvis, abdomen, göğüs ve kaburgaların birçok açıklanamayan ağrılı<br />
durumlarından MAS sorumlu olabilir. Ancak <strong>miyofasyal</strong> ağrılar, bazen bursit, artrit veya<br />
visseral hastalığı taklit edebildiğinden yanlış tanı konarak tedavi edilmeye çalışılmakta, bu<br />
durum, hastalarda ciddi maddi ve manevi yıkımlara neden olmaktadır.Tetik noktaların<br />
zamanında saptanması ve tedavi edilmesi hastalığın tedavisiz kalmasını ve kronikleşmesini<br />
önleyecektir.
TARİHÇE<br />
Tetik nokta fenomeni 19. yüzyılın ortalarına doğru tanınamaya başlanmış olup, daha<br />
önceleri miyalji, miyositis, fibrositis, myofasciitis, fibromiyozitis, myofibrozitis, kas straini ve<br />
yumuşak doku romatizması olarak adlandırılan <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> ilk defa 1942 de<br />
Janet G. Travell tarafından tanımlanmıştır. 1975’de bu hastalığın klinik kriterleri diğer kas<br />
ağrılarından ayrılmış ve 1983’den bu yana Dr.Janet ve Dr.David G.Simons’un gayretleriyle<br />
terminolojisinin yerleşmesi ve bilimsel verilerin oluşmasıyla bir klinik antite olarak kabul<br />
edilmeye başlanmıştır (84,87,88).<br />
EPİDEMİYOLOJİ<br />
Miyofasyal ağrı yaygın bir fenomen olmasına rağmen ülkemizde <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
<strong>sendromu</strong>nun insidans ve prevalansı hakkında yapılmış epidomiyolojik çalışmalar<br />
yetersizdir.Literatürde bu konudaki insidans ve prevalans çalışmalarında oldukça değişken<br />
sonuçlar mevcutur. Genel olarak musküloskeletal sistem şikayeti ile hekime başvuran<br />
hastaların yaklaşık %30-50’sinde MAS bulunduğu bildirilmişir (10,15).<br />
Nuprin, Amerikan popülasyonunda %53’e varan oranda kas ağrısı şikayeti olduğunu<br />
rapor etmiştir. Üniversite hastanesine başvuran 172 hastayı kapsayan bir çalışmada ağrı<br />
şikayeti olan 53 hastanın %30’unun MAS tanısı aldığı ve kronik ağrı merkezlerine kabul<br />
edilen hastaların da %85’inin primer tanısının bu sendrom olduğu belirtilmiştir.Her iki<br />
cinsiyette de görülmekle birlikte, kadınlarda tetik nokta insidansı daha yüksek bulunmuştur.<br />
Ağrının menstrüel siklüsün ikinci yarısında artması hormonal bir etki olduğu görüşünü<br />
destekler (10,53).<br />
Sola, rastgele seçtiği 17-35 yaş arası 200 genç erişkini kapsayan bir çalışmada<br />
kadınların %54’ünde, erkeklerin %45’inde omuz kavşağında latent tetik noktaları olduğunu<br />
saptamıştır. Yine aynı yazarın 1000 ambulatuvar hasta üzerinde yaptığı bir araştırmada %32<br />
olguda aktif tetik nokta saptamış olup, prevalansı 598 kadında %36 ve 402 erkekte ise %26<br />
olarak değerlendirmiştir. Bu çalışmaya göre 30 ile 49 yaşlar arasında <strong>miyofasyal</strong> ağrı sıklığı<br />
artmaktadır.Yaşla birlikte aktivite ve kas stresi azaldıkça prevalans da azalır. MAS’ın aktif<br />
çalışanlarda sedanter çalışanlardan daha az görülmesinin nedeni yoğun günlük aktivitenin<br />
koruyucu etkisi olmasındandır (21,38,53,84).<br />
Yapılan bir başka epidemiyolojik çalışmada 20-40 yaş arası kadınların %30’unda<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>na rastlanmış olup, bunların %6’sının tadavi gerektirecek kadar<br />
şiddetli semptomlar gösterdiği belirtilmiştir (53).
Tetik noktaların dağılımı kişiler arasında farklılıklar gösterir. 214 kadın ve 103 erkek<br />
hastayı kapsayan bir çalışmada baş ve boyun, omuz kuşağı ve belde vücudun diğer bölgelerine<br />
göre daha fazla tetik nokta gösterilmiştir ( Şekil 1). Tetik noktadan yansıyan ağrı boyun ve<br />
omuz kuşağı bölgesinde diğer bölgelere göre daha yaygındır (10,53).<br />
Şekil 1: Miyofasyal tetik noktaların en sık rastlanan lokalizasyonları<br />
ETYOLOJİ<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> etyolojisi tartışmalıdır ve tam olarak aydınlatılamamıştır.<br />
MAS’a neden olabilecek birçok faktör varsa da kasa ani yüklenme ile oluşan akut incinme<br />
veya tekrarlayan mikrotravmaların sebep olduğu kronik zedelenme başta olmak üzere,<br />
genetik etkenler, yorgunluk ve stres en önemli nedenler arasında sayılmaktadır (10,87,88).<br />
MAS’ı arttıran faktörler, lokal ve sistemik etkilerle oluşabilir:<br />
Lokal olanlar; anatomik varyasyonları, oturma, ayakta durma ve uyku esnasındaki<br />
postural stresleri içerir. Postürdeki anormallikler yapısal olabileceği gibi meslekten de<br />
kaynaklanbilir.Yapısal nedenler arasında; bir bacağın kısa oluşu, küçük hemipelvis, artmış<br />
servikal veya lomber lordoz, kompanse edilemeyen skolyoz, kötü baş pozisyonu<br />
sayılabilir.Mesleki olarak ise özellikle postürü etkileyen işler MAS’a neden<br />
olabilir.Örneğin, telefonu baş ve omuz arasına sıkıştırarak uzun süre konuşan kişilerde,<br />
daktilo yazarken tuşlara ulaşmak için omuzlarını eleve pozisyonda tutan sekreterlerde, başı<br />
öne eğerek ders çalışma sonucu öğrencilerde, ev işlerini yaparken uzun süre kötü<br />
pozisyonda kalmaya bağlı ev hanımlarında, sırtında ağır eşya taşıyan hamallarda MAS<br />
daha sık görülmektedir (84,87).<br />
Sistemik şiddetlendiren faktörler arasında, vitamin (özellikle B1, B6, B12, folik<br />
asit) eksikliği, mineral yetersizliği (düşük serum potasyumu ve kalsiyum eksikliği), demir<br />
eksikliği anemisi, normal kas fonksiyonu için gerekli olan magnezyum ve kurşun<br />
elementlerinin eksikliği, metabolik ve endokrin bozuklukların (tekrarlayan hipoglisemi<br />
epizodları, hipotiroidi ve östrojen yetmezliği) rolü olduğunu belirtilmektedir. Ayrıca<br />
bakteriyel, viral ve paraziter kronik enfeksiyonların da predispozan olabileceği<br />
düşünülmektedir. Sıcak havadan soğuk ve nemli havaya geçiş de şiddetlendirici faktörler<br />
arasındadır (84,87,88).
FİZYOPATOLOJİ<br />
Tetik nokta ve <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> hakkında bilgiler klinik gözlemlere, çok<br />
sınırlı fizyolojik bulgulara ve bunlarla ilgili teorilere dayanmaktadır. Klinik araştırmalar<br />
sonucu kasın aşırı yüklenmesine bağlı gelişen tetik nokta, nöromusküler bir disfonksiyondur<br />
ve sonrasında organik musküler distrofiler meydana gelir (87).<br />
Akut strainlere ve kasın aşırı yüklenmesi gibi fiziksel travmalara bağlı olarak<br />
sarkoplazmik retikulumda ruptür gelişerek kalsiyum salınımı artarken, geri alım mekanizması<br />
hemen işlemeyebilir ve kalsiyum kontrolsüz lokalize bir kas kontraksiyonu başlatır. Böylece<br />
lokalize ani kas fibrillerinin kısalması sonucunda tetik nokta zonundaki lokal kapiller<br />
sirkülasyonu kesilir. Lokal iskemi, ATP’nin sarkoplazmik retikulum kompartmanına<br />
depolanmasını engeller ve devam eden kontraksiyon ile devamlı bir enerji tüketilir. Kas, bu<br />
artan metabolizmaya karşı, şiddetli bir lokal vazokontrüksiyonla cavap verir. Bu lokal bir<br />
reaksiyon olabildiği gibi, tetik noktaların merkezi sinir sistemine sempatik sistem yoluyla<br />
olan refleks bir cevap da olabilir. Bu durumda çeşitli mekanizmalarla aljezik ve sensitizan<br />
maddeler ortaya çıkar. Tetik noktaların lokal hassasiyeti en iyi grup 3 ve 4 kas<br />
nosiseptörlerinin sinir sonlanmalarının sensitize edilmesi ile açıklanır. Sensitizasyon ile<br />
afferent duysal sinirin duyarlılığı artar, uyarılma eşiği düşer ve uyarma cevabı artar. Böylece<br />
sensitizasyon önceden spontan aktivitesi olmayan bir sinirin spontan olarak uyarı üretmesine<br />
neden olur. Doku duyarlılığını arttıran maddeler K, bradikinin, prostoglandin, histamin,<br />
serotonin, P maddesi ve lökotrienlerdir. Bu sensitizan maddeler; lokal olarak afferent duysal<br />
sinirleri irrite ederek tetik noktalarda lokal ağrıya neden olur.Gelişen ağrıya karşı koruyucu<br />
spazm gelişerek olay aynı şekilde devam eder. Kontraktil aktivitenin devamı ile ATP giderek<br />
azalır, lokal kan akımı, oksijenizasyon, kalsiyum pompalanması azalır ve kontraksiyon devam<br />
ederek spazm-iskemi-ağrı döngüsü gelişir (79,83,84,87).<br />
Tetik noktaların histolojik araştırmasında MAS’a özgün bir patoloji saptanmasa da bu<br />
olgularda ATP ve fosfokreatinin azaldığı, glikojen konsantrasyonunun da düşük olduğu<br />
saptanmıştır (88).<br />
Kas enerji metabolizması üzerine Bengtsson ve arkadaşları, 15 primer fibromiyaljili<br />
hastanın trapezius kasındaki tetik noktalara ait örnekleri sağlıklı 8 trapez kas örneği ve 6<br />
primer fibromiyaljili hastanın tibialis anterior kas örneği ile karşılaştırmışlar, sonuçta<br />
hastalardan alınan trapez örneklerinde yüksek enerjili fosfat düzeylerini (ATP, ADP) ve
kreatin kinazı düşük değerde, düşük enerjili fosfat (AMP) ve kreatin düzeylerini yüksek<br />
değerde bulmuşlardır (13).<br />
Duyuların merkezi sinir sistemi tarafından ağrı olarak algılanması karmaşık bir<br />
durumdur. Ağrı duyusu, deri veye kastan merkezi sinir sistemine kadar reseptör, medulla<br />
spinalis, medulla spinalis ile korteks arasındaki ara istasyonlar ve duysal korteks başta olmak<br />
üzere en az 4 ayrı seviyede modüle olabilir (88).<br />
Tetik noktalardan kaynaklanan yansıyan ağrı, santral konverjans ve fasilitayonlardan<br />
oluşur. Duyarlılığı artmış grup III ve IV kas afferentleri beyin tarafından yanlış yorumlanıp,<br />
yansıyan ağrı olarak algılanan sinir aksiyon potansiyellerini üretirler. Tetik noktalardan uzağa<br />
yansıyan ve otonomik fenomenlerin görüldüğü vücudun özel bölgesine ‘referans zon’ denir.<br />
Yansıma ağrısının meydana gelmesinde 4 ayrı nörolojik mekanizma tanımlanmıştır:<br />
1) Konverjans-Projeksiyon: Spinal kordda tek bir sinir hücresi hem iç organlardan gelen<br />
uyarıları hem de deri ve kaslardan gelen nosiseptif uyarıları aldığından, beyin bu<br />
imputların somatik veya visseral olduğunu ayırt edemez ve hepsini somatik dokulardan<br />
gelmiş gibi yorumlar. Tetik noktalardan kalkan ve diğer somatik nosiseptörlerin alanına<br />
yayılan ağrının nedeni ise bu uyarımların aynı spinotalamik traktus hücresinde<br />
konverjansıdır.<br />
2) Konverjans-Fasilitasyon: Deriden gelen somatik afferent impulslar spinotalamik traktus<br />
liflerini uyaracak şekilde değilse viseral imputlarla fasilite edilir.<br />
3) Primer afferent nosiseptörlerde periferik dallanma: Bir sinirin dalları vücudun değişik<br />
yerlerine dağılırsa sinirin periferik dallanması yansıma ağrısını oluşturabilir. Bu durumda<br />
beyin vücudun bir bölgesinden gelen mesajı aynı sinirinbir başka bölgedeki dallarından<br />
geliyormuş gibi yorumlar.<br />
4) Sempatik sinir sistemi aktivitesi: Sempatik sinirler yansıma bölgesinde primer afferent<br />
uçlarını sensitize eden maddelerin salınımı ile tetik noktadan orijinlenen refere ağrı<br />
oluşturabilir. Alternatif olarak, sempatik aktivite kan damarlarını daraltıp duysal sinir<br />
liflerinin beslenmesini bozarak ağrıya neden olur (15,87).<br />
Ayrıca spazm geliştirmiş kasların sinirleri sıkıştırması da MAS’da ağrı yayılımının bir<br />
bölümünü açıklayabilir (49).<br />
Palpabl gergin bant tetik noktalar için karakteristiktir.Gergin bantın varlığı tetik noktaların<br />
hassas noktalardan ayrımında önemlidir.Bu bantı oluşturun kas fibrillerinin sarkomerlerinin<br />
kısalması ile bant ele gelir. Sarkomerlerdeki kısalma, referans zondaki kasları inerve eden<br />
motor nöronların volanter aktivite sırasındaki eksitabilitesi ve spontan aktivitesi ile<br />
açıklanır.Bunun yanında etkilenen kasların sinerjistlerinde de koruyucu bir spazm gelişir.Bir
çok histolojik çalışma, gergin bantta artmış fibril tansiyonunu ve kısalmış sarkomerlerin<br />
varlığını destekler (87). MAS tedavisinde kullanılan kas germe teknikleri tutulan kas boyunca<br />
sarkomer uzunluğunu eşitleyerek etkili olur ve böylece feedback kırılmış olur (15).<br />
Miyofasyal ağrı patofizyolojisinde en önemli bulgulardan biri de, istirahat koşulları altında<br />
anormal motor son plağın sinir uçları tarafından asetilkolin salınımının patolojik artmasıdır ve<br />
bu durum elektrodiagnostik testlerle de desteklenmiştir.Belirtilen bu anomali Simons ve<br />
arkadaşlarına göre primer disfonksiyon olup pozitif feedback oluşturur:<br />
Anormal asetil kolin salınımı → Sarkomer kontraksiyonu<br />
↑ ↓ ↓<br />
AĞRI ↑ Lokal iskemi Metabolizma artışı<br />
↑ ↑ ↓ ↓<br />
Doku duyarlılığını artıran maddeler← Enerji krizi<br />
Elektrodiagnostik çalışmalarda, anormal motor son plaklarda tetik noktanın olduğu<br />
bölgelerdeki ‘endplate noise (EPN)=son plak gürültüsü’nün anlamlı olarak fazla olduğu<br />
gösterilmiştir.EPN karakteristik ancak tanısal olmadığı için bu bulguların önemi ve<br />
anlamlılığı tartışmalıdır. EPN, artışı, pek çok tipteki son plak yapılarına farklı tipte<br />
stimülasyona cevap olarak alınabilir ve bu artış <strong>miyofasyal</strong> ağrıya spesifik değildir.<br />
Ek olarak normal son plakların kimyasal stimülasyonu sonrası da EPN paterninde yaklaşık<br />
1000 kat artış gözlemlenmiştir. Bu nedenle mekanik, kimyasal veya diğer sinirsel uyarı veya<br />
travmalar, anormal asetil kolin salınımına aracılık edebilir (15).<br />
Spazmı arttıran mekanizmanın disfonksiyonel kas iğciklerinin anormal ateşlenmesi<br />
olabileceği teorisine destek, Hubbard ve Berkoff’un EMG ile yaptıkları bir çalışmada tetik<br />
noktalarda sürekli düşük düzeyde EMG aktivitesi gözlenmesi ile bulunmuştur.<br />
Hubbard ve Berkoff gördükleri bu aktivitenin kürar ile azalmadığını, fentolamin (sempatik<br />
iletimi selektif olarak bloke eder) ile arttığını gözlemlemişlerdir (59).<br />
Bu teorilerin birkaçı birbirini tamamlar ve <strong>miyofasyal</strong> ağrı fenomeni bu tam anlaşılmamış<br />
mekanizmaların birkaçının bir arada oluşması sonucu gelişiyor gibi görünmektedir. Kasta<br />
spazm-ağrı-spazm döngüsünü periferik ve/veya santral sensitizasyon ile birleştiren bir model<br />
bugünkü bilgiler ışığında en mantıklı mekanizma olarak görülmektedir.Travel ve Simons<br />
MAS gelişimi için şu sırayı oluşturmuştur:
Artmış kas straini<br />
↓<br />
Kasın çok lokalize bir bölgesinde doku<br />
↓<br />
Sarkoplamik retikulumda yırtıklar<br />
↓<br />
Serbest kalsiyum iyonları<br />
↓<br />
Devamlı kontraksiyon<br />
↓<br />
Artmış kalsiyum iyonları<br />
Travell ve Simons serbest kalsiyum iyonları ve ATP’nin kas liflerinde devamlı kontraksiyon<br />
oluşturarak hipermetabolik bir durum geliştirdiği ve muhtemelen sempatik sinir sistemi<br />
aracılığı ile lokal vazokonstriksiyona yol açtığını göstermiştir. Lokal vazokonstriksiyon lokal<br />
iskemiye neden olur. Bu durum enerji ihtiyacının artması ile birleşerek histolojik değişiklikleri<br />
oluşturur (83,84).<br />
Şekil 2:Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda tetik noktların gelişmesi (Dünya Ağrı<br />
Klinisyenleri Kongresi, Tenerife, 1998)<br />
HİSTOLOJİ<br />
Tetik noktaların ve gergin bantların histopatolojik incelemelerinde özgül olmayan<br />
metabolik ve distrofik değişiklikler ile fibrositik değişiklikler ve enflamasyon<br />
saptanmıştır. Elektron mikroskopu ile hafif miyofibriler nekroz, mitokondrial anomaliler,<br />
myelin şekileri, boş bazal membran kılıfı, lipofuskin inklüzyonları, Tip I liflerde atrofi ve<br />
‘güve yeniği’ Tip II lifler gösterilmiştir (17,53,64). Bartels, 7 normal, 13 <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
sendromlu hastanın kuadriseps kasından aldığı örneği mikroskopla incelemiş ve <strong>miyofasyal</strong><br />
ağrı sendromlu hastaların A ve I bantlarındaki kontraktil proteinler kontrol grubundan<br />
farklı bulunmamıştır. Miyofasyal ağrı sendromlu hastaların kas lifleri değişik aralıklarla<br />
lastik bantlar yerleştirilmiş gibi göründügünü ve ayrıca kas lifleri, lastik bantlarla<br />
birleştirilmiş gibi aralarında ince liflerin dikkati çektiğini belirtmişlerdir (12).
KLİNİK BELİRTİLER<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> ve tetik noktalar için diagnostik laboratuvar ve görüntüleme<br />
sistemi olmadığından, tanı sadece anamnez ve fizik muayeneye dayanmaktadır.Kural<br />
olarak hekimin tetik noktayı bulabilmesi için her şeyden önce aklına getirmesi ve araması<br />
gereklidir.<br />
Ağrı<br />
Hastaların en önemli yakınması ağrıdır. Ağrının başlangıç zamanı, başlangıç şekli<br />
öğrenilmelidir. Akut başlangıçlı bir <strong>miyofasyal</strong> ağrı ile beraber mekanik stresin spesifik<br />
detaylarının bilinmesi büyük olasılıkla tutulan kası tanımaya yardım eder. Ani başlangıçlı<br />
olanlarda hasta genellikle ağrının ilk başladığı tarihi ve ağrıyı başlatan hareketi<br />
hatırlar.Yavaş başlangıç, genellikle kasların kronik zorlanmasına, viral enfeksiyona, viseral<br />
hastalığa ya da psikojenik strese bağlı olarak görülür (84). Hastalar primer olarak kaslarının<br />
tutulduğunun farkında değildirler. Baş ağrısı, eklem ağrısı, sırt ağrısı veya kalça ve alt<br />
ekstremitelerde siyatalji benzeri ağrıdan yakınırlar (88).<br />
Ağrının niteliği sorulmalıdır. Ağrının çok şiddetli olması (hastalar bazen kalp krizi, kemik<br />
kırıklarına bağlı ağrılar ve renal kolikteki ağrılar kadar şiddetli olduğunu belirtmişlerdir)<br />
yaşam kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir(86). Ağrı sürekli ya da aralıklı olabilir.<br />
Genellikle persistan, sınırlayıcı, halsiz bırakıcı bir ağrı söz konusudur.Tetik noktaya<br />
dokununca patlayıcı tarzda ortaya çıkar.Tetik nokta palpe edildiğinde, ağrı ya tetik nokta<br />
alanında konsantre olur ya da yayılma alanı denilen daha uzak alanlara yayılır. Yansıma<br />
alanları dermatomal ya da sinir kökü dağılımına göre değildir (53,84).Her kasın tetik<br />
noktalarının kendine ait ağrı paterni vardır . Bu ağrı dağılımından ilgili tetik noktanan<br />
hangi kasa ait olduğu belirlenebilir(15,84). Ağrı yayılımı tetik noktanın hassasiyeti ile<br />
ilişkilidir.Ağrı ile birlikte yansıma alanında hiperaljezi veya hassasiyet, hareket açıklığında<br />
kısıtlanma, ve/veya genel yorgunluk bulunur(49,84).<br />
Hastalar,yorgunluk,soğuk hava, aşırı egzersiz, immobilite, emosyonel veya fiziksel<br />
gerilim, viral enfeksiyonla şikayetlerinin arttığını ve sıcak, gevşeme, masaj,kasların hafif<br />
gerilmesi ve aeorobik egzesizlerle şikayetlerinin azaldığını ifade ederler(87).
Güçsüzlük<br />
Hastalar sıklıkla belirli bir hareket sırasında oluşan güçsüzlükten yakınırlar. Bu durum<br />
hangi kasların tutulduğu konusunda doktora ipucu verir.Tetik nokta hemen her zaman<br />
etkilenen kasta kısalmaya sebep olur ve kas atrofisi olmaksızın güçte azalmaya sebep<br />
olabilir (10).<br />
Hareket Kısıtlılığı<br />
Hastaların temel şikayeti olmayabilir ancak sorulduğunda sıklıkla tarif edilir. Tetik<br />
noktanın neden olduğu kas kısalması eklem hareket açıklığında azalmayla sonuçlanır.<br />
Hareket kısıtlılığı ve tutukluk sabah kalkarken en fazladır (11).<br />
Depresyon<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun sonraki aşamalarında duygu durum (mood)<br />
değişiklikleri ve stres hastalığa eşlik edebilir (15,28). Hastalarda görülebilen depresyonun<br />
major nedeni genellikle kronik ağrıdır. Depresyon ve kronik ağrı arasındaki ilişki iki<br />
yönlüdür. Kronik ağrı depreyona yol açabilir ya da depresif hastalar ağrı yakınması ile<br />
başvurabilir. Kimi zaman kişi için depresyonu ifade etmek, hatta çoğu zaman kabul etmek,<br />
ağrıyı kabullenmekten daha zordur. Yapılan araştırmalarda kronik ağrılı hastalarda %22-78<br />
oranında depresif belirtilere rastlanıldığı belirtilmektedir. Depresyon, ağrı eşiğini düşürerek<br />
ağrının daha şiddetli algılanmasına neden olur ve spesifik tedaviye yanıtı bozar. Kronik<br />
ağrı ile depresyonun biyolojik zemininde ortak bir nörotransmitter sisteminin varlığı, aynı<br />
zamanda antidepresan ilaçların hem kronik ağrıda, hem de depresyonda etkili oluşu ile de<br />
desteklenmektedir. Hastalardaki depreyon iyi tanınmalı ve tedavi edilmelidir (84,25).<br />
Uyku bozukluğu<br />
Miyofasyal ağrı sıklıkla uyku düzenini bozar ancak diğer yönden uyku pozisyonu da<br />
sıklıkla tetik nokta aktivasyona sebep olabilir (11,28).<br />
Hastalarda sıklıkla anormal terleme, lakrimasyon artışı, dermal flushing, vazomotor<br />
semptomlar ve ısı değeşikliği gibi otonomik disfonksiyonlar görülebilir.Servikal<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrı ile nörootolojik semptomlar (dengesizlik, başdönmesi veye kulak<br />
çınlaması) olabilir (11,15,37,87).
Diğer nörolojik semptomlar parestezi ve iğnelenme hissi, görmede bulanıklaşma,<br />
seyirmeler şeklinde olabilir (15).<br />
KLİNİK BULGULAR<br />
Tetik nokta<br />
Tetik nokta, herhangi bir iskelet kasının gergin bantı içinde bulunan, kompresyonla<br />
ağrılı, palpasyon sırasında lokal seyirme yanıtı oluşturan yaklaşık 2-5 mm çapındaki fokal<br />
hassas noktalara denir (10,11).Tetik noktalar tek bir iskelet kasında olabileceği gibi aynı<br />
anda birden fazla kasta da bulunabilir (11).Tetik noktasına bu ismin verilmesinin nedeni bu<br />
noktanın basınç veya kas aktivasyonu ile stimülasyonunun bir silahın tetiğini çekmek gibi<br />
bir başka yerde (referans alanı) etkiler oluşturmasıdır (88). Travell ve Simons tetik noktalar<br />
için spesifik kriterler tanımlamışlardır:<br />
1. Gergin bant olarak bilinen kasın palpe edilebilir sert alanı<br />
2. Gergin bant içinde presyonla lokalize hassasiyet gösteren spot, tetik nokta<br />
3. Gergin bant içindeki tetik noktaya devamlı basınç uygulandığında karakteristik<br />
ağrı, uyuşma, karıncalanma paterni<br />
4. Gergin bant transvers olarak büküldüğünde lokal seyirme yanıtı (43,59).<br />
Tetik nokta gergin bir kasta parmak ucuyla yapılan palpasyonla araştırılır. Palpasyon gergin<br />
bir kasın uzun ekseni boyunca yapılır.Art arda yapılan palpasyonlarla en duyarlı nokta<br />
belirlenir.Bu noktaya uygulanan basınçla hastanın aniden yüzünü ekşitmesi, sıçraması ya<br />
da sesle yanıt vermesi, ayrıca bu bölgeden uzak bir bölgede yansıyan ağrı tanımlaması tetik<br />
noktayı gösterir (23,60,84,87).Yapılan çalışmalarda tetik noktanın fizik muayene<br />
bulgularından en güvenilir olanının fokal hassasiyet ve ağrı alduğu bildirilmiştir (70,71).<br />
Tetik noktalar değişik formlarda bulunabilir:<br />
Aktif tetik nokta, klinik olarak ağrıyla karakterizedir, her zaman hassastır ve gergin bantla<br />
seyreder. Bu noktalar kasın uzamasını engelleyebilir veya kas gücü kaybına sebep olabilir<br />
(23,84).
