You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ve yeniden üretildiler. Kuşkusuz ana<br />
akım sinemada tamamen eşcinsellik<br />
üzerine kurulu olan ve öne çıkan bazı<br />
filmler yok değil. Hatta bunlardan<br />
bazıları başta Akademi (Oscar) olmak<br />
üzere pek çok yarışmada, festivalde<br />
taçlandırıldı. 1993 yapımı Philadelphia,<br />
1999 yapımı Boys Dont Cry, 2005<br />
yapımı bol ödüllü Brokeback Mountain,<br />
yine bol ödüllü 2008 yapımı Milk hemen<br />
sıralayıvereceklerimiz. Bu filmlerin<br />
çekilmiş olmasını önemsemekle birlikte,<br />
özellikle Amerika Birleşik Devletleri<br />
gibi muhafazakar bir toplum yapısına<br />
sahip bir ülkede çıkan çatlak sesleri<br />
susturmak amaçlı olduğunu, bir anlamda<br />
sübap mekanizması gibi bir işleve<br />
sahip olduklarını, en iyi ihtimalle Boy<br />
Don’t Cry ve Milk gibi gerçek karakterlere<br />
dayanan filmler aracılığıyla günah<br />
çıkartıldığını düşünüyorum. Nitekim bu<br />
filmlerin çoğunda eşcinsellik bir mücadele<br />
alanı olarak öne çıkar. Alt metin<br />
olarak izleyiciye geçen ise çoğunluk<br />
“heteroseksüel erkekliğin egemen<br />
olduğu dünyada eşcinsellik başa gelebilecek<br />
en kötü şeydir” olur. Alttan alta<br />
işleyen bu mesaj yanlış olmasa da filmlerin<br />
yalnızca buna odaklanması erkek<br />
egemen, heteronormatif değerlerin<br />
yeniden üretilmesine yol açar. Bu<br />
konuda belki de en sıkıntılı örnek<br />
yönetmenliğini Jonathan Demme’in<br />
yaptığı Philadelphia’dır. Philadelphia,<br />
eşcinsellikle AIDS arasında kaçınılmaz<br />
olduğu düşünülen ilişkiyi öne çıkaran<br />
80’ler ideolojisine isteyerek ya da istemeyerek<br />
hizmet eden bir filmdir. Üstelik<br />
Boys Don’t Cry’ı bir kenara bırakırsak<br />
bu filmlerin hepsi erkek eşcinselliğine<br />
odaklanmaktadır. Olasılıkla erkek egemen<br />
dünyanın erkek eşcinsellere davaya<br />
ihanet edenler gözüyle bakması<br />
nedeniyle böylesi bir eğilim öne