YENi ÜMiTProf. Dr. Ali KAYA*Ocak / Şubat / Mart 2012 - Sayı <strong>95</strong>Kâinat, ilimler ve Kur’ân, tıpkı bir insanın iki gözüyle bakışı gibi ileride birnoktada birleşirler. Nasıl bir insanın iki gözü farklı bakmaz ve farklı bakışa sahipdeğilse, Kur’ân ve gerçek ilimler de, aynı şekilde birbirinden farklı değillerdir.Kur’ân’da Kâinat’ın Genişlemesi veGirişHubble’ın kâinatın genişlediğine işaret edenyaklaşık on yılda elde ettiği gözlem neticelerini1929 yılında yayımlamasından sonra,fizikçilerin kâinat hakkındaki görüşleri tamamendeğişmeye başlamıştı. Aslında tarihî olarak Hubblegözlemlerini yayımlamadan önce, Einstein’ın 1916yılında ortaya koyduğu kütle çekimi denklemlerinikullanan Friedmann, kâinatın genişlemesi gerektiğini1922 yılında yayımladığı bir çalışmayla ortayakoymuştu. Fakat o yıllarda, büyük ölçüde felsefî sebeplerden,kâinatın durağan (static) olması gerektiğidüşüncesi oldukça baskındı. Bu yüzden, ilk ortayakoyduğu denklemlerin dinamik bir kâinat öngörmesindenhoşlanmayan Einstein, durağan kâinatmodeli elde edebilmek için denklemlerinde küçükbir değişiklik yapmıştı. (Hubble’ın gözlemlerindensonra Einstein bu değişikliği kariyerinin en büyükhatası olarak tanımlamıştır.) Bu yüzden Hubble’ıngözleme dayalı verileri büyük bir şaşkınlık ve heyecanuyandırmıştı. Zaman içinde Hubble’ın neticelerinidestekleyen başka gözlemlerin yapılmasıyla,genişleyen kâinat düşüncesi karşı konulması güçbir gerçek olarak ortaya çıkmaya başlamıştı. Tabii,kâinat genişliyorsa geçmişte daha küçük olmalıydıve belki bütün kâinatın küçük bir hacim olarak ortayaçıktığı bir ândan bahsedilebilirdi. Bu bulgularıciddiye alan bir grup fizikçi, kâinatın (yani uzayzamanve içindeki bütün maddenin) doğumu vegelişimi hakkında teorik araştırmalar yapmaya başlamışlardı.Bütün bu gelişmeleri (büyük ihtimal)şaşkınlıkla izleyen ve kâinatın ezelî olması gerektiğinidüşünen diğer bir grup fizikçi ise, Hubble’ıngözlemlerini açıklamanın alternatif yolları olabileceğinidüşünüp, durağan kâinat düşüncesinde ısrar58 | YENİ ÜMİT DERGİSİ
ediyordu. Bunlardan biri olan Hoyle, 1949 yılındaBBC radyoda katıldığı bir programda, genişleyenkâinat ve dolayısıyla kâinatın başlangıcı fikrini eleştirmekiçin “büyük patlama” (big-bang) ifadesinikullanmıştı. O programda kinayeli bir üslûpla ifadeedilen büyük-patlama tanımlaması zaman içerisindegenişleyen kâinat modelini adlandırmak içinkullanılmaya başlanmıştı. Böylece kâinat hakkındakimsenin tahmin dahi edemeyeceği yep<strong>yeni</strong> birmodel ortaya çıkmıştı.Büyük patlama modelinin önemli öngörülerindenbiri olan ve patlama sonrası ortaya çıkmasıbeklenen (bu, <strong>yeni</strong> ateşlenmiş bir silahtan çıkmasıbeklenen duman şeklinde düşünülebilir) elektromagnetikradyasyonun (kozmik mikrodalga fon radyasyonu)Penzias ve Wilson tarafından 1964 yılındagözlemlenmesiyle, model hakkındaki tereddütler(neredeyse) tamamen ortadan kalkmıştır. Zamaniçinde teknolojinin de gelişmesiyle, büyük-patlamamodelini destekleyen farklı birçok gözlem vehassas ölçüm yapılmıştır. Elde edilen gözlem sonuçlarınıaçıklayabilecek bugün için başka bir kozmolojikmodel de bulunmamaktadır. Bu sebeplebüyük-patlama modeli fizikçiler