Latent tetik nokta, palpasyonla lokalize ve yansıyan ağrıyla karakterize olup günlük aktiviteler<br />
esnasında ağrıya neden olmaz ancak eklem hareket açıklığında kısıtlılık ile birlikte olabilir<br />
(15,84,87). Tetik noktalar travmadan sonra yıllarca kaslarda latent şekilde kalabilir (88).<br />
Primer tetik nokta başka bir yerdeki tetik noktadan bağımsız olarak iskelet kasına bazı<br />
mekanik travma formları ile direk olarak aktive olur (23).<br />
Santral tetik nokta disfonksiyonel motor son plaklar ile yakın ilişkilidir. Kas liflerinin<br />
merkezine yakın lokalizasyonludur (23).<br />
Bitişik tetik nokta kasın tendona veya kemiğe bitiştiği yerde olur. Santral tetik noktadan<br />
kaynaklanan kas bantının gerilmesi ile ortaya çıkan entezopatiye işaret eder(23).<br />
İlişkili tetik nokta başka bir kastaki tetik nokta ile eş zamanlı ortaya çıkar. Birisi diğerini<br />
indükleyebilir.Her ikisi birden aynı mekanik veya nörolojik stres kaynağı ile aktive olabilir<br />
(23).<br />
Anahtar tetik nokta bir veya daha fazla satellit tetik noktanın aktive olmasından sorumludur<br />
(23).<br />
Satellit tetik nokta bir anahtar tetik noktanın aktivasyonu ile mekanik- nöral mekanizma veya<br />
somatik- visseral patolojiler yoluyla indüklenen santral bir tetik noktadır.Satellit tetik nokta,<br />
anahtar tetik noktanın veya visseral hastalığın ağrı yayılım zonunda , anahtar tetik nokta veya<br />
somatik patolojiler ile ilişkili mekanik disfonksiyon olan kaslarda gelişir (özellikle dejeneratif<br />
eklem hastalıklarında) (23).<br />
Tetik noktalar ve yansıma alanları Şekil 3’de gösterilmiştir:<br />
Tetik nokta duyarlılığının nicel olarak değerlendirilmesi:<br />
Bu değerlendirme için basınçlı algometreler kullanılır (resim 1). Fischer tarafından<br />
geliştirilen bu alet, kg/cm² cinsinden 10 kg’a kadar ölçüm yapabilir. Ucunda 1 cm²<br />
büyüklüğünde lastik olan bir metal çubuk vardır.Bu lastik uç, uygulanan kuvvetin derin<br />
dokulara iletilmesini sağlar. Göstergenin oranı ve hassasyeti hem derin, hem de yüzeyel<br />
tetik noktaların ölçümünü sağlar (33,34,53).<br />
Resim 1:Algometre
Tetik noktaları değerlendiren diğer yöntemlerde olduğu gibi doğru ölçüm yapabilmek<br />
için kasların gevşek olması gerekmektedir. Basınçlı algometrenin ucu en yoğun hassasiyetin<br />
olduğu noktaya 90º açı ile dokundurulur ve hasta rahatsızlığını sözlü olarak ifade edene kadar<br />
basınç artırılır (resim 2). Bu işlem üç kez tekrar edilerek saptanan değerlerin ortalaması<br />
alınır.Ölçüm araları ortalama 30-60 saniye tutulur.<br />
Resim 2: Tetik nokta basınç-ağrı eşiğinin algometre ile değerlendirilmesi<br />
Basınçlı algometre ile <strong>miyofasyal</strong> tetik noktaların duyarlılığının nicel olarak ölçülmesi,<br />
hastalığın tedavi sonuçlarının değerlendirilmesinde faydalıdır. Tetik noktanın tamamen ve<br />
başarıyla elimine edildiğini görmek için tedavi bitiminde ölçüm tekrarlanır. Etkili bir<br />
tedaviden sonra basınç eşiği 4 kg artar veya 6 kg/cm²’nin üzerine çıkar. Basınç eşiğinde<br />
artış olması doktora tetik nokta tedavisinin etkili olduğunu ve daha sonraki seanslarda aynı<br />
yöntemin uygulanabileceğini gösterir. Eğer tetik nokta tedavisi ağrıda azalma sağlamazsa,<br />
semptomları oluşturan başka bir neden araştırılmalı ve uygun bir tedavi başlanmalıdır (60).<br />
Gergin Bant ( Taut Bant )<br />
Tetik noktalar karakteristik olarak kasların gergin bantları içinde bulunur. Gergin bart<br />
kısalmış bir grup kas lifinden oluşur. Taud bant en iyi cilt ve cilt altı dokuyu kas liflerine dik<br />
bir açıda kaydırarak palpe edilebilir. Palpabl bir bant, normal gevşek lifler arasında sert bir<br />
kord olarak hissedilir. Doktor maksimum hassas noktayı bulabilmek için gergin bant boyunca<br />
palpasyon yapar ve bu nokta üzerine basınç uygulayarak yansıyan<br />
ağrı ortaya çıkarılır (10). Kas, altındaki kemik ve deri arasında sıkıştırılacaksa (temporal kas<br />
gibi) yassılamak şeklinde (flat ) palpasyon, kasın orta noktası parmaklar arasında<br />
sıkıştırılabiliyorsa (sternokleidomastoid, biseps brakii kasları gibi) kıskaç hareketi ile (pincer)<br />
palpasyon yapılır (11,84).Gergin bantlar elektriksel olarak sessizdir (9).<br />
Lokal Seyirme Yanıtı<br />
Tetik nokta parmaklar arasında kaydırıldığında veya iğnelendiğinde, gergin bantın bir<br />
bölümünde istemdışı, lokalize ve geçici bir kontraksiyon meydana gelir.Buna lokal seyirme<br />
yanıtı adı verilir. Tetik nokta ne kadar yakından uyarılırsa lokal seyirme yanıtı o kadar büyük<br />
olur. Palpasyon sırasında kas nötral pozisyonda olmalıdır. Bu bulgu <strong>miyofasyal</strong> tetik noktalara<br />
özeldir. Lokal seyirme yanıtı, yalnızca <strong>miyofasyal</strong> tetik noktaları barındıran gergin bantlarda
gözlenmiştir (10,53,57,84). Yapılan çalışmalarda, lokal seyirme yanıtının büyük ölçüde<br />
santral yolla, bir dereceye kadar lokal yola ortaya çıktığı belirlenmiştir (57).<br />
Tetik noktanın palpe edilebilmesi ve buradaki lokal seyirme yanıtının<br />
görülmesi kişinin palpasyon yeteneğine, daha önceki tecrübesine, kasın büyüklüğüne ve<br />
derinliğine bağlıdır (15).<br />
Lokal seyirme yanıtı, pincer palpasyon yapılabilen kaslarda daha iyi oluşturulur ve<br />
gözlenir. Yüzeyel kaslar, deltoid, gluteus maksimus, vastus medialis, parmak ve el bileği<br />
ekstansörleri, flat palpasyon ile güçlü lokal seyirme yanıtı oluşturur. Lokal seyirme yanıtı<br />
subskapularis veya multifidus gibi derin kaslarda görülmeyebilir.<br />
Sıçrama Belirtisi<br />
Aktif tetik nokta üzerine yeterli basınç uygulanması ile hastada sıçrama yanıtının<br />
oluşmasıdır. Good 1949’da myaljik noktaya uygulanan basıncın istemsiz refleks benzeri bir<br />
hareket, yüz buruşturma ile birlikte şiddetli bir ağrı oluştuğunu açıklamış, Kraff ve<br />
arkadaşları, daha sonra bu yanıta "sıçrama belirtisi" adını vermişler ve bu belirtiyi <strong>miyofasyal</strong><br />
tetik noktanın diagnostik kriteri olarak belirlemişlerdir (84).<br />
TANI KRİTERLERİ<br />
Majör Kriterler<br />
1. Bölgesel ağrı şikayeti<br />
2. Tetik noktadan belirli bir alana yansıyan ağrı ve duysal değişiklik<br />
3. Erişilebilen kaslarda palpabl gergin bant<br />
4. Gergin bant boyunca bir noktada aşırı hassasiyet<br />
5. Ölçülebilen hareket açıklığının azalması<br />
Minör Kriterler<br />
1. Tetik noktanın basınçlı palpasyonu ile klinek ağrı şikayeti ve/veya duysal<br />
değişikliğin ortaya çıkması<br />
2. Gergin banttaki duyarlı noktanın palpasyon ve iğneleme ile lokal seyırme yanıtı<br />
3. Duyarlı noktanın enjeksiyonu veya kasın gerilmesi ile ağrının azalması
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun klinik tanısı için 5 majör ve en az 1 minör kriter<br />
gereklidir (10,83,84,88)<br />
LABORATUVAR BULGULARI<br />
1.Rutin laboratuvar testleri:<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda rutin laboratuvar tetkikleri normaldir. Tanı koydurucu<br />
bir laboratuvar yöntemi yoktur. (Sedimentasyon; 6-12, hemogram ve kas enzimleri<br />
normaldir.) Anormal serum LDH izoenim bulgularının düşük olduğu saptanmıştır.<br />
Yapılan bir çalışmada normal serum enzim konsantrasyonları rapor edilmiş fakat, LDH<br />
izoenzim dağılımında bir kayma gösterilmiştir.Miyofasyal tetik noktası olan hastalarda LD1<br />
ve LD 2 fraksiyonunda azalma, LD3,LD4 ve LD5 fraksiyonunda artma tespit edilmiştir. Eşlik<br />
eden kasların biyopsi örneklerinde ise bu konsantrasyonlar tamamen ters olarak gösterilmiştir<br />
yani LD1 ve LD 2 fraksiyonunda artma, LD3 veLD4 fraksiyonunda azalma,<br />
LD5konsantrasyonu ise normal bulunmuştur. Bu bulgu başka çalışmalarla desteklenmemiştir<br />
(84).<br />
2. Radyolojik incelemeler:<br />
Yumuşak dokuları göstermeye yönelik radyolojik teknikler ve bilgisayarlı tomografiler<br />
kullanılarak yapılan incelemelerde <strong>miyofasyal</strong> tetik noktalara ait anlamlı bulgular<br />
gösterilememiştir.<br />
3.Termografi:<br />
Termografi vücut yüzeyinde ısı dağımını inceleyen non invaziv bir görüntüleme tekniğidir.<br />
Isı belirlenir ve görüntüye dönüşür; böylece belirli bir vücut yüzeyinde ısı değişimleri<br />
görülebilir. Termal emisyon normal bireylerde simetrik olur ve her iki tarafta da aynı<br />
alanda bir Celsius derecenin onda biri kadar değişebilir. Son yıllarda, termografi yumuşak<br />
doku patolojilerini belirlemek için oldukça yaygın olarak kullanılmıştır.MAS’da tetik nokta<br />
lokalizasyonunu belirlemek ve çeşitli tedavilerin etkinliğini karşilaştırmak için<br />
kulanılabilir. Tetik nokta üzerinde bulunan bölgeye "hot spot" veya sıcak nokta adı verilir.<br />
Bunlar disk şeklinde 5-10 cm çapında, vücudun karşı tarafı ile karşılaştırıldığında 0.5-<br />
1.0ºC daha yüksek ısıda olan noktalardır. Ağrılı olmayan sıcak noktalar latent tetik<br />
noktalardır. Ancak arteriovenöz şantlardan gelen termal emisyonlar sıcak noktayı taklit<br />
eden alanlar oluşturabilir, fakat bunların musküler anomali ile ilişkisi yoktur (53,84).
Swerdlow ve Dieter daha kapsamlı bir araştırma düzenlemişler, tetik nokta bölgeleri ve<br />
ağrının yansıma bölgeleri ile asemtomatik alanlar arasında sıcaklık dağılımı açısından<br />
farklılık gözlememişlerdir (80).<br />
Termografinin vücudun bütün alanlarında tanısal önemi belirsizdir. Termal fenomen ve<br />
<strong>miyofasyal</strong> tetik noktalar arasındaki ilişkiyi çıklayacak daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır<br />
(53).<br />
4.Deri Rezistansı<br />
Küçük bir bölgede, tetik nokta üzerinde azalmış deri rezistansı gösterilebilir. Sola ve<br />
Wiiliams, tetik nokta uzerindeki deride ohmmeter dramatik düşük rezistanslı azalma<br />
göstermişlerdir. Bu çalışma, kontrolü çalışmalarla desteklenmediği için güvenililiği<br />
şüphelidir (84).<br />
5.Elektrofizyolojik incelemeler:<br />
İğne elektromiyografisi:<br />
Kas içerisine yerleştirilen iğne elektrodla elektriksel aktivitenen incelenmesidir. Böylece<br />
kasın fizyolojik veya patofizyolojik durumu hakkında bilgi edinilebilir (4). Kas içindeki<br />
iğneden kaydedilen elektriksel aktivite elektroda oldukça yakın bölgede yer alan, tek tek ya<br />
da birlikte kasılan liflerden alınır. Bilindiği gibi, istirahat halinde iken hücre içinde<br />
ekstrasellüler alana göre -80 mV kadar potansiyel farkı olan insan kas hücreleri, hem son<br />
plak potansiyeli, hem de aksiyon potansiyeli oluşturabilmektedir. Hücre içinde yüksek<br />
konsantrasyonda pozitif yüklü potasyum iyonları (katyonlar) ve negatif yüklü protein<br />
iyonları (anyonlar) bulunur. Ekstrasellüler alanda pozitif yülü sodyum yüksek<br />
orandadır.Hücre membranında yer alan sodyum-potasyum pompası, hücreye giren sodyum<br />
ve hücreden çıkan potasyum arasında dengeyi kurarak istirahat potansiyelini sağlar. Çeşitli<br />
uyarıları takiben istirihat memran potansiyeli –80 mV’dan yaklaşık –50 ile –60 mV’a, yani<br />
eşik değere geldiğinde aksiyon potansiyeli üretilir. Sodyum kanalları açılır ve hücreye giren<br />
sodyum ile membran potansiyeli +40 mV’a çıkar. Potasyum geçirgenliğinde daha gecikmiş<br />
artma, sodyum kanallarının ınaktivasyonu ile eş zamanlı gerçekleşir ve istirihat<br />
potansiyeline geri dönüş sağlanır (50).<br />
Son plak, tek bir kas lifinin özelleştiği, terminal akson ile kas lifinin nöromusküler<br />
bileşkeyi oluşturduğu bölgedir. Bu bölgeyeyakın yerleştirilen iğne ile, spontan asetilkolin<br />
salınımından kaynaklandığı düşünülen potansiyeller kayıt edilebilir(50).Son plak bölgesinden<br />
kaydedilenlerin dışındaki tüm spontan aktiviteler patolojik olarak kabul edilmektedir (4).
Motor ünit ve motor ünit potansiyeli:<br />
İskelet çizgili kasında, kasılmanın oluşmasındaki yapısal birim motor ünittir ve bir<br />
motor ünit bir çok kas lifinden meydana gelir. Motor ünit, ön boynuz hücresi, onun perferik<br />
siniri ve o motor nöron tarafından inerve edilen tüm kas liflerinden oluşur (30).<br />
İskelet kaslarında, kas lifi demetleri ile bunları çevreleyen konnektif dokunun oluşturduğu<br />
fasiküller vardır. Her fasikülde 20-60 kas lifi bulunur ve yine her fasikülde 2-3 motor ünit<br />
vardır.Bir kas lifi yalnızca tek bir motor nöron tarafınden innerve edilir (50).<br />
Kaslardan iğne elektrodla kaydedilen aksiyon potansiyellerine motor ünit potansiyeli<br />
(MÜP) adı verilir. MÜP, bir motor ünitteki kas lifleri aktivitesinin toplamını ifade eder (50).<br />
Elektrod motor ünit sınırları içinde fakat son plak dışında iken kaydedilen MÜP’te ilk<br />
ve son pozitif kısımlar ile bunların ortasında yer alan asıl vuru vardır. İlk pozitif kısmın,<br />
motor ünitteki liflerin çoğundan gelen aksiyon potansiyellerinin kayıt iğne elektroda<br />
yaklaşımından kaynaklandığı, asıl vurunun motor ünitin kayıt elektroduna en yakın<br />
lokaliasyonlu ve 15’ten daha az sayıda liften alındığı, son pozitif kısmın ise elektroddan<br />
uzaklaşan aksiyon potansiyellerini temsil ettiği düşünülmektedir. MÜP incelemelerinde<br />
amplitüd, yükselme zamanı, süre, faz sayısı, dönüşler ve MÜP değişkenliği gibi parametreler<br />
dikkate alınır (şekil 4) (4,30,50).<br />
Şekil 4: Normal motor ünit potansiyeli (MÜP).<br />
İğne EMG’de monopolar veya konsantrik iğne elektrodları kullanılmaktadır. İğne hizla<br />
deriden geçilerek rahatsızlık minimalde tutulur. Subkutan dokudan geçerken hafif bir<br />
elektriksel aktivite alınır. Kası çevreleyen bağ dokusu geçilirken de hafif bir direnç hissedilir.<br />
Burası geçilip kasa girildiği anda bir elekriksel aktivite boşalımı olur (giriş aktivitesi). Bundan<br />
sonra istirahat sırasında inceleme yapılır. İstirahat sırasında –motor son plak bölgesi dışındanormal<br />
kas elektriksel olarak sessizdir (50).<br />
Son plakta aksiyon potansiyeli oluşturabilecek eşik değere ulaşamayan spontan asetil<br />
kolin boşalımlarına bağlı bir elektriksel aktivite gözlenir. Bunlar intrasellüler<br />
mikroelektrodlarla kaydedilirse yaklaşık 1 mV’luk monofaik pozitif defleksiyonlar olarak<br />
izlenir. Son plak bölgesinden ekstrasellüler elektrodlar ile kaydedilince amplitüdleri 100<br />
µV’un altında ve süreleri 1-3 ms kadar olan çok sayıda monofazik negatif dalgalar şeklinde<br />
kaydedilirler.Her bir potansiyel genellikle ayırt edilemediğinden buna "son plak gürültüsü" adı<br />
verilir (şekil 5) (4,50).<br />
Şekil 5: Son plak gürültüsü<br />
Bunun yanısıra son plak bölgesinde bazı kas liflerinin kısa süreli düzensiz dikensi<br />
şekilli aksiyon potansiyeleri kaydedilebilmektedir.İlk defleksiyonları negatif olan bu
potansiyellere "son plak dikenleri" adı verilir. Oluşum nedenlerinin, sinir terminalinin<br />
mekanik aktivasyonuna bağlı olarak sekonder boşalımı olduğuna inanılmaktadır(50).<br />
İstirahat sırasında yapılan incelemede spontan aktivite yani, istemli kontrol dişında<br />
olan ve incelemeyi yapan tarafından etkilenmeyen aktivite değerlendirilir.(İstirahat<br />
değerlendirmesinde tam relaksasyon sağlanabilmesi önemlidir.) Bundan sonra motor ünitlerin<br />
istemli aktivasyonu ile oluşan potansiyellerin değerlendirilmesine sıre gelir. Hastaya hafif bir<br />
kası yapması söylenir. Bu sırada ekranda birkaç MÜP izlenir.MÜP’ler arasında varyasyon<br />
olmamalı, amplitüdleri normal olmalı, polifazi (>4 faz sayısı) olmamalı, süreleri uzun ya da<br />
kısa olmamalı ve rekrutmanı normal olmalıdır. Kontraksiyon kuvvetinin artması ile mevcut<br />
MÜP’ler hızlarını arttırır, buna ek MÜP’ler katılır.Maksimal kası sırasında bir kısmı oldukça<br />
hızlı ateşleyen 6-10 motor ünite ait potansiyeller izlenir ve ekranda birbirinden ayırt<br />
edilemeyen, içiçe geçmiş bir çok MÜP’ün oluşturduğu ‘tam interferans paterni’ adı verilen<br />
karmaşık bir patern oluşur. Genel olaral MÜP analizlerinin çoğu minimal-orta dereceli kası ile<br />
yapılabilir (30,50).<br />
İğne EMG sırasında deride tek bir giriş yerinden, kasın değişik kadranlarına ve birçok<br />
noktasına girilerek incelemeler yapılmalıdır (şekil 6). Değerlendirme mümkün olduğunca<br />
inceleme sırasında yapılarak tamamlanmalıdır.<br />
Şekil 6: Deride tek bir giriş yerinden yapılması önerilen iğne EMG yöntemi<br />
İğne EMG için mutlak kontraendikasyon olmadığı söylenebilir.Kogülasyon boukluğu<br />
veya antikoagulan ilaç kulanımı göreceli bir kontraendikasyon kabul edilir.Trombosit sayısı<br />
50.000/mm³’ün altında, protrombin zamanı veya aktive parsiyel tromboplastin zamanı 1,5-2<br />
kat yüksek ise kanamada artış görülebilir.Yine lenfödemli ekstremitelerde enfeksiyon riskini<br />
arttırmamak açısından EMG yapılmaması tercih edilebilir. İğne EMG’den sonra yumuşak<br />
doku enfeksiyonu gelişme riski oldukça düşüktür (50).<br />
İğne EMG’nin oldukça nadir görülen kompliasyonları arasında ürtiker, pnömotoraks<br />
ve peritoneal boşluğa girilmesi bildirilmiştir. Özellikle supraspinatus, servikal paraspinal,<br />
serratus anterior ve diafram kaslarının incelemeleri sırasında dikatli olunması önerilmektedir<br />
(10,18,50).<br />
Miyofasyal Ağrı Sendromunda Elektrofizyolojik Bulgular:
Tetik nokta ile ilişkili kas disfonksiyonu birçok açıdan EMG ölçümleri ile<br />
gösterilmiştir: artmış yanıt, uygunsuz koaktivasyon, gecikmiş relaksasyon ve enduransta<br />
azalma gibi (23).<br />
MAS’da iğne EMG’leri ile yapılmış olan çalışmalar farklı sonuçlar vermektedir.<br />
Tutulan kasların istirahat halindeki elektromiyografik incelemesinde genellikle tanısal<br />
anormallik bulunmamıştır. Ancak tetik nokta ve gergin bant üzerinde yapılan çalışmaların<br />
bazılarında patolojik spontan aktivite artışı gösterilmiştir. 1957 yılında Travell, tetik<br />
noktalardan kaynaklanan yüksek frekanslı ateşlemeler tarif etmiştir. Awad ve Arroyo tetik<br />
noktadaki kaslarda artmış polifazik potansiyeller rapor etmişlerdir (84). Friction iğne EMG’si<br />
ile tetik noktalara sahip gergin bantın, normal kas bantlarına oranla motor ünite elektiriksel<br />
aktivitesinde artış saptamıştır (36). MAS fizyopatolojisinde öne sürülen spazmı arttıran<br />
mekanizmanın disfonksiyonel kas iğciklerinin anormal ateşlenmesi olabileceği teorisine<br />
destek, Hubbard ve Berkoff’un EMG ile yaptıkları bir çalışmada tetik noktalarda sürekli<br />
düşük düzeyde EMG aktivitesi gözlenmesi ile bulunmuştur. 1993 yılında Hubbard ve Berkoff<br />
monopolar iğne EMG’si kullanılarak yapılan bir çalışmada trapezius kasının tetik noktasının<br />
olduğu 1-2 mm’lik alanda spontan elektrik aktivitesi gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada tetik<br />
noktalar Travel ve Simons’un kriterlerine uygun palpasyonla bulunmuş ve iğne EMG<br />
amplitüdlerinde anlamlı yükseklik saptamışlardır. Gözlenen EMG aktivitesinin sempatik<br />
olarak stimüle edilen intrafuzal kas fibril kontraksiyonlarından oluştuğu düşünülmüştür<br />
(23,59). Sonplak gürültüsü ve dikenleri insan ve tavşan çalışmalarında fentolamin ile ve<br />
insanlarda fenoksibenzamin ile inhibe edilebilmiştir. Her iki ilaç da alfa sempatetik blokerdir.<br />
Bu nedenle de otonomik aktivite ile artan motor son plak aktivitesi arasında bir ilişki<br />
gözükmektedir (15). Ağrılı kas spazmlarındaki refere fonksiyon bozukluğu, trapezdeki tetik<br />
noktalara yapılan enjeksiyonlardan sonra EMG aktivitesinde azalma ile ve ipsilateral<br />
masseterdeki ağrıda çözülme ile 20 olguluk açık kontrolsüz bir çalışma ile gösterilmiştir (19).<br />
EMG incelemesi sırasında iğne tetik noktaya rastlarsa, bu durum lokal bir seyirme cevabı<br />
oluşturur ve bu cevap deri üzerinde açıkça görülüp palpe edilebilir.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun rehabilitasyonunda bilateral yüzey EMG monitörizasyonunun<br />
kullanışlı olabileceği önerilmekle birlikte bu tekniğin tanıda kullanımı söz konusu değildir<br />
(23).<br />
Şekil 7: Çalışma hastasında trapez kasında 2 cm aralıklı yerlerştirilmiş iki konsantrik iğne<br />
elektroddan kayıt:
a- Tetik noktadaki iğne elektroddan kaydedilen aktivite<br />
b- Trapez kasındaki iğne elektroddan kayıtta kasın istirahatte olduğu<br />
gözleniyor.
