Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sızlık ve tahakküm yollarının kapanacağını gören Firavun,<br />
bu sözüyle kamuoyunu yanıltmak ve heyecan<br />
vermek için siyasî bir entrika çevirmektedir. Tamamıyla<br />
aleyhine sonuçlanan yarışmayı, kendi iddiasını<br />
ispat eden bir olaymış gibi göstermeye çalışmakta ve<br />
aslında kendisi bir nevi siyasî sihirbazlık ve şarlatanlık<br />
yapmaktadır. Böylece Hz. Musa’nın peygamberliğine<br />
olduğu gibi, onu tasdik eden sihirbazların imanları<br />
hakkında da yok yere şüpheler uydurup ortaya atmakta<br />
ve kamuoyunun zihnini bulandırmaktadır. 5<br />
Din Konusunda Şüphe Yayması ve Ülke Bölünecek<br />
Propagandası<br />
Firavun, sihri en iyi bilenler diyerek seçtiği kimselerin,<br />
büyük kalabalığın huzurunda Hz. Musa’nın (a.s)<br />
nübüvvetine iman ettiklerini görünce, bu durumun Hz.<br />
Musa’nın nübüvvetinin sıhhatine güçlü bir delil olacağı<br />
endişesini duymuştur. Kavminin, Hz. Musa’nın nübüvvetine<br />
inanmalarına engel olsun diye, o anda halkın<br />
kulağına iki çeşit şüphe atmaya çalışmıştır:<br />
Attığı birinci şüphe, onun: “Bu, hiç şüphesiz ki şehirde<br />
kurduğunuz bir tuzaktır.” şeklindeki sözüdür.<br />
Abdullah b. Mes’ud diyor ki: “Meydanda toplanıp<br />
karşılıklı yarışmaya girmeden önce Musa, sihirbazların<br />
liderine: “Eğer ben sana galip gelecek olursam<br />
bana iman eder ve getirdiğim dinin hak olduğuna şahitlik<br />
eder misin?” diye sormuş, sihirbazların lideri<br />
ise: “Yemin olsun, yarın öyle bir sihir yapacağım ki,<br />
hiçbir sihir ona galip gelemez. Şayet sen bana galip<br />
gelecek olursan ben sana iman edeceğim ve getirdiğinin<br />
hak olduğuna şahitlik edeceğim.” demiştir. Bu<br />
konuşmayı gözlemiş olan Firavun, daha sonra bu<br />
konuşmayı çarptırarak: “Bu sizin kurduğunuz bir tuzaktır.”<br />
demiş ve böylece halkın arasına Hz. Musa’nın<br />
(a.s) peygamberliği ile ilgili şüphe yaymak istemiştir. 6<br />
Yaymaya çalıştığı ikinci şüphe ise Hz. Musa (a.s) ile<br />
sihirbazların maksatlarının, güya aralarındaki anlaşmaya<br />
göre, hâkim unsurların ülkeden çıkarılacağını,<br />
rejimin değiştirileceğini ve hâkimiyetlerinin sona erdirileceğini<br />
öne sürmek olmuştur.<br />
Halkı Gruplara ve Hiziplere Ayırması<br />
Firavun, hem zulmedebilmek hem de zulme<br />
dayalı saltanatını devam ettirebilmek için, halkı birbirine<br />
yakın veya zıt çeşitli grup ve hiziplere ayırmaktaydı.<br />
Böylece toplumdaki muhale fet duygusunu, bu<br />
hizipler ve gruplar arasındaki sürtüşmelere kanalize<br />
etmekte, neticede o toplumdaki mevcut muhalefet<br />
potansiyelini, birbirlerine vuruşturarak pasif hâle getirmekteydi.<br />
Kur’ân-ı Kerîm bu hususa şöyle işaret<br />
etmektedir:<br />
א <br />
א <br />
א א <br />
<br />
<br />
א כא <br />
א <br />
<br />
<br />
א <br />
<br />
“Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını<br />
çeşitli sınıflara bölmüştü. Onlardan güçsüzleştirdiği<br />
sınıfın oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu.<br />
Firavun kesin bir şekilde çokça fesat çıkaran<br />
bozgunculardandı.” (Kasas, 28/4)<br />
Halkını Küçümsemesi<br />
א א <br />
כאא<br />
א א <br />
“Firavun halkını küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler.<br />
Doğrusu onlar yoldan iyice çıkmış bir toplum<br />
idi.” (Zuhruf, 43/54)<br />
Firavun, kendisini diğer insanlardan daha farklı,<br />
daha üstün ve önemli biri olarak görmekte, kendisini<br />
en başarılı, en güzel, en zeki olarak değerlendirmekteydi.<br />
Fakat ondaki bu büyüklük duygusu özgüven<br />
taşıyan bir büyüklük duygusu değildi. Sürekli dışarıdan<br />
onay görme beklentisindeydi ve oldukça da kırılgandı.<br />
Fakat bu kırılganlığının, kendindeki büyüklük<br />
duygusuna olan güveninin azlığından kaynaklandığını<br />
görememekteydi. Kırılganlığına, sürekli başkalarını<br />
suçlama ve aşağılama duygusu eşlik etmekteydi. Bu<br />
yönü ile Firavun’da narsistik kişilik bozukluğu yani<br />
büyüklenmecilik ve üstünlük duygusu, halkı küçümseme,<br />
aşağılama ve değersiz görme şeklinde tezahür<br />
etmektedir.<br />
Sahte İlâhlar İdeolojisi Üretmesi<br />
א א <br />
<br />
<br />
<br />
א א <br />
כ כ <br />
“Firavun’un halkının melei: ‘Ne yapıyorsun, seni<br />
ve senin tanrılarını terk etsinler, ülkede bozgunculuk<br />
yapsınlar diye Musa ile inananlarını kendi hallerine<br />
mi bırakacaksın?’ dediler.” (A’râf, 7/127)<br />
Burada “seni ve ilâhlarını” denilmesinde Firavun’un<br />
taptığı bir takım mabutlar varmış gibi anlaşılabilir.<br />
Hâlbuki Firavun kendisinden üstün bir ilâh<br />
kabul etmiyor, “Ben sizin en büyük Rabbinizim” diyordu<br />
(Nâziât, 19/24). Bu durumda “senin ilâhların”<br />
sözü “senin taptığın, senin ibadet ettiğin mabutların”<br />
demek değil, “senin hoşlanıp, kabul ettiğin, tapılsın<br />
diye izin verdiğin mabutlar” anlamında kullanılmış<br />
demektir. Bu da Firavun’un halkın itikadını bozmak<br />
için bir takım sahte mabutlar oluşturduğunu ortaya<br />
koymaktadır.<br />
Mucizelerle Alay Etmesi<br />
כ א <br />
א א א <br />
א א <br />
<br />
“Musa, âyetlerimizle onlara gidince onlar alay<br />
edip gülmeye koyuldular” (Zuhruf, 43/46–47) âyet-i<br />
50 | YENİ ÜMİT DERGİSİ