31.10.2020 Views

İstikbal Dergi Ekim 2020 Sayısı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi Ekim 2020 sayısı yayımlandı

İstikbal Gazetesi aylık yayını olan İstikbal Dergi Ekim 2020 sayısı yayımlandı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SİVRİHİSARLI

Gürcan BANGER

NASREDDİN HOCA

YAZI

Nasreddin Hoca, kültürümüzün

en önemli

halk figürlerinden

birisidir. Yeterli yazılı kaynağın

olmadığı bir dönemde

yaşamış olan

Nasreddin Hoca’nın hayatı

hakkında farklı söylentiler

olmasını olağan karşılamak

gerekir. Muhtemelen

onun yaşam öyküsü, başkalarınınki

ile karışmış olabilir.

Ama kesin olan şu ki;

Nasreddin Hoca figürünü

bunların tamamı oluşturmaktadır.

Günümüzde yönetim

kültürü kitaplarında

bile Nasreddin Hoca’dan

söz ediliyor olması, onun

gücünü ve benimsenmişliğini

ifade eder.

Yazılı hale gelmiş ilk Nasreddin

Hoca hikâyesi Sarı

Saltuk’un yaşamını anlatan

Saltukname’de yer almaktadır.

Saltukname, Fatih

Sultan Mehmet’in oğlu Cem

Sultan’a 1480 yılında Ebu’l

Hayr Rumî’nin sunduğu bir

derlemedir. Bu eserde Anadolu’dan

ve Rumeli’nden

derlenen menkıbe ve rivayetler

yer almaktadır. O

dönem toplumunun bazı

sosyal, kültürel ve dinî

özelliklerinin yansıtıldığı

Saltukname’de Sarı Saltuk’un

Nasreddin Hoca’yı

Sivrihisar’da ziyaret etmesinden

söz edilmektedir.

Sivrihisar ve Akşehir’de yaşamış

olan Nasreddin Hoca’nın yaşamının

13’üncü yüzyıla (1208-1284) tarihlendiğine

bakılırsa, Saltukname’de verilen bilgiyi doğruluk

açısından en muhtemel olarak kabul etmek

gerekir. Daha sonraki dönemlerde Nasreddin

Hoca’nın yaşam öyküsünün, hikâyelerinin ve

fıkralarının değişime uğramış olması olasılığı

daha yüksektir.

Bu karışıklıklar açısından bir örnek verebiliriz.

Örneğin Hoca’nın Timur’un liderliğindeki Moğolların

Anadolu’yu işgali ve Hoca’nın Timur’la

görüştüğüne dair ünlü ‘filli fıkra’ bu konuda

önemli bir veridir. Timur’un 14’üncü yüzyılda

(1336-1406) yaşadığı düşünüldüğünde; bizim

bilip tanıdığımız Nasreddin Hoca ile çağdaş olması

mümkün değildir. ‘Filli fıkra’ türünde hikâyeler

ya sonradan üretilmiş ya da başka

kişiler Nasreddin Hoca ile karıştırılmıştır.

Bugün Türki cumhuriyetlerin bulunduğu bölgede

Nasreddin Hoca hikâye ve fıkralarının

yaygınlığına bakılırsa; Timur ile çağdaş olan

8

bir başka Nasreddin olması da muhtemeldir.

Diğer yandan Nasreddin Hoca’nın Mevlana Celâleddin

Rumi (1207-1273) ile tanışıp görüştüğüne

dair rivayetler de mevcuttur.

Mevlana’nın Nasreddin Hoca ile çağdaş olması

ve yaşamının bir bölümünü Akşehir’de geçirmiş

olması nedeniyle bu eşleme, akla yakın

gelebilir. Mevlana ile anılan Nasreddin Hoca’nın,

ismi günümüze değişerek gelmiş bir

başka kişi (örneğin Ahi Evran) olduğunu iddia

edenler de var.

Nasreddin Hoca’nın yaşadığı dönemi içine alan

yıllar, Anadolu tarihinin az bilinen dilimidir.

Nasreddin Hoca, Sarı Saltuk, Yunus Emre, Ahi

Evran ve Mevlana’nın etkileşimli yaşamları

adeta gerçekle hayal arasında kalır. Özetle;

Nasreddin Hoca konusunda çalışma yaparken

yukarıda kısaca özetlediğim karışıklıklar konusunda

dikkatli olmak gerekli. Halk kültürünün

doğası gereği içerdiği karmaşa

ve anakronizm nedeniyle

hızla tuhaflıklara savrulmak

mümkündür.

Nasreddin

Hoca’nın Yaşam

Öyküsü

Nasreddin Hoca, günümüzde

kendi adıyla anılan Sivrihisar’ın

Hortu Köyü’nde 1208

ylında doğdu, 1284 yılında

Akşehir’de öldü. Mevcut bilgilere

göre; babası Hortu

Köyü imamı Abdullah Efendi,

annesi ise yine aynı köyden

Sıdıka Hatun’dur. Kendisi ile

ilgili söylenip yazılanlarda

yaşamının Selçuklular dönemine

denk düştüğü anlaşılmaktadır.

Yaşadığı çağda

Sivrihisar bölgesi Anadolu

Selçukları ile Bizans arasında

sınırı oluşturmaktadır. Bilindiği

kadarı ile Nasreddin

Hoca; Selçuklu hükümdarlarından

Alâeddin Keykubat I,

Gıyaseddin Keyhüsrev II,

Kılıç Arslan IV ve Gıyaseddin

Keyhüsrev III dönemlerine

tanıklık etmiştir.

İlk eğitimini babası Abdullah

Efendi’den almıştır. Babasının

ölümü üzerine Nasreddin

Hoca’nın onun yerine imam

olduğu söylenir. Yine bir rivayete

göre Sivrihisar’da

medrese eğitimi gördüğü ve

babasının ölümü üzerine köye

dönerek imam olduğu ifade edilmektedir.

Söylentilerin doğruluğu

konusunda kuşkular olabilse de; edinilen izlenim,

Hoca’nın gençliğinde dini eğitim aldığı yönündedir.

Nasreddin Hoca’nın Akşehir’e göçü öncesinde

medresede ders okuttuğu ve Sivrihisar’da kadılık

görevinde bulunduğu rivayet edilmektedir.

Bu hizmetlerinden dolayı kendisine

Nasuriddin Hâce isminin verildiği, zamanla

bunun Nasreddin Hoca’ya dönüştüğü söylenir.

Babasının ölümünden sonra bir süre devam

ettirdiği imamlığı Cılız Mehmed olarak bilinen

birisine bırakarak 1237’de Akşehir’e göçtüğü

ve Seyyid Mahmud Hayrani’nin derslerini dinlediği

ve onun dervişi olduğu ifade edilmektedir.

Yine bu dönemde Seyyid Hacı İbrahim’in

derslerini dinlediği de söylenir. Gerek Seyyid

Mahmud Hayrani gerekse Seyyid Hacı İbrahim,

yaşadıkları çağın önemli din bilginleridir.

Akşehir’de Seyyid Mahmud Hayranî’ye ait

1257 tarihli ve Seyyid Hacı İbrahim’e ait 1266

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!