AYIRICI TANI<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> müsküloskeletal ağrı yapan başta fibromyalji <strong>sendromu</strong><br />
olmak üzere diğer hastalıklarla karışabilir. Ayırıcı tanıda göz önünde bulundurulması<br />
gereken hastalıklar şunlardır:<br />
1.Müsküloskeletal hastalıklar<br />
*Fibromyalji <strong>sendromu</strong>:<br />
Son yıllarda tanımı oldukça iyi yapılan bu <strong>sendromu</strong>n ACR 1990 tanı kriterleri: En az<br />
3 ay süren yaygın ağrı ve parmakla palpasyonda belirlenmiş 18 hassas noktanın11’inde ağrı<br />
olmasıdır (87,89).<br />
MAS ve Fibromyalji <strong>sendromu</strong> arasında; kas ağrısının varlığı, palpasyonla duyarlılık<br />
olması, toplumda sık rastlanmaları, özgül görüntüleme ve laboratuvar bulgularının olmaması<br />
ve tanının sadece anamnez ve fizik muayene ile konulması şelinde benzerlikler vardır (92).<br />
Farklılıklar ise Tablo 1’ de gösterilmiştir.<br />
Fibromyalji Sendromu<br />
Miyofasyal Ağrı Sendromu<br />
Cinsiyet<br />
Belirtile<br />
r<br />
Bulgula<br />
r<br />
Tedavi<br />
-Kadınlarda sıktır<br />
-Kemik,kas ve ligamanları tutun ağrı<br />
genellikle kroniktir.<br />
-Travma, lokal semptomları sürekli hale<br />
getirebilir,ancak olayın nedeni değildir<br />
-Kas-iskelet sistemi dışındaki<br />
semptomlarlar yaygındır (uyku bozukluğu,<br />
yorgunluk, baş ağrısı...)<br />
-Psikolojik etmenler, hastaların büyük bir<br />
kısmında belirleyicidir.<br />
-Kaslar, tendon sonlanmaları ve kemikler<br />
gibi diğer dokularda hassas noktalar vardır.<br />
Yansıyan ağrı, lokal seyirme yanıtı ve<br />
gergin bant yoktur. Duyarlı noktalar, 18<br />
bölgenin en az 11’inde bulunur.<br />
-Genelikle psikoterapi, NSAİİ, düşük doz<br />
antidepresan, orta dereceli bir egzersizi<br />
içeren multidisipliner tedavi gerekir..<br />
-Kadınlarda sık olmakla birlikte hemen<br />
hemen eşittir<br />
-Ağrı bölgeseldir ve-her kas için özgül yansıyan<br />
ağrı paterni vardı.<br />
-Ağrı akut ya da kronik olabilir.<br />
-Sebep, kasta fiziksel stres olusturan<br />
travmalardır.<br />
-Kas-iskelet sistemi dışındaki bulgular sık<br />
görülmez. Uykusuzluk ağrıdan dolayı olabilir.<br />
-Psikolojik etmenler sık değildir ancak ağrıyı<br />
kronikleştirebilir.<br />
-Miyofasyal tetik noktalar kaslarda sınırlıdır.<br />
Özgül yansıyan ağrı, lokal seyirme yanıtı ve<br />
gergin bant vardır. Tetik noktaların sayısı bir<br />
veya daha fazla olabilir.<br />
-Özgül germe teknikleri, iskemik kompresyon,<br />
lokal enjeksiyonlar, lokal uygulanan fizik tedavi<br />
yöntemleri gibi spesifik bölgesel tedaviler<br />
gereklidir.<br />
Tablo1:Fibromyalji ve <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> arasındaki farklılıklar
*Kronik yorgunluk <strong>sendromu</strong>: Bu sendromda hastaların en başta gelen yakınmaları,<br />
kas ağrısından çok halsiz bırakıcı yorgunluktur.1987 Centers for Disease Control and<br />
Prevention’un tanımı; en az altı ay süren ve nedeni bilinmeyen yorgunluk ve gezici myaljiyi<br />
de içeren 11 semptomdan 8 tanesinin var olmasıdır. Ayrıca bu sendromda, MAS’da görülen<br />
tetik noktalar yoktur (66,87).<br />
*Servikal radikülopatilerde veya servikal artrozlarda boyun ağrısı ve/veya kola vuran<br />
ağrıya ek olarak kısa süreli sabah sertliği, boyun hareketı ile artan ağrı ve kola yayılan uyuşma<br />
olabilir.Bu durum bazen MAS’da yansıyan ağrıyla da karışabileceğinden ayırıcı tanıda tetik<br />
noktanın arştırılmasının yanısıra röntgen, bilgisayarlı tomografi ve elektromanyetik<br />
görüntüleme tekniklerinden yaralanılmalıdır.<br />
*Servikal brakialji yapan en önemli sebeplerden biri olan torasik çıkış <strong>sendromu</strong> da<br />
ağrı ve uyuşma şikayeti oluşturubilir. Kemik anormalliklerini görmek için direk grafiler<br />
çekilmelidir. EMG ve sinir ileti hızı çalışmaları brakial pleksus tutulumunu ortaya çıkarmada<br />
yardımcı olabilir (9).Ayrıca skalen kastaki kısalığın doğumsal mı yoksa tetik nokta ve gergin<br />
bantın sonucu mu oluştuğunun araştırılması ayırıcı tanıda yol gösterebilir.<br />
*Artritler (Osteoartrit, gut artriti, romatoid artrit, psöriatik artrit): Klinik muayenelerde<br />
eklemle ilgiyi bulgular, lokal iltihap belirtileri, eklem deformiteleri, sinovyal sıvı bulguları,<br />
sabah tutukluğu gibi semptom ve bulgularla seyreder.<br />
*Fokal enflamasyon (Tendinit, bursitler): Lokal enflamasyon belirtileri, ağrılı eklem<br />
hareketi görülür ve lokal steroid enjeksiyonuna cevap verir.<br />
*Miyopatiler (Polimiyozit, dermatomiyozit: Daha çok kas kuvvetinde azalma ve kas<br />
enzimlerinde artışla seyreder.<br />
2.Nörolojik Hastalıklar<br />
Tüm nevraljiler, poliomyelit, refleks sempatik distrofi, meniere hastalığı, diğer kranial<br />
sinir lezyonları gibi hastalıklar. Dikkatli bir fizik muayene yapılır, EMG gerekebilir.<br />
3.Visseral hastalıklar<br />
İç organlardan gelen duyu imputlarının belirli kaslara yansıdığı ve MAS’la karıştığı<br />
durumlardır.<br />
4.Enfeksiyonlar<br />
Bakteriyel veya viral enfeksiyonlarda genel durum bozukluğu ile birlikte kan<br />
tablosunda değişiklik olur.
5.Psikojenik ağrılar<br />
Kronik hastalıklarda gelişen bu durum lokal veya yaygın kas ağrıları şeklinde kendini<br />
gösterebilir.<br />
6.Neoplazma<br />
Tümörlerden salgılanan maddeler paraneoplastik sendrom yoluyla yaygın kas<br />
hastalıkları yapabilir. Uzun süren ve tedaviye cevap vermeyen tetik noktalarda<br />
neoplazmadan şüphe edilebilir (87).<br />
TEDAVİ<br />
MAS tanısı konmuş bir hastaya ilk olarak, ağrısının kas kaynaklı olduğu iyice<br />
anlatılmalıdır. Tetik noktanın üstüne basmakla ağrının yeniden oluşturulması, hastaya ağrının<br />
tetik noktadan kaynaklandığını göstermek açısından önemlidir.Böylece hastanın ilk aşamada<br />
ağrısıın kaynağını bilmesi sağlanır ve hasta rahatlatılır. Miyofasyal ağrının oluşumu ve ağrının<br />
devam etmesine sebep olan faktörler tanınıp, tetik noktaların ve tutulan kasların lokalize<br />
edilmesi gereklidir. Tetik nokta tedavisi sonrasında yeniden tetik nokta oluşmasını önlemek<br />
için devam ettirici faktörleri baskılamak önemlidir.Kas tedavisi; kasın aktif ve pasif olarak<br />
gerilmesi ve postural rehabilitasyonla birlikte, tetik noktanın inaktivasyonunu içerir. Amaç,<br />
ağrının giderilmesi, kası normal uzunluğuna ve postürüne getirmek ve gergin bant nedeniyle<br />
kısıtlanmış olan hareket açıklığının normale getirilmesidir. Tetik noktaların yeniden<br />
gelişimini önlemek; egzersiz programını devam ettirmek ve tetik nokta gelişimini başlatan,<br />
tetik noktayı devam ettiren ve kronik ağrı sebebi olan tüm faktörleri kontrol altında tutmayı<br />
kapsar. Bazı hastalarda yalnızca devam ettirici faktörleri kontrol altına almak <strong>sendromu</strong><br />
baskılayabilir.<br />
MAS tedavisi hekimin olduğu kadar hastanın da kontrolü altında olan uzun süreli bir<br />
dönemdir. Uzun süreli rehabilitasyon hastanın eğitimi ve sorumluluğuna ve uzun süreli hastahekim<br />
ilişkisinin kurulabilmesine bağlıdır.<br />
Tedavide MAS’ın kronik karakterde olduğu, fizyolojik ve psikolojik stres<br />
kaynaklarının hastalığın gelişim ve ilerlemesine katkıda bulunduğu unutulmamalıdır.Tedavide<br />
amaç ağrıyı azaltmak olduğu kadar, hastaya ağrıyla başa çıkabilme yöntemlerini de<br />
öğretmektir.Bu nedenle sıklıkla anestezist, klinik psikolog, fizyatrist, psikiatrist ve sosyal<br />
danışmanları içeren bir multidisipliner tedavi ekibine ihtiyaç vardır (53).<br />
MAS’da Tedavi Modaliteleri:
1. Hastalığa katkıda bulunan faktörlerin eliminasyonu<br />
2. Tetik nokta enjeksiyonları<br />
3. Kuru iğneleme<br />
4. Ultrason<br />
5. Transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu (TENS)<br />
6. Yüzeyel ısı uygulaması (Sıcak torba-Hot Pack)<br />
7. Egzersiz<br />
8. Germe ve sprey tekniği<br />
9. İskemik kompresyon<br />
10. Masaj<br />
11. Biofeedback<br />
12. Lazer<br />
13. İnterferensiyel akımlar<br />
14. Farmakolojik ajanlar<br />
15. Akupunktur<br />
Bu tedavi yöntemleri ile tetik nokta eliminasyonu ile ağrı siklüsü kırılmaya çalışılır.<br />
Bütün tadavi yöntemlerinin altında yatan teori bütün semptom kompleksinin tetik nokta ile<br />
provoke olan refleks mekanizma olduğu ve bir kısır döngü olarak devam ettiğidir. Bu ağrı<br />
siklusunun tetik nokta eliminasyonu ile kırılması bu refleksi bozar ve rahatlama sağlar<br />
(10,87).<br />
1. HASTALIĞA KATKIDA BULUNAN FAKTÖRLERİN ELİMİNASYONU<br />
MAS’a katkıda bulunan faktörler (84,87):<br />
Mekanik stresler:Yapısal asimetri:Bacak boyu eşitsizliği, küçük hemipelvis<br />
Metabolik ve endokrin anomaliler:Hipotiroidi,hipoglisemi,hiperürisemi<br />
Sekonder psikososyal faktörler: Depresyon, psikosomatik veya somatoform<br />
bozukluklar, sekonder kazanç<br />
Kronik enfeksiyon<br />
Uyku bozukluğu<br />
Nörolojik bozukluklar: Radikülopati, tuzak nöropatilerı, periferik nöropatileri,<br />
pleksopati, multipl skleroz<br />
Romatolojik hastalıklar: Osteoartrit, romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus<br />
Vitamin (özellikle B1, B6, B12, folik asit eksikliği ) ve mineral yetersizliği<br />
2. TETİK NOKTA ENJEKSİYONLARI
Tetik nokta enjeksiyonu MAS tedavisinin en etkili yöntemlerinden biridir ve kronik tetik<br />
noktalarda fibrotik skar oluşumu ile en iyi sonucu verir.<br />
Lokal enjeksiyonların olası etki mekanizmaları şunlardır(53,84):<br />
Anormal kontraktil elementlerin mekanik olarak bozulması ile kas gerginliği ve aşırı<br />
duyarlılığın ortadan kalkması<br />
Sıvı enjeksiyonları ile siniri duyarlı kılan maddelerın dilüe edilmesi<br />
Kas liflerinin hasarı ile potasyum açığa çıkması sonucu sinir liflerinin bir<br />
depolarizasyon bloğuna uğraması<br />
Lokal anestezik enjeksiyonu yapıldığında vazodilatasyon sonucu lokal dolaşımın<br />
artması<br />
Ayrıca anestezik ajanın neden olduğu fokal nekroz nedeniyle tetik nokta yıkımının<br />
kolaylaşması<br />
Santral sinir sistemi ile tetik nokta arasındaki ağrıyı arttıran feedback mekanizmasının<br />
bozulması<br />
Tetik nokta enjeksiyonu endikasyonları basınçla sıçrama belirtisi (jump sign)<br />
oluşturan sınırlı sayıda hassas nokta ve hastanın şikayeti ile uyumlu ağrı olmasıdır.Tetik<br />
nokta enjeksiyonunun kontrendikasyonları lokal veya sistemik enfeksiyon, anestezik ajana<br />
alerji, kanama bozukluğu ve antikoagülan tedavi uygulanıyor oymasıdır. Kas travmasının<br />
akut fazında enjeksiyon denenmemelidir (53).<br />
Enjeksiyon tekniğini başarı ile uygulamak için <strong>miyofasyal</strong> ağrı paternleri ve tetik<br />
nokta lokalizasyonlarını iyi bilmek gerekir. Tedavi yansıma alanına değil, primer olarak<br />
tetik alana yönelik olmalıdır.Tetik noktanın ağrı ile ilgili fenomenin gerçek nedenini<br />
elimine eder. Ağrı paternine uyan bütün kaslar tetik nokta açısından incelenmelidir.<br />
Lokal anestezik enjeksiyonları: Tetik noktaya lokal anestezik infiltrasyonu kısa ve<br />
uzun süre ağrıyı gidermek için kullanılır.Bütün lokal anestezikler kullanılan solüsyonun<br />
konsantrasyonundan bağımsız olarak benzer terapödik etki gösterirler.Öneriler ajanlar %3<br />
klorpromazin ve %0.5 prokain, vazokonstriktör olmadan %1 lidokainve 2 ml diklofenaktır<br />
(24,53,84,88).<br />
Steroid enjeksiyonları: Tetik noktalarda steroid enjeksiyonunun etkisi tartışmalıdır.<br />
Çünkü motor tetik noktalar için inflamatuvar patofizyolojinin varlığına dair kanıt sınırlıdır.<br />
Ancak enflamasyonu azaltmak amacıyla lokal steroid enjeksiyonları da<br />
uygulanabilmektedir. Bu işlemin en sık görülen komplikasyonu deride depigmentasyon
yapmasıdır. Daha ciddi yan etkiler tendon atrofisi, plazma kortizal seviyesinin düşmesi ve<br />
hipoglisemidir (53). 63 hasta ile yapılan bir çalışmada triamsinolon ile birlikte yapılan<br />
lidokain enjeksiyonunun, tek başına lidokain enjeksiyonundan daha fazla ağrıda azalma<br />
sağladığı belirtilmiştir (41).<br />
Botulinum toksin enjeksiyonu:Son yıllarda tetik noktaya uygulanann botulinum<br />
toksin enjeksiyonunun kronik MAS’da etkinliği umut verici gibi gözükmekle birlikte<br />
oldukça pahalıdır. MAS’da botilinum toksininin etkinliğini destekleyen ya da plasebodan<br />
farklı bulmayan çalışmalar vardır (88). Lokal anestezik ve steroide göre daha uzun etki<br />
sağlayarak daha az enjeksiyon ihtiyacı olmaktadır (73). Chesire ve arkadaşlarının<br />
botulinum toksin tip A ile yaptıkları randomize çift kör plasebo kontrolü bir çalışmada<br />
vizuel analog ağrı skalası, verbal ağrı tarifi, palpabl kas sertliğinde kontrol grubu ile %30<br />
bir azalma göstermişlerdir (15). Porta, kronik <strong>miyofasyal</strong> ağrıda botulinum toksin tip A ile<br />
steroid enjeksiyonunu karşılaştırmış ve tedavi sonrasında 30. ve 60. günlerde önemli<br />
derecede iyileşme saptmıştır (73). Wheeler ve arkadaşları ise refrakter ünilateral<br />
servikotorasik <strong>miyofasyal</strong> ağrı için plasebo ve botulinum toksin enjeksiyonlarını<br />
karşılaştırmış ve iyileşmede anlamlı farklılık saptamamışlardır (90).<br />
Botulinum Toksin<br />
Clostridium botulinum tarafından üretilen toksinin oral yoldan alındığında bir besin<br />
zehirlenmesi tablosu olan botulizme yol açtığı 200 yıldan beri bilinmektedir. Ancak<br />
botilinum toksini, son yılarda terapötik amaçlı olarak kulanılmaya başlanmıştır.<br />
Clostridium botulinum genellikle saprofit olup tüm dünyada toprakta ve hayvan<br />
dışkısında yaygın olarak bulunan, anaerob gram pozitif çomak şeklinde bir bakteridir(2). Evde<br />
yapılmış konservelerde iyi ürer ve konserveleme esnasında bu organizmanın üremesini<br />
engelleyecek teknikler geliştirilinceye kadar botulizm salgınları sık görülmüştür. Botulizm,<br />
Clostridium botulinum’un ısıya duyarlı toksininin etkisi ile oluşan nöroparalitik bir hastalıktır<br />
(82). Toksinin oral alımından sonra botulizm bulguları tipik olarak 2-3 gün içinde ortaya<br />
çıkar.Semptomlar çift görme, bulanık görme, disfaji, disfoni ve genel kas zayıflığından<br />
oluşmaktadır (86).<br />
Clostridium botulinum toksini dünyada bilinen en güçlü zehirdir. Mikrogramdan daha<br />
küçük dozlar insan için, pikogramdan daha küçük dozlar ise fare için öldürücüdür(82).<br />
Tedavide kullanılan botilinum toksini, Clostridium botulinumun çok miktarda toksin<br />
üreten suşlarından kültür yapılarak elde edilir.Elde edilen toksin ayrılır, çökeltilir, saflaştırılır<br />
ve amonyum sülfatla kristalize edilir.Kristalize ediler toksin miligramdan nanogram
konsantrasyonlarına kadar dilüe edilir, dondurularak kurutulur ve küçük flakonlar içinde<br />
beyaz bir toz halinde saklanır.Kullanılmadan önce %0.9 NaCl ile sulandırılır ve<br />
sulandırdıktan sonra buzdolabında potensini 12 saat korur. Bakteriyel kültürlerden izole<br />
edildiğinde botulinum toksini hemaglütinin gibi nontoksik makromolekülere kovalent bağlarla<br />
bağlı durumdadır.Bu nontoksik proteinler oral alınan toksini barsaktaki proteolitik<br />
enzimlerden koruyarak toksisitesini arttırırlar. Ancak parenteral uygulandığında toksinin<br />
potensi üzerine etkileri yoktur( 46).<br />
Botilinum toksininin immünolojik farklılıkları olan 8 ayrı tipi (A,B,Cα,D,E,F ve G,H)<br />
identifiye edilmiştir (2,86). Bunlardan 3 tanesinin (tip A,B ve E) insanlarda botulizme yol<br />
açtığı bildirilmektedır (2).Tedavide en çok kullanılan ve üzerinde en fazla çalışılmış olan<br />
tipA’dır, ancak B ve F tipleri başta olmak üzere diğer tiplerin klinik uygulamaları üzerinde de<br />
çalışmalar yapılmaktadır.<br />
Botilinum toksininin tüm farklı tipleri yapısal olarak benzer alt birimleri içerirler.<br />
Toksinin molekül ağırlığı tipe göre değişmekle beraber 139.000-170.000 kilodalton(kD)<br />
arasındadır. Clostridium botulinum toksini A ve B olmak üzere 2 bölümden oluşur. B bölümü<br />
(ağır zincir), toksinin mide asiditesine dayanıklılığını sağlar. Hemaglütinasyondan<br />
sorumludur. A bölümü (hafif zincir) ise bir nörotoksindir (55,86).<br />
Botilinum toksininin terapödik değeri uygulandığı kasta kimyasal denervasyon ve<br />
lokal paralizi oluşturmasına bağlıdır. Bu etkilerinin esas olarak nöromusküler kavşak<br />
üzerindeki aktivitesinden kaynaklandığı düşünülmektedir.Son çalışmalar toksinin çeşitli<br />
serotiplerinin intraselüler etki mekanizmasının aydınlatılmasını sağlamıştır.Schiavo ve<br />
arkadaşları göstermişlerdir ki botilinum toksin tipB’ nin ağır zinciri presinaptik kolinerjik<br />
terminale bağlanmaktadır ve hafif zincir sinaptik vezikül membranının bir integral proteini<br />
olan vessicle-associated membrane proteini (VAMP ya da sinaptosrevin olarak bilinir)<br />
proteolitik olarak parçalayarak asetilkolin salınımını önlemektedir.Toksinin D ve F tipleri yine<br />
VAMP üzerinden ancak farklı noktalardan etki yapmaktadırlar. Tersine A ve E tipleri<br />
presinaptik nöromusküler terminalden asetilkolin salınımını synaptosomal-associated proteini<br />
(SNAP-25) parçalayarak, C ise sintaksini parçalayarak önlerler. VAMP vezikül proteini ile<br />
ilişkide iken, SNAP-25 geçici olarak presinaptik membranla ilişkide olan bir sitoplazmik<br />
proteindir. Sintaksin ise presinaptik membrana gömülü durumdadır. A,C ve E böylece<br />
sırasıyla SNAP-25’i (A ve E) ve sintaksini (C) keserek vezikülün presinaptik plazma<br />
membranına yanaşması ve füzyonu üzerine etki yaparlar.(Tablo 2 ve Şekil 8). Tip A ve tip
B’nin harap olmuş hücre membranının yeniden kapanması prosesini inhibe etmelirinden<br />
dolayı VAMP ve SNAP-25’in kalsiyuma bağlı yeniden kapanma prosesinde de rol oynadıkları<br />
öne sürülmektedir. Kemodenervasyon durumu birkaç ay içinde sinirlerin filizlenip kasları<br />
reinnerve etmesiyle geri döner. Histolojik incelemeler aksonal filizlenmeye bağlı olarak yeni<br />
motor son plaklar oluştuğunu göstermiştir (46).<br />
Tablo 2:Botulinum nörotoksinlerinin lokalizasyonu<br />
Nörotoksin Hedef protein Lokalizasyon<br />
BTX-A,E SNAP-25 Presinaptik plazma membranı<br />
BTX-B,D,F VAMP Sinaptik vezikül membranı<br />
BTX-C Sintaksin Presinaptik plazma membranı<br />
Şekil 8: Botulinum toksinlerinin etki yerleri ( *BTX: Botulinum toksin)<br />
Kronik <strong>miyofasyal</strong> ağrı tedavisinde botulinum toksin periferik ve santral mekanizmalarla<br />
etkili olabilir:<br />
1. Nöromusküler bileşkede asetilkolin salınımını bloke eder ve kas<br />
hiperaktivitesini ve lokal iskemiyi azaltır.<br />
2. Tetik noktalarda aşırı asetilkolin salınımı ve sarkomer kısalması olduğu için<br />
botulinum toksin, tetik noktanın bu anormal fizyolojisini bozar.<br />
3. Bazı çalışmalarda ise spinal kord ve nükleus raphe’de Botulinum toksin tip<br />
A’nın retrograd içe alımı gösterilmiş olup ağrı algılanmasında önemli olan<br />
substans P ve enkefalinler gibi nörotransmitterlerin açığa çıktığı görülmüştür<br />
(15).<br />
Klinik olarak botilinum toksininin uygulanmasıyla etkinin başlaması arasında<br />
genellikle 2-3 gün süren bir zaman aralığı mevcuttur. Bu süre toksinin uygulandığı kastan<br />
yavaş difüzyonunu ya da enjeksiyondan sonra toksinin presinaptik terminale ulaşması için<br />
gereken zamanı yansıtmaktadır İstenen etki 7 günden sonra oluşmaya başlar. Terapödik etki<br />
kontrolü 2-3 haftadan önce yapılmamalıdır.<br />
Piyasada Amerika kaynaklı olan Botox® ve İngiltere kaynaklı Dysport® müstaharları<br />
mevcuttur.Bu iki ürünün potensleri brbirinden farklıdır. Bir nanogram Dysport® yaklaşık 40<br />
mouse ünit içerirken, bir nanogram Botox® yaklaşık 2,5 mouse ünit içerir. Arada nanogram<br />
başına 16 kat fark olmasına rağmen klinik olarak gözlenen aktivite bakımından IU Botox®<br />
kabaca 3-4 U Dysport®’a eşdeğerdir. Durif 60 hasta üzerinde yaptığı çalışmada klinik etkinlik<br />
yönünden 1U Botox®’un 5.3-6 U Dysport®’a eşdeğer olduğunu bildirmiştir (46).
Endikasyonları:Aralık 1989’da yoğun laboratuvar ve klinik çalışmalardan sonra<br />
botilinum toksin A’nın hemifasyal spazm gibi fasial sinir hastalıkları ile strabismus ve<br />
blefarospazm tedavisinde kulanımı FDA tarafından onaylanmıştır. Onaylanan endikasyonlar<br />
dışında birçok klinik bozukluğun tedavisindeki etkinliği halen araştırılmaktadır.<br />
Botilinum Toksininin Klinik Kullanım Alanları :<br />
Blefarospazm<br />
Hemifasyal spazm<br />
Spazmodik tortikolis<br />
İnme sonucu oluşan spastisite<br />
Serebrak palside spastisiteye bağlı gelişen deformitelerde kullanılmaktadır.<br />
Kontrendikasyonları:<br />
Toksine karşı alerjisi olanlarda ve enjeksiyon yerinde enfeksiyon veya enflamasyonu<br />
olanlarda uygulanmamalıdır.Gebelik veya laktasyonda kullanımının emniyeti ile ilgili henüz<br />
bir bilgi olmadığından kullanılması önerilmemektedir. Ayrıca myastenia gravis, Eaton-<br />
Lambert <strong>sendromu</strong> gibi nöromusküler geçişle ilgili hastalıklar, koagülopati (antikoagulan<br />
tedavi dahil), aminoglikozid kullanımı ve koopere olmayan hastalar da kontrendikasyonlar<br />
arasında sayılabilirler.<br />
Yan etkileri:<br />
Tecrübeli hekimler tarafından uygun dozda yapıldığında çok iyi tolere edilir. Toksinin<br />
çevresel kaslara bölgesel difüzyonu ile toksin miktarıyla orantılı geçici zayıflık görülebilir<br />
(100 IU den fazla dozda sternokleidomastoid enjeksiyonu ile disfaji görülmesi gibi).<br />
Tekrarlayan enjeksiyorlarla kasta atrofi gelişebilir. EMG ile enjeksiyon yapılan kaslarda<br />
asemptomatik anormallikler saptanabilir. Bazı hastalarda tekrarlayıcı enjeksiyonun etkinliğini<br />
azaltan antikorlar gelişebilir. Nadiren brakial pleksopati, poliradikülonönit, lokal psöriasifom<br />
dermatit görülebilir (20).<br />
MAS’DA TETİK NOKTA ENJEKSİYONU TEKNİĞİ<br />
Enjeksiyondan hemen önce tetik nokta alanı tam olarak belirlenir ve deri uygun bir<br />
antiseptik madde ile temizlenir.İğne girmeden önce tetik nokta bir kez daha palpe edilerek<br />
iki parmak arasında immoblizasyon sağlanır (şekil 9).<br />
Şekil 9: Tetik noktanın tespiti
İğne en hassas noktaya yönlendirilir ve tetik noktaya ulaşana dek ilerletilir.Tetik<br />
noktaya dokunulduğunda sadece lokal olarak değil, aynı zamanda yansıma alanında<br />
hassasiyet ve ağrı hissedilir.Ayrıca lokal seyirme cevabı veya tetik noktayı içeren bantın<br />
kontraksiyonu tetik noktanın iğnelendiğinin göstergesidir. Enjeksiyonun derinliği tutulan<br />
alana ve tetik noktanın derinliğine bağlıdır. Tetik noktaya ulaşıldığında negatif aspirasyon<br />
sonrası solüsyon yelpaze şeklinde infiltre edilir (şekil 10).<br />
Şekil 10: Tetik nokta enjeksiyon tekniği<br />
Ağrı ve kas spazmının dramatik olarak azalması enjeksiyonun doğru yapıldığını<br />
gösterir.Ağrını azaldığı gözlendikten sonra kas manuel olarak tüm uzunluğunca gerilir ve<br />
bir-iki dakikada normal dinlenme uzunluğuna getirilir. Ağrı hiç hafiflemezse, tetik noktaya<br />
enjeksiyon yapılmamış demektir. Tetik nokta enjeksiyonunda blokaj tam yapılmazsa<br />
istenen etki elde edilemez(39,84).<br />
3.KURU İĞNELEME<br />
Kuru iğnelemenin terapötik etkisi, tetik noktaların mekanik olarak hasarlanmasına<br />
bağlıdır. Tetik noktanın iğnelenmesinden hemen sonra oluşan analjeziye "iğne etkisi"<br />
denir. En güçlü analjezik etki en çok ağrılı noktaya ince iğne (örneğin akupunktur iğnesi)<br />
ile girilirse sağlanır(49,53).<br />
Ağrılı noktaları desensitize etmenin en etkili yolu intramusküler bir teknik<br />
kullanılmasıdır.Steroidli veya steroidsiz lokal anestezik, salin enjeksiyonları enfeksiyon,<br />
bozulmuş iyileşme, doku zayıflaması, yağ dokusunun lokal atrofisi, deride<br />
depigmentasyon, kristal depozitlerine bağlı enflamasyon, hipotalamo-pituiter aksın<br />
süpresyonu, lokalize kanama, pnömotoraks, avasküler nekroz ile eklem harabiyeti gibi<br />
yan etkilere yol açabilirler. Kuru iğnelemenin ise sadece birkaç iyatrojenik (minör lokalize<br />
kanama, pnömotoraks gibi) yan etkisi vardır (49). Kuru iğneleme hiçbir ilaç reaksiyonu<br />
oluşturmaz ancak bu teknik çok iyi tetik nokta lokalizasyonu gerektirir.<br />
İğne, anormal fonksiyon gösteren kontraktil elemanları veya tetik nokta aktivitesine<br />
katkıda bulunan sinir sonlanmalarının duysal ya da motor komponentlerini mekanik olarak
ozarak etki gösterir. Nöromusküler disfonksiyonun durması kas liflerinin palpabl gergin<br />
bantlarını ve yansıyan ağrı ve lokal hassasiyetten sorumlu olan duysal sinirlerin<br />
hiperirritabilitesini azaltır. İğne ile kas liflerinin hasarına bağlıolarak lokal intrasellüler<br />
potasyum salınımı, ekstrasellüler potasyumun yeterli miktara ulaştığı alanlarda sinir<br />
liflerinin depolarizasyon bloğuna neden olur (84).<br />
Miyofasyal tetik noktaların kuru iğnelemesi, ağrını azaltılmasında lidokainli<br />
enjeksiyonlar kadar yararlıdır ancak anjeksiyon sonrası ağrıya neden olabilir. İğnelemenin<br />
etkinliği lokal seyirme cevabını ortaya çıkarmaya dayanır (56).<br />
MAS’DA KURU İĞNELEME TEKNİĞİ<br />
Kuru iğneleme tekniği oldukça basit bir yöntemdir.Paslanmaz çelikten ve oldukça<br />
ince akupunktur iğneleri kullanılır (30 gauge veya daha ince, 1 veya 2 inch uzunluğunda).<br />
İnce iğneler tek bir kas içindeki fasiküllere birkaç milimetre aralıklarla multipl insersiyona<br />
izin verir (resim 3).İnce iğeleme esnasında penetre edilen dokunun tipi de tahmin<br />
edilebilir.İğne normal bir kasa girdiğinde hafif bir dirençle karşılaşır, spasm olan bir kasın<br />
içine girerse biraz daha fazla dirençle karşılaşır ve spazm tarafından tutulur. Fibrotik bir<br />
dokunun içine girerse daha da artmış bir dirençle karşılaşır ve yoğun bir efor gerektirebilir<br />
(49).<br />
Spazm gelişmiş bir kasa girildiğinde kasta fasikülasyon, arkasından da kasta<br />
gevşeme görülür.Çözülmeyen spazmlar iğneyi tutar (iğne geri çekilirken bu rahatlıkla<br />
hissedilir).Bu şekilde tutulan iğneyi bir süre daha kasın içinde bırakmak (10-20 dakika)<br />
genellikle kasın gevşeyerek iğneyi bırakmasını ( iğnenin kas içinden kolayca geri<br />
çekilebilmesini) sağlar.En iyi sonuç gergin bantlar içindeki hassas ve ağrılı noktalara<br />
girilmesi ile alınır (49).İğnenin kas içinde tutulmaması ağrının nedeninin kas kısalması<br />
olmadığını ve bu tedaviye cevap vermeyeciğini gösterir.<br />
Resim 3: Kuru iğneleme tekniği<br />
Kuru iğneleme yoğun bir stimülasyon oluşturur. İğnenin hareketi kas iğciklerini ve<br />
Golgi tendon organlarını aktive eder. Diğer fiziksel uyarılardan farklı olarak iğneleme<br />
oluşturduğu yaralanmadan dolayı uzun süreli stimülasyon oluşturur. Minyatür yaralar<br />
iyileşene kadar günler süren bir stimülasyon sağlar. Böyle bir stimülasyon derin kaslara<br />
kadar oluşabilir. Otonomik disfonksiyon iğne stimülasyonuna cevap verir. Düz kasların<br />
gevşemesi , vazospazmı ve lenfokonstriksiyonu gevşetir (49).
