19.03.2019 Views

Kadıköy Life / Mart & Nisan 2019

  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>Life</strong> Magazin<br />

“1983 senesinde üniversitede tanıştım Andy<br />

ile. O zamanlarda kendi parçalarımız vardı.<br />

Sokak müzikleri yaptığımız dönemlerde Sony<br />

Müzik yetkililerinden biri ile tanıştık. Onlarla<br />

yaptığımız bir anlaşma sonucu ülke ülke<br />

gezerek, otellerde müzik yapmaya başladık.<br />

İngiltere, İskoçya, Kıbrıs, Dubai ve Abudabi<br />

gibi pek çok ülkeyi gezdik Andy ile… 1988<br />

senesinde ise rotamız İstanbul Taksim’deki<br />

Hilton Oteli’ydi. Orada müzik yaparken önce<br />

Günay Restaurant, ardından Antalya’da<br />

bazı mekânlarla anlaştık ve her anlaşmanın<br />

sonucunda Türkiye’de kalış süremiz uzadı.<br />

Böylelikle İstanbul’a yerleştik, kendi ülkemize<br />

tatillerde gitmeye başladık. Andy ile hiç ayrılmadık.<br />

2000’li yıllarda ise o sırt çantasını alıp,<br />

gezme kararı verdi. Ben Türkiye’de evlenmiştim<br />

ve bir kızım olmuştu. Daha yerleşik bir<br />

hayata adım attım. Andy’nin hayat tarzı ise<br />

dünyayı gezmek fikri üzerineydi. Yollarımız<br />

ayrıldı ama sık sık görüştük ve Avrupa’daki<br />

konserlerde bir araya geldik. O gittikten sonra<br />

kendimi çok yalnız hissettim. Yakın zamanda<br />

ise bir rahatsızlıktan ötürü kaybettik. Acısı<br />

hâlâ benim için çok taze. Onu şarkılarımızda<br />

ve anılarımızda her zaman yaşatacağım.<br />

Andy, benim güzel dostum.”<br />

“FARKLI VE ZENGİN BİR<br />

MOZAİK VAR İSTANBUL’DA”<br />

“İstanbul’a ilk geldiğiniz yıllara geri dönelim.<br />

Nasıl bir düşünceyle geldiniz?” diye<br />

sorduğumda, düşündükleri ve karşılaştıkları<br />

arasında büyük fark olduğunu ifade eden<br />

Dwyer; “İlk geldiğimiz yıllarda çok farklı ve<br />

modern gelmişti bize İstanbul. Tabi başlarda<br />

fazla bir şey anlamamıştık. Hiç bilmediğimiz<br />

bir dil... 1980’li yılların sonunda Türkiye’de<br />

İngilizce bilen kişi sayısı da bu kadar fazla<br />

değildi. Hemen tarihi yerlerini gezmeye,<br />

müziklerini dinlemeye başladık. Yemeklerine<br />

zaten sonsuz bir saygımız var. Harika, çok<br />

beğeniyorum. Farklı ve çok zengin bir mozaik<br />

var burada. Bize tek bir vapurla Avrupa’dan<br />

Asya’ya geçmek çok şaşırtıcı geliyordu. Bir<br />

vapura biniyor ve sadece 20 dakika sonra<br />

kıta değiştiriyordunuz. Tekrar İskoçya’ya<br />

gittiğimde bunu büyük bir heyecanla anlatmıştım.<br />

Hilton’da müzik yaparken eşimle<br />

tanıştım. 1991 yılında evlenince, ben de artık<br />

İstanbullu olmuştum” diyor.<br />

“BİRÇOK FARKLI MÜZİSYEN İLE ÇALIŞTIK”<br />

İstanbul’da birçok müzisyenle tanışan<br />

Andy ve Paul; Aylin Livaneli, Zülfü Livaneli,<br />

İlhan Şeşen, MFÖ, Grup Gündoğarken ile<br />

tanışarak parçalarını seslendirme imkânı<br />

buluyorlar. İlk olarak ülkemizde kendi müziklerine<br />

yakın olan ezgileri seslendirmeyi<br />

tercih eden ikili, hiç ders almadan kulaktan<br />

dolma bilgilerle kısa zamanda Türkçeyi<br />

öğrenmeyi başarıyor:<br />

“Bir kültürü iyi anlayabilmek için, mutlaka<br />

o dili çok iyi bilmeniz gerekiyor. Ben de öyle<br />

yaptım ve öğrenme sürecini hızlandırdım.<br />

