Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Peygamberimiz “Hayâ, haramlardan sakınmak, diline<br />
sahip olmak ve iffetli yaşamaktır.” 8 şeklinde haber<br />
vermişlerdir. Yine Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve<br />
sellem) bir defasında Ensar’dan bir şahsa uğramıştı. Bu<br />
şahıs kardeşine “Niçin bu kadar utanıyorsun? Fazla<br />
utangaçlık sana zarar verir.” şeklinde öğüt veriyordu.<br />
Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi<br />
ve sellem) o şahsa hitaben “Onu kendi hâline bırak.<br />
Zîrâ hayâ imandandır.” 9 buyurmuşlardır. Şüphesiz<br />
ki en hayâlı insan Peygamberimiz’dir (sallallahu aleyhi<br />
ve sellem). Nitekim sahabiler onun, evinde edebiyle<br />
oturan bir genç kızdan daha hayâlı olduğunu belirtmişlerdir.<br />
10 Demek ki hayâ ve mürüvvet bir insanda<br />
olması gereken en önemli özellikler arasında bulunmalıdır.<br />
Mürüvvet, “açıktan yapıldığında hayâ duyulan<br />
bir işi, gizli olarak da yapmamak” 11 anlamında<br />
ahlâkî bir terimdir. Sahabîler içinde hayâsıyla şöhret<br />
bulan Hz. Osman, bir defasında Peygamberimiz’in<br />
yanına gitmişti. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve<br />
sellem), kendisini ziyarete gelen Hz. Ebu Bekir ve<br />
Hz. Ömer’i rahat bir vaziyette karşıladığı hâlde, Hz.<br />
Osman geldiğinde hemen derlenip toplanmıştır. Bunun<br />
sebebi sorulduğunda “Meleklerin bile hayâ ettiği<br />
insandan benim hayâ etmemem doğru olmaz.” 12 demiştir.<br />
Nitekim Hz. Osman cahiliye devrinde de iffet<br />
ve hayâsını korumuştur. 13 Peygamberimiz (sallallahu<br />
aleyhi ve sellem) “Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm’ın<br />
ahlâkı da hayâdır” 14 buyurmuştur.<br />
Hayâ, Müslümanların en belirleyici ahlâkî nitelikleri<br />
ve değer ölçüleri arasında yer almalıdır. Peygamber<br />
Efendimiz, bütün peygamberlerin değişmez<br />
bir hakikat olarak bildirdiği “Eğer utanmıyorsan istediğini<br />
yapabilirsin!” 15 sözünü naklederek, çarpıcı<br />
bir üslûpla İslâm ahlâkındaki hayâyı öğretmeye çalıştığı<br />
bilinmektedir. Buhari şarihi Aynî (855/1451)<br />
cevâmiü’l-kelim mahiyetinde olan bu hadisi açıklarken<br />
hadisteki “dilediğini yap!” vecizesini beş başlık<br />
altında şöyle yorumlamaktadır:<br />
“Kendine göre iyi veya kötü kabul ettiğin bir işi,<br />
halkın ayıplamasından çekinmez ve ar duygusunu<br />
da yitirmişsen, dilediğini yap!” Buna göre hadisteki<br />
“yap” emri, tevbih (kınama) anlamını taşımaktadır.<br />
Hadisteki “yap” emri hakiki anlamda da kullanılmış<br />
olabilir. O takdirde mânâ “Yaptığın işin doğruluğundan<br />
emin isen, bu fiilde utanılacak bir şey de<br />
yoksa (o işi) yap!” demektir.<br />
Hadisteki emir “vaîd” (korkutmak) için olabilir:<br />
Bu takdirde mânâ “yap, cezasını görürsün” anlamına<br />
gelir ki aynı zamanda bir tehdit ve sakındırmayı ifade<br />
etmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’deki “Dilediğinizi<br />
yapın! Doğrusu Allah yaptıklarınızı görendir”<br />
(Fussilet 41/40) âyeti bu hususa işaret etmektedir.<br />
Hadîs, hayânın hayırlı işlere engel olmamasına işarettir.<br />
Bu da “Edeb ve hayan hayırlı işlere mâni olmasın,<br />
dolayısıyla hayırlı işleri yap!” anlamına gelmektedir.<br />
Nitekim Hz. Âişe Validemiz “Ensar kadınları ne<br />
iyi kadınlardır! Zîrâ onların hayâ ve edepleri kendilerini<br />
dinlerini öğrenmekten alıkoymadı (bilmediklerini<br />
sordular)” (Buhari, İlim, 50) buyurmuşlardır.<br />
Hadîs, zemdeki (kötülemede) mübalağayı göstermektedir.<br />
Şöyle ki “Senin hayâ ve edep duygunu terk<br />
etmen, bu yaptığın işten daha büyüktür (kötüdür)” 16<br />
Çünkü hayâ, Allah’ın koymuş olduğu fıtri bir duygudur.<br />
İnsanlarda iyilik alâmetleri “ar” ve “hayâ”, kötülük<br />
alâmetleri de “arsızlık” ve “hayâsızlık” şeklinde<br />
ortaya çıkar. Demek ki, hayâdan mahrum olan insanı,<br />
artık kötülüklerden alıkoyacak, haramdan uzaklaştıracak<br />
bir engel kalmamıştır. Böyle kişiler, dilediğini<br />
yapar, istediği gibi yaşar ve sorumluluktan kaçarlar.<br />
Oysa insanın dünyada bir sorumluluğu vardır. Bu<br />
sorumluluk duygusu da hayâ ile şekillenir. Peygamberimiz<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) “Fuhuş (kötülük)<br />
bir şeyde bulunursa mutlaka onu çirkinleştirir. Hayâ<br />
da bir şeyde bulunursa onu mutlaka güzelleştirir.” 17<br />
buyurmuşlardır.<br />
Yukarıda belirtildiği gibi hayâ, Allah’tan ve insanlardan<br />
utanmak şeklinde olabileceği gibi, bir de insanın<br />
kendi kişiliğinden hayâ etmesi olarak da yorumlanabilir.<br />
Zîra kendi nefsine karşı hayâlı olan kişiler,<br />
başkalarına karşı da hayâlı olacaklardır. Bunun için<br />
Allah, bu duyguyu insanın fıtratına koymuştur. Nitekim<br />
İmam Gazzali, çocukta temyiz melekesinin ilk<br />
alâmetlerinden birinin hayâ duygusu olduğunu belirtmektedir.”<br />
18 Demek ki bu duygular bozulmadığı<br />
müddetçe insanlardaki ahlâkî yapı da bozulmayacaktır.<br />
Hadîsin ifadesiyle hayânın büsbütün hayır olması,<br />
başta harama kayma, haksızlık, rüşvet, kandırma<br />
ve bencillik duygularının ortadan kalkması anlamını<br />
taşımaktadır. Bunun için hayâ, sadece bir duygu değil,<br />
aynı zamanda hayata yansımalıdır. Peygamberimiz<br />
(sallallahu aleyhi ve sellem) hayânın Allah katındaki<br />
önemini şöyle anlatmaktadır: Allah, bir insanı helâk<br />
etmek istedi mi, ondan önce hayâyı çeker alır. Hayâsı<br />
bir kere gitti mi sen ona artık herkesin nefretini kazanmış<br />
bir kimse olarak rastlarsın. Herkesin nefretini<br />
kazanmış olarak rastladığın kimseden emanet çekilip<br />
alınır. Artık o, güvenilmeyen kimse olarak bilinir.” 19<br />
YENİ ÜMİT DERGİSİ | 35