Kuru iğneleme kontrendikasyonları arasında erken gebelik, lokal enfeksiyon,<br />
kanama diatezi oluşturan hastalıklar sayılabilir.<br />
Uygulama sırasında nadiren gergin ve çok duyarlı bir nokta iğnelenmesi esnasında<br />
vazovagal reaksiyon oluşabilir. Hastanın sırtüstü yatırılıp bacaklarının kaldırılması çoğu<br />
zaman yeterli olmaktadır.<br />
4.ULTRASON<br />
Miyofasyal tetik noktanın inaktive edilmesinde ultrasonun mekanik ve analjezik etkisinden<br />
faydalanılabilir(39,84). Ultrasonun analjezik etkisi öncelikle termal etkiye bağlanmakla<br />
birlikte, duysal afferentlerin uyarılmasıyla omuriliğin arka boynuzunda kapı kontrol<br />
mekanizmasının devreye girmesiyle de gerçekleştiği ileri sürülmektedir (65).<br />
Derin ısıtıcı bir ajan olan ultrason sıklıkla tetik nokta ve tetik nokta civarındaki<br />
kaslara değişik yöntemlerle uygulanabilir. Bunlardan bir tanesi tetik nokta merkez olacak<br />
şekilde 0.5 watt/cm² dozda ve 1-2 saniyede tetik nokta etrafında bir daire çizecek şekilde<br />
uygulanır. Diğer bir uygulama tekniği ise tetik nokta üzerine ilk olarak 1.5 watt/cm² ile<br />
başlamak. daha sonra bu gücün yarısına indirmektir. Daha sonraki 2-3 dakika boyunca<br />
yoğunluk giderek arttırılır ama hiçbir zaman ağrı eşiğini geçmez(84).Ayrıca fonoferezis ile<br />
%10’luk kortikosteroid solüsyonu ultrason jeliyle karıştrılaraktetik nokta bölgesine tatbik<br />
edilebilir (45).Birçok terapist ultrasonu tetik nokta inaktivasyonunda etkili bulur.<br />
5. TENS(Transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu)<br />
Melack ve Wall’ın 1965 de ağrıda kapı kontrol teorisini geliştirdiğinden beri TENS<br />
akut ve kronik ağrılı durumlarda başarılı bir şekilde kullanılmaktadır (58).<br />
TENS, geçici, bazen de uzun süreli ağrı azalması sağlayan bir tedavi yöntemidir.<br />
Kapı kontrol teorisine göre TENS’in düşük yoğunluktaki uyarısı kalın çaplı lifleri aktive<br />
ederek spinal kordun arka boynuzunda veya daha yüksek seviyelerde ağrı kapısını kapatır.<br />
TENS ile ilgili diğer teoriler, artmış endojen opiat salınımına, otonomik cevapların<br />
modülasyonuna ve C liflerinin parsiyel bloğuna bağlanmıştır (5,53,84)<br />
Ağrının nonspesifik olarak azalması, hastanın kas fonksiyonunun bir kısmını geri<br />
kazanmasını sağlar. Elektrik stimülasyonunun kas kontraksiyonu oluşturacak yoğunlukta<br />
olmamasına dikkat edilmelidir. Sıklıkla stimülasyon tetik noktalara, akupunktur<br />
noktalarına veya yansıma alanına uygulanır (84).
Miyofasyal ağrı ve tetik nokta duyarlılığında TENS’in etkinliğini araştıran bir<br />
çalışmada, TENS’in dört modu, kontrol grubu (stimülasyon olmayan) ile karşılaştırılmış,<br />
yüksek frekans ve yüksek yoğunluğun lokal tetik nokta hassasiyetini değiştirmeden<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrıyı tedavi etmede etkili olduğu bulunmuştur.Bu çalışma tek başına TENS’in<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrının uzun süreli tedavisinde yeterli olmadığını göstermektedir (48).<br />
6.YÜZEYEL ISI UYGULAMALARI (Sıcak torba-Hot Pack-)<br />
MAS tedavisinde yüzeyel ısı ajanlarından daha çok nemli ısı tercih edilmektedir.<br />
Bunlardan biri olan sıcak torbalar, aktif tetik noktayı içeren kas üzerine uygulanır (84).<br />
Isının fizyolojik etkisinden yararlanarak lokal sirkülasyonu arttırmak, tetik noktayı içeren<br />
kasın gevşemesini sağlamak ve, tetik nokta gerilimini azatmak temel amaçtır (3,58).<br />
Böylece tetik noktanın hassasiyeti ve yansıyan ağrının şiddeti azaltılabilmektedir. Bazen<br />
tetik noktayı içeren kasa yalnızca nemli ısı tatbiki ile 72 saatte daha ileri bir tedaviye gerek<br />
kalmadan tetik noktanın inaktive edilebildiği belirtilmiştir (84). Bu amaçla sıcak banyolar<br />
da önerilebilir (75).<br />
7.EGZERSİZ<br />
Terapötik egzersiz; fiziksel özürlülüğü önleyen veya tedavi eden, özel protokollerle<br />
belirlenmiş bir takım kontrollü hareketler olarak tanımlanmaktadır (45). MAS’da kas<br />
rehabilitasyonunun en faydalı teknikleri; kas germe, postür ve güçlendirme egzersizleridir<br />
(Şekil 11-12).<br />
Pasif germe, aşırı duyarlı tetik noktada tolere edilebilen tek egzersiz olduğu ve uzun<br />
süreli rahatlamayı sağladığı için tedavide önemli bir yeri vardır. Uygulanan kas germe<br />
teknikleri tutulan kas boyunca sarkomer uzunluğunu eşitleyerek etkili olur. Böylece kısır<br />
döngünün kırılması sağlanır (14).Germe yaparken kullanılan kuvvetin miktarı ve süresi<br />
önemlidir. Çok acı veren bir germe daha iyi olmayıp aksine tetik nokta aktivasyonunu<br />
arttırmakta ve doku yaralanmalarına neden olablmektedir. Aktif germe, yavaşça, herhangi<br />
bir ani hareketten kaçınarak düzgün ve sürekli bir eforla yapılırsa faydalıdır(43).<br />
Şekil 11: Pasif germeler
Şekil 12: Aktif egzersizler:<br />
Egzersizin türü seçilirken tetik nokta irritabilitesi önemli bir faktördür.Hastanın<br />
dinlenme anında çok ağrısı var ise tetik nokta çok aktif demektir.Bu durumda yüzeyel ısıyı<br />
takiben hafif pasif germe yapılabilir.Aktif tetik noktası olan kimseler kası ısıtmadan<br />
kuvvetlendirme ve dayanıklılık egzersizleri yaparlarsa, tetik nokta daha aktive olup<br />
semptomlar daha da şiddetlenebilir. Kuvvetlendirme ve dayanıklılık egzersizleri latent tetik<br />
noktası olanlara ve risk faktörü taşıyanlara tavsiye edilerek tetik nokta gelişimi önlenebilir<br />
veya aktivasyonu azaltılabilir (45).<br />
Postür egzersizleriyle, kaslar üzerinde etkili olan mekaink stresler en aza indirgenir.<br />
MAS’lı hastaya germe egzersizleri öğretilip niçin gerekli olduğu iyice anlatıldıktan<br />
sonra, etkilenmiş kasın pasif germesi ev programı olarak verilerek tam eklem hareket<br />
açıklığı ve devamlı rahatlama sağlanabilmektedir(45,84).<br />
Düzenli yapılan egzersizler hastaların psikolojisini de olumlu yönde etkileyerek,<br />
hastanın motivasyonunu sağlar, kendine güvenini arttırır, sıkıntı ve depresyonu azaltır (45).<br />
8.GERME VE SPREY<br />
Bu tekniğin terapödik amacı tetik noktalar üzerindeki ağrıyı azaltmak, kasları<br />
normal uzunluğuna döndürmek, aktif ve pasif hareket açıklığını arttırmaktır (53). Travell<br />
ve Simons, tetik nokta üzerindeki deriye sprey sıkmayı ve altındaki kası germeyi<br />
enjeksiyon tedavisine tercih eder. Bu tedavinin avantajları daha az ağrılı olması ve tek kas<br />
sendromlarında hizlı iyileşme sağlamasıdır. Ayrıca tutulan kaslarda palpasyonla atlanabilen<br />
tetik noktaları daha iyi inaktive ettiği söylenebilir. Enjeksiyondan sonra kalan aktif veya<br />
latent tetik noktaların inaktive edilmesini garanti ettiği düşünülür (84)<br />
Travel ve Simons "sprey ve germe" terimi yerine "germe ve sprey" terimini<br />
kullanırlar. Çünkü, "germe"nin tedavinin esas komponenti, "sprey"in germeyi kolaylaştıran<br />
faktör olduğunu düşünürler (84).Speysiz germe uygulaması, derindeki tetik noktaların<br />
inaktive edilmesinde, germe yapılmadan sprey tuygulamasından daha etkilidir.<br />
Akut ve tek kas sendromlarında pasif germe ve yüzeyel sıcak (hot pack)<br />
uygulaması, germe ve sprey tedavisinden daha faydalı olmaktadır. Kronik tetik noktalarda<br />
ise çoğunlukla germe ve sprey gerektirir.Çocuklarda görülen tetik noktalar germe ve sprey<br />
tedavisine çok iyi cevap verir (84).
MAS’DA GERME VE SPREY TEKNİĞİ<br />
Hastaya mümkün olan en rahat pozisyon verilir ve istemli gevşemesi sağlanır. Pasif<br />
germe uygulayabilmek için kasın bir ucu sabitlenir (84). Florimetan veya etilklorid<br />
spreyleri topikal olarak uygulanır. Florimetan toksik ve patlayıcı olmayan, cildi irrite<br />
etmeyen, etilkloridden daha güvenli bir soğutucu ajandır.Hızlı etkili bir genel anestezik<br />
olan etilklorid patlayıcı ve yanıcı özelliğe sahiptir.Her iki spreyin de kullanımları giderek<br />
azalmaktadır.Bunun nedeni öncelikle ozon tabakasına verdikleri zaradır.Bunun yanısıra<br />
çok fazla soğutmaları, kontrolsüz soğutmaları ve soğuk yanığı oluşturabilmeleri, yanıcı<br />
olmaları gibi olumsuz etkileri de kullanımlarını kısıtlamıştır. Alternatif olarak buz<br />
kullanılabilir. Ancak doğru uygulanması zordur ve cildi ıslatır (3,53).<br />
Germe ve sprey yönteminde uygulanacak kası önce iyice gerdirip veya presyonla<br />
gerilmesini sağlayıp, yaklaşık 18 inch uzaklıktan ve deriye 30º açı ile sprey sıkılır. Tetik<br />
nokta üzerindeki deriye ağrı yayılımı yönünde saniyede 10 cm olacak bir hızla paralel<br />
geçişlerle birkaç kez sprey sıkılır (şekil 12-13) (10,53,84,87). Tutulan bütün kasları,<br />
yansıyan ağrı alanını da içine alacak şekilde kas uzunluğu boyunca paralel geçişlerle sprey<br />
uygulanır.Bu işlem kas ısınmadan birkaç kez tekrarlanır.Daha.sonra o bölgeye sıcak<br />
kompres uygulanarak kasın gevşemesi sağlanır. Bu yöntem birkaç kez tekrarlanır<br />
(53,84,87).<br />
Şekil 13: Sprey tekniği<br />
Şekil 14: Trapez kas germe ve sprey tekniği<br />
Cilt ısısındaki ani düşüşün spinal germe refleksi ve daha yüksek merkezlerde ağrı<br />
duyusunu bloke ettiği düşünülür. Azalmış ağrı duyusu kasın normal uzunluğu kadar<br />
gerilmesini sağlar. Bu durumda tetik noktalar inaktive olur, kas spazmı ve yansıyan ağrı<br />
azalır (53,84).<br />
9.İSKEMİK KOMPRESYON<br />
Shiatsu, miyoterapi, acupress, parmak basıncı diye bilinen iskemik kompresyon<br />
invaziv olmayan, etkili fakat çok ağrılı bir yöntemdir.Kemiksel yapılar üzerinde bulunan<br />
ulaşılabilir tetik noktanın üzerine başparmakla sabit bir basınç uygulanır.Ağrı hafiflemeye<br />
başladığında aynı düzeydeki ağrıyı koruyacak şekilde basınç giderek arttırılır. Tetik nokta<br />
duyarlılığı 1-2 dakikada ortadan kalkarsa basınç kaldırılır. Hasta kendisi her gün bu<br />
yöntemi tekrarlayabilir (88).
Simons ve arkadaşları iskemik kompresyon tedavisinin hot pack ve aktif ROM’dan<br />
sonra uygulanmasını önermiştir (58). Hanten, Olson, Butts, Nowicki yaptıkları çalışmada<br />
hastalara iskemik kompresyon ve akabinde germe egzersizleri içeren ev programı<br />
uygulayarak, tetik nokta hassasiyetinin ve ağrı şiddetinin azaldığını göstermişlerdir (54).<br />
10.MASAJ<br />
Miyofasyal ağrı tedavi programlarında masajın etkinliğini gösteren çalışmalar<br />
oldukça azdır.Tetik nokta tedavisi için masaj kullanılacaksa tetik noktaların latent olduğu<br />
dönem tercih edilmelidir. Hiperirritabl tetik noktalara uygulanan masaj, ağrıyı arttırabilir.<br />
Bu masaj sırasında deri lubrikasyonu yapılır.Başparmaklar gegin bant üzerinde bastırılarak<br />
kas uzunluğu boyunca kaydırılır.Bu işlem palpabl bantın hassasiyeti ve gerginliği azalana<br />
ve tetik noktadan ağrı yansımayana kadar tekrarlanır.Bu teknik uygulandıktan birkaç gün<br />
sonrasına kadar lokal kas hassasiyeti oluşturabilir (15,84).<br />
Masajın ağrı tedavisinde önemli bir yeri vardır.Masaj ile periferal dokunma duyusu<br />
reseptörlerinin stimülasyonu yani kalın liflerin uyarılması sonucu substansia jelatinosadaki<br />
inhibitör ara nöronların inhibe edici etkileri artmaktadır. Masajın kalın lifleri uyarması ile<br />
ince liflerle (A delta ve C) gelen nosiseptif uyarılar yukarıya geçemez ve medulla spinalis<br />
seviyesinde kapı kapanması sonucu ağrı kontrol edilmiş olur (67).<br />
Masajın primer fizyolojik etkisi, adale tonusunun refleks ve mekanik yollarla<br />
düzenlenmesidir. Mekanik etkileri ise, lokal kan ve lenf dolaşımını arttırmak, fasia ve<br />
konnektif dokuya etkiyerek doku bantlarındaki yapışıklığı gevşetmek, fasial mobiliteyi ve<br />
adalenin fleksibilitesini arttırmaktır. Masaj adale spazmını azaltır ve adalenin kontraksiyon<br />
gücünü arttırır (67).<br />
Gam ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada masajın germe egzersizleri ile<br />
kombinasyonunun, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında <strong>miyofasyal</strong> tetik nokta sayısı ve<br />
yoğunluğunda azalma olduğunu göstermişlerdir (40).<br />
11.BİOFEEDBACK<br />
Miyofasyal ağrının tedavisinde biofeedback uygulaması tek başına yeterli<br />
olmamakla birlikte, hastaların kaslarının gereksiz uzun süreli kontraksiyonunu<br />
farketmelerini sağlar. Bu şekilde hastalara aşırı gerilimi nasıl farkedip kontrol edeceklerini<br />
öğretir (84).Bu amaçla <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda EMG biofeedback ile yapılmış bir<br />
çalışmada ağrı süresi ve yoğunluğunda kontrol grubuna göre daha belirgin azalma olduğu<br />
rapor edilmiştir (27).
12.LAZER<br />
Lazer ışınını kısaca "yoğunlaştırılmış ışık" olarak tanımlamak da mümkündür.<br />
Lazer aletlerinde ana prensip bir ışık kaynağından çıkan foton enerjisini belirli bir<br />
ortamdan geçirerek, bu ortamın atomlarındaki elektronların dönüş hızını arttırmak ve<br />
böylece gelen ışınlardan çok farklı dalga boyunda, yeni bir ışık elde ederek tek bir<br />
doğrultuda sevk etmektir.Lazerin analjezik, yara iyileştici ve antienflamatuvar etkileri<br />
olduğu öne sürülmektedir. Fiziksel tıpta, düşük yoğunluklu lazerler, 70’li yılardan sonra<br />
kas-iskelet sisteminin ağrılı hastalıklarında yoğun kullanılmıştır.Stimülasyon tedavisi ve<br />
böygesel ışınlama olarak iki şekilde uygulama yapılır.Her iki yöntemin etkinliği<br />
tartışmalıdır. Snyder-Mackler ve arkadaşları tetik noktalardaki direnci arttırdığını öne<br />
sürerken, Waylonis <strong>miyofasyal</strong> ağrıda etkisiz bulmuştur (47).<br />
13.İNTERFERENSİYEL AKIM<br />
İnterferens akımların önemli etlilerinden biri olan arının giderilmesinde gerçek rolü<br />
alçak frekanslı akımlar oynar. Bu etki kapı kontrol teorisi ile açıklanmaktadır. Ayrıca, inen<br />
ağrı baskılama sisteminin uyarılması, eddojen opiatların salınması, sinir iletiminde geçici<br />
blok, lokal pompa etkisi, otonom sinirler üzerinden lokal dolaşımın artması ve ağrı<br />
reseptörlerini uyaran kimyasal maddelerin uzaklaştırılması da etkili olmaktadır. Plasebo<br />
etkisi de söz konusu olabilir (58,63).<br />
14.FARMAKOLOJİK AJANLAR<br />
İlaçlar MAS’ta yukarıda belirtilen tedavilere yardımcı olmak amacıyla kullanılır.<br />
MAS’lı hastalarda ağrıyı hafifletmek, kas gevşetmek, uykuyu düzenlemek, depresyon,<br />
antienflamatuvar etki için ilaç kullanılabilir.<br />
Asetaminofen ve salisilik asitten analjezik olarak faydalanılabilir. Tedavinin<br />
başında,geçici bir rahatlama sağlamak için, kısa süreli düşük doz kodein kullanılabilir.<br />
Aynı zamanda medikal tedavinin plasebo etkisi de ağrıyı hafifletir. Bir çalışmada NSAİİ’ın<br />
fibromyalji tedavisinde parasetamolden daha etkin olduğu gösterilmiştir (15,84).<br />
Yaygın kas spazmının olduğu hastalarda kısa süreli kas gevşetici ilaç kullanımı<br />
denenebilir. Ancak miyorelaksanlar tetik nokta ağrısında çok etkili değildir. Kas gevşetici<br />
dozlarda kullanıldığında ilk önce koruyucu korse görevi olan kasları gevşetirler. Bu<br />
kasların relaksasyonu tetik noktalara binen yükü arttırır (84). Yaralanmadan sonra oluşan<br />
refleks spazmı çözmek ve anksiyete bozukluklarında ise Diazepam önerilebilir (84).
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> olan birçok hasta uyku bozukluğu vardır. Uykusu<br />
bölünen hastaların tedavisinde ilk basamak tetik nokta inaktivasyonudur. Dimenhidrinat,<br />
difenhidramin hidroklorid önerilebilir.Amitriptilin veya doksepin hidroklorid gibi trisiklik<br />
antidepresanlar düşük dozlarda uykuyu düzeltmek ve ağrı hasasiyetini azaltmak için<br />
kullanılabilir(84).<br />
Yapılan birkaç çalışmada NSAİİ’ın alprazolam, amitriptilin, siklobenzprin ile<br />
kombinasyonunun fibromyaljiye bağlı ağrının tedavisinde faydalı olduğu gösterilmiştir.<br />
Ayrıca alfa adrenerjik agonist olan tizanidinin <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> veya<br />
fibromyaljili popülasyonda ağrıyı azalttığına dair bir çalışma mevcuttur.Zayıf bir opioid<br />
agonisti olan tramadolün ise, fibromyalji, kronik bel ağrısı, osteoartrit ve <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
ile ilişkili yaygın ağrılarda etkin olduğu belirtilmiştir (15).<br />
Miyofasyal ağrı sendromlu hastalarda depresyon iyi tanınmalı ve tedavi edilmelidir.<br />
Antidepresanların düşük dozlarda, antidepresan etkilerinden bağımsız olarak analjezik<br />
özellkleri de olduğu bilinmektedir. Ancak kronik ağrılı hastada tabloya depresif bozukluk<br />
eklendiğinde seçilecek antidepresan, depresyonu tedavi edici dozda verilmelidir.<br />
Antidepresanlarla tedavi edici etkinliğin en az 3 haftada başlayacağı unutulmamalıdır (25).<br />
15.AKUPUNKTUR<br />
Miyofasyal ağrı ve fibromiyalji <strong>sendromu</strong>nda akupunkturun etkinliğini destekleyen<br />
çalışmalar mevcuttur. Kısıtlı sayıda ancak yüksek kalitedeki veri, gerçek akupunkturun,<br />
sham akupunkturdan ağrının giderilmesi, hastalığın genel olarak iyileşmesi ve<br />
fibromiyaljide sabah tutukluğunun azalmasında daha etkili bulunmuştur. 1997 Ulusal<br />
Sağlık Enstitüsü konsültasyonu sonucu myofasyal ağrı, fibromyalji, bel ağrısı, asteoartrit ve<br />
laterel epikondilit gibi hastalıkların tedavisinde akupunkturun yardımcı tedavi olarak<br />
faydalı olabileceği ve kabul edilebilir alternatif bir tedavi yöntemi olabileceği belirtilmiştir<br />
(15).<br />
Birch ve Jamisson, kronik <strong>miyofasyal</strong> ağrılı 46 kişilik bir grupta <strong>miyofasyal</strong> ağrı ile<br />
ilişkili gerçek noktalara akupunktur uygulamasının, NSAİ ile birlikte boyun ağrısı ile<br />
ilişkili olmayan noktalara akupunktur uygulamasından daha etkili olduğunu bulmuşlardır.<br />
İlginç olarak akupunktur noktaları ile tetik ndktalar arasında çok yakın bir uyum
ulunmuştur. Tetik noktaların%71’inin yer ve ağrı dağılım paternleri olarak akupunktur<br />
noktaları ile uyumlu olduğu belirtilmiştir(15).
