25.11.2014 Views

Yeni Ümit Say 92 deneme.indd

Yeni Ümit Say 92 deneme.indd

Yeni Ümit Say 92 deneme.indd

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hemen her devrin insanının anlayabileceği bir üslûpla<br />

anlatmakta ve konunun detaylarını geleceğin araştırmacılarına<br />

bırakmaktadır.<br />

İsterseniz konuyu daha küçük ayrıntılarıyla biraz<br />

daha açalım:<br />

Evvelâ, Kur’ân-ı Mübin “O kâfirler bakıp görmezler<br />

mi?!.” hitabıyla şu hususları işaretlemektedir:<br />

Bütün semâvî cisimler ve bu arada yerkürenin,<br />

bulutumsu (nebula) bir şekilde yapışık ve bitişikken<br />

fevkalâde bir nizam ve intizam içinde hâlihazırdaki<br />

harika keyfiyeti aldığının anlatılması o kadar açık bir<br />

mucizedir ki bunları görmeyen kör, görüp de itiraf<br />

etmeyen nankördür.<br />

Sâniyen, yerkürenin de o bulutumsu kütleden ayrılarak,<br />

ay, güneş ve diğer gezegenler gibi bir gök cismi<br />

olduğu vurgulanmaktadır ki, son tecrübelerin ve<br />

araştırmaların gösterdiği de bundan başka değildir.<br />

Sâlisen, âyetteki üslûp ve ifade tarzından, arz u semanın<br />

yaratılışından sularda canlı cisimlerin hilkatine<br />

kadar geçen süre ile alâkalı –mahiyetlerinin müphemiyeti<br />

mahfuz– farklı devirlere de işaret edilmektedir<br />

ki, küre-i arzın serencâmesi sayılan bu devirleri, A’râf<br />

sûresindeki<br />

א <br />

<br />

א <br />

אא <br />

א א א <br />

כ <br />

“Rabbiniz o Allah Teâlâdır ki semaları ve yeri altı günde<br />

yarattı...” (A’râf sûresi, 7/54) âyeti daha açık ve net bir<br />

şekilde vurgulamaktadır ve aşağı yukarı başta jeologlar<br />

olmak üzere günümüzün ilim adamları da hemen<br />

hemen aynı şeyi söylemektedirler.<br />

Sema, yerküre ve atmosfer derken bizi çok alâkadar<br />

eden şu hususu işaretlemek de tavzih adına herhâlde<br />

yararlı olacaktır: Allah, Enbiyâ sûresinde<br />

אא א <br />

א א א <br />

א <br />

א <br />

“Biz, (sizin üstünüzdeki atmosfer) semayı korunmuş (koruma<br />

hususiyetli) bir tavan yaptık; onlarsa ondaki delillerden<br />

hâlâ yüz çevirmektedirler.” (Enbiyâ sûresi, 21/32) buyurmaktadır<br />

ki, bu, dünyanın da gök cisimlerinden<br />

bir cisim olmasına rağmen, göktaşlarına, ultraviyole<br />

ışınlarına ve güneş rüzgârlarına karşı atmosferiyle<br />

korunma altına alınmış hususi bir gezegen olduğunu<br />

vurgulamaktadır. Aslında bu sema-i dünyanın<br />

ervâh-ı habîse ve şeytanlara karşı da bir perde olması<br />

söz konusudur ama, burada onun bir zırh gibi yeryüzündekileri<br />

ve hususiyle de canlıları koruyucu bir<br />

sera vazifesi görmesi hususu daha açıktır. Bu atmosfer<br />

örtüsünde, bir kısım basınçlar ve bunların hâsıl<br />

ettiği gazların terkip ve terekkübü… gibi fizikî hususiyetlerle,<br />

aralarında belli farklılıklar bulunan yedi<br />

tabakanın mevcudiyetinden de bahsedilmektedir ki,<br />

bunlar erbabının malumu olduğu üzere; 1-Troposfer,<br />

2-Stratosfer, 3- Ozonosfer, 4- Mezosfer, 5- Termosfer,<br />

6- İyonosfer, 7- Ekzosfer gibi isimlerle yâd<br />

edilmektedirler.<br />

Bu husus İslâm dünyasında farklı üslûpla da olsa,<br />

şimdiye kadar o kadar çok dillendirildi ki, konunun<br />

artık itiraz edilmez bir müteâref hâline geldiği söylenebilir.<br />

Aslında Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’da bu türden<br />

tekvînî emirlerle alâkalı her biri birer mücellet<br />

mevzuu onlarca âyet-i kerime göstermek mümkündür;<br />

biz burada da şimdilik değişik âyetlerin birleşik<br />

noktası açısından kesb-i hakikat etmiş –mevzuun detaylarını<br />

o işin uzmanlarına havale ederek– bugüne<br />

kadar yazılmış olan ve yazılması beklenen hususları<br />

kuş bakışı bir kere daha işaretlemekle yetineceğiz.<br />

Günümüzdeki ilmî araştırmalar sayesinde, yerkürenin<br />

de bir zamanlar tıpkı bir ateş topu, daha sonra<br />

sert bir kaya (kayaç) safhalarından geçtiği, güneş sistemiyle<br />

alâkalı bir kısım özellikleri, müteakiben arzın<br />

atmosferle korunma altına alındığı.. dağ ve tepelerin<br />

dünyanın dengesini sağlama gibi icraat-ı ilâhiyeye<br />

perdedârlık yaptıkları.. kozmik ışınların güneş kaynaklı<br />

oldukları… gibi jeoloji, astronomi, embriyoloji<br />

ve jinekoloji ile alâkalı ulûm-u müteârefe hâlini almış<br />

nice tespitler vardır ki bunların hemen hepsini icmalen<br />

de olsa Kur’ân’da görmek mümkündür. Evet,<br />

elektron kameralarla, anne karnındaki yaratılma sürecinin<br />

nasıl geliştiği, rahimde döllenen zigotun nasıl<br />

iki-dört-sekiz-onaltı... şeklinde mitotik olarak çift çift<br />

bölünüp bir tekâmül vetiresi takip ettiği; kezâ yavrunun<br />

amniyon zarı (koruyan zar) ve decidua rahim duvarı<br />

derûnunda üç karanlık içinde yaratılış sürecinden<br />

geçtiği hususlarını işaretleyen bir hayli âyet mevcuttur.<br />

Bunun gibi, ancak günümüzdeki keşif ve tespitlerle<br />

belirlenmiş bulunan, dünyanın da diğer semavî<br />

cisimler gibi bir gök cismi olduğu; güneşin, çevresindeki<br />

gezegenlere göre bir merkez teşkil ettiği ve<br />

etrafındaki peyklerin onun çevresinde dönüp durdukları;<br />

yerküreyi atmosferin bir zırh gibi sarıp korumasının<br />

yanında yağmurlardan rüzgârlara kadar pek<br />

çok tekvînî emirlerin ilâhî icraata perdedarlık yaptığı;<br />

dünyanın kendi eksenine bağlı dönüp durmasıyla gece<br />

ve gündüz hâdiselerinin tenâvübî bir keyfiyet arz etmeleri,<br />

diğer bütün seyyarelerde de aynı hususiyetin<br />

benzer şekilde varolduğu ve koca Güneş Sistemi’nin<br />

Samanyolu galaksisinin çekiminde bulunduğu... gibi<br />

hususların bir bir nazara verilmesi, bu ilâhî kitabın<br />

zaman, mekân üstü ve beşer idrakini aşan bir mucize<br />

olduğunu göstermektedir.<br />

YENİ ÜMİT DERGİSİ | 7

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!