09.04.2015 Views

muglaicd2008.pdf 13675KB May 03 2011 12:00:00 AM

muglaicd2008.pdf 13675KB May 03 2011 12:00:00 AM

muglaicd2008.pdf 13675KB May 03 2011 12:00:00 AM

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Antik çağ şairi Ovidius’un anlattığı bir mitolojik öyküye göre; Miletos’un ikiz çocukları<br />

Kaunos ve Byblis birlikte büyür. Byblis ikizini öyle çok sever ve beğenirmiş ki, her an onunla birlikte<br />

olmak istermiş. Bu sevginin doğa dışı olduğunu bilen Byblis, aşkını bir mektupla Kaunos’a bildirince<br />

bu durumu öfke ve tiksintiyle karşılayan efsanevi kral, ikizini bir daha görmemek için Milet’ten kaçıp<br />

Karya ile Likya sınırına gelerek Kaunos Kenti’ni kurmuştur. Strabon “Kent kapatılabilen bir limana ve<br />

tersanelere sahiptir.” diyerek Kaunos’un antik çağdaki konumunu bize açıklamaktadır. Ancak antik<br />

dönemde Anadolu kıyılarında bulunan pek çok liman kenti gibi bugün Kaunos da kıyıdan içeride<br />

kalmıştır. Antik kentte dikkat çeken kalıntılar, kayalara oyulmuş kral mezarlarıdır. Büyük ve görkemli<br />

olanlar cepheden inantis planlı İyon tapınak yapılarını hatırlatmaktadır. En doğudaki yarım bırakılmış<br />

kaya mezarı bu tür eserlerin yapım aşamasını göstermesi açısından hayli ilginç bir örnektir.<br />

Kentte dikkati çeken diğer bir alan yukarı akropoldür. Güney yamacı tamamen sarp olan<br />

akropolün zirvesinde kulelerle desteklenmiş ortaçağdan kalma bir sur duvarı bulunmaktadır.<br />

KAYAKÖY<br />

Fethiye’ye 8 km. uzaklıktadır. Kayaköy’ün geçmişi filolojik açıdan İ.Ö. 3. binlere dek<br />

gitmesine karşın, antik dönem kalıntılarından günümüze İ.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen, az sayıda lahit ve<br />

kaya mezarları ulaşmıştır. Kentin yamaçlarında izlediğimiz yapıların tamamı, Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun geç dönemlerinde, azınlıklara tanınan haklarla, 19. yüzyılın 2. yarısı ile 20. yüzyılın<br />

ilk çeyreğinde yerleşen Rumlar tarafından yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında<br />

bölgede yaşayan Rumlar'ın, Batı Trakya’daki Türkler ile değiş tokuş edilmesi sonucu kent<br />

boşaltılmıştır. Kentteki yapılar, kapı, pencere ve üst örtü sisteminin doğal etkenlerle yok olmasıyla,<br />

hayalet kent görünümü almıştır.<br />

Terk edilen kentte, kullanıldığı dönemde, her biri 50 m2.’den büyük olmayan, manzara ve ışık<br />

açısından birbirinin önünü kapatmayan, genellikle alt katları kiler olan ikişer katlı, girişte çatıdaki<br />

yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçların olduğu, 350 ila 4<strong>00</strong> konut bulunmaktadır. Konutların<br />

yanı sıra evlerin arasına serpiştirilmiş çok sayıda şapel, iki büyük kilise, okul binası ve bir gümrük<br />

binası yer almaktadır.<br />

LETOON<br />

Fethiye - Kaş karayolunun 65. km.’sinden güneye sapılan yoldan yaklaşık 3 km. gidildiğinde<br />

Letoon Antik Kenti’ne ulaşılır.<br />

Şair Ovidius’un anlattığı bir efsaneye göre, Zeus’tan hamile kalan tanrıça Leto, ikiz çocukları<br />

Artemis ve Apollon’u Delos’ta doğurur. Sonra Xantos Nehri’nin denize ulaştığı yere gelip, nehir<br />

boyunca Leto Tapınağı’nın bugünkü bulunduğu yerdeki kaynağa varıncaya dek yürür. Kaynakta<br />

çocuklarını yıkamak isteyen, fakat yerli halk tarafından engellenen tanrıça, yöre halkını, izin<br />

vermemeleri sonucu kızarak kurbağaya çevirir. İşte Letoon Örenyeri’ nin kuruluşu bu mitolojiye<br />

dayanmaktadır. Letoon Örenyeri’nde 30 yıldır yapılan kazılarda ele geçen buluntulara göre ilk yerleşim<br />

İ.Ö. 7. yüzyıla dek gider. Buradaki kalıntılar ve ele geçen kitabeler Letoon’un Likya Birliği döneminde<br />

politik ve dini bir merkez olduğunu göstermektedir. Antik kent merkezinde, yan yana dizilmiş üç<br />

tapınak bulunmaktadır. Bunlardan en batıdaki İyon düzeninde olup Leto’ya, daha küçük olan ve ortada<br />

yer alan tapınak Artemis’e, en doğuda, Dor düzenindeki tapınak ise Apollon’a aittir. Apollon Tapınağı<br />

yakınındaki Hellenistik çöplük alanı içinde bulunarak bugün Fethiye Müzesi’nde sergilenen üç dilli<br />

yazıt çok büyük bir önem taşımaktadır. Likçe, Aramice ve Grekçe ile yazılmış olan yazıt, Likya<br />

dilinin çözülmesinde çok büyük bir rol oynamıştır. Tapınakların güneybatısında, Nymphae kültüne<br />

adanmış çeşme binası ile bu çeşmenin doğu kenarında, erken hristiyanlık dönemine ait kilise yer<br />

almaktadır. Örenyeri içerisinde ayrıca, bir stoa ve Hellenistik dönem tiyatro da görülmeye değer<br />

kalıntılar arasında yer alırlar. Halen Fransızlar tarafından bilimsel kazı ve restorasyon çalışmaları<br />

yapılmaktadır.<br />

488

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!