13.07.2015 Views

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

Yeni Ümit Sayı 95 - yeni_calisma.indd

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dini ise fıtrat dini olduğundan, insanda tabiî olarakvar olan mala karşı arzu içerisinde olma duygusunune köreltip yok etmeyi ve ne de ona mutlakhürriyet tanımayı kabul etmiştir. Kur’ân’ın iyilik vekötülüğü mal ve servetin kendisinde aramak yerine,ferdin servetle olan münasebeti boyutunda elealması ve konuya bir izafilik kazandırması, bununaçık bir göstergesidir. Allah Resulü’nün (sallallahüaleyhi ve sellem) hadîs-i şerîfleri de bunu desteklermahiyettedir:“Dinara kul olana lânet olsun! Dirheme kul olanalânet olsun!” 9 ;“İki aç kurdun koyunlara saldırdığını düşünün. İştebunlar; sürüye, mala, makam ve mansıba karşı hırslı olaninsanın dinine vereceği zarardan daha çok zararlı değildirler.”10 ;“Her ümmetin bir fitnesi (deneme aracı) vardır. Benimümmetimin fitnesi de maldır.” 11Anlaşılacağı üzere, eleştiri konusu yapılan, malve servetin kendisi değil, insanın ona karşı takındığıtavrın niteliğidir. Vurgulanmak istenen, ferdinmal ve servete hâkim olup, mal ve servetin insanahâkim olmaması gerektiği temasıdır. Zîrâ insan,kapitalizmde olduğu gibi, sahip olduğu malın mutlakmâliki değildir. Kur’ân’da mülkiyet çift boyutluolarak ele alınır:1. Mutlak mülkiyet hakkı Allah’a aittir:“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur.” (Şûrâ, 42/4).“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır.” 122. Mülkiyet, izafi olarak insana aittir:“Eğer tevbe edip (faizcilikten) vazgeçerseniz, serma<strong>yeni</strong>zsizindir. Böylece harksızlık etmezsiniz, haksızlığa dauğramazsınız” (Bakara, 2/279).“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasındaolup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin”(Nisa, 4/32).Böylece Kur’ân, gerçek mülkiyet hakkınınAllah’a ait olduğunu ve insana ikinci derecede birmülkiyet hakkının tanındığını, dolayısıyla insanınsahip olduğu mal ve servetle büyüklük taslamaması,gururlanmaması gerektiği düşüncesini yerleştirerek,bir denge kurmaya çalışmıştır. Kur’ân’da insanhizmetine sunulan nimetler sayıldıktan sonraçoğu yerde ‘şükredesiniz diye’ ifadesiyle anlatıma sonverilir. 13 Bu da nimetlerin insana verilmesindenga<strong>yeni</strong>n, salt dünyevî mânâda bir faydalandırmadeğil, ferdin nimetleri görüp istifade etmesi, istifadeederken de bu nimetlerin yaratıcısını düşünüpşükretmesi ve Allah’a daha fazla yönelip yaklaşmasıhedefinin olduğunu göstermektedir.Fertteki Allah ve ahiret inancının zayıflamasıölçüsünde zenginlik ve servetin büyük bir felaketaracı hâline gelmesi kaçınılmaz olur. Kur’an, buduruma düşmemeleri için insanlara sürekli uyarıdabulunur. Bunun en çarpıcı örneğini Karun kıssasındabulmak mümkündür. Burada Karun’un, inananbir insan iken servetin onu ne derece azdırıpşımarttığı çarpıcı bir tarzda anlatılır:“Karun Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlıketmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarınıgüçlü–kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmiona demişti ki: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez...Karun; ‘Bu servet ancak bende mevcut bir ilimdenötürü bana verilmiştir.’ demişti” (Kasas, 28/76-78).Başka bir âyette de mealen şöyle denilmektedir:“Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzündeazarlardı.” (Şûrâ, 42/27)Bu ifadelerle fertlerin Rableriyle olan bağlarınıkoparmalarına sebep olan faktörlerden birinin demal ve servet olduğu belirtilmektedir. Fakat bu türörnekler, bizi mal ve servetin saptırmada ana unsurolduğu düşüncesine götürmemelidir. Servet,İlâhî yoldan sapmanın temel unsuru olsaydı, Hz.Süleyman, Hz. Ebubekir, Hz. Osman gibi İslâm’ıen güzel şekilde hayatlarına yansıtmış olan insanlarında zenginlikleriyle sapmış olmaları gerekirdi.Bu da servetin Yüce Allah’ın öngördüğü çerçevedâhilinde kullanılması hâlinde güzel ve faydalı biraraç olduğunu gösterir.Yüce Allah, kendisine ait mal ve nimetlerden birkısmını belli şartlarda, Müslim–gayrimüslim ayırımıyapmaksızın insanlara emanet verip, onlardanbelirli şeyleri, istediği şekilde yerine getirmelerinitalep eder. Bu verilenlerden de sorumlu tutulacaklarınısık sık tekrarlar.Yüce Allah, mal ve servetin birer imtihan aracıolduğu ile ilgili mealen şöyle buyurmaktadır: “Mallarınızınve çocuklarınızın, aslında bir imtihan olduğunuve büyük bir ecrin Allah katında bulunduğunu bilin.” 14Anlaşılacağı üzere fert, sorumlu tutulacağı, hesabaçekileceği ve dolayısıyla servetinde sınırsız birtasarruf serbestisine sahip olmadığı düşüncesinizihninde devamlı canlı tutmalıdır. Bu düşünce,onun sadece kendi menfaatlerini düşünmeye sevkeden egoist yaklaşımlardan kurtulmasına ve toplumunmenfaatlerini de göz önünde bulundurmasınavesile olacaktır. Sözgelimi serveti kaprisi uğrunatahrip etmeyecektir. Zîrâ böyle bir durumdatoplum için gerekli olan bir şeyden onları mahrumbırakacağını düşünecektir. Savurganlık edip israfda etmeyecektir. Zîrâ israfın Allah’ın hukukunasaygısızlık ve topluma karşı bir hırsızlık niteliğindeolduğu 15 bilincini sürekli zihninde canlı tutacaktır.Kur’an, insana, gerçek mülkiyeti Allah’a ait olan30 | YENİ ÜMİT DERGİSİ

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!