13.07.2015 Views

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Allah’ın geçiminize dayanak (kıyam) kıldığı mallarınızıaklı ermezlere vermeyin.” (Nisa, 4/5) mealindekiâyette ise mal, ‘kıyam’ tabiriyle ifade edilir.Bu da malın birinci derecede gaye olmamasışartıyla iyi bir değer olduğunun kanıtıdır. Zîrâmal, ferdi ve toplumu zulüm, esaret, sefalet veyoksulluğa karşı koruyucu nitelikte bir unsurdur.Bu sebeple malın iyi korunması, yerli yerinde, israfasapmadan kullanılması ve çoğaltılması içingerekli müdahale ve çalışmaların yapılması gerekmektedir.4 Allah Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem),Müslüman kişinin İslâmî çerçeve dâhilindekazanıp kullandığı malını zulmen kendisindenalmak isteyen kimseye karşı direnmesi neticesindeöldürülmesi hâlinde şehadet mertebesine ulaşacağını;“Malını muhafaza uğrunda öldürülen kimseşehittir.” 5 şeklinde veciz bir üslûp ile belirtmiştir.Ticaret, mal–mülk edinme ve zenginlik; ferdinmâneviyatla olan bağlarını koparmasına sebep olmamasızekât, sadaka gibi mal ve servete terettüpeden mükellefiyetlerin yerine getirilmesi ve ibadeteengel teşkil etmemesi şartıyla teşvik edilmiştir.Bu da, mal ve servetin bütünüyle meşru yollardankazanılıp, aynı şekilde meşru alanlarda harcanmasıgerektiği mânâsına gelmektedir. Nitekim; “Namazbitince yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan(fadl) isteyin. Allah’ı çok zikredin, umulur ki kurtuluşaerersiniz.” (Cuma, 62/10) buyrulmuştur. Yukarıdayer verdiğimiz Bakara 198. âyette olduğu gibi, buâyetteki ‘fadl’ (lütuf) ifadesi de ticaret ve dünyevî rızıkisteme mânâsında kullanılmıştır. Özellikle ‘fadl’sözcüğünün seçilmiş olması, mala ve servete verilendeğerin anlaşılması açısından önemlidir.Allah Resulü de (sallallahü aleyhi ve sellem), ikikişiden başkasına gıpta edilemeyeceğini, bunlardanbirincisinin, malını hak yolunda harcayan kimseolduğunu 6 ifade ederek, malı harcamanın öneminevurguda bulunmuştur. Ancak bu harcamanınyapılabilmesi için de malın varlığının şart olduğubilinen bir husustur.Servet elde etmek, dünya metâından faydalanmak,insan fıtratında var olan bir olgudur. Kur’ân-ıKerîm bu olguyu; “O (insan), mal sevgisine aşırı derecededüşkündür.” (Âdiyât, 100/8) şeklinde tanımlamıştır.Allah Resulü (sallallahü aleyhi ve sellem) deaynı konuya işaret ederek; “Âdemoğlunun iki vadidolusu malı olsa üçüncüsünü ister, Ademoğlunun karnınıancak toprak doldurur. Tevbe edenin tevbesini Allahkabul eder.” 7 buyurmuş ve aynı hususa farklı bir açıdanvurgu yapmıştır.Hristiyanlıkta ise durum farklı olmuş ve Kur’-ân’ın öngördüğü yaklaşımın dışında bir bakış açısıtemel hareket noktası edinilmiştir. Zîrâ Hristiyanlıktamal ve servet mutlak kötü olarak kabuledilmiştir. Bunu anlamak için eldeki mevcut İncilmetnine göz atmak yeterli olacaktır. Zîrâ İncil’deinsanın servet ve mala karşı oldukça mesafeli durmasıgerektiği ile ilgili birçok pasaj bulunmaktadır.Bunlardan birinde; “İsa etrafına bakıp şakirtlerinededi: Serveti olanlar Allah’ın melekutuna ne kadar güçlüklegireceklerdir! Şakirtler onun sözlerine şaştılar. Fakatİsa yine cevap verip onlara dedi: Çocuklar, Allah’ın melekutunagirmek ne güçtür! Devenin iğne deliğinden geçmesi,zengin adamın Allah’ın melekutuna girmesinden dahakolaydır. Birbirlerine; öyle ise kim kurtulabilir? diyerek,pek çok şaştılar. İsa onlara bakıp dedi: İnsan indinde buimkânsızdır; fakat Allah nezdinde değil. Zîrâ Allah indindeher şey mümkündür. Petrus ona: İşte, biz her şeyibıraktık ve senin ardınca geldik, demeye başladı.” 8 denilmektedir.Bu ifadelerden anlaşılacağı üzere, servetve mal İncil’de kötülenerek, dini alanın dışına itilmiştir.Servet ve mal edinen kimsenin Allah’a ulaşmasınınadeta imkânsız olduğu vurgulanmıştır.Hristiyanlığın tarihî süreç içerisinde geçirmişolduğu değişimler, Ortaçağ boyunca servet ve malınmutlak kötü olarak kabul edilişi, ancak kilisemensuplarının hükümdar ve zenginlerin yaşantılarınıgölgede bırakacak ölçüde mal ve servete yönelmeleri,Ortaçağ sonrasında reformasyon hareketi veonun bir ürünü diye nitelendirilebilecek olan protestanlıkve sonrası hareketlenmelerle farklı birçokyaklaşımın meydana gelmesi ve benzeri ayrıntılaragirmemizin bir makalenin sınırlarını fazlasıyla zorlayacağıaçıktır. Ancak burada önemle belirtilmesigereken husus, Hristiyanlığın kutsal kitabında‘kötü’lüğün insanın servet ve malla olan olumsuzmünasebetleri üzerine değil, mutlak mânâda servetve mala atfedilmiş olmasıdır. Başka bir ifadeyle, insanınservet ve malla olan münasebeti ne düzeydeolursa olsun, yine de servet ve mal sahibi olmakkötü kabul edilmiştir.Ortaçağ sonrası dönemde Batı’da egemen olanve diğer bölge ve kültürlere de tesir eden kapitalistanlayışta ise sermaye birikimi ve kâr esas olduğundan,bu çerçevede her şey metalaştırılmış, malâdeta kutsanarak, serveti elde etmede mutlak hürriyetilkesi getirilmiştir. Sermaye içtimâî sisteminbir unsuru iken, sistemin tümü hâline gelmiştir.Özetle, tarihî süreç içerisinde Hristiyanlık, insandatabiî olarak var olan bir duyguyu yok etmeyihedeflemiş, kapitalizm ise, maddenin imtiyaz aracıhâline gelmesine, insanlar arasında maddî seviyedeuçurumların oluşmasına ve bu sebeple sınıf çatışmalarınınmeydana gelmesine yol açmıştır. İslâmYENİ ÜMİT DERGİSİ | 29

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!