09.05.2016 Views

Cinedergi 63

Binder63

Binder63

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

n “Zincirbozan” ve “Büyük Oyun” gibi hatırı sayılır<br />

filmlerle tanıdığımız Atıl İnaç’ın son filmi “Daire”,<br />

20. Adana Altın Koza’da seyirciyle ilk buluşmasını<br />

gerçekleştirdi. Hayat, insanoğlu, ölüm, kader,<br />

ilişkiler, çaresizlik, belirsizlik gibi olguları derin<br />

felsefi gözlemlerle harmanlayan oldukça güçlü bir<br />

filmdi “Daire”. Ama ne yazık ki, jüri tarafından es<br />

geçildi.<br />

Kısaca şöyle özetlenebilir film… Üç karakterin<br />

kullanılmayan bir havaalanı etrafında gelişen<br />

trajikomik hikâyesi olan “Daire”, üniversitedeki<br />

öğretim görevini kaybettikten sonra kasabasına<br />

dönen ve babasından kalan araziyi satmaya<br />

çalışırken havaalanında güvenlik görevlisi olarak<br />

çalışmayı seçen Feramus ile çalıştığı taşra belediye<br />

tiyatrosu kapatılınca hayatla inatlaşmak adına<br />

bir camide ölü yıkayıcı olmayı kabul eden Betül’ün<br />

fırsat bulamadıkları hüzünlü aşkları etrafında<br />

gelişiyor.<br />

Film öyle güçlü alt metinlerden oluşuyor ki,<br />

ana karakterlerin hepsi için ayrı ayrı filmler çekilse<br />

zevkle izlenir. Felsefi ve sosyolojik gözlemlerle<br />

kurulmuş sağlam bir çatı altında başta Feramus’u<br />

oynayan Fatih Al, Betül’ü oynayan Nazan Kesal<br />

ve Arif’i oynayan Erol Babaoğlu olmak üzere tüm<br />

oyuncular övgüyü hak ediyor.<br />

Felsefenin ana sorularından biridir, ‘İyi bir ölüm<br />

nasıl olmalı?’… Her dinin, her düşüncenin ve<br />

özelinde her insanın cevabı elbette farklıdır.<br />

Kendine has ve belki de dışa kapalı bu cevaplar,<br />

insanoğlunun yaşamla ölüm arasındaki kafa<br />

karışıklılığına çoğu zaman ışık tutamaz kanımca.<br />

Hele bir de işin içine kader girince içinden<br />

çıkılmaz bir hal alır bu durum. Bu gibi sorular<br />

yumağının içinde nefes almaya çalışan Feramus<br />

karakteri, kendi kaderini yönlendirmeye çalıştıkça<br />

içine düştüğü labirentin, sınırları olmayan ama<br />

bir o kadar keskin ‘daire’nin içinde hapsolur.<br />

Feramus, gerçek hayatta bir türlü yüzleşemediği<br />

ölmüş babası, umursamaz eski karısı ve kendi<br />

hayatını kurarak yurtdışına çıkan ilgisiz oğluyla<br />

rüyalarında mücadele eder, yüzleşir. Kendine hayrı<br />

yokken etrafındaki insanların sorunlarını çözmeye<br />

kalkışır. İki çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan<br />

Betül’ün ‘daire’si Feramus’un ilgisini çekmiştir.<br />

Feramus’un ilgisini yetersiz bulup ondan daha<br />

fazlasını isteyen Betül ise kızının hastalığı ve maddi<br />

sorunların baskısıyla kendisiyle hiçbir alakası olmayan<br />

bir işe, gassallığa yönlenir. Betül’ün ‘daire’si<br />

Feramus’unkinden çok daha acı, dikenli ve dardır.<br />

Birahanede kendini iple tavana asarak ölümle adeta<br />

dans eden ve bunu en çok da ego için yapan, filmin<br />

en renkli ve vurdumduymaz karakteri olan Arif bile<br />

‘daire’sinin içinde evinin yıkılabileceği korkusunu<br />

yaşamaktadır. Ve her biri ölümle bir şekilde ilintilidir.<br />

Hani bir laf vardır ya, insanlar plan yaparken, tanrı<br />

yukardan onlara gülermiş, diye. Hepimizin başına<br />

gelen bu trajikomik hal, filmin karakterlerinin adeta<br />

alınyazısı. Aslen tanrıtanımaz olan Feramus’un<br />

söylediği “Bazen yokluğundan şüphe ediyorum!”<br />

repliği bile filmi özetlemeye yeterli.<br />

“Daire”, finaline doğru artan sürreal rüya sahneleri<br />

daha az olsaydı eminim ki çok daha iyi bir film<br />

olacaktı. Umarım film vizyona girerken yeniden revize<br />

edilecek, az da olsa kısaltılacaktır. Ancak şurası<br />

kesin ki, iyi film izlemeyi tercih eden sinemaseverleri<br />

ziyadesiyle mutlu edecek, günlerce üstüne kafa yordurtacak<br />

bir film “Daire”…

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!