GEREÇ ve YÖNTEM<br />
GEREÇ<br />
Çalışmaya Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon<br />
polikliniğine Eylül 2003-Mart 2004 tarihleri arasında başvuran ve üst trapez kasındaki tetik<br />
noktalara bağlı olarak gelişen <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu 45 hasta alındı.<br />
Hastalar çalışmaya alınmadan önce ayrıntılı anamnezleri alındı, sistemik muayeneri<br />
yapıldı. Her hastadan rutin biyokimya tetkikleri, hemogram, eritrosit sedimentasyon hızı, CRP<br />
ve servikal X-Ray grafileri istendi.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun tanısı, Travel ve Simons tarafından tanımlanan (ve<br />
Rosen tarafından genişletilen) kriterlere göre kondu. Olurları alınan hastalara, çalışma<br />
formları dolduruldu, hastalık, uygulanacak tedavi ve korunma yöntemleri hakkında bilgi<br />
verildi.<br />
Çalışmaya dahil olma kriterleri:<br />
1. Üst trapez kasında <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> tanısı olması<br />
2. Yaşın 18-60 arasında olması<br />
3. Okuma yazma bilmesi<br />
4. Yapılan tetkiklerin normal sınırlarda olması<br />
Çalışmaya alınmama kriterleri:<br />
1. Servikal disk hernisi, radikülopati veya myelopati varlığı<br />
2. Tümoral, enfeksiyöz, psikiatrik, sistemik hastalığı ve kanama diatezi olması
3. Evre 3-4 osteodejenerasyonu olması<br />
4. 1990 Ameriken Romatoloji Koleji’nin kriterlerine göre fibromyalji <strong>sendromu</strong><br />
tanısı alması<br />
5. Kifoskolyoz varlığı<br />
6. Hamilelik<br />
7. Önceden beyin veya omuz cerrahisi geçirmiş olması<br />
8. Son 6 ay içinde MAS’a yönelik tedavi görmüş olması<br />
9. Semptomların başlangıç süresi 3 aydan kısa olması<br />
10. Koopere olamaması<br />
Belirtilen kriterlere uygun 45 hasta ardışık sıralı randomizasyon ile olarak 15’er<br />
kişilik 3 gruba ayrıldı:<br />
1. Grup: Egzersiz + Kuru iğneleme<br />
2. Grup: Egzersiz + Botulinum toksin-A enjeksiyonu<br />
3. Grup: Egzersiz + Fizik tedavi ( Sıcak torba+TENS+Ultrason)<br />
Hastalara analjezik olarak, gerektiğinde parasetamol dışında herhangi bir analjezik<br />
verilmedi.<br />
Çalışmaya alınan bütün hastalara üst ve orta trapez, pektoral kasları germe ve postür<br />
egzersizleri gösterildi. Hastaların egzersizlerini her gün 3 defa 10 dakika süre ile yapmaları<br />
önerildi. Tedaviye geldiklerinde egzersizleri doğru yapıp yapmadıkları kontrol edildi ve<br />
gerektiğinde tekrar hatırlatıldı.<br />
Kuru İğneleme:Trapez kasında bulunan tetik nokta alanı tam olarak belirlenip kalemle<br />
işaretlendi ve deri uygun bir antiseptik madde ile temizlendi.Üçer adet 0.25x25 mm’lik steril<br />
akupunktur iğneleri birkaç milimetre aralıklarla her tetik noktaya uygulandı. Spazm gelişmiş<br />
bir kasa girildiğinde, spazmların iğneyi tuttuğu görüldü (iğne geri çekilirken bu rahatlıkla<br />
hissedilir).Bu şekilde tutulan iğne bir süre daha (10-20 dakika) kasın içinde bırakıldı ve bu<br />
süre içinde belli aralıklarla saat yönü tersinde çevrilerek iğnelere (tetik noktalara) manuel<br />
uyarı verildi. Kasın gevşeyerek iğneyi bırakması yani iğnenin kas içinden kolayca geri<br />
çekilebilmesi beklendi. Bu yöntem haftada 1 kez olmak üzere 3 seans uygulandı.<br />
Botulinum toksin-A enjeksiyonu: 1 flakon Dysport®(500 U), 10 cc %0.9’luk NaCl ile<br />
sulandırıldı. Trapez kasında bulunan tetik nokta alanı tam olarak belirlenip kalemle işaretlendi<br />
ve deri uygun bir antiseptik madde ile temizlendi. Steril, 22 G, 1.5 inch (siyah uçlu) şırınga en<br />
hassas noktaya yönlendirildi ve tetik noktaya ulaşana dek ilerletildi. Tetik noktaya<br />
dokunulduğunda sadece lokal olarak değil, aynı zamanda yansıma alanında hassasiyet ve ağrı
hissedilmesi ve lokal seyirme cevabı veya tetik noktayı içeren bantın kontraksiyonu görülerek<br />
tetik nokta içinde olduğumuz doğrulandı. Negatif aspirasyon sonrası her tetik nokta için 25U<br />
(0.5cc) Dysport® kas içine enjekte edildi.<br />
Fizik Tedavi Ajanları ( Sıcak torba+TENS+Ultrason): Haftada 5 gün olmak üzere<br />
toplam 10 seans uygulandı.<br />
-Yüzeyel ısı uygulaması (Hot pack): Aktif tetik noktayı içeren kas üzerine 20 dakika<br />
uygulandı.<br />
-TENS: Konvansiyonel TENS (duyum eşiğinin biraz üzerinde), negatif elektrodu tetik nokta<br />
üzerine, pozitif elektrodu trapez kasın akromial tendonunun insersiyonuna konacak şekilde 20<br />
dakika uygulandı(58).<br />
-Ultrason: Tetik nokta merkez olacak şekilde 1.5 watt/cm² dozda ve 1-2 saniyede tetik nokta<br />
etrafında bir daire çizecek şekilde, her tetik nokta için 2 dakika süre ile uygulandı (40,48).
YÖNTEM<br />
Çalışmaya alınan bütün hastaların klinik değerlendirmesi tedavi öncesi ve tedaviden<br />
sonraki 1. ve 3. ayda yapıldı. Tedavi sonrası kontroller, çalışmaya kör olan bir uzman<br />
tarafından yapıldı. Etkilenen kasların elektrofizyolojik incelemeleri ise, tedavi öncesi ve<br />
tedaviden 1 ay sonra olmak üzere yine çalışmaya kör olan iki nörolog tarafından yapıldı.<br />
DEĞERLENDİRİLEN DEĞİŞKENLER<br />
1. Ağrı: Tetik nokta ağrısı aşağıdaki 3 ölçüt ile değerlendirildi.<br />
a) VAS ( Visual Analogue Scale, Görsel Analog Skala) : 10 cm.lik bir hat üzerinde<br />
0’dan 10’a kadar yerleştirilen sayıların anlamları hastalara anlatıldı. Hiç ağrı olmaması 0,<br />
hayatta hissedilen en şiddetli ağrı 10, orta derecede ağrının 5 puan olduğu açıklandı. Bu<br />
açıklamalara göre hastalardan istirahat ve fonksiyon halindeki ağrılarını 10 cm’lik çizgi<br />
üzerinde işaretlemeleri istendi (91).<br />
b) Verbal Ağrı Şiddeti Değerlendirilmesi: Hastalar ağrılarını 1’den 5’e kadar olan bir<br />
sözel skalada derecelendirdiler.<br />
1=Ağrı yok, 2=Hafif ağrı, 3= Orta şiddette ağrı 4=Şiddetli ağrı 5=Dayanılmaz ağrı (32).<br />
c) Algometre (Dolorimetre): Ağrı eşiğini ve ağrı toleransını objektif olarak ölçen bir<br />
alettir.Bu çalışmada kullanılan algometre (Activator Methods, INC.) basıncı kilogram (kg) ve<br />
libre (Lb) olarak ölçebilen bir kadrana bağlı, ucunda 1 cm çapında yuvarlak lastik bir disk<br />
bulunan metal pistondan oluşmaktadır.<br />
Uygulayıcı kadrandan tutarak istediği kasa basınç uygulayabilmektedir. Kadran 100<br />
gramlık bölmelerle 10 kg’a kalibre edilmiştir.Lastik diskin deriye dik olarak sürekli<br />
bastırılmasıyla uygulanan basınç metal piston aracılığı ile kadrandaki ibreyi saat yönünde<br />
ilerletebilmektedir. Uygulanan basınç saniyede yaklaşık olarak 1 kg’lık bir artışla yükseltilir.<br />
Hastanın ağrı hissetiği ilk basınç değeri kilogram cinsinden kaydedildi.İşlem 60 saniye
aralıklarla üç defa tekrarlanarak ortalama kilogram değeri basınç ağrı eşiği olarak<br />
değerlendirildi (53,56).<br />
Tetik nokta, gergin bir kasta parmak ucuyla yapılan palpasyonla araştırıldı.<br />
Palpasyon gergin bir kasın uzun ekseni boyunca yapıldı. Art arda yapılan palpasyonlarla en<br />
duyarlı nokta belirlendi. Bu noktaya uygulanan basınçla hastanın aniden yüzünü ekşitmesi,<br />
sıçraması ya da sesle yanıt vermesi, ayrıca bu bölgeden uzak bir bölgede yansıyan ağrı<br />
tanımlaması bize tetik noktayı gösterdi. Belirlenen nokta hastanın formunda bulunan anatomik<br />
şekil üzerinde işaretlendi.<br />
Algometrik ağrı eşiği ölçümleri, daha önce tanı kriterlerinde belirtilen gergin bant<br />
içindeki tetik noktalar üzerinde tedavi öncesi ve tedavi sonrası 1. ve 3. aylarda yapıldı. Ağrı<br />
toleransı ölçümleri bütün hastalarda deltoid kası üzerinde yapıldı.Hastaya ağrıya duyarlılığın<br />
kas üzerinden ölçüleceği açıklandı. Basınçlı algometre deriye 90º dik tutularak bastırıldı ve<br />
basınç 1 kg/sn hızla arttırıldı. . Hastalara ağrıya dayanamadıkları zaman bunu söylemeleri<br />
istendi. Bu noktada basınçlı algometre kadranındaki değer okundu (33).<br />
2. Palpabl Kas Spazmı Derecesi<br />
Hastalarda tutulan kastaki palpabl kas spazmı derecesi 4 skala üzerinden<br />
değerlendirildi (20):<br />
0→Yok<br />
1→Orta derecede spazm<br />
2→Eklem hareket açıklığını kısıtlamayan orta dereceden biraz fazla spazm<br />
3→Eklem hareket açıklığını kısıtlayan ağır spazm<br />
4→Postural deviasyonun eşlik ettiği ağır spazm<br />
3. Fonksiyonel Değerlendirme<br />
Genel yaşam kalitesi ölçeği olarak SF-36 (The MOS 36-item short-form health<br />
survey) formu kullanıldı. SF-36 formu hasta tarafından da doldurulabilen toplam 36<br />
maddeden oluşan, kas-iskelet sistemi rahatsızlığı olan hastalarda güvenilirliği ve geçerliliği<br />
çalışmalarla gösterilmiş jenerik bir ölçüttür. Bu 36 madde sağlıkla ilgili 8 ayrı boyutu<br />
kapsamaktadır: fiziksel fonksiyon (10 madde), sosyal fonksiyon (2 madde), fiziksel<br />
sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları (4 madde), emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları (3<br />
madde), mental sağlık (5 madde), zindelik (4 madde), ağrı (2 madde) ve genel sağlık<br />
(Genel bakış açısı(5 madde)+sağlıkta değişiklik(1 madde)). SF-36’da maddeler sağlık<br />
durumu ile ilgili pozitifin yanısıra negatif durumları da sorgular. Her boyut için maddelerin<br />
skorları kodlanmakta ve 0 ( en kötü sağlık durumu)’dan 100’e (en iyi sağlık durumu) kadar<br />
puanlı bir skala haline dönüştürülmektedir (7,8,72).
SF 36 YAŞAM KALİTESİ DEĞERLENDİRME SKALASI<br />
1.Genel olarak sağlığınız için aşağıdakilerden hangisini söyleyebilirsiniz?<br />
a) Mükemmel b) Çok iyi c) İyi d) Orta e) Kötü<br />
2. Bir yıl öncesiyle karşılaştırdığınızda , şimdi sağlığınızı nasıl değerlendirirsiniz?<br />
a) Bir yıl öncesine göre çok daha iyi<br />
b) Bir yıl öncesine göre biraz daha iyi<br />
c) Bir yıl öncesine göre hemen hemen aynı<br />
d) Bir yıl öncesine göre biraz daha kötü<br />
e) Bir yıl öncesine göre çok daha kötü<br />
3. Aşagıdaki maddeler gün boyunca yaptığınız aktivitelerle ilgilidir.<br />
Sağlık durumunuz bu aktiviteleri kısıtlıyor mu? Kısıtlıyorsa ne kadar?<br />
Koşmak, ağır kaldırmak ağır sporlara katılmak gibi<br />
ağır etkinlikler<br />
Bir masayı çekmek, elektrik süpürgesini itmek ve<br />
ağır olmayan sporları yapmak gibi orta dereceli<br />
etkinlikler<br />
Günlük alışverişte alınanları kaldırmak ve taşımak<br />
Merdivenle çok sayıda kat çıkmak<br />
Merdivenle bir kat çıkmak<br />
Eğilmek ve diz çökmek<br />
Bir-iki kilometre yürümek<br />
Birkaç sokak öteye yürümek<br />
Bir sokak öteye yürümek<br />
Kendi kendine banyo yapmak ve giyinmek<br />
Evet, oldukça<br />
kısıtlıyor<br />
Evet, biraz<br />
kısıtlıyor<br />
Hayır, hiç<br />
kısıtlamıyor<br />
4. Son 4 hafta boyunca bedensel sağlığınızın sonucu olarak, işiniz veya diğer günlük aktivitelerinizde, aşağıdaki<br />
sorunlardan biriyle karşılaştınız mı?<br />
İş veya diğer aktiviteler için harcadığınız zamanı azalttınız mı?<br />
Hedeflediğinizden daha az mı başardınız?<br />
İş veya diğer aktivitelerinizde kısıtlanma oldu mu?<br />
İş veya diğer aktiviteleri yaparken güçlük çektiniz mi?<br />
( daha fazla çaba gerektirdi mi?<br />
Evet<br />
Hayır
5. Son 4 hafta boyunca duygusal sorunlarınızın ( çökkünlük veya kaygı) sonucu olarak, işiniz veya diğer<br />
günlük aktivitelerinizde, aşağıdaki sorunlardan biriyle karşılaştınız mı?<br />
İş veya diğer aktiviteler için harcadığınız zamanı azalttınız mı?<br />
Hedeflediğinizden daha az mı başardınız?<br />
İşinizi veya diğer aktivitelerinizi herzamanki kadar dikkatli yapabiliyor<br />
muydunuz?<br />
Evet<br />
Hayır<br />
6. Son 4 hafta boyunca bedensel sağlığınız veya duygusal sorunlarınız; aileniz arkadaşlarınız, arkadaşlarınız<br />
veya komşularınızla olan sosyal etkinliklerinizi ne kadar etkiledi?<br />
a) Hiç etkilemedi b) Biraz etkiledi c) Orta derecede etkiledi<br />
d) Oldukça etkiledi e) Aşırı etkiledi<br />
7. Son 4 hafta boyunca ne kadar ağrınız oldu?<br />
a) Hiç b) Çok hafif c) Hafif d) Orta e) Şiddetli f) Çok şiddetli<br />
8. Son 4 hafta boyunca ağrınız normal işinizi ( hem ev hem ev dışı işlerinizi düşününüz) ne kadar etkiledi?<br />
a) Hiç etkilemedi b) Biraz etkiledi c) Orta derecede etkiledi<br />
d) Oldukça etkiledi e) Aşırı etkiledi<br />
9. Aşağıdaki sorular sizin son 4 hafta boyunca neler hisettiğinizle ilgilidir. Her soru için sizin duygularınızı en iyi<br />
tarifleyen yanıtı, son 4 haftadaki sıklığını göz önünde bulundurarak seçiniz?<br />
Kendinizi yaşam dolu hissettiniz mi?<br />
Çok sinirli bir insan oldunuz mu?<br />
Sizi hiçbir şeyin neşelendiremeyeceği kadar<br />
kendinizi üzgün hissettiniz mi?<br />
Kendinizi sakin ve uyumlu hisettiniz mi?<br />
Kendinizi kederli ve hüzünlü hisettiniz mi?<br />
Kendinizi enerjik hisettiniz mi?<br />
Kendinizi tükenmiş hisettiniz mi?<br />
Kendinizi mutlu hisettiniz mi?<br />
Kendinizi yorgun hisettiniz mi?<br />
Her<br />
zaman<br />
Çoğu<br />
zaman<br />
Oldukça<br />
Baze<br />
n<br />
Nadiren<br />
Hiçbir<br />
zaman<br />
10. Son 4 hafta boyunca bedensel sağlığınız veya duygusal sorunlarınız sosyal etkinliklerinizi ne sıklıkla<br />
etkiledi?<br />
a) Her zaman b) Çoğu zaman c) Bazen d) Nadiren e) Hiçbir zaman
11. Aşağıdaki her bir ifade sizin için ne kadar doğru veya yanlıştır?<br />
Kesinlikle<br />
Çoğunlukla<br />
Bilmiyorum<br />
Çoğullukla<br />
Kesinlikle<br />
Diğer insanlardan biraz daha kolay<br />
doğru<br />
doğru<br />
yanlış<br />
yanlış<br />
hastalanıyor gibiyim<br />
Tanıdığım diğer insanlar kadar<br />
sağlıklıyım<br />
Sağlığımın kötüye gideceğini<br />
düşünüyorum<br />
Sağlığım mükemmel<br />
4. Psikolojik Durum<br />
Beck Depresyon Ölçeği: Depresyon ölçeği olarak kullanılmıştır. Bu ölçek Beck<br />
tarafından 1967 yılında geliştirilmiştir.Toplam olarak 21 sorudan oluşur. Anket şeklinde<br />
düzenlenen bu ölçekte, hastalardan kendilerine en uygun olan cümleyi seçmeleri istenir.<br />
Her madde 4 cümleden oluşur. Bu cümleler, nötral durumdan (0 puan), en ağır duruma (3<br />
puan) göre sıralanmıştır. Bu ölçeği oluşturan cümleler tedaviye alınan depresyon<br />
hastalarının ifadelerinden oluşturulmuştur.En yüksek puan 63’tür. 0-13 puan arası<br />
depresyon yok, 14-24 puan arası orta derecede depresyon, 25 puanın üzeri ciddi depresyon<br />
olarak değerlendirilir (60).<br />
BECK DEPRESYON ÖLÇEĞİ<br />
Aşağıda gruplar halinde cümleler bulunmaktadır. Her grubu okuduktan sonra bugün<br />
dahil geçen hafta içinde kendinizi nasıl hissettiğinizi anlatan cümleyi seçin. Seçtiğiniz<br />
cümlenin yanındaki rakamı yuvarlak içine alınız. Bir grupta, durumunuzu anlatan birden fazla<br />
cümle varsa her birini yuvarlak içine alınız. Seçiminizi yapmadan önce her gruptaki<br />
