24.01.2021 Views

Hanabi sayı 6

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kişisel günlüklerine bakılacak olursa,

Perry’nin beklentisi “zayıf ve vahşi” bir toplumla

karşılaşmaktı, bu yüzden de nezaket

sınırlarını aşmadan son derece katı bir tavır

sergilemekte kararlıydı. Perry’nin günlüklerinde

Japonlardan sürekli olarak “hilekâr ve

ahlaksız insanlar” olarak bahsettiğini görmek

mümkündür. Tüm hazırlıklarına ve Japonya’daki

görüşmelerine rağmen, Perry ve

ekibinin anlamadığı çok temel noktalar da

vardı: Başkan Fillmore’un gönderdiği mektup

“Japon İmparatoru’na” idi. Oysa ülkenin esas

hâkimi, Kyoto’da bulunan İmparator değil,

Edo’daki Şogun hükümeti idi ve Perry, müzakere

ettiği yetkilileri “İmparator’un temsilcileri”

olarak kayda geçirse de müzakereleri yürüten

Tokugawa samurayları idi.

Amiral Perry’nin

Japonya seferi,

“Kapılarınızı açın,

yoksa biz zorla

açacağız!” diyen

bir tavrı gösterir.

Gelişen teknoloji ile 18 gün gibi bir sürede

Batı Amerika kıyılarından Japonya’ya ulaşım

mümkün olduğundan, Batı’nın Çin ile yaklaşık

100 yıldır gelişen ticaretine Japonya ile

de ticaret bağlarını ekleme hevesi çok yoğundu.

Bunun yanı sıra, Japonya’nın kâfir halkını

Tanrı’ya ulaştırma hedefi de ABD hükümeti ve

kamuoyunun bu sefere verdiği desteğin temel

sebeplerindendir. Perry’nin çıkacağı seferin

ilan resminin altındaki “Amiral Perry komutasındaki

ABD Japonya filosu kâfirlere Tanrı’nın

kutsal kitabını götürüyor” ibaresi dikkat çekicidir.

Tarihçe

“Güneyli barbarlar (nanban)” Japonların 15.

yüzyılda Hindistan’ın güneyinden dolanarak

Japonya’ya güney kıyılarından ulaşan

Avrupalılara verdikleri isimdir. 1543 yılında

Portekizlilerle başlayan bu tanışıklık, özellikle

Japonya’nın güney ucunda bulunan

Nagazaki’de ticaretin çok gelişmesini sağlamıştır.

1600’lü yıllarda İspanyollar, 1609’dan

sonra da Hollandalı tüccarlar Japonya’ya

gelmeye başladı. 1613’ten sonra da İngiliz

tüccarlar geldi. Tüccarlarla birlikte, Hristiyan

(özellikle Katolik) misyonerler de Japonya’ya

girdi.

Bunlar arasında ilk olan, 1549’da Japonya’ya

gelen, hâlen adı en çok bilinen misyoner, Cizvit

tarikatının kurucularından olan Aziz Francis

Xavier’dir. Xavier, özellikle üst düzey samurayların

din değiştirmesi için çaba göstermiş

ve oldukça başarılı olmuştur. Cizvit misyonerlerin

etkinliği 1600’lü yıllara kadar sürmüştür.

Daha sonra alt tabakalara odaklanan Fransisken

ve Dominiken tarikatlarının etkinliği

artmıştır. Hollandalı ve İngiliz tüccarlarla birlikte

Protestan misyonerliği de Japonya’ya

girmiştir. Tarikatların arasındaki rekabet ve

söz düelloları, Japonların özelde misyonerler,

genelde ise yabancılara olan güvensizliğini

besleyen faktörlerden biri haline gelmiştir.

1585’te aşamalı olarak uygulanmaya başlayıp,

1635’te tam olarak uygulamaya konan

“tecrit fermanları”ile Japon hükümeti, Hristiyanlığı,

dış ticareti yasaklamış ve son olarak

da tüm yabancıları ülke dışına çıkartmıştır.

Bu “kapalı ülke” siyaseti, çok keskindir. Yabancı

misyonerler ülkeden çıkartılmış, neredeyse

tüm yabancı tüccarların ülkeye girişi,

Japonların da ülke dışına çıkışı ve ülkede

büyük gemiler inşa edilmesi yasaklanmış. O

döneme kadar Güneydoğu Asya ve Filipinler’e

giden Japon denizci ve tüccarların seyahatleri

imkânsız hale gelmiş. Bu kısıtlama döneminin,

Avrupa’nın coğrafi keşifler ve küresel

genişleme politikalarıyla aynı döneme denk

gelmesi de iki tarafın gelişiminin yönünün ters

olmasını beraberinde getirmiştir.

32 hanabi / ocak 2018

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!