arasında genelkabul görmüştür. Bu tarihî bilimsel gelişmelerdehiçbir Müslüman bilim adamının katkısının olmamasıacı gerçeğini (şimdilik) bir kenara bırakıp,kâinat hakkında gözlem ve teorilere dayanarak eldeedilmiş bazı bilgiler vermeye çalışalım.Kâinat Hakkında BildiklerimizGalaksiler kâinat içindeki tipik yapılardır. GüneşSistemi’nin içinde bulunduğu Samanyolu disktipinde bir galaksidir. Yapılan ölçümler Samanyoludisk yarıçapının 100.000 ışık yılı, kalınlığının ise100 ışık yılı olduğunu göstermiştir (1 ışık yılı, ışığın1 yılda katettiği mesafe yaklaşık 10 trilyon km.olarak tanımlanır. Işık hızı maddenin erişebileceğien yüksek hız olarak kabul edilmektedir. Işık saniyedeyaklaşık 300.000 km. yol alır.) Samanyolugalaksisinde güneş gibi yaklaşık 100 milyar yıldızbulunmaktadır. Kütle çekimi dolayısıyla, galaksimerkezlerinde yıldız yoğunluğu daha fazladır (yinekütle çekimi dolayısıyla galaksi merkezlerinde kara-deliklerinvar olduğu düşünülmektedir). Gecegökyüzünde gözle görülebilen yıldızlar, Samanyoluiçindeki yıldızlardır. (şehirlerden uzak yerlerde,Samanyolunun merkezini parlak bir disk olarakfark etmek mümkündür). Fakat teleskoplar iledaha uzak mesafelere odaklanıldığında, artık başkagalaksiler parlak noktasal cisimler olarak gözlenirler(Hubble kâinatın genişlediği sonucuna uzakgalaksiler üzerine yaptığı gözlemler sonucundaulaşmıştı). Galaksilerin bir araya gelmesiyle galaksikümeleri, ve kümelerin birlikteliğinden ise supergalaksikümeleri oluşur. Bütün bu baş döndürücümesafeleri ifade etmek için ışık yılı bile oldukçaküçük bir uzaklık birimi olarak kalmaktadır.Kâinatı tasvir açısından elimizdeki en başarılıteorik model Einstein’ın genel izafiyet teorisidir. Genelizafiyet teorisine göre, uzay-zaman dinamik birobjedir ve eğilip, bükülebilir. Bizim kütle çekimiolarak hissettiğimiz kuvvet ise uzay-zamanın eğriliğininbir neticesidir. Büyük-patlama modeli, genelizafiyet teorisi içinde tabiî olarak ortaya çıkar.Kâinat hakkında aşağıda bir kısmından bahsedeceğimiztemel bilgiler, genelde gözleme dayalı verilerile genel izâfiyet teorisi kullanılarak elde edilmektedir.Büyük-patlama modeline göre, kâinat yaklaşık13,7 milyar yıl önce çok sıcak ve çok yoğun birhâlde doğmuştur. Burada kâinat derken uzay-zamanve içindeki her şeyin kastedildiğini hatırlatmaktafayda vardır. Demek oluyor ki, bizim bildiğimizzaman ve mekân da büyük patlama ile ortayaçıkmıştır. Bu yüzden, büyük patlama öncesindene vardı sorusu, model için mânâsız bir sorudur.Benzer şekilde, günlük hayattan aşina olduğumuzgenişleme kavramı bir şeyin başka bir şey içindeilerlemesini çağrıştırsa da, kâinatın genişlemesini içve dış kavramlarına ihtiyaç olmadan, yani kâinatıniçinde genişlediği başka bir ortamı düşünmeden,tanımlamak mümkündür.Büyük-patlama modelinin önemli öngörülerindenbiri geçmişte kâinatın termal (ısısal) bir dengedeolduğudur. Bu öngörüyü destekleyen gözlemedayalı önemli veriler de bulunmaktadır. Busebeple büyük-patlama kelimesi kaotik bir hâdiseyiçağrıştırsa da, kâinatın ortaya çıkışında çok önemlibir denge hâli mevcuttur. Bu denge hâlinin kendiliğindenoluşmasının imkânsızlığı birçok fizikçitarafından dile getirilmiştir.YENİ ÜMİT DERGİSİ | 59