cümlelerin hepsini okuyunuz.<br />
0. Kendimi üzgün hissetmiyorum.<br />
1. Kendimi üzgün hissediyorum.<br />
2. Hep üzgünüm ve bundan kendimi kurtaramıyorum.<br />
3. O kadar üzgün ve mutsuzum ki artık dayanamıyorum.<br />
0. Gelecekten umutsuz değilim.<br />
1. Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok.<br />
2. Gelecekten umutsuzum.<br />
3. Gelecekten umutsuzum ve sanki hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi geliyor.<br />
0. Kendimi başarısız bir insan olarak görmüyorum.
1. Kendimi birçok kişiden daha çok başarısızlıkları olmuş bir insan olarak görüyorum.<br />
2. Geçmişime baktığımda başarısızlıklarla dolu olduğunu görüyorum.<br />
3. Kendimi tümüyle başarısız bir kişi olarak görüyorum.<br />
0. Bir çok şeyden eskisi kadar zevk alıyorum.<br />
1. Bazı şeylerden eskiden olduğu gibi hoşlanmıyorum.<br />
2. Artık hiçbir şey bana tam anlamıyla zevk vermiyor.<br />
3. Her şeyden sıkılıyor ve hiçbir şeyden zevk almıyorum.<br />
0. Kendimi herhangi bir şekilde suçlu hissetmiyorum.<br />
1. Kendimi zaman zaman suçlu hissediyorum.<br />
2. Kendimi çoğu zaman suçlu hissediyorum.<br />
3. Kendimi her zaman suçlu hissediyorum.<br />
0. Cezalandırıldığımı düşünmüyorum.<br />
1. Cezalandırılabileceğimi düşünüyorum.<br />
2. Cezalandırılmayı bekliyorum.<br />
3. Cezalandırıldığımı düşünüyorum.<br />
0. Kendimden memnunum.<br />
1. Kendimden memnun değilim.<br />
2. Kendime kızıyorum.<br />
3. Kendimden nefret ediyorum.<br />
0. Başkalarından daha kötü olduğumu sanmıyorum.<br />
1. Zayıf yanlarım ve hatalarımdan dolayı kendi kendimi eleştiririm.<br />
2. Hatalarımdan dolayı her zaman kendimi suçlarım.<br />
3. Her aksilikte kendimi suçlarım.<br />
0. Kendimi öldürmek gibi bir düşüncem yok.<br />
1. Kendimi öldürmek gibi düşüncelerim olsa da bunları gerçekleştirmezdim.<br />
2. Kendimi öldürmek isterdim.<br />
3. Fırsatını bulsaydım kendimi öldürürdüm.
0. Her zamankinden daha çok ağlamıyorum.<br />
1. Her zamankinden daha çok ağlıyorum.<br />
2. Çoğu zaman ağlıyorum.<br />
3. Eskiden ağlayabilirdim, şimdi istesem de ağlayamıyorum.<br />
0. Şimdi her zamankinden daha sinirli değilim.<br />
1. Eskisine göre daha kolay kızıyor ve sinirleniyorum.<br />
2. Şimdi hep sinirliyim.<br />
3. Bir zamanlar beni sinirlendiren şeyler şimdi hiç sinirlendirmiyor.<br />
0. Başkaları ile konuşmak, görüşmek isteğimi kaybetmedim.<br />
1. Geçmişe nazaran başkalarıyla daha az konuşmak, görüşmek istiyorum.<br />
2. Başkaları ile konuşmak, görüşmek isteğimin çoğunu kaybettim.<br />
3. Başkaları ile konuşmak, görüşmek isteğimi tamamen kaybettim.<br />
0. Eskiden olduğu kadar kolay karar verebiliyorum.<br />
1. Eskiden olduğu kadar kolay karar veremiyorum.<br />
2. Geçmişe nazaran karar vermekte daha çok güçlük çekiyorum.<br />
3. Artık hiç karar veremiyorum.<br />
0. Eskiden olduğumdan daha kötü göründüğümü düşünmüyorum.<br />
1. Yaşlı ve cazibesiz göründüğüm endişesi taşıyorum.<br />
2. Dış görünüşümde beni cazibesiz hale getiren kalıcı değişikliklerin olduğunu<br />
düşünüyorum.<br />
3. Çirkin göründüğüme inanıyorum.<br />
0. Yaklaşık eskisi kadar çalışabiliyorum.<br />
1. Bir şeyler yapmaya başlamak için fazladan gayret göstermem gerekiyor.<br />
2. Herhangi bir işi yapmak için kendimi çok zorlamam gerekiyor.<br />
3. Hiçbir şey yapamıyorum.
0. Eskisi kadar iyi uyuyabiliyorum.<br />
1. Eskisi kadar iyi uyuyamıyorum.<br />
2. Her zamankinden 1-2 saat erken uyanıyorum ve tekrar uyumakta zorlanıyorum.<br />
3. Her zamankinden birkaç saat erken uyanıyorum ve tekrar uyuyamıyorum.<br />
0. Her zamankinden daha kolay yorulmuyorum.<br />
1. Her zamankinden daha kolay yoruluyorum.<br />
2. Hemen hemen her işten yoruluyorum.<br />
3. Herhangi bir işi yapmakla aşırı derecede yoruluyorum.<br />
0. İştahım her zamankinden kötü değil.<br />
1. İştahım eskiden olduğu kadar iyi değil.<br />
2. İştahım çok azaldı.<br />
3. Artık hiç iştahım yok.<br />
0. Son zamanlarda kilo vermedim.<br />
1. 2 kilodan çok kilo verdim.<br />
2. 5 kilodan çok kilo verdim.<br />
3. 7 kilodan çok kilo verdim.<br />
Daha az yiyerek kilo vermeye çalışıyorum; Evet Hayır<br />
0. Sağlığım hakkında eskisinden daha endişeli değilim.<br />
1. Ağrı, sancı, mide şikayeti, kabızlık gibi fiziksel problemler beni endişelendiriyor.<br />
2. Sağlığım beni çok endişelendirdiği için başka şeylerle ilgilenmek zorlaşıyor.<br />
3. Sağlığım hakkında o kadar endişeliyim ki başka hiçbir şey düşünemiyorum.<br />
0. Son zamanlarda cinsel konulara olan ilgimde bir değişme olmadı.<br />
1. Geçmişe nazaran cinsel konulara olan ilgim azaldı.<br />
2. Cinsel konularla şimdi çok az ilgiliyim.<br />
3. Cinsel konulara olan ilgimi tamamen kaybettim.<br />
5. Elektromiyografik değerlendirme:
EMG ile etkilenen trapez kas ve tetik noktada istirahat halinde patolojik spontan elektriksel<br />
aktivite olup olmadığı değerlendirildi.EMG incelemeleri, tedavi öncesi ve tedaviden 1 ay<br />
sonra çalışmaya kör olan iki nörolog tarafından yapıldı.<br />
EMG öncesi hastaya yapılacak işlem detaya kaçılmadan anlatıldı ve zaman zaman ağrı<br />
duyabileceğe belirtildi. Kasa iğne girmeden önce cihaz ayarı yapıldı. Hasta rahat oturur<br />
pozisyondayken incelenecek kasın tam istirahatte olması sağlandı. Deri uygun bir<br />
antiseptik madde ile temizlendikten sonra öncelikle etkilenen trapez kasın iğne EMG’si<br />
değerlendirildi. Daha sonra iğne ile palpasyonla tespit edilen ve yaklaşık 2-5 mm çapında<br />
olduğu belirtilen tetik noktaya ulaşılmaya çalışıldı. Birden fazla tetik nokta varlığında iğne<br />
EMG’si algometrik ölçümle saptanan en hassas tetik nokta üzerinden yapıldı. Tetik<br />
noktaya dokunulduğunda sadece lokal olarak değil, aynı zamanda yansıma alanında<br />
hassasiyet ve ağrı hissedilmesi, lokal seyirme cevabı veya tetik noktayı içeren bantın<br />
kontraksiyonu görülerek tetik nokta içinde olunduğunu doğrulandı ve bu noktanın<br />
elektriksel aktivitesi değerlendirildi.İstirahat halinde görülen patolojik MÜP geçiş sıklığı 4<br />
skala üzerinden değerlendirildi:<br />
(0): Patolojik spontan aktivite yok<br />
(1+): Tek potansiyel geçişi<br />
(2+): Seyrek patolojik spontan aktivite<br />
(3+): Sık patolojik spontan aktivite<br />
(4+): İnterferans paterninde spontan aktivite geçişi<br />
İstatistiksel İncelemeler<br />
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS<br />
(Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı kullanıldı. Çalışma<br />
verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma)<br />
yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında gruplar arasındaki farklılığın araştırılmasında<br />
Kruskal Wallis testi, farklılığı yaratan grubun tespitinde Mann Whitney U test kullanıldı.<br />
Başlangıca göre olan değişimlerin değerlendirilmesinde Wilcoxon işaret testi kullanıldı.<br />
Parametreler arasındaki ilişkinin incelenmesinde Spearman Korelasyon testi kullanıldı.<br />
Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven<br />
aralığında, anlamlılık p
BULGULAR<br />
Çalışma, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon<br />
polikliniğine Eylül 2003-Mart 2004 tarihleri arasında başvuran ve üst trapez kasındaki tetik<br />
noktalara bağlı olarak gelişen <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu 41’i kadın (%91.1) ve 4’ü erkek (%<br />
8.9) olmak üzere toplam 45 olgu üzerinde yapıldı. Olgular 15’er kişilik 3 gruba ayrılarak<br />
incelendi. Kuru iğne uygulanan olgular “Grup I”, Botulinum toksin-A uygulanan olgular<br />
“Grup II” ve Fizik tedavi uygulanan olgular “Grup III” olarak tanımlandı. Olguların yaşları 18<br />
ile 65 arasında değişmekte olup; ortalama yaş 43.1810.80 idi..<br />
Olguların yaş ve cinsiyet ortalamaları ile meslek ve eğitim düzeyleri arasında (tablo1a-<br />
1b) gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0,05).<br />
Başlangıç, 1. ay ve 3. ay VAS- İ (istirahat halindeki VAS) değerlerine göre (tablo 2,<br />
şekil 1) gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0,05). Grup<br />
I’de başlangıca göre 1. ay VAS-İ değerinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde<br />
anlamlı iken (p
Tetik noktaların algometrik ortalama (kg) değerlerine göre saptanan basınç-ağrı eşiğine<br />
bakıldığında (tablo2, şekil 4) başlangıç, 1. ay ve 3. aya göre gruplar arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0,05). Grup I’de başlangıca göre 3. ay tetik<br />
noktaların algometrik ortalama değerinde görülen yükseliş istatistiksel olarak ileri düzeyde<br />
anlamlı bulundu (p
fonksiyon değerleri, Grup I ve Grup III’teki olgulardan anlamlı düzeyde yüksekken; Grup<br />
I’deki olguların 3. ay fiziksel fonksiyon değerleri, Grup III’teki olgulardan anlamlı düzeyde<br />
düşüktü. Grup I’de başlangıca göre 1. ay fiziksel fonksiyon değerinde görülen artış istatistiksel<br />
olarak ileri düzeyde anlamlıydı (p
olarak ileri düzeyde anlamlıydı (p
Grup I’de başlangıç ölçümleri için; basınç ağrı eşiği ile sosyal fonksiyon arasında<br />
(şekil 12) negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyon bulundu<br />
(p
arasında (şekil 19); negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı<br />
korelasyon bulunurken (p
Kadın<br />
15 100,0 14 93,3 12 80,0<br />
Erkek - - 1 6,7 3 20,0<br />
0,146<br />
Tablo 1b: Meslek ve eğitim düzeyi açısından hastaların dağılımı<br />
GRUP I GRUP II GRUP III<br />
Meslek Eğitim düzeyi Meslek Eğitim düzeyi Meslek Eğitim düzeyi<br />
Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul Serbest Yüksekokul<br />
Ev Hanımı Lise Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı Lise<br />
Tekstil işçisi Ortaokul Ev Hanımı Ortaokul Ev Hanımı Lise<br />
Ev Hanımı İlkokul Serbest Lise Sekreter Lise<br />
Ev Hanımı İlkokul Tiyatro Yüksekokul Kasap Ortaokul<br />
oyuncusu<br />
Ev Hanımı Okuryazar Ev Hanımı Okuryazar Ev Hanımı İlkokul<br />
Hizmetli İlkokul Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul<br />
Ev Hanımı Ortaokul Ticaret Yüksekokul Serbest Lise<br />
Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı Okuryazar Ev Hanımı İlkokul<br />
Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul<br />
Ev Hanımı Lise Ev Hanımı Lise Ev Hanımı Lise<br />
Laborant Yüksekokul Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul<br />
Ev Hanımı Lise Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul<br />
Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı Okuryazar<br />
Ev Hanımı İlkokul Ev Hanımı Lise Ev Hanımı Okuryazar<br />
Tablo 2<br />
Grup II<br />
Grup III<br />
Grup I<br />
Ort. S.D. Ort. S.D. Ort. S.D.<br />
p
VAS-İ<br />
VAS-F<br />
Verbal<br />
Ağrı<br />
Basınç<br />
Ağrı<br />
Eşiği<br />
(kg)<br />
Tetik<br />
Nokta<br />
Sayısı<br />
PKSD<br />
BECK<br />
Başlangıç<br />
4,93 2,02 4,93 2,40 4,60 2,44 0,840<br />
1. ay 0,87‡ 1,25 1,13‡ 2,56 0,80‡ 2,08 0,703<br />
3. ay 3,07† 2,60 1,47‡ 2,50 1,73† 2,63 0,760<br />
Başlangıç<br />
9,33 1,11 8,00 1,56 8,13 1,19 0,008**<br />
1. ay 3,05‡ 3,21 3,73‡ 2,94 2,73‡ 2,05 0,544<br />
3. ay 6,05‡ 2,70 2,93‡ 2,94 5,13‡ 2,85 0,020*<br />
Başlangıç<br />
4,27 0,70 3,53 0,64 3,87 0,51 0,016*<br />
1. ay 2,27‡ 0,79 2,38‡ 0,96 1,80‡ 0,77 0,188<br />
3. ay 3,07‡ 0,83 2,20‡ 1,32 2,53‡ 0,99 0,143<br />
Başlangıç<br />
2,69 0,59 2,59 0,60 2,56 0,54 0,894<br />
1. ay 2,94 2,23 3,35 1,99 2,53 2,60 0,856<br />
3. ay 4,50‡ 0,90 3,62 2,36 3,49 1,99 0,393<br />
Başlangıç<br />
4,20 1,93 2,53 1,30 3,07 1,62 0,047*<br />
1. ay 1,27‡ 1,22 1,40‡ 1,12 0,87‡ 0,92 0,430<br />
3. ay 1,73‡ 1,03 1,13‡ 0,92 1,07‡ 0,70 0,171<br />
Başlangıç<br />
2,53 0,83 2,53 0,64 2,53 0,52 0,838<br />
1. ay 0,67‡ 0,90 1,00‡ 0,93 0,40‡ 0,63 0,172<br />
3. ay 1,07‡ 0,88 0,60‡ 0,83 0,93‡ 0,70 0,243<br />
Başlangıç<br />
21,40 9,66 15,20 12,77 15,67 8,55 0,078<br />
1. ay 15,13‡ 7,19 11,40‡ 10,46 13,13‡ 8,68 0,136<br />
3. ay 12,00‡ 9,63 11,53‡ 10,78 13,53† 7,93 0,602<br />
1,33 1,50 1,67 1,23 1,87 1,12 0,510<br />
Başlangıç<br />
EMG<br />
1. ay<br />
0,33† 0,62 1,07† 1,07 0,93‡ 1,00 0,094<br />
* p
Emosyonel<br />
rol fonk.<br />
Mental<br />
sağlık<br />
Zindelik<br />
Ağrı<br />
Genel<br />
sağlık<br />
Başlangıç<br />
28,89 24,77 51,11 30,52 37,78 35,34 0,144<br />
1. ay 40,00 28,73 51,11 21,33 44,44 24,13 0,506<br />
3. ay 37,78 46,92 53,33 32,85 44,44 32,53 0,416<br />
Başlangıç<br />
35,20 16,92 53,33 21,79 51,20 17,58 0,028*<br />
1. ay 48,27‡ 13,22 59,73‡ 19,74 59,20‡ 13,20 0,066<br />
3. ay 52,53‡ 19,12 60,27‡ 24,12 51,47 19,65 0,226<br />
Başlangıç<br />
39,67 33,83 48,33 28,14 39,00 18,54 0,532<br />
1. ay 40,67 12,80 53,00† 26,58 46,33† 14,07 0,418<br />
3. ay 40,33 28,69 53,67† 26,76 40,00 18,99 0,303<br />
Başlangıç<br />
25,18 14,22 34,07 17,04 27,41 13,84 0,350<br />
1. ay 59,26‡ 14,35 60,74‡ 21,36 70,37‡ 14,34 0,149<br />
3. ay 45,18‡ 13,59 60,00‡ 22,14 58,52‡ 24,30 0,067<br />
Başlangıç<br />
52,00 7,27 53,67 9,54 48,33 10,63 0,119<br />
1. ay 56,67† 9,76 56,33 10,93 52,33 8,63 0,261<br />
3. ay 47,67 12,94 51,67 13,97 48,00 11,62 0,115<br />
Sağlıkta Başlangıç<br />
28,33 22,89 33,33 15,43 28,33 20,85 0,620<br />
değişiklik 1. ay 48,33‡ 19,97 55,00‡ 16,90 56,67‡ 17,59 0,301<br />
3. ay 46,67† 18,58 56,67‡ 11,44 51,67‡ 19,97 0,305<br />
* p
Emos. Fonk. 0,459 0,085 0,059 0,834 0,202 0,471<br />
Mental. Sağ. 0,119 0,673 0,299 0,279 -0,440 0,101<br />
Zindelik 0,088 0,754 0,065 0,818 -0,466 0,080<br />
Ağrı -0,283 0,307 -0,171 0,542 -0,251 0,367<br />
Genel sağlık -0,094 0,739 0,235 0,399 0,086 0,760<br />
Sağlıkta değişiklik -0,317 0,250 -0,629 0,012* -0,223 0,424<br />
* p
Genel sağlık 0,391 0,150 -0,082 0,772 -0,158 0,573<br />
Sağlıkta değişiklik 0,272 0,326 -0,229 0,412 -0,677 0,006**<br />
* p
** p
İstirahat VAS değeri<br />
6<br />
4<br />
2<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 1: İstirahat halindeki VAS skoruna göre dağılım grafiği<br />
Fonksiyon VAS değeri<br />
10<br />
5<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 2: Fonksiyon halindeki VAS skoruna göre dağılım grafiği
Verbal (sözel) ağrı skoru<br />
5<br />
4<br />
3<br />
2<br />
1<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 3: Verbal(sözel) ağrı skoruna göre dağılım grafiği<br />
Basınç ağrı eşiği (kg)<br />
5<br />
4<br />
3<br />
2<br />
1<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 4: Tetik noktaların algometrik ortalamalarına göre dağılım grafiği<br />
Tetik Nokta Sayısı<br />
5<br />
4<br />
3<br />
2<br />
1<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 5: Tetik nokta sayısı göre dağılım grafiği
Palpabl Kas Spazmı Derecesi<br />
3<br />
2<br />
1<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 6: Palpabl kas spazmı derecesine göre dağılım grafiği<br />
Beck Depresyon Ölçeği<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
Kuru iğne Bot. Toksin Fizik Tedavi<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 7: Beck depresyon ölçeğine göre dağılım grafiği
90<br />
80<br />
70<br />
60<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
Kuru<br />
iğne<br />
Bot.<br />
Toksin<br />
Fizik<br />
tedavi<br />
Kuru<br />
iğne<br />
Bot.<br />
Toksin<br />
Fizik<br />
tedavi<br />
Kuru<br />
iğne<br />
Bot.<br />
Toksin<br />
Fizik<br />
tedavi<br />
Kuru<br />
iğne<br />
Bot.<br />
Toksin<br />
Fizik<br />
tedavi<br />
Fiziksel f onk Sosy al Fonk Fiziksel rol f onk. Emosy onel rol<br />
f onk.<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 8: Fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, fiziksel rol fonksiyonu ve<br />
emosyonel rol fonksiyonuna göre grupların dağılımı grafiği
80<br />
70<br />
60<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
Kuru İğne<br />
Bot. Toksin<br />
Fizik tedavi<br />
Kuru İğne<br />
Bot. Toksin<br />
Fizik tedavi<br />
Kuru İğne<br />
Bot. Toksin<br />
Fizik tedavi<br />
Kuru İğne<br />
Bot. Toksin<br />
Fizik tedavi<br />
Kuru İğne<br />
Bot. Toksin<br />
Fizik tedavi<br />
Mental sağlık Zindelik Ağrı Genel sağlık Sağlıkta<br />
değişiklik<br />
Başlangıç 1. ay 3. ay<br />
Şekil 9: Mental sağlık, zindelik, ağrı, genel sağlık ve sağlıkta değişiklik<br />
puanlarına göre grupların dağılım grafiği<br />
50<br />
GRUP I<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
AGRI<br />
-10<br />
-1<br />
0<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
EMG<br />
Şekil 10: Grup I’de EMG aktivitesi ile ağrı korelasyonu
70<br />
60<br />
GRUP I<br />
Şekil 11: Grup I’de Beck depresyon ölçeği ile mental sağlık<br />
Korelasyonu<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
90<br />
10 80<br />
0<br />
GRUP I<br />
Şekil 12: Grup I’de basınç ağrı eşiği ile sosyal fonksiyon<br />
korelasyonu<br />
Beck Depresyon Ölçeği<br />
70<br />
60<br />
10<br />
MENTAL SAGLIK<br />
SOS<br />
YAL<br />
FON<br />
K.<br />
20<br />
120<br />
30<br />
GRUP I<br />
40<br />
50<br />
50<br />
100<br />
40<br />
-1 0 1<br />
SAGLIKTA DEGISIKLIK<br />
80<br />
2<br />
60<br />
Basınç Ağrı Eşiği.<br />
40<br />
20<br />
-,5<br />
3<br />
0,0<br />
4<br />
,5<br />
5<br />
1,0<br />
6<br />
1,5<br />
2,0<br />
2,5<br />
EMG<br />
Şekil 13: Grup I’de 1. ay EMG aktivitesi ile sağlıkta değişiklik skoru<br />
korelasyonu<br />
40<br />
GRUP I<br />
30<br />
20<br />
BECK<br />
GEN. BAKIS<br />
10<br />
BECK<br />
AGRI<br />
BECK<br />
0<br />
-20<br />
0<br />
20<br />
40<br />
60<br />
80<br />
100<br />
ZINDELIK<br />
Şekil 14: Grup I’de 3. ay Beck depresyon ölçeği ile zindelik,<br />
ağrı ve genel bakış skoru korelasyonu
3,5<br />
3,0<br />
2,5<br />
2,0<br />
1,5<br />
1,0<br />
,5<br />
GRUP II<br />
Şekil 15: Grup II’de başlangıç basınç ağrı eşiği ile EMG korelasyonu<br />
EMG<br />
0,0<br />
-,5<br />
1,5<br />
2,0<br />
2,5<br />
3,0<br />
3,5<br />
4,0<br />
Basınç-Ağrı Eşiği<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
GRUP II<br />
BECK<br />
DEGISIKLIK<br />
BECK<br />
AGRI<br />
BECK<br />
ZINDELIK<br />
BECK<br />
MENTAL SAGLIK<br />
BECK<br />
EMOSYONEL<br />
BECK<br />
SOSYAL FONK.<br />
BECK<br />
0<br />
-20<br />
0<br />
20<br />
40<br />
60<br />
80<br />
100<br />
120<br />
FIZ. FONK.<br />
Şekil 16: Grup II’de başlangıç Beck depresyon ölçeği ile fiziksel fonksiyon,<br />
sosyal fonksiyon, emosyonel rol fonksiyon, mental sağlık, zindelik,<br />
ağrı ve sağlıkta değişiklik skoru korelasyonu<br />
50<br />
GRUP II<br />
Şekil 17: Grup II’de 1. ay Beck depresyon ölçeği ile fiziksel BECK.1 fonksiyon, sosyal fonksiyon,<br />
f iziksel rol fonksiyon, emosyonel rol fonksiyon, mental ZINDE.1sağlık, zindelik,<br />
40<br />
BECK<br />
MENTAL SAGLIK<br />
30<br />
20<br />
BECK<br />
EMOSYONEL<br />
BECK<br />
FIZIKSEL ROL
10<br />
SOSYAL FONK<br />
BECK<br />
0<br />
-20<br />
0<br />
20<br />
40<br />
60<br />
80<br />
100<br />
120<br />
FIZ. FONK.<br />
skoru korelasyonu<br />
120<br />
GRUP II<br />
Şekil 18: Grup II’de 3. ay basınç ağrı eşiği ile fiziksel fonksiyon<br />
100<br />
skoru korelasyonu<br />
80<br />
60<br />
40<br />
FIZIKSEL FONK.<br />
20<br />
-1<br />
0<br />
1<br />
2<br />
3<br />
4<br />
5<br />
6<br />
Basınç ağrı eşiği<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
GRUP II<br />
BECK<br />
AGRI<br />
BECK<br />
ZINDELIK<br />
BECK<br />
MENTAL SAGLIK<br />
BECK<br />
EMOSYONEL<br />
BECK<br />
FIZIKSEL ROL<br />
BECK<br />
SOSYAL FONK.<br />
BECK<br />
0<br />
-20<br />
0<br />
20<br />
40<br />
60<br />
80<br />
100<br />
120<br />
FIZ. FONK.<br />
Şekil 19: Grup II’de 3. ay beck depresyon ölçeği ile fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon,<br />
fiziksel rol fonksiyon, emosyonel rol fonksiyon, mental sağlık, zindelik, ağrı<br />
skoru korelasyonu<br />
3,5<br />
3,0<br />
2,5<br />
2,0<br />
1,5<br />
1,0<br />
,5<br />
GRUP III<br />
0,0<br />
EMG<br />
-,5<br />
1,5<br />
2,0<br />
2,5<br />
3,0<br />
3,5<br />
4,0<br />
4,5<br />
TN. ALG
Şekil 20: Grup III’te 3. ay basınç ağrı eşiği ile EMG aktivitesi korelasyonu<br />
120<br />
GRUP III<br />
100<br />
80<br />
60<br />
40<br />
AGRI<br />
20<br />
0<br />
10<br />
20<br />
30<br />
BECK<br />
Şekil 23: Grup III’te 3. Beck depresyon ölçeği ile ağrı skoru korelasyonu<br />
TARTIŞMA<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>(MAS), kaslarda ve/veya fasyalarda bulunan ve tetik nokta<br />
denilen hipersensitif noktalarla karakterize; ağrı, kas spazmı, hassasiyet, sertlik, hareket<br />
kısıtlılığı, güçsüzlük, bazen otonomik disfonksiyon yapabilen bir rahatsızlıktır. Semptomlar<br />
genellikle tetik noktadan uzak bir alana yansır(87,53,82,10).
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun en sık nedeni <strong>miyofasyal</strong> yapıların akut bir travma<br />
nedeniyle zorlanmasıdır. Akut travma sonucu kas veya fasya içinde küçük, sınırları belirli,<br />
hipersensitif alanlar olan tetik noktalar meydana gelir. Tetik noktalar ligamanlarda,<br />
tendonlarda, periostta ve deride bulunabilir (53).<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> tedavisi klinik pratikte en sık karşılaşılan problemlerden<br />
biridir. Bu durum birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden bir tanesi hastalığın iyi<br />
tanınmamasıdır. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> omuz, boyun kavşağı ve bel bölgesini tutan en sık<br />
muskuloskeletal hastalıktır ve şiddetli ağrının en sık nedenleri arasındadır. Bu sendroma eşlik<br />
eden ilginç semptomlar hastalığın tanısını güçleştirmektedir. Miyofasyal ağrılar, bazen bursit,<br />
artrit veya visseral hastalığı taklit edebildiğinden yanlış tanı konarak tedavi edilmeye<br />
çalışılmaktadır.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun tedavisinde temel prensip kaslardaki "spazm-ağrıspazm"<br />
döngüsünün kırılması ve tetik noktanın ortadan kaldırılmasına yöneliktir.Bu amaçla<br />
tetik noktaya yönelik enjeksiyonlar, kuru iğneleme veya germe-sprey tekniği gibi çeşitli<br />
tedaviler uygulanmaktadır.<br />
Biz çalışmamızda <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nun tedavisinde ev egzersiz programı<br />
ile birlikte kuru iğneleme, fizik tedavi ve botulinum toksin enjeksiyonunun etkinliğini<br />
karşılaştırmayı ve etkilenen kasların tedavi öncesi ve sonrasında elektromiyografik<br />
özelliklerini araştırmayı amaçladık. Bu amaçla çalışmaya fizik muayene ile <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
<strong>sendromu</strong> tanısı konmuş 45 hastayı rastlantısal olarak üç gruba ayırdık.<br />
Çalışmaya alınan bütün hastalara trapez kas germe ve postür egzersizleri öğretildi ve<br />
hastalıkları hakkında açıklayıcı bilgi verildi. Birinci gruba aldığımız 15 hastada, tetik<br />
noktalara kuru iğneleme yapıldı. İkinci gruba alınan 15 hastada, tetik noktalara botulinum<br />
toksin-A (Dysport®) enjeksiyonu uygulandı. Üçüncü grubu oluşturan 15 hastaya, ise fizik<br />
tedavi (Sıcak torba+TENS+Ultrason) uygulandı.<br />
Gruplar arasında belirli değişkenleri karşılaştırabilmek için yaş, cins, meslek, eğitim<br />
düzeyi bakımından fark olmaması gerekir. Bizim çalışmamızda da yaş, cins, meslek, eğitim<br />
düzeyi bakımından gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu (p>0.05).<br />
Her iki cinsiyette de herhangi bir yaşta tetik nokta gelişebilir.Çeşitli kaynaklarda<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nun her iki cinste de hemen hemen eşit oranda görüldüğünden<br />
söz edilmektedir(74). Ancak Friction’un(36) çalışmasında %62.5, Hong’un(56)<br />
çalışmasında %72.4, Graff-Redford’un (48) çalışmasında %75, Hagberg’in(51)
çalışmasında %80 hasta kadındır. Genel olarak kadınlar, <strong>miyofasyal</strong> ağrı gelişimine<br />
erkeklerden daha yatkın görünmektedir (53,84).<br />
Bir başka epidemiyolojik çalışmada 20-40 yaş arası kadınların %30’unda<br />
<strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>na rastlanmış olup, bunların %6’sının tadavi gerektirecek kadar<br />
şiddetli semptomlar gösterdiği belirtilmiştir (53).<br />
Bizim çalışmamıza alınan 45 hastanın 41’i (%91) kadın idi ve bu oran <strong>miyofasyal</strong> ağrı<br />
<strong>sendromu</strong>nun kadınlarda daha sık rastlandığını gösteren yukarıdaki çalışmalarla uyumluydu.<br />
Bunun diğer bir nedeni de polikliniğimize başvuran hastaların büyük çoğunluğunun kadın<br />
olması idi.<br />
30-49 yaş arasındaki hastalarda tetik nokta prevalansının en yüksek düzeyde<br />
olduğu, tetik noktaların yaş, kas stresi ve aktivite ile azaldığı gösterilmiştir. Miyofasyal ağrı<br />
<strong>sendromu</strong>nun bedenen çalışanlarda sedanter çalışanlara göre daha az görülmesi günlük<br />
aktivitenin koruyucu etkisi olduğunu düşündürmektedir (53,84).<br />
Kuru iğneleme yapılan birinci gruptaki hastaların yaş ortalaması 42.6, botulinum<br />
toksin-A enjeksiyonu yapılan ikinci gruptaki hastların yaş ortalaması 42.6, fizik tedavi<br />
uygulanan üçüncü gruptaki hastaların yaş ortalaması ise 44.3 idi. Çalışmaya aldığımız<br />
hastaların yaş ortalamaları literatürle uyumluydu ve gruplar arası istatistiksel anlamlı farklılık<br />
yoktu (p>0.05).<br />
Genel olarak hastalarımızın büyük bir çoğunluğunu ev hanımı olan hastalar<br />
oluşturmaktaydı. Bu oran kuru iğne grubunda %80, botulinum toksin grubunda %80, fizik<br />
tedavi grubunda ise %73.3 idi. Literatür taramasında <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nun mesleksel<br />
değılımlarıyla ilgili yapılmış çalışmaya rastlayamadık. Ancak genel olarak, makro ve<br />
mikrotravmaların etkisinde kalan kişilerde daha sık görüldüğüne ilişkin bilgiler vardır.<br />
Çalışmaya başlamadan önce yaptığımız sorgulamada hiçbir olgumuz büyük bir travma<br />
tanımlamıyordu. Fakat hemen hemen bütün olgularımız, gerek iş, gerekse ev yaşamlarında<br />
yineleyen minör travmaların yakınmalarını arttırdığından söz ediyorlardı.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> ile ilgili literitürdeki çalışmalarda hastaların ağrı süresi<br />
hesaplanmamakla birlikte çalışmalar genellikle kronik ağrısı olan hastalar üzerinde<br />
yapılmıştır. Kronik ağrı süresi olarak kimi araştırmacılar 6 aylık bir süreyi kabul ederken, kimi<br />
araştırmacılar da 3 aylık ağrıyı kronik ağrı olarak kabul etmişlerdir.<br />
Wreje ve Brosson’un kronik <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda steril su ve salin<br />
enjeksiyonu yaptığı 117 hastalık bir çalışmada, en az 3 aydır <strong>miyofasyal</strong> ağrısı olan hastalar
çalışmaya alınmış olup, hastaların %55’i 3 yıldan daha uzun süredir, %80’i 1 yıldan daha<br />
uzun süredir ağrı çektiklerini ifade etmişlerdir( 91).<br />
Birch ve arkadaşları <strong>miyofasyal</strong> ağrı ile ilişkili gerçek noktalara akupunktur<br />
uygulamasını, NSAİ ile birlikte boyun ağrısı ile ilişkili olmayan noktalara akupunktur<br />
uygulaması ile karşılaştırdıkları çalışmaya kronik ağrısı olan hastaları almışlar ve gerçek<br />
noktalara akupunktur uygulamasının daha etkin olduğunu bulmuşlardır (15).<br />
Kasın ani zorlanmasına bağlı bir akut strain veya kronik ve tekrarlayıcı zorlanmalar<br />
aktif tetik nokta oluşturabilir. Hastalığa katkıda bulunan faktörler ortadan kalktığı zaman aktif<br />
tetik noktalar latent tetik noktalar haline dönüşür. Bu nedenle <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong><br />
kronik ağrı olarak kabul edilir (84,79). Biz de bu durumu göz önünde bulundurarak 3 aydan<br />
daha uzun süre olan hastaları çalışmaya aldık.<br />
Çalışmamızda kuru iğne grubunda ağrı süresi ortalama 4,1 yıl, botulinum toksin-A<br />
enjeksiyonu yapılan grupta ortalama 1,2 yıl, fizik tedavi grubunda ortalama 2,21 yıl idi.<br />
Gruplara göre olguların ortalama hastalık süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark<br />
vardı ancak şikayeti çok uzun süredir mevcut olan 2 hastanın ortalamayı yükseltmesi<br />
nedeniyle kuru iğne grubundaki olguların hastalık süre ortalaması diğer gruplardan fazlaydı.<br />
Bu 2 olgu dışında hastalık süresi açısından gruplar arasında fark yoktu.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda hastaların en önemli yakınmasının ağrı olduğundan<br />
tedavi sonuçlarının izlenmesinde de ağrıyla ilgili çeşitli skalalardan yararlanılmaktadır. En<br />
yaygın kullanılanı VAS (Visual Analogue Scale, Görsel Analog Skala)’dır.<br />
Wreje ve Brorsson’un yaptıkları çok merkezli bir çalışmada tetik noktalara tuzlu su<br />
veya steril su enjekte edilmiş ve VAS’la ölçülen ağrı değerlerinde anlamlı fark<br />
bulunamamıştır (91).<br />
Transkutanöz elektritsel sinir stimülasyonunun (TENS) <strong>miyofasyal</strong> ağrı ve tetik nokta<br />
hassasiyeti üzerine olan etkilerini araştıran bir çalışmada, çalışmaya alınan hastaların ağrı<br />
şiddetini ölçmek için VAS kullanılmıştır. Tedavi öncesi VAS değerleri ortalama olarak 41.1<br />
mm iken tedavi sonrasında bu değer 29.6 mm’ye inmiştir (48).<br />
Kadi ve arkadaşlarının lokalize trapez kas miyaljisinin patolojik mekanizmalarını<br />
inceledikleri çalışmalarında, hastaların ağrı şiddeti VAS kullanılarak ölçülmüştür. Median<br />
değerlere göre iki grup oluşturulmuştur: Birinci grupta median değer 2.4’ün altında (hafif<br />
ağrı), ikinci grupta ise median değer 2,4’ün üzerinde (daha şiddetli ağrı) olduğunu<br />
görmüşlerdir.İkinci grupta genişlemiş Tip I lifleri ile kapileri azalmış Tip I ve Tip IIA
liflerinin dikati çektiğini belirtmişlerdir.Buna ilaveten ağrı skoru yüksek hastaların kas<br />
liflerinde sitokrom oksidaz c enziminin negatif olduğunu saptayarak kas hücrelerinde bir<br />
enerji krizi olduğu kanaatine varmışlardır (62).<br />
Trapez tetik nokta enjeksiyonu ile masseter bölgede ağrı ve EMG aktivitesinin<br />
azalmasını gösteren kontrolsüz bir çalışmada tedavi öncesi VAS değerleri ortalama olarak 5.6<br />
iken enjeksiyon sonrasında 2.8’e inmiştir (19).<br />
Biz çalışmamızda tedavi öncesi ve sonrasında, istirahat ve fonksiyon sırasındaki<br />
VAS’ı değerlendirdik.<br />
İstirahat VAS değerlerine bakıldığında tedavi sonrası 1. ve 3. ayda her üç grupta da ağrı<br />
şiddetinin anlamlı derecede azaldığını gördük. Ancak botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan<br />
grubun 3. ay VAS değerindeki iyilik halinin daha belirgin olduğunu gördük.<br />
Fonksiyon VAS değerlerine bakıldığında ise tedavi sonrasında her üç grupta da<br />
şiddetinin anlamlı derecede azaldığını gördük.<br />
ağrı<br />
Ağrı şiddetini değerlendirmek üzere kullanılan ölçütlerden bir diğeri verbal analog<br />
skaladır. Fine ve arkadaşları <strong>miyofasyal</strong> tetik nokta enjeksiyonlarının etkinliğini<br />
değerlendirdikleri çalışmalarında ağrı şiddetini verbal ağrı skala üzerinden<br />
değerlendirmişlerdir(32).<br />
Çalışmaya aldığımız hastaları VAS’da olduğu gibi verbal ağrı skalası üzerinden<br />
değerlendirdiğimizde de her üç grupta da tedavi sonrasında ağrılarında önemli ölçüde azalma<br />
olduğunu tespit ettik.<br />
MAS’da tanısal değer taşıyan en önemli bulgulardan biri tetik noktanın saptanmasıdır.<br />
Yapılan çalışmalarda tetik noktanın fizik muayene bulgularından en güvenilir olanının fokal<br />
hassasiyet ve ağrı olduğu bildirilmiştir (70,71).Tetik noktalar gergin bir kas bantında parmak<br />
ucuyla yapılan palpasyonla araştırılır. En duyarlı nokta belirlendikten sonra buraya uygulanan<br />
basınçla hastanın aniden yüzünü ekşimesi,sıçraması ve uzak bir alanda yansıyan ağrı<br />
tanımlaması, bu bölgenin tetik nokta olduğunu gösterir. Bu bölgenin duyarlılığının saptanması<br />
nicel değerlendirmede ve tedaviyle elde edilecek yanıtın değerlendirilmesinde büyük önem<br />
taşır.Tetik nokta duyarlılığının saptanmasında algometreler kullanılmaktadır (20,33,56,61,76).<br />
Ayrıca bazı çalışmalarda başparmakla basarak hastanın tepkisin değerlendirildiği ölçümleri de<br />
görmekteyiz (26).<br />
Fischer üst trapez kası normal olan kadınlarda yaptığı çalışmada ağrı eşik değerini<br />
3.7±1.9 kg/cm² olduğunu bulmuştur(58).
