ten biridir. Zaten tartışma da tam bunoktadadır. Sokrates Gorgias’ı sıkıştırmış,mesleğinin son analizde lafebeliğiolduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır.Bir noktadan sonra kimin haklıolduğu ikincil olmaya başlıyor. Bu diyalogunseyri, disiplini, tutarlılığı veiki insan arasında sağlanmış olan iletişiminyüksek düzeyi çok çekici oluyor.Bir konuşuyor, ötekisi dinliyor. Sanalda olsa böyle bir sahneyi izlemek bile– yani okumak bile – rahatlayıcı. Evet,ötekisi dinliyor! Alışılagelmiş paralelmonologlar dinlemiyoruz, birinin dediğinecevap veriyor ötekisi. Dediğinyanlıştır, eksiktir, çelişkilidir, başlangıçnoktası keyfidir, diyor. Ve önce bunugöstermeye çalışıyor. Birinin sarf ettiğikelimeleri didik didik ediyorlar; o çerçevedençıkmadan söylenmiş olanınanalizi, deşifresi ve dekonstrüksyonuyapılıyor – Platon’u çağdaş terimlerleaçıklarsak.Bir yerde Gorgias Sokrates’e karşıçıkıyor ve başkalarının da kendisigibi (Gorgias gibi) düşündüğünüsöylüyor. Sokrates de ise ona, “Şu anAtina halkının bütünü seninle aynıfikirde olabilir”, diyor. “Kendi lehineşahit bulmak istersen Nikias’ın oğluNikeratus ve kardeşlerini, Skellios’unoğlu Aristokrates’i, Perikles ailesininbütününü getirebilirsin”, diyor. “Amaben tek bir kişiyim senden farklı düşünen.Ve sen neden haksız olduğumkonusunda inandırıcı bir görüş beyanetmiyorsun, ve onun yerine, bana karşışahitler gösteriyorsun.” Sen benimneden haksız olduğumu göstermen gerek,diyor; nasıl ki ben de – başkalarınınne dediğinden bağımsız – seninyanıldığını göstermekle yükümlüyüm(472).“ “Ama ben tek bir kişiyim,senden farklıdüşünen. Ve sen nedenhaksız olduğumkonusunda inandırıcıbir görüş beyanetmiyorsun, ve onunyerine, bana karşışahitler gösteriyorsun.”Senin benimneden haksız olduğumugöstermengerek, diyor; nasıl kiben de – başkalarınınne dediğindenbağımsız – senin yanıldığınıgöstermekleyükümlüysem...Bir ara Sokrates şunu da söyler:“Korkarım bu konuyu sürdürürsem,amacımı yanlış anlayacaksın. Amacımbu laf yarışmasında seni yenmekdeğildir. Sen de benim gibi biriysenseninle konuşmaya, sana sorular sormayadevam edebilirim. Yoksa susarımda. Benim gibi insanlar karşı tarafınyanlışını göstermekten çok kendi yanlışlarınıgörmek isterler. Çünkü yanlışgörüşlere sahip olmak kadar kötü birşey olamaz. Sen de benim gibi düşünüyorsantartışmamıza devam edelim.Farklı düşünüyorsan bu tartışmaya şuan bir son verelim.” Bu diyalogu birazözetledim ama bu görüşler yaklaşık ikibin dört yüz yıl önce işte böylesine“olgundu”.Bu tartışmada pek görmediğimiz,tartışanların karşı tarafın kişiliğinesaldırmadığıdır. Terbiyeden söz etmiyoruz.Tartışma yöntemi olarak böylebir yaklaşıma gerek duyulmuyor. Yarışangörüşlerdir, insanlar ve hele kişiliklerideğildir. Böyle bir tartışmagerçekten olabilir mi? Gerçekten Sokrateshasımlarıyla böyle mi tartışırdı?O insanların düzeyi böylesine üstünmüydü? Tabii ki durum hiç de böylesineideal değildi. Zaten Sokrates de sonundakonuştu diye idam edildi! Amabu Sokrates diyalogundan öğrendiğimizböyle düşünen, böyle davranan veböyle tartışan insanların binlerce yılönceleri de var olduklarıdır. Kaç kişiydiacaba? Herhalde çok küçük birgruptu.İşte bıkkınlık bastırınca çare olarakbelki de sanal ve yapay olan dönemlereve kahramanlarıma başvuruyorum. Birmüzeye veya bir operaya gider gibi. Birşiir kitabına sığınır gibi. Biraz yalan daolsa, yaşanan “gerçekliğe” dayanabilmekiçin bu tür aralara (teneffüslere)gerek duyuluyor. Bu sığınakların başkabir fonksiyonu da var: bize bir örnektirler,bir standart, bir yol gösterici,bir ideal. Kavganın da bir çekilir düzeyininolmasını hatırlatır bu örnekler.Tabii eğer “gerçeği” arıyorsak. Burada“gerçek” derken post-modern dönemimizingerçeğinden söz ediyorum. Yanibüyük oranda şüphe ve öznellik (sübjektivite)içeren bir gerçeklikten. Böylegeçici, konjonktürel bir gerçek içinkıyasıya kavga etmemek için ek nedenlerde var günümüzde. Onun içinbıkkınlığı besleyen gerilimler daha dagereksiz görünüyorlar. Bıkkınlık böylecedaha da bir çöküyor.*22 Azınlıkça
Ηρακλής Μήλλαςmillas@otenet.grTwitter: @HerkulMillasΤα «λάθη» του ΕρντογάνΤις τελευταίες εβδομάδες ο πρωθυπουργός της Τουρκίαςέκανε ορισμένα λάθη. Ξεκίνησε μια διαδικασία ειρήνευσηςκαι συμφιλίωσης με τους Κούρδους πολιτικούςκαι μαχητές χωρίς να έχει εξασφαλίσει την υποστήριξηή, έστω, τη συναίνεση της αντιπολίτευσης. Ταυτόχρονα,προώθησε μια συνταγματική αλλαγή (που μάλλονθα υποστηριχτεί μόνο από τους Κούρδους πολιτικούςμέσα στο κοινοβούλιο) που δίνει το μήνυμα μιας προεδρικήςδημοκρατίας μετατρέποντας τον ίδιο σε απόλυτοκυρίαρχο της νομοθετικής, εκτελεστικής και δικαστικήςεξουσίας. Πολλοί εκλαμβάνουν αυτές τις συντονισμένεςκινήσεις σαν μια υποχώρηση σε «εθνικά θέματα» για ίδιακέρδη. Με την εξωτερική πολιτική που άσκησε και μετην υποστήριξη που παρέχει στις αντι-Ασάντ δυνάμεις,η Τουρκία φαίνεται να γίνεται μέρος του προβλήματοςστην Μέση Ανατολή.Ενώ τα ανωτέρω μπορούν εν μέρει να δικαιολογηθούν,άλλες αποφάσεις και δηλώσεις που έχουν σχέση μετην καθημερινότητα ανέβασαν την ένταση. Η κατεδάφισηενός ιστορικού κινηματογράφου για να μετατραπεί σεMall, η απόφαση να κτιστεί ένα πελώριο τζαμί σε ένανλόφο της Κων/πολης, παρά τις αντιρρήσεις σχεδόν όλων,κοσμικών και ισλαμιστών, -ο ίδιος είπε «μα, εμένα μουάρεσε στο σχέδιο»- οι ασφυκτικοί περιορισμοί στην κατανάλωσηαλκοολούχων -είχε πει «πίνουν του σκασμού(tıksırıncaya kadar) αλλά εμείς δεν επεμβαίνουμε»- ηεπιμονή να κτιστεί ένα πελώριο κτίριο σε έναν χώρο πρασίνουστην πλατεία Τακσίμ, παρά τη γενικευμένη αντίρρηση,η διαπίστωση ότι τρεις