Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Sayı: 280<br />
<strong>Yürüyü</strong>ş<br />
7 Ağustos<br />
2011<br />
1 8<br />
Öğretmenimiz<br />
Tarihe güzellikler resmeden ustamız<br />
der ki, yoldaş olmak bir çift göz<br />
gibi olmaktır. Bir çift göz düşünün, biri<br />
ağlarken birisi güler mi. Gülmez, gülemez.<br />
Yoldaşlık böyle bir şeydir,<br />
yoldaşın hasta ise sende hastasındır.<br />
Yoldaşın üzgünse sende üzgünsündür.<br />
Yoldaş olmak büyük bir şeydir.<br />
Çok büyük bir şeydir.<br />
Yoldaş olmak birbirinin herşeyi<br />
olmaktır.<br />
Yoldaşının doktoru olmaktır.<br />
Yoldaşının öğretmeni olmaktır.<br />
Yoldaşının avukatı olmaktır.<br />
Tarihçi olmaktır bazen<br />
Şair olmaktır, hatta ressam<br />
olabilmektir yoldaşı için.<br />
Bir öykü, bir yoldaşlık<br />
öyküsü anlatacağız bugün.<br />
Ağaç?<br />
Ve memleketimin, çocukluğumun<br />
selvi ağacının mırıldanışlarıyla,<br />
şimdi cezaevindeki<br />
şu selvi ağacının ürperişleri<br />
birbirinin tıpkısı...<br />
«... Dağa çıktığımda on altı<br />
yaşındaydım. Evimi zin avlusunda<br />
ev halkı uğurlamıştı beni.<br />
Şafak vaktiydi. Dedem, babam,<br />
anam, iki küçük kız kardeşim. O<br />
an içimde bir duygu, dayanılmaz<br />
bir istek. Savaş bir an önce bitsin,<br />
geri döneyim yuvamıza, bir ıslık<br />
çalayım gecenin karanlığı içinden,<br />
fırlasın bizimkiler pencereye gecelikleriyle<br />
mahmur, sonra da fırlasın lar<br />
dışarı, şu ayrıldığımız avluda buluşalım,<br />
kavu şalım birbirimize... Çocukluk<br />
işte, ne denir... Ama besledim içimde<br />
bu duyguyu hep. Geri de döndüm<br />
hani. Geceyi bekledim. Gittim de<br />
hani evimize. Ama yerinde yeller esiyordu<br />
evimizin! Yok olmuştu evi -<br />
miz, yer yarılmış da içine gömülmüştü<br />
sanki evi miz. Yanlış mı geldiydim yoksa...<br />
Yakın sokaklara daldım, dolaştım.<br />
Tanıdık yerler. Tanıdık insanlar.<br />
Tanıdık adımlar. Bir köşe<br />
başı, bir dönemeç, on adım<br />
daha avlumuzda olmalıyım.<br />
Ama gene de bulamıyor dum<br />
evimizi. Savaş altüst etmiş<br />
her şeyi. Sordum bi rine:<br />
«Bu ev ...un evi değil mi?»<br />
«İdi» diye karşılık verdi bir komşu<br />
kadın.<br />
«Ne oldu peki?»<br />
«Canım, işte şu gördüğün! Bombardıman...»<br />
Kavramıştım durumu!<br />
YOLDAŞ OLMAKTAN<br />
BAŞKA YOL YOKTUR<br />
YOLDAŞ OLMAK BİR<br />
ÇİFT GÖZ GİBİ<br />
OLMAKTIR<br />
«İyi ama, ya bu evde oturanlar?»<br />
«Sorduğuna bak! Yıkıkların altında<br />
elbet... Altın da kaldılar... Açlık<br />
insanlarda güç mü koduydu ki kazıp<br />
da kurtarasın... Kimin nesisin sen?»<br />
«Hiç, Tanrı yolcusu, nine!»<br />
«Uzaklaştım oradan.<br />
«O geceyi garda boş bir vagonda<br />
geçirdim. Er tesi sabah yıkılan evimizin<br />
yerine gidip bir servi fidanı diktim,<br />
sonra yine ayrıldım oradan.<br />
Ama aklım hep ordaydı. İkindi üzeri<br />
diktiğim fidanı sulamak için bir<br />
daha gittim oraya. Kesmişlerdi ser-<br />
EMPERYALİZME KARŞI<br />
vi fida nını, çukuruna da pislemişlerdi.<br />
Yıkık evin temel taşlarına da ağza<br />
alınmayacak pis şeyler yazmışlardı.<br />
Bu sözlere layıkmış içinden hain<br />
çıkaran bir aile, yazanlara göre! Dedikleri<br />
hain de benmişim!<br />
«Yaşlı bir kadın beni tanımıştı.<br />
Evine alıp olup bitenleri anlattı.<br />
«Bütün bunları yapanlar komşularınız<br />
evladım; koca herifler!(...)<br />
Hain dediler sana, anladın mı şimdi?<br />
Evinizin yıkıntısından artakalanları<br />
devşirmeye çalıştım. Senin için sakladım<br />
onları, döndüğünde bir şeyler<br />
bulasın istedim onlardan...» (?)<br />
«Beni gece yarısına doğru, bu anı<br />
eşyalarının üstüne eğilmiş sayıklar<br />
durumda bulmuşlardı. Bu eşyalarla<br />
birlikte beni de toplayıp götürmüşlerdi.<br />
Son ra da asıl serüven<br />
başladı. Sorgular, yargılanmalar.<br />
Çamaşır teknesi, kırmızı bluz<br />
kolu, kız kardeşimin tırnağı cinayetlerimin<br />
kanıtları oldu. Sonra<br />
da ölüme mahkûm edilip kurşuna<br />
dizildim!»<br />
«Ne? Kurşuna mı dizildin?»<br />
diye soruyorum genç arkadaşa<br />
heyecanla.<br />
«Evet. Anlattığım bu öykü,<br />
sınıf arkadaşım Yorgi'nin öyküsü...<br />
Yorgi'nin monologları sürekli,<br />
heyecanlıydı: 'Hapisten<br />
çıkacağım, gidip servi fidanını<br />
yeniden dikeceğim, başında nöbet<br />
tutacağım, serpilip büyümesini<br />
sağlayacağım, bu oluncaya<br />
kadar da dişlerimle, bıçağımla<br />
onu koruyacağım...' Böyle<br />
sayıklardı hep. Neredeyse ben de<br />
çıldıracaktım onunla birlikte az kalsın.<br />
Stavro Usta kurtardı beni. Tanır mısın<br />
Stavro-Usta'yı? Eskilerdendir.»<br />
Bana şöyle dediydi o zaman: “Cezaevindeki<br />
deliler dışarıdakilere benzemez<br />
evladım. İyileşebilirler. Ne<br />
var ki onların ruhuna götürecek bir patika<br />
bulabilesin kendine, bir yere takılı<br />
kalmış ruhlarına. Ruhları dış dünyadan<br />
kopmuştur onların tümüyle.<br />
Aradaki duvarı yıkmak için bütün istekler,<br />
bütün dertler elbirliği etmiş,<br />
durmadan dürtüklemekte. İşte bu heyecan,<br />
bu bunalımdan başka bir şey