Brennum’un yaptığı diğer bir çalışmada, basınçlı algometre ile ölçülen ağrıda yaşın<br />
önemli olmadığı, ancak kadınların ağrıya erkeklerden daha duyarlı oldukları belirtilmiştir<br />
(16).<br />
Jaeger ve Reeves germe ve sprey tekniğinin aktif tetik noktaların ağrı eşiğini 2.4<br />
kg’dan 4.1 kg’a çıkartarak ağrı eşiği sensivitesini %50 azalttığını göstermişlerdir. Tedavi<br />
edilmeyen tetik notaların sensivitesinde bir değişiklik oluşturmadığını saptamışlardır. Bilateral<br />
üst trapezlerdeki tetik noktalara bağlı baş ağrısı için tek taraflı uygulanan tetik nokta tedavisi<br />
sonucunda baş ağrısı azalmış, sadece tedavi edilen tetik noktanın sensivitesinde azalma<br />
saptanmıştır (61).<br />
Scudds ve arkadaşları, kronik ağrı sendromlu hastalarda %4 ‘lük lidokain ile sfenopalatin<br />
ganglion bloğu yaptıkları çalışmalarında, <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu hastalarda tedavi<br />
öncesi ağrı eşiğinin tedavi sonrasından daha düşük olduğunu göstermişlerdir. Ancak plasebo<br />
ve lidokain tedavisinin birbirine üstünlüğü olup olmadığını gösterememişlerdir(76).<br />
Arı, yaptığı çalışmada <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda enjeksiyon ve lazer tedavilerinin<br />
etkinliklerini karşılaştırdıkları çalışmada lazer grubunun algometrik ortalama değerlerini,<br />
enjeksiyon grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulmuştur(6).<br />
Çalışmamızda tetik noktaların ortalama algometrik ağrı eşiği ölçümlerine<br />
bakıldığında; her üç gruptaki hastaların tetik noktaların ortalama algometrik ağrı eşiği<br />
ölçümlerinde artış olsa da sadece kuru iğne grubunda başlangıca göre 3. ay tetik noktaların<br />
ortalama algometrik ağrı eşiği ölçümündeki yükseliş istatistiksel olarak ileri düzeyde<br />
anlamlıydı. Kuru iğne grubunda 3. ay ortalama algometrik ağrı eşiği düzeyinin anlamlı<br />
derecede yülselmesine rağmen, bunun VAS ve verbal ağrı ifadelerine yansımamış olmasının,<br />
bu gruptaki hastaların başlangıçta tetik nokta sayılarının, fonksiyon VAS değerlerinin diğer<br />
gruplardan daha yüksek olmasıyla ve bu gruptaki hastaların ortalama ağrı süresinin fazla<br />
olması sebebiyle kronik ağrı davranışı gibi ağrı algılamasında bozuklukla ilişkili olabileceğini<br />
düşünmekteyiz.<br />
Klinik koşullarda, ağrı toleransı hastanın ağrıya karşı olan hassasiyetini ölçmek için<br />
kulanılır. Bu nedenle de tolerans ölçümü, ağrı eşiğinin ölçüldüğü patolojik hasas bölgeler<br />
yerine, normal dokular üzerinde yapılır. Deltoid kasında nadiren tetik nokta bulunduğu ve<br />
kolayca lokalize edilebileceği için, tolerans ölçümü genellikle bu bölgede yapılır(33).
Bizim uyguladığımız kuru iğne, botulinum toksin-A enjeksiyonu, ve fizik tedavi<br />
tetik noktalara yönelik olduğundan, deltoid kası üzerinden bakılan ağrı toleransında bir<br />
değişiklik olmaması doğaldır.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda kas spazmı ve gergin banta bağlı eklemde hareket<br />
sınırlanması ortaya çıkabilir. Miyofasyal ağrı sendromlu olgularda eklem hareket açıklığının<br />
tedaviye yanıtının değerlendirildiği tek bir çalışmaya rastladık (56).Bu çalışmada, trapezius<br />
kasındaki tetik noktalara bağlı gelişen <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu olgularda kuru iğneleme ile<br />
lidokain enjeksiyonunun etkileri karşılaştırılmış ve ağrılı bölgenin karşı yönüne olan lateral<br />
fleksiyon parametrelerden birini oluşturmuştur. Sonuçta her iki grupta da enjeksiyondan<br />
hemen sonra eklem hareket açıklığında anlamlı bir artış belirlenmiştir.Ancak bu çalışmada<br />
ağrılı bölge yönündeki servikal laterel fleksiyonla karşılaştırma yapılmamıştır.<br />
Cheshire ve arkadaşları, <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nda tedavi öncesi ve sonraki<br />
haftalarda takip parametresi olarak kastaki spazm derecesi ile ilişkili olarak eklem hareketinin<br />
sınırlanmasını da içeren bizim de çalışmamızda kullandığımız ‘palpabl kas spazmı derecesi’ni<br />
kullanmışlardır.<br />
Çalışmamızda her üç grupta da başlangıca göre 1. ve 3. ay palpabl kas spazmı<br />
değerlerinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur.<br />
MAS’da iğne EMG ile yapılmış olan çalışmalar farklı sonuçlar vermektedir. İlk olarak<br />
Buchthal ve Clemmesen, 1940 yılında proprioseptif reseptörlerden kaynaklanan spontan EMG<br />
aktivitesini bulup yayımlamışlardır.O zamandan beri lomber disk hastalığı, gerilim başağrısı,<br />
fibrozit, fibromyalji ve <strong>miyofasyal</strong> gergin bantları olan hastalarda EMG ile yapılmış olan<br />
birçok çalışma bildirilmiştir. 1957 yılında Travell, tetik noktalardan kaynaklanan yüksek<br />
frekanslı ateşlemeler tarif etmiştir. Kraft ve arkadaşları ise myofasyal tetik noktadaki kas<br />
liflerinde istirahatte EMG aktivitesi saptamamışlardır(84). Awad ve Arroyo tetik noktadaki<br />
kaslarda artmış polifazik potansiyeller rapor etmişlerdir.Ancak bu çalışmada, aynı hastalarda<br />
tutulmayan kaslardaki kontrol değerleri ile gözlenen polifazik potansiyelleri<br />
karşılaştırmamışlardır (84).<br />
Durete ve arkadaşları da tetik noktalarda, duyarlı noktalarda,gergin bantlarda spontan<br />
aktivite veya denervasyonu düşündürecek bulguya rastlamamışlardır (29).<br />
1983 yılında Travell ve Simons tetik noktaların istirahat aktivitesi göstermediği,<br />
gözlenen aktivitenin giriş(insersiyonel) veya motor ünit aktivitesi olduğu sonucuna<br />
varmışlardır (59).
1985 yılında Friction iğne EMG’si ile tetik noktalara sahip gergin bantın, normal kas<br />
bantlarına oranla motor ünite elektiriksel aktivitesinde artış saptamıştır (36).<br />
1993 yılında Hubbard ve Berkoff monopolar iğne EMG’si kullanılarak yapılan bir<br />
çalışmada trapezius kasının tetik noktasının olduğu 1-2 mm’lik alanda spontan elektrik<br />
aktivitesi gözlemlemişlerdir.Bu aktivitenin kürar ile azaladığını ve sempatik iletimi selektif<br />
olarak bloke eden fentolamin ile artığını gözlemlemişlerdir. Bu çalışmada tetik noktalar<br />
Travel ve Simons’un kriterlerine uygun palpasyonla bulunmuş ve iğne EMG amplitüdlerinde<br />
anlamlı yükseklik bulunmuştur (59).<br />
1994 yılında McNulty ve arkadaşlarının yaptığı yeni bir çalışmada trapezius tetik<br />
noktalarının ve aynı anda komşu kas liflerinin EMG aktiviteleri hem gerilimli durumda hem<br />
de dinlenim durumunda değerlendirilmiştir. Miyofasyal tetik noktalarının, komşu<br />
duyarsız kas liflerine göre daha büyük EMG aktivitesi gösterdiği; gerilim baş ağrısına sahip<br />
hastalardaki tetik nokta aktivitesinin, olmayanlara göre daha büyük olduğu; psikolojik stres<br />
sırasında tetik noktalardaki EMG aktivitesindeki artışa karşın, komşu kas liflerinde değişiklik<br />
saptanmadığı belirlenmiştir (69).<br />
Carlson ve arkadaşları, ağrılı kas spazmlarındaki refere fonksiyon bozukluğunu,<br />
trapezdeki tetik noktalara yapılan enjeksiyonlardan sonra EMG aktivitesinde azalma ile ve<br />
ipsilateral masseterdeki ağrıda çözülme ile 20 olguluk açık kontrolsüz bir çalışma ile<br />
göstermişledir (19).<br />
Çalışmamızda iğne EMG ile etkilenen trapez kas ve tetik noktasındaki istirahat<br />
halindeki patolojik spontan elektriksel aktiviteyi değerlendirdiğimizde her üç grupta da tedavi<br />
sonrasında elektriksel aktivitenin azaldığını ancak fizik tedavi grubunda patolojik spontan<br />
aktivite azalmasının daha belirgin olduğunu gördük.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda, bazı olgularda tetik noktalarda spontan<br />
elektromiyografik aktivite gözlendiği, bazı araştırmacılarca bu aktivitenin son plak gürültüsü<br />
olduğu veya iğne EMG’si sırasında amplitüdün daha yüksek olduğu ileri sürülmüştür.<br />
Çalışmamız, MAS’da izlenen spontan aktivite olarak gözlenen potansiyellerin, düzenli ve<br />
daha yüksek amplitüdlü oluşu ile son plak gürültüsünden farklı özellikler taşıdığını<br />
düşündürmüştür.<br />
Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> tedavisinde tetik nokta enjeksiyonu en etkili yöntemlerden<br />
biridir. Tetik nokta enjeksiyonunun inaktivasyon mekanizmaları ;<br />
kas lifleri ve sinir sonlanmalarının mekanik hasarı, kas liflerinin mekanik hasarlanması<br />
sonucunda ekstrasellüler potasyumun artması ve bunun sinir liflerini depolarize etmesi,
ağrıyı arttıran pozitif feedback mekanizmasının kırılması, enjekte edilen lokal anestezik veya<br />
salinle nosiseptip maddelerin lokal dilüsyonu, lokal anesteziklerin metabolitlerin<br />
temizlenmesini arttırıcı vazodilatalör etkilerinin olması şeklinde özetlenebilir (84).<br />
Kuru iğneleme sadece anormal fonksiyon gösteren kontraktil elemanları veya tetik<br />
nokta aktivitesine katkıda bulunan sinir sonlanmalarının duysal ya da motor<br />
komponentlerini mekanik olarak bozarak etki gösterir. Nöromusküler disfonksiyonun<br />
durması kas liflerinin palpabl gergin bantlarını ve yansıyan ağrı ve lokal hassasiyetten<br />
sorumlu olan duysal sinirlerin hiperirritabilitesini azaltır. İğne ile kas liflerinin hasarına<br />
bağlı olarak lokal intrasellüler potasyum salınımı, ekstrasellüler potasyumun yeterli miktara<br />
ulaştığı alanlarda sinir liflerinin depolarizasyon bloğuna neden olur (84). Lokal<br />
anesteziklerin analjezik ve dilüsyon etkilerinden faydalanılmadığı için, kuru iğneleme ağrılı<br />
bir işlemdir.<br />
Gunn’a göre MAS bir periferik nöropatinin epifenomenleri olan motor, duysal ve<br />
otonom belirtiler verdiğinden periferek sinir sisteminde fonksiyonel bir bozukluk<br />
düşünülmelidir.Aynı araştırıcı nöropatinin her zaman sinir kökünde geliştiğini ve buna en<br />
fazla spondilozun yol açtığını ileri sürmektedir ve intramüsküler stimülasyon(IMS) adı<br />
altında bir kuru iğneleme tekniği geliştirmiştir(47).<br />
Hong, <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> olan 58 hastanın üst trapez kasında bulunan tetik<br />
noklalarda lidokain ve kuru iğnelemenin etkinliğini karşılaştırmış, her iki tekniğin de etkin<br />
olduğunu (iki grup arasında anlamlı fark olmadığını),kuru iğneleme grubunda injeksiyon<br />
sonrası hassasiyetin daha çok olduğunu ve injeksiyon sırasında lokal seyirme cevabının<br />
ortaya çıkması ile etkinliğin artığını bildirmiştir. Lidocaine grubunda ise enjeksiyon sonrası<br />
ağrının daha az olduğunu belirtmiştir (55,56).<br />
Garvey ve arkadaşları, tetik noktaya bağlı bel ağrısı olan 63 hasta ile yaptıkları<br />
çalışmada, kuru iğneleme, lidokain, lidokain+steroid enjeksiyonu ve acupress ile birlikte<br />
vapocoolant uyguladıkları gruplar arasında ağrı sorgulaması açısından anlamlı fark<br />
görmemişler ancak kuru iğnelemeyi daha faydalı bulmuşlardır (41).<br />
Frost’un çalışmasında <strong>miyofasyal</strong> tetik nokta içine, prostoglandin inhibitörü olan<br />
diklofenak enjekte edildiğinde, lidokainden daha etkili ağrı azalması saptandığı<br />
bildirilmiştir. Zira periferik sinir uçlarını hassaslaştıran maddeler arasında histamin,<br />
serotonin lökotrienler, bradikinin ve potasyumun yanısıra prostoglandinler de yer alır (18).
Miyofasyal tetik noktalar için iğneleme tedevisini inceleyen sistematik bir<br />
incelemede Cummings ve White enjekte edilen maddenin içeriğine göre farklılık olmadığı<br />
ve ıslak iğnelemenin, kuru iğnelemeye göre terapödik olarak üstünlüğü olmadığı sonucuna<br />
varmıştır (24).<br />
Baldry ve arkadaşları, A delta lifleri boyunca tetik noktaları inaktive<br />
edebileceğinden yüzeyel kuru iğnelemeyi önermiştir (15).<br />
Tüm bu iğneleme tekniklerinde <strong>miyofasyal</strong> tetik noktanın tam tanımlanmasında<br />
palpasyona güvenilir. Cummings ve White bu yöntem dışında hiçbir tekniğin daha<br />
güvenilir olmadığını belirtmişlerdir (15,24).<br />
Çalışmamızda kuru iğne grubunda tedavi öncesine göre 1. ve 3. aydaki istirahat<br />
VAS’ında görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur . Fonksiyon VAS değeri,<br />
verbal ağrı skoru, tetik nokta sayısı ve palpabl kas spazmı derecesinde de 1. ve 3. ayda<br />
istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüş olduğu görülmüştür. Tetik noktaların<br />
algometrik ortalama değerinde başlangıca göre 3. aydaanlamlı yükselme olmuştur. Kuru iğne<br />
grubundaki hastaların 1. ayda ifade ettikleri iyilik halinin 3. ayda biraz azalarak devam<br />
etmesini, hastaların günlük yaşamlarında tetik nokta oluşumunu arttırıcı mikro ve makro<br />
travmalardan uzak kalamadığını ifade etmelerine bağlamaktayız.<br />
Tetik noktaya botulinum toksin enjeksiyonu son yıllarda uygulanmaya başlanan bir<br />
tedavi yöntemidir. Botilinum toksininin terapötik değeri nöromusküler bileşkede asetilkolin<br />
salınımını bloke ederek kas hiperaktivitesini ve lokal iskemiyi azaltmasına bağlıdır.<br />
Cheshire ve arkadaşları servikal, paraspinal ve omuz kuşağı kaslarında <strong>miyofasyal</strong><br />
ağrısı olan hastalarda yaptıkları randomize, plasebo kontrollü, çift kör bir çalışmada 6<br />
hastada tetik noktalara botulinum toksin tip A ve tuzlu su enjeksiyonunun etkinliğini çeşitli<br />
parametrelerle araştırmışlar ve 4 hastada botulinum toksin tip A’nın butun parametrelerde<br />
dehe etkin olduğunu gözlemişlerdir (20).<br />
Porta ve arkadaşları, botulinum toksin tip A ile steroid enjeksiyonunu<br />
karşılaştırmışlar ve tedavi sonrası 30. ve 60. günlerde önemli bir iyileşme sağlamışlardır<br />
(15).<br />
Wheeler ve arkadaşlarının, refrakter unilateral servikotorasik <strong>miyofasyal</strong> ağrıda<br />
plasebo(salin) ve botulinum toksin tip A enjeksiyonunu karşılaştırdıkları çalışmada iki grup<br />
arasında istatistiksel anlamlı farklılık gösterilememiştir(90).
Çalışmamızda botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta tedavi öncesine göre 1.<br />
ve 3. ay istirahat ve fonksiyon VAS değeri, verbal ağrı skoru, tetik nokta sayısı ve palpabl kas<br />
spazmı derecesinde görülen düşüşler istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı (p
Derin ısıtıcı bir ajan olan ultrasonun analjezik etkisi öncelikle termal etkiye bağlanmakla<br />
birlikte, duysal afferentlerin uyarılmasıyla omuriliğin arka boynuzunda kapı kontrol<br />
mekanizmasının devreye girmesiyle de gerçekleştiği ileri sürülmektedir (65).<br />
Esenyol, Çağlar ve Aldemir üst trapezius kasındaki tetik noktalara egzersizle kombine<br />
ultrason ve enjeksiyon tedavilerinin etkinliğini araştırmışlar ve eşit etkinlikte olduğunu<br />
saptamışlardır (31).<br />
Gam ve arkadaşlarının yaptığı, <strong>miyofasyal</strong> tetik nokta tedavisinde masaj ve<br />
egersizle kombine edilen ultrasonun etkinliğini değerlendiren randomize kontrollü bir<br />
çalışmada ultrason, masaj ve egzersiz kombinasyonunun, masaj ve egzersiz ve plasebo<br />
ultrason kombinasyonuna ek fayda sağlamadığı gösterilmiştir(40).<br />
Çalışmamızda fizik tedavi grubunda tedavi öncesine göre 1. ve 3. ay istirahat<br />
VAS’ında görülen düşüş anlamlı bulunmuştur. Fonksiyon VAS değeri, verbal ağrı skoru,<br />
tetik nokta sayısı ve palpabl kas spazmı derecesinde de 1. ve 3. ayda istatistiksel olarak ileri<br />
düzeyde anlamlı düşüş olduğu görülmüştür. Bu grupta da kuru iğne grubuna benzer şekilde,<br />
hastaların 1. ayda ifade ettikleri iyilik halinin 3. ayda biraz azalarak devam etmesini,<br />
hastaların günlük yaşamlarında tetik nokta oluşumunu arttırıcı mikro ve makro travmalardan<br />
uzak kalamadığını ifade etmelerine bağlamaktayız. Botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan<br />
gruptaki hastalar için de böyle bir durum geçerli olsa da ilacın etkinliğinin bu süre içinde<br />
devam etmesinin hastaların iyilik halinin artarak devam etmesine neden olduğunu<br />
düşünmekteyiz. Ayrıca her üç grupta da tedavi sonrası tetik nokta oluşmasını önlemekte<br />
yetersiz kalınmasını, hastalarımızın eğitim ve sosyoekonomik düzeyinin düşük olması ile<br />
ilişkilendirmekteyiz.<br />
Genel olarak <strong>miyofasyal</strong> ağrı tedavisinde başarılı ve başarısız olunan olguları,<br />
hastaların tedavi öncesi verileri ile karşılaştırdığımızda, başarısızlığın hastanın önceden<br />
gördüğü tedavinin şekli ve sayısı ile ilgili olmadığı, hastalık süresi fazla olanlarda,<br />
fonksiyon VAS skoru, tetik nokta sayısı yüksek ve eğitim düzeyi düşük olan hastalarda<br />
başarısızlık oranının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Kuru iğne grubunda bu nitelikleri<br />
taşıyan hasta sayısının fazla olmasının bu gruptaki tedavinin başarısını gölgelediğini<br />
düşünmekteyiz.<br />
Literitürde <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>nu fonksiyonel olarak değerlendiren bir<br />
çalışmaya rastlayamadık. Oysa ki <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> en sık görüler kronik ağrı<br />
nedenlerinden biridir. Kronik ağrının günlük yaşam aktivitelerini etkilemesı beklenen bir
sonuçtur. Ancak <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> ile yapılan çalışmaların çoğu tedavi etkinliğini<br />
sadece ağrı şidetini değerlendirerek göstermişlerdir.<br />
Çalışmamızda bir kronik ağrı nedeni olan <strong>miyofasyal</strong> ağrının fonksiyonel<br />
değerlendirmesini yapmak amacıyla SF-36 (The MOS 36-item short-form health survey)<br />
formunu kullandık. SF-36 formu toplam 36 maddeden oluşan, çok geniş ve değişik<br />
kulanımlar için geliştirilmiş, kas iskelet sistemi rahatsızlığı olan hastalarda güvenilirliği ve<br />
geçerliliği çalışmalarla gösterilmiş jenerik bir ölçüttür (7,8,72).<br />
Çalışmamızda botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan gruptaki olguların 1.ve 3. ay<br />
fiziksel fonksiyon değerleri ile 3. ay sosyal fonksiyon değerleri kuru iğne ve fizik tedavi<br />
grubundaki olgulardan anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.<br />
Fizik tedavi ve Botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta başlangıca göre 1. ve<br />
3. ay fiziksel rol fonksiyonu değerlerinde görülen artış istatistiksel olarak anlamlı<br />
bulunmuştur. Kuru iğne grubunda başlangıca göre tadavi sonrası sadece 1. ay fiziksel rol<br />
fonksiyonu değerinde görülen artış istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bulunmuştur.<br />
Her üç grupta da başlangıca göre 1. ve 3. ay ağrı fonksiyonu değerlerinde görülen<br />
artışlar istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bulunmuştur.<br />
Kuru iğne grubunda başlangıca göre 1. ay genel sağlıkta değişiklik puanında görülen<br />
artış istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı iken; başlangıca göre 3. ay genel sağlıkta<br />
değişiklik puanında görülen artış istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bulunmuştur. Fizik<br />
tedavi ve botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta başlangıca göre 1. ve 3. ay genel<br />
sağlıkta değişiklik puanlarında görülen artış istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı<br />
bulunmuştur.<br />
Genel olarak klinik sorgulama ve muayene ile korele olarak botulinum toksin-A<br />
enjeksiyonu yapılan grupta yaşam kalitesi düzeyinde de tedavi sonrası 1 ve 3. aydaki iyilik<br />
hali daha belirgin bulunmuştur.<br />
En genel anlamda ağrı, organizmanın biyopsikososyal denge ve uyumunun<br />
bozulduğunun göstergesidir. Ağrı, periferik sinirler aracılığı ile uyarıların beyne taşınması<br />
sonucu duyumsanır. Ancak sonuçta, belki de ilk uyarandan oldukça farklı bir şekilde<br />
algılanır.Bu nedenle ağrının tanı ve tedavisinde, algısal yönü kadar duygusal, bilişsel ve<br />
davranışsal boyutlarını da dikkate almak gerekir. Ruhsal durum ile ağrı arasında iki yönlü<br />
bir ilişki vardır:Ağrılı bir tıbbi hastalık kişinin ruhsal iyilik durumunu bozabilir. Ruhsal<br />
durumdaki düzensizlikler de doğrudan ağrının algılanmasını ve ağrı yaşantısını etkiler.
Kronik ağrılarda ağrı süresi uzadıkça hastanın gerginliği ve depresyonu artar, sosyal<br />
yaşamdan uzaklaşarak çok fazla bedeni ile uğraşabilir (25).<br />
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiatri Bölümü tarafından yürütülen<br />
uluslararası Dünya Sağlık Örgütü çalışmasında ülkemizdeki temel sağlık hizmetlerinde<br />
ruhsal sorunlar araştırılmış ve sağlık ocağına başvuran hastalar içinde kronik hastalığı<br />
olanların %40.4’ünde ruhsal hastalık saptanmıştır. Bu oran kronik hastalığı olmayanlarla<br />
karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(25).<br />
Fishbain ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu<br />
hastalarda DSM-III tanıları araştırılmıştır. Çalışmaya 238 <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong>na<br />
bağlı kronik ağrılı hasta alınmıştır. Çalışma sonucunda, <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu kadın<br />
ve erkeklere eşit oranda depresyon tanısı konmuştur. Genel kronik ağrı popülasyonunda<br />
kadınlar depresyona erkeklerden daha yatkındır. Sonuçlar <strong>miyofasyal</strong> ağrı <strong>sendromu</strong> olan<br />
ve olmayan kronik ağrı hastalarında psikiatrik farklılıklar olabileceğini göstermiştir(35).<br />
Depresyon ve ağrının birbirine sıklıkla eşlik etiği gerçeğe kabul edilmekte ancak<br />
hangisinin diğerinden önce başladığı konusundaki tartışmalar hala sürmektedir.Oranlar bir<br />
kenana bırakıldığıda gerçek şudur ki, normal populasyona göre kronik ağrılı hastalarda<br />
depresyon sıklığı birkaç kez yüksektir.<br />
Çalışmamızda tedavi öncesi Beck depresyon ölçeği değerlerine bakıldığında; kuru<br />
iğneleme grubunda 21.4, botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta 15.2, fizik tedavi<br />
grubunda 15.67 idi. Tedavi sonrası 1. ayda Beck depresyon ölçeği değerleri; kuru iğneleme<br />
grubunda 15.13, botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta 11.4, fizik tedavi<br />
grubunda 13.13 olarak saptandı. Tedavi sonrası 3. ayda ise Beck depresyon ölçeği<br />
değerleri; kuru iğneleme grubunda 12, botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta<br />
11.53, fizik tedavi grubunda 13.53 idi. Her 3 grupta da tedavi sonrası 1. ve 3. ayda<br />
değerlendirilen Beck depresyon ölçütü değerlerindeki düşüş istatistiksel olarak anlamlı<br />
bulunmuştur. Hastaların hiçbirinin depresyon tedavisi görmeksizin grupların Beck<br />
depresyon ölçeğinde düşüş olması, kronik ağrının bu hastalarda depresif şikayetleri<br />
arttırdığını düşündürmektedir. Hasta bazında değerlendirdiğimizde 12 hastanın ciddi, 9<br />
hastanın orta derecede depresyonu olduğunu görmekteyiz.<br />
Çalışmamızda kuru iğne grubunda başlangıç ölçümleri için SF-36 parametrelerinden ağrı<br />
skoru ile EMG aktivitesi arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel olarak ileri<br />
düzeyde anlamlı korelasyon oduğunu göstermiştir. Bu sonuç bize şiddetli ağrısı olan
hastaların iğne EMG’lerindeki patolojik spontan aktivite derecesininde ağrıyla korele<br />
olarak arttığını göstermektedir. Ayrıca bu grupta basınç ağrı eşiği ile SF-36<br />
parametrelerinden sosyal fonksiyon arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel<br />
olarak anlamlı korelasyon bulunmaktadır. Tetik noktalarındaki algometrik ağrı eşiği düşük<br />
olan hastaların sosyal etkinliğinin olumsuz yönde etkilendiğini görmekteyiz. Hastaların<br />
tedavi sonrası 3. ay ölçümlerinde Beck depresyon ölçeği ile SF-36 parametrelerinden<br />
zindelik skoru arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel olarak ileri düzeyde<br />
anlamlı korelasyon bulunurken; Beck depresyon ölçeği ile SF-36 parametrelerinden ağrı ve<br />
sağlıkta genel bakış skorları arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel olarak<br />
anlamlı düzeyde korelasyon bulunmaktadır. Bu değerler bize hastaların ağrısına yönelik<br />
yapılan tedavi ile depresif şikayetlerinin azalmasında ve SF-36 parametrelerinden ağrı,<br />
zindelik ve sağlığına genel bakışında belirgin iyilik hali olduğunu göstermektedir.<br />
Fizik tedavi ve Botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta ise başlangıç ölçümeri için<br />
basınç ağrı eşiği ile EMG aktivitesi arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve istatistiksel<br />
olarak anlamlı korelasyon bulunmuştur. Bu korelasyon da kuru iğne grubuna benzer<br />
şekilde, basınç ağrı eşiği düşük (şiddetli ağrısı) olan hastaların iğne EMG’lerindeki<br />
patolojik spontan aktivite derecesinin de ağrıyla korele olarak arttığını göstermektedir.<br />
Botulinum toksin-A enjeksiyonu yapılan grupta başlangıç ölçümleri için; Beck depresyon<br />
ölçeği ile SF-36 parametrelerinden fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, mental sağlık,<br />
zindelik, ağrı ve sağlıkta değişiklik skorları arasında negatif yönde, iyi düzeyde ve<br />
istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı korelasyon bulunurken (p
psikolojik stres kaynaklarının hastalığın gelişim ve ilerlemesine katkıda bulunduğu<br />
unutulmamalıdır. Tedavi sonrası, tetik noktaların yeniden gelişimini önlemek için egzersiz<br />
programına devam etmek ve tetik nokta gelişimini başlatan tüm faktörlerin kontrol altında<br />
tutulması gereklidir. Hastalığın oluşumuna katkıda bulunan faktörlerin baskılanmasında,<br />
hastanın eğitim ve sosyokültürel seviyesi oldukça önemlidir. Bu çalışmamızda tedavide<br />
kullandığımız her üç yöntem de etkili olmakla birlikte, egzersiz, kuru iğneleme ve yüzeyel<br />
sıcak uygulamaları gibi yöntemlerin maliyet açısından daha uygun olacağını<br />
düşünmekteyiz.<br />
ÖZET VE SONUÇ<br />
Amaç: Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> (MAS) tedavisinde, ev egzersiz programına ilave<br />
olarak kuru iğneleme, botulinum toksin (BTX) enjeksiyonu, fizik tedavinin etkinliğini
karşılaştırmayı ve etkilenen kasların tedavi öncesi ve sonrasında elektrofizyolojik<br />
özelliklerini araştırmayı amaçladık.<br />
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya üst trapez kasındaki tetik noktalara bağlı olarak<br />
gelişen <strong>miyofasyal</strong> ağrı sendromlu 45 hasta (41 kadın, 4 erkek) alındı. Hastalar randomize<br />
olarak 15’er kişilik 3 gruba ayrıldı: Kuru iğneleme grubu, Botulinum toksin A enjeksiyonu<br />
yapılan grup ve fizik tedavi grubu. Tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi için ölçümler<br />
klinik olarak, tedavi öncesi ve tedaviden sonra 1. ve 3. aylarda, elektrofizyolojik olarak ise<br />
tedavi öncesi ve tedaviden bir ay sonra yapıldı. Hastaları değerlendirme kriteri olarak;<br />
istirahat ve fonksiyon halindeki vizüel analog skala üzerinden ağrı derecesi (VAS-İ, VAS-<br />
F) ve verbal ağrı skoru, algometrik ölçümle saptanan tetik noktnına basınç ağrı eşiği, tetik<br />
nokta sayısı, palpabl kas spazmı derecesi, genel yaşam kalitesi ölçeği olarak kısa form-36<br />
(SF-36), psikolojik durum ölçeği olarak Beck depresyon ölçeği kullanıldı.<br />
Elektrofizyolojik olarak ise algometre ile saptanan en aktif tetik noktanın EMG aktivitesi<br />
(4 dereceli bir skala üzerinden) değerlendirildi. Kuru iğne grubuna 3 hafta boyunca haftada<br />
1 seans olmak üzere tetik noktalara üçer adet 0.25x25 mm’lik steril akupunktur iğnesi<br />
uygulandı. Botuninum toksin A enjeksiyonu uygulanan gruba ilaç ,her tetik nokta için 25U<br />
Dysport® kas içine enjekte edildi. Fizik tedavi grubunda olan hastaların tetik noktalarına<br />
10 seans ultrason (1.5 watt/cm² dozda, her tetik nokta için 2 dakika süre ile), konvansiyonel<br />
TENS (20 dak) ve yüzeyel sıcak uygulama yapıldı. Tüm hastalara germe ve postür<br />
egzersizleri uygulandı.<br />
Bulgular: Çalışmamızda tetik noktadan yapılan iğne EMG’sinde, spontan aktivite<br />
olarak gözlenen potansiyellerin, düzenli ve daha yüksek amplitüdlü oluşu, bize bu aktivitenin<br />
son plak gürültüsünden farklı özellikler taşıdığını düşündürmüştür. Her üç grupta da VAS-İ,<br />
VAS-F, verbal ağrı skoru, tetik nokta sayısı, palpabl kas spazmı derecesi, Beck depresyon<br />
indeksi, EMG aktivitesindeki iyiliğin istatistiksel olarak anlamlı olduğunu ancak 3. aydaki<br />
VAS-İ değerindeki iyilik halinin Botulinum toksin A enjeksiyonu yapılan grupta daha belirgin<br />
olduğunu gördük. Tedavi sonrası 3. ayda yapılan kontrollerde, kuru iğneleme grubunda tetik<br />
nokta basınç ağrı eşiğinin anlamlı derecede artmış olduğunu ve fizik tedavi grubunda EMG<br />
aktivitesinin daha belirgin azaldığını tespit ettik.. Ayrıca Botulinum toksin A enjeksiyonu ve<br />
fizik tedavi yapılan gruplarda, tetik noktanın algometrik ölçümle saptanan basınç ağrı eşiği<br />
ile EMG aktivitesi arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon olduğunu gördük.<br />
Sonuç: Bu çalışmada MAS’daki tetik noktalarda spontan elektromiyografik aktivite<br />
olduğunu ve tedavi sonrasında bu aktivitenin azaldığını gözlemledik. MAS’da germe ve
postür egzersizleriyle birlikte her üç tedavinin de etkin olması nedeniyle maliyet açısından<br />
kuru iğnelemenin daha uygun olacağını düşünmekteyiz<br />
SUMMARY<br />
The objective of this study was to evaluate the effects of dry needling, botulinum<br />
toxin-A injection (Dysport®), and physical modalities in the treatment of myofascial pain<br />
syndrome.
45 patients (41 women, 4 men), having trigger points in the upper trapezius muscle<br />
diagnosed as myofascial pain syndrome were included in this randomized, single blind,<br />
comparative study. Patients were randomized into three treatment groups namely dry<br />
needling, botulinium toxin-A injection group and physical modality group.Each group<br />
consisted of 15 patients. Dry needling was applied by three 0.25x25 mm sterile acupuncture<br />
needles once e week for 3 weeks. In botulinium toxin-A injection group, 25 U of botulinum<br />
toxin-A (Dysport®) was injected to each trigger point. In the physical modality group, 10<br />
session of ultrasaund, TENS and süperficial heat treatment were applied. All the patients were<br />
asked to do stretching exercises at home. Treatment efficacy was evaluated clinically before<br />
and 1 and 3 months after treatment. Electrical activity of the trigger points was measured<br />
before and 1 months after treatment. Evaluated parameters were pain at rest and during<br />
function VAS (Visual Analog Scale), verbal pain score, pain with trigger point pressure,<br />
number of the trigger points, palpabl muscle spazm, general well-being by short form-36 (SF-<br />
36) and Beck Depression Inventory (BDI).<br />
Statiscally significant improvements were observed in rest and during function VAS,<br />
verbal pain score, number of the trigger points, palpabl muscle spazm, BDI and electrical<br />
activity of the trigger points in all three treatment groups. Improvement in VAS at 3 months<br />
was more significant in the botulinum toxin-A group. Pressure threshold of the trigger points<br />
in the dry nedling group elevated and electrical activity in the 3 month after treatment.<br />
Significant correlations were also observed between pain by pressure and electrical activity in<br />
botulinium toxin-A and physical modality group.<br />
In this study we observed that trigger points in myofascial pain syndrome have<br />
spontaneous electrical activities. Botulinum toxin-A injections, dry needling and application<br />
of physical modalities are the beneficial treatment choices in this disorder. We suggest that<br />
dry needling should be the preferred treatment method when cost effectivity is considered.<br />
KAYNAKLAR<br />
1.Abram SE. Increased sympathetic tone associated with transcutaneous electrical<br />
stimülation. Anesthesiology 1976;45:575-577.
2. Akbulut A. Ösefagus, mide ve barsak infeksiyonları. (Ed): Felek S. Sistemik<br />
İnfeksiyon Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 1997, 150-194.<br />
3.Aksoy C. Fizik tedavi vasıtaları soğuk sıcak uygulamalar. (Ed): Diniz F, Ketenci A.<br />
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2000, 125-144.<br />
4.Akı S. Elektrodiagnoz. Aktüel Tıp Dergisi 2002:7(2):59-61.<br />
5.Akyüz G. Transkutan elektrik sinir stimülasyonu (TENS). (Ed): Tuna N. Elektroterapi.<br />
Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2001, 163-176.<br />
6.Arı H. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda laser ve tetik nokta enjeksiyonunun<br />
karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi: İstanbul 2002.<br />
7.Arıza-Arıza Rafael, Hernández-Cruz B, Navarro-Sarabıa F. Physical function and<br />
health-related quality of life of spanish patients with ankylosing spondylitis.<br />
Arthritis&Rheumatism 2003;49:483-487.<br />
8.Aydemir Ö. Konsültasyon-liyezon psikiatrisinde yaşam kalitesi ölçümü: Kısa Form-36<br />
(SF-36). 3P Dergisi 1999;7:14-18.<br />
9.Aydın R, Müslümanoğlu L. Boyun kineyolojisi ve hastalıkları. (Ed): Diniz F, Ketenci A.<br />
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2000, 261-274.<br />
10.Aydın R, Şen N, Ellialtıoğlu A. Eklem dışı romatizmal hastalıklar. (Ed): Diniz F,<br />
Ketenci A. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2000, 299-320.<br />
11.Bal S, Çeliker R. Baş ve Boyun ( Miyofasyal Ağrı Sendromu). (Ed):Gökçe-Kutsal Y.<br />
Yumuşak Doku Romatizmaları. Güneş Kitabevi, Ankara 2002, 1-12.<br />
12.Bartels EM: Histological abnormalities in muscle from patients with certain types of<br />
fibrositis. Lancet 755-757, April 5, 1986.<br />
13.Bengtsson A, Henriksson KG, Larsson J. Reduced high-energy phosphate levels in the<br />
painful muscles of patients with primary fibromyalgia. Arhritis and Rheumatism<br />
1986;29:817-821.<br />
14.Berker E. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> ve tedavisi. Romatol Tıb Rehab 1997;8(2)121-<br />
124.<br />
15.Borg-Stein J, Simons DG. Myofascial pain. Arch Phys Med Rehabil 2002;83 Suppl<br />
1:S40-7<br />
16.Brennum J, Kjeldsen M, Jensen K, Jensen TS. Measurement of human pressure-pain<br />
treshold on finger and toes. Pain 1989;38:211-217.<br />
17.Campbell SM. Regional myofascial pain syndromes. Rheumatic Disease Clinics of<br />
North America 1989 February;15(1):31-44.
18.Cantürk F. Fibromiyalji ve diğer eklem dışı romatizmal hastalıklar. (Ed): Beyazova M,<br />
Gökçe-Kutsal Y. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon. Güneş Kitabevi, Ankara 2000, 1654-<br />
1681.<br />
19.Carlson CR, Okeson JP, Falace DA, Nitz AJ, Lindroth JE. Reduction of pain and EMG<br />
activity in the masseter region by trapezius trigger point injection. Pain 1993;55:397-400.<br />
20.Cheshire WP, Abashian SW, Mann D. Botulinum toxin in the treatment of myofascial<br />
pain syndrome. Pain 1994;59:65-69.<br />
21.Cooper BC, Alleva M, Cooper DL, Lucente FE: Myofascial pain dysfunction: Analysis<br />
of 476 patients.Laryngoscope 96:1099, 1986.<br />
22.Couppé C, Midttun A, Hilden J, Jørgensen U, Oxholm P, Fuglsang-Frederiksen A.<br />
Spontaneous needle electromyographic activity in myofascial trigger points in the<br />
infraspinatus muscle: A blinded assesment. J Musuloskeletal Pain 2001;9:7-17.<br />
23. Cummings M.Myofascial Pain Syndromes. In: Soft Tissue Rheumatology. Edit:<br />
Hazleman B, Riley G, Speed C. Oxford University Press, 2004:509-522.<br />
24.Cummings TM, White AR. Needling therapies in the management of myofascial<br />
trigger point pain: A systematic review. Arch Phys Med Rehabil 2001;82:986-92.<br />
25.Çam-Çelikel F. Kronik ağrı, depresyon, anksiyete ve somatoform bozukluklar.<br />
Dahiliye ve Psikiatri IV.(Ed):Mete HE. Okuyan Us Yayın 2003, 9-29.<br />
26.Çırpanlı G. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nun tedavisinde transkutanöz elektriksel sinir<br />
stimülasyonunun etkisi. Uzmanlık tezi: Bursa 1997.<br />
27.Dalen K, Ellertsen B, Espelid I, Grønningsæter AG. EMG feedback in the treatment of<br />
myofascial pain dysfunction syndrome. Acta Odontol Scand 1986;44:279-284.<br />
28.Dohrenwend BP, Raphael KG, Marbach JJ, Gallagher RM.Why is depression<br />
comorbid with chronic myofascial pain? A family study test of alternative hypotheses.<br />
Pain 1999;83:183-92.<br />
29.Durette MR, Rodriquez AA, Agre JC, Silverman JL. Needle electromyographic<br />
evaluation of patients with myofascial or fibromyalgic pain. Am J Phys Med Rehabil<br />
1991;70:154-156.<br />
30.Esenyel M, Cağlar N, Aldemir T. Treatment of myofascial pain. Am J Phys Med<br />
Rehabil 2000;79:48-52.<br />
31.Ertekin C. İğne elektromiyografisi. (Ed): Beyazova M, Gökçe-Kutsal Y. Fiziksel Tıp ve<br />
Rehabilitasyon. Güneş Kitabevi 2000:482-518.<br />
32.Fine PG, Milano R, Hare BD. The effects of myofascial trigger point injections are<br />
naloxone reversible. Pain 1988;32:15-20.
33.Fischer AA. Documendation of myofascial trigger points. Arch Phys Med Rehabil<br />
1988;69:286-291.<br />
34.Fischer AA. Pressure algometry over normal muscles. Standard values, validity and<br />
reproducibility of pressure threshold. Pain 1987;30:115-126.<br />
35.Fishbain DA, Goldberg M, Steele R, Rosomoff H. DSM-III diagnosis of patients with<br />
myofascial pain syndrome (fibrositis). Arch Phys Med Rehabil 1989;70:433-438.<br />
36.Fricton JR, Auvinen MD,Dykstra D, Schiffman E: Myofascial pain syndrome:<br />
Electromyographic changes associated with local twitch response. Arch Phys Med Rehabil<br />
1985;66:314-317.<br />
37.Fricton JR. Cilinical care for myofascial pain. Dental Clinics of North America<br />
1991;35:1-28.<br />
38.Fricton JR, Kroening R, Haley D, Siegert R. Myofascial pain syndrome of the head and<br />
neck: A review of clinical characteristics of 164 patients. Oral Surg. Oral Med. Oral<br />
Pathol. 60:615-623, 1985.<br />
39.Fricton JR. Management of myofascial pain syndrome. Adv Pain Res Ther<br />
1990;17:325-346.<br />
40.Gam AN, Warming S, Larsen LH, Jensen B, Høydalsmo O, Allon I, Andersen B,<br />
Gøtzsche NE, Petersen M, Mathiesen B. Treatment of myofascial trigger points with<br />
ultrasound combined with massage and exercise: a randomized cotrolled trial. Pain<br />
1998;77:73-9.<br />
41.Garvey TA, Marks MR, Wiesel SW. A prospective, randomized double-blind<br />
evaluation of trigger point injection therapy for low back pain. Spine 1989;14:962-964.<br />
42.Genç H. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda enjeksiyon tedavi etkinliklerinin<br />
değerlendirilmesi. Uzmanlık Tezi: Ankara 1996.<br />
43.Gerwin RD, Shannon Steven, Hong C-Z, Hubbard D, Gevirtz R. Interrater reliability in<br />
miyofascial trigger point examination. Pain 1997;69:65-73.<br />
44.Goldenberg DL. Fibromyalgia. In: Rheumatology. Edit: Klippel JH, Dieppe PA.<br />
London:Mosby, 1998,4:15.1-12.<br />
45.Gökşen U. Miyofasyal ağrıya bağlı servikobrakialjide aktif ve pasif fizik tedavi<br />
programlarının etkinliği.Yüksek Lisans Tezi: İstanbul 1996.<br />
46.Göktepe S. İnmeli hastalarda spastisitenin botulinum toksin enjeksiyonu ile tedavisi.<br />
Uzmanlık Tezi. İstanbul 1996.<br />
47.Göktepe S. Laser. (Ed): Tuna N. Elektroterapi. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2001, 155-<br />
162.
48.Graff-Radford SB, Reeves JL, Baker RL, Chiu D. Effects of transcutaneous electrical<br />
nerve stimulation on myofascial pain and trigger point sensetivity. Pain 1989;37:1-5.<br />
49.Gunn CC. The Gunn approach to the treatment of chronic pain; intramuscular<br />
stimulation for myofascial pain of radiculopathic origin. New York: Churchill Livingston;<br />
1996,11-37.<br />
50.Gündüz OH.İğne elektromiyografisi. (Ed): Akyüz G. Elektrodiagnoz. Güneş Kitabevi,<br />
Ankara 2003, 105-128.<br />
51.Hagberg M, Kvarnström S. Muskuler endurance and electromyographic fatigue in<br />
myofascial sholder pain. Arch Phys Med Rehabil 1984;65:522-525.<br />
52.Han JS, Chen XH, Xu XJ, Yuan Y, Hao JX, Terenius L. Effect of low-and highfrequency<br />
TENS on Met-enkephalin-Arg-Phe and dynorphin A immunoreactivity in<br />
human lumbar CSF. Pain 1991;47:295-298.<br />
53.Han SC, Harrison P. Myofascial pain syndrome and trigger point management. Reg.<br />
Anes 1997;22(1):89-101.<br />
54.Hanten WP, Olson SL, Butts NL, Nowicki AL. Effectivenes of a home program of<br />
ischemic pressure followed by sustained stretch for treatment of myofascial trigger points.<br />
Physical Therapy 2000;80(10):997-1003.<br />
55.Hong CZ, Hsueh TC. Difference in pain relief after trigger point injections in<br />
myofascial pain patients with and without fibromyalgia. Arch Phys Med Rehabil<br />
1996;77:1161-1166.<br />
56.Hong CZ. Lidocaine injection versus dry needling to myofascial trigger point: the<br />
importance of the lokal twitch response. Am J Phys Med Rehabil 1994;73:256-263.<br />
57.Hong CZ. Persistence of local twitch response with loss of conduction to and from the<br />
spinal cord. Arch Phys Med Rehabil 1994;75:12-16.<br />
58.Hou C-R, Tsai L-C, Cheng K-F, Chung K-C, Hong C-Z. Immediate effects of various<br />
physical therapeutic modalities on cervical myofascial pain end trigger point sensitivity.<br />
Arch Phys Med Rehabil 2002;83:1406-14.<br />
59.Hubbard DR, Berkoff GM. Myofascial trigger point show spontaneous needle EMG<br />
activity. Spine 1993 Oct 1;18(13):1803-7.<br />
60.İlbuldu E.Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda laser, kuru iğneleme ve plasebo laer<br />
tedavilerinin karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi: İstanbul 1999.<br />
61.Jaeger B, Reeves JL. Quantification of changes in myofascial trigger point sensitivity<br />
with the pressure algometer following passive stretch. Pain 1986;27:203-210.
62.Kadi F, Waling K, Ahlgren C, Sundelin G, Holmner S, Butler-Browne GS, Thornel<br />
LE. Pathological mechanism implicated in localized female trapezius myalgia. Pain<br />
1998;78:191-196.<br />
63.Kaçar C, Arman M. Orta frekanslı akımlar. (Ed): Tuna N. Elektroterapi. Nobel Tıp<br />
Kitabevi. İstanbul 2001,77-85.<br />
64.Kalyan-Raman UP, Kalyan-Raman K, yunus MB, Masi AT. Muscle Pathology in<br />
Primary Fibromyalgia Syndrome: A light microscopic, histochemical and ultrastructural<br />
study. The Journal of Rheumatology 1984;11:808-813.<br />
65.Kalyon TA. Ultrason. Elektroterapi. Edit: Tuna N. Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 2001,<br />
129-140.<br />
66.King JC, Goddard MJ. Pain rehabilitation. 2.Chronic pain syndrome and myofascial<br />
pain. Arch Phys Med Rehabil 1994;S-9-S-14.<br />
67.Koca CM, Erdem HR, Yorgancıoğlu R, Koca İ. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>nda masajın<br />
etlinliğinin doku kompliansmetre ile değerlendirilmesi. Fiziksel Tıp 1998;1(3):43-46.<br />
68.Lang AM. Botulinum toxin type A therapy in chronic Pain Disorders. Arch Phys Med<br />
Rehabil 2003;84:69-73.<br />
69.McNulty WH, Gevirtz RN, Hubbard DR, Berkoff GM. Needle electromyographic<br />
evaluation of trigger point response to a psychological stressor. Psychophysiology<br />
1994;31:313-316.<br />
70.Nice DA, Riddle DL, Lamb RI, Mayhew TP, Rucker K. Intertester reliability of<br />
judgments of the presence of trigger points in patients with low back pain. Arch Phys Med<br />
Rehabil 1992;73:893-8.<br />
71.Njoo KH, Van der Does E. The occurence and inter-rater reliability of myofascial<br />
trigger points in the quadratus lumborum and gluteus medius: A prospective study in nonspecific<br />
low back pain patients and control in general practice. Pain 1994;58:317-23.<br />
72. Özcan A, Tulum Z, Bacakoğlu AK. Omuz sıkışma <strong>sendromu</strong>nda fonksiyonel durum<br />
ve yaşam kalitesi ölçekleri arasındaki ilişki. Acta Orthop Traumatol Turc 2003; 37(3):219-<br />
225.<br />
73.Porta M. A comparative trial of botulinum toxin type A and methylprednisolone for the<br />
treatment of myofascial pain syndrome and pain from chronic muscle spazm. Pain<br />
2000;85:101-105.<br />
74.Roth RS, Horowitz K, Bachman JE. Chronic myofascial pain: Knowledge of diagnosis<br />
and satisfaction with treatment. Arch Phys Med Rehabil 1998;79:966-70.
75. Sarı H. Kaplıca tedavisi. (Ed): Sarı H, Tüzün Ş, Akgün K. Fiziksel Tıp Yöntemleri.<br />
Nobel Tıp Kitabevleri. İstanbul 2002, 177-182.<br />
76.Sarı H, Akarırırmak Ü. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong>.(Ed):Oğuz H.Romatizmal ağrılar.<br />
Atlas Basın Yayın 1992, 484-499.<br />
77.Sciotti VM, Mittak VL, DiMarco L, Ford LM; Plebert J, Santipadri E, Wigglesworth J,<br />
Ball K. Clinical precision of myofascial trigger point location in the trapezius muscle. Pain<br />
2001;93:259-66.<br />
78.Scudds RA, Janzen V, Delaney G, Heck C, McCain GA, Russell AL, Teasell RW,<br />
Varkey G, Woodbury MG. The use of topical 4% lidocaine in spheno-palatine ganglion<br />
blocks for the treatment of chronic muscle pain synromes: A randomized, controlled trial.<br />
Pain 1995;62:69-77.<br />
79.Simons DG. Myofascial pain syndromes: Where are we? Where are we going? Arch<br />
Phys Med Rehabil 1988;69:207-212.<br />
80.Swerdlow B, Dieter JNI. An evaluation of the sensitivity and specifity of medical<br />
thermography for the documentation of myofascial trigger points. Pain 1992;48:205-213.<br />
81.Şencan S. Fibromiyalji <strong>sendromu</strong>nda aerobik egzersiz ve paroksetin tedavilerinin<br />
etkinliklerinin karşılaştırılması. Uzmanlık Tezi. İstanbul 1997.<br />
82.Topçu AW. Botulizm. İnfeksiyon Hastalıkları. Topçu AW, Söyletir G, Doğanay M.<br />
Nobel Tıp Kitabevi. İstanbul 1996, 908-913.<br />
83.Tompson JM. The diagnosis and treatment of muscle pain. In:Physical Medicine&<br />
Rehabilitation. (Ed): Braddom RL., WB Saunders Comp, Philadelphia, 1997;893-914.<br />
84.Travell JG, Simons DG. Myofascial Pain and Dysfunction. The Trigger Point Manual.<br />
Vol 1, upper half of body. Baltimore:Williams and Wilkins; 1992. p.5-201.<br />
85.Tunger A, Baskan A. Mikrobiyoloji. Saray Tıp Kitabevleri,İzmir 1996, 58-60.<br />
86.Tunger A, Çavuşoğlu C, Korkmaz M. Anaerob, Gram Pozitif, Sporlu Basiller<br />
(Clostridium’lar). Mikrobioloji 2000. Asya Tıp Yayıncılık, 156-171.<br />
87.Tüzün F. Yumuşak doku romatizmaları. (Ed): Tüzün F, Eryavuz M, Akarırırmak M.<br />
Hareket Sistemi Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevleri. İstanbul 1997,159-173.<br />
88.Uyar M. Miyofasyal ağrı <strong>sendromu</strong> ve diğer musküloskeletal kökenli ağrılar.<br />
(Derleyen) Erdine S.Ağrı.Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul 2000, 387-396.<br />
89.Wolfe F, Smythe HA, Yunus MB, Bennett RM, Bombardier C, Goldenberg DL, et al.<br />
The American Collage of Rheumatology 1990 criteria for the classification of<br />
fibromyalgia. Report of the Multicenter Criteria Committee. Arthritis Rheum. 1990; 33<br />
(2):160-172.
90.Wheeler AH, Goolkaisan P, Gretz SS. A randomized, double-blind, prospective pilot<br />
study of botulinum toxin injektion for refractory, unilateral, cervicothoracic, paraspinal,<br />
myofascial pain syndrome. Spine 1998;23:1662-6.<br />
91.Wreje U, Brorsson B. A multicenter randomized controlled trial of injections of sterile<br />
water and saline for chronic myofascial pain syndromes. Pain 1995;61:441-444.<br />
92.Yunus MB, Kalyan-Raman UP, Kalyan-Raman K. Primary fibromyalgia syndrome and<br />
myofascial pain syndrome: Clinical features and muscle pathology. Arch Phys Med<br />
Rehabil 1988;69:451-4.