Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
mutlaka bir ağaç yetiştirmem lazım ama bu da bir denge. O<br />
yüzden bu zamanın aynasını gösteriyor bize. Hangi zamanın<br />
doğru olup olmadığını bilemem ki. Çünkü ben burada zavallı bir<br />
kum tanesiyim başka bir şey değilim. Bir de ben oyuncuyum.<br />
Ben neden bu kadar aşığım bu işe, bayağı aşığım bu işe. Tek<br />
bir sorumluluğum var, ben kendi ruhumda başka ruhların gezinmesini<br />
seçmişim, benim işim bu. Başkalarının ruhları benim<br />
ruhumda gezinecek. Ben bunu çok temiz tutmalıyım, çok sarih<br />
tutmalıyım. Bu ne demek, bu “Ben önemli değilim sen önemlisin”<br />
demek. Bugün onun adı “Cemile”, dün “Fatma”ydı, daha<br />
önce adı “Lady Macbeth”di, “Antigone” oldu, yarın kim bilir<br />
ne olacak. Sonuçta bir insanı anlamak zorunda olduğum bir<br />
mesleğin işçisiyim. Anlamak mecburiyetim varsa, o anladığım<br />
şeyi haklı çıkarma mecburiyetim var. Bugünlerde bu sorunun<br />
cevaplarından biri hala insanların sanatını yapıyor olması<br />
alkışlanıyor. Bu alkışlanmaz ki, ben sahneye çıkıyorum diye<br />
niye alkış alıyorum? Oyuncu sahneye çıktığı için alkışlanmaz<br />
sahnede yaptığı üstün şey için alkışlanır alkışlanıyorsa eğer.<br />
Ben üstün bir şey yapabiliyorsam yani o ruhu kendi ruhumda<br />
gerçekten gezdirirken sizde de o ruhu çağrıştıracak kendi<br />
ruhunuzdaki tanışıklıkları sağlayabiliyorsam, evet üstün bir<br />
şey yapmışımdır. Ben işimi her zaman yapacağım yoksa,<br />
dolayısıyla zaman değil bunun cevabı takvimler vermeyecek<br />
bence. Bence insanlar verecek, sadece insanlar. Şu andan<br />
başka bir zamana inanmıyorum, hiç inanmıyorum çünkü yok<br />
öyle bir şey.<br />
Politikadan girdikten sonra bence sinemada kadını da<br />
konuşmak gerekir. Şimdi sinemada kadını anlatmak çok politik<br />
bir şey, çünkü o bitmeyen bir savaş. Özellikle Türkiye’nin özelinde<br />
daha da önemli bir savaş. Şu anda 80’lerden bugüne geri<br />
adım atıldığını düşünmüyor musunuz? Çünkü 80’ler feminizmin<br />
sinemada ayak seslerinin duyulduğu dönemlerdir. Yıl 2013 şu<br />
an geldiğimiz noktayı nasıl görüyorsunuz?<br />
Üç-dört yıl önce yaptığımız röportajda da sanıyorum buna<br />
benzer bir şeyler söylemiştim. Ama bir minik şey değişmiş,<br />
olumlu anlamda, kıl kadar bir şey değişmiş o da şu. Benim<br />
restim aynen söylediğiniz yerdendi. Kadın lazım olduğu için<br />
var bizim ülkemizde yani evde anne lazım. Erkek çocuk varsa,<br />
e kız çocuk da lazım çünkü o abiye ya da erkek kardeşe<br />
bakacak biri lazım. Temizlikçi kadın olması lazım çünkü kadın<br />
temizliği daha iyi bilir. Kadın lüzumlu bir şey bir “şey” kadın.<br />
Sinemada da kadın lazım çünkü hep “Spartaküs” olmayacak ki<br />
o zaman bile bir kraliçe ya da hani bir kentsoylunun eşi lazım,<br />
köle lazım. Yani kadın “lazım”. Ama kadının lüzümlu olduğu<br />
yerde taçlandırılması çok korkutucu geliyor herhalde. Çünkü<br />
kadın bu teçhizattan kendini sıyırdığı zaman, özne olduğunda<br />
erkeğe, erkek dünyasına dair bütün silahlara, bütün söylemlere,<br />
bütün argümanlara zaten kendi kendine sahip. Dolayısıyla