Böylelikle burada yaşamımı idare ettirecek<br />

birikime sahip olabildim. Çok gençtim Türkiye’ye<br />

geldiğimde. İskoçya’da doğdum evet<br />

ama Türkiye’de doydum diyebilirim. Çok<br />

fazla müzisyenle tanıştık. Zülfü Livaneli ile tanıştığımız<br />

yıllardı 1990’lar. Zülfü ağabeyimizin<br />

o yıllardaki albümlerini yaptık Andy ile…<br />

Zülfü Livaneli, Batı müziklerine meraklıydı.<br />

‘Benim enstrümantal bir albüm projem’ var<br />

dedi. Böylelikle ortak bir çalışmayla ‘Crossroads’<br />

albümünü çıkarttık. Bizim ‘Duygularım<br />

Asla Değişmez’ isimli bir parçamız vardı o<br />

zamanlar. Zülfü ağabey dinledi ve çok beğendi,<br />

sözler yazdı o parçaya. ‘Saat 4 Yoksun’<br />

albümünde bu parça ‘Nehir Gibi’ ismiyle yer<br />

buldu. Zülfü ağabeye bu besteyi vermekten<br />

dolayı her zaman mutluluk duyduk. Beraber<br />

çok çalıştık, konserler verdik. Kendisine<br />

sonsuz bir sevgim ve saygım vardır.”<br />

ANADOLU EZGİLERİNİ GENÇ<br />

MÜZİSYENLERLE SESLENDİRİYOR<br />

Anadolu’yu gezip kültürünü araştırdığı bir<br />

programın sunuculuğunu üstlenen Paul<br />

Dwyer; “Programımızın sonunda o bölgelere<br />

has yöresel türküler söylemeye ve araştırmaya<br />

başlamıştım. Programın kapanışını da bazı<br />

türkülerden gitarla kısa kısa söyleyerek yaptım.<br />

Çok olumlu tepkiler almaya başlamıştım.<br />

Albüm konusunda herkes ısrarcı olunca da<br />

stüdyoya girdik ve ‘Karşıdaki Dağda Duman<br />

Var, Kar Yok’ albümü ortaya çıkardık. Hatta<br />

klibimiz de bir dağda çekildi. Güzel bir iş çıktı<br />

ortaya. Ardından sosyal medyada görünür<br />

olmaya başladık. Oğlumlu beraber söylediğim<br />

bazı parçaları yayınladık. Özellikle genç<br />

müzisyenler çok ilgilenerek, kendi videolarını<br />

gönderdiler ve bana birlikte düet yapmayı teklif<br />

ettiler. Biz de Anadolu ezgilerini böylelikle<br />

yorumlamaya başladık. YouTube üzerinden<br />

videolarımız bir hayli fazla dinleniyor.”<br />

“EĞLENCENİN ADRESİ<br />

HER ZAMAN KADIKÖY’DÜ!”<br />

Yaklaşık 30 yıldır İstanbul’da yaşayan müzisyen,<br />

ülkemizin müziğini beslediğini ve<br />

buradan ilham aldığını dile getirerek, <strong>Kadıköy</strong><br />

<strong>Life</strong> Dergisi’ne şunları söyledi: “İstanbul’a<br />

ilk geldiğim yıllarda sadece kısa bir vapur<br />

yolculuğu ile Avrupa’dan Asya’ya geçmiş<br />

olma fikri bana çok ilginç gelmişti. O zamanlar<br />

Beşiktaş’ta yaşıyor ama sık sık <strong>Kadıköy</strong>’e<br />

yolculuk ediyordum. Özellikle güneşli günleri<br />

hiç kaçırmaz, mutlaka deniz havası almak için<br />

<strong>Kadıköy</strong>’e geçerdim. <strong>Kadıköy</strong>, her zaman canlı,<br />

cıvıl cıvıldı. Eğlenme ve balık ekmek yemenin<br />

adresi bizim için <strong>Kadıköy</strong>’dü. Hâlâ da öyle…<br />

‘Belki Yes, Belki No’ isimli albümümüzde yer<br />

alan ‘İstanbul’ isimli parça, yine öyle güneşli<br />

bir gün vapurda yazılmıştı. Bir gün <strong>Kadıköy</strong>’e<br />

gelirken vapurdaki müzisyenlerden birinin ‘İstanbul’u<br />

seslendirdiğini duymayı çok isterim..”<br />

<strong>Mart</strong> & <strong>Nisan</strong> <strong>2019</strong> kadikoylife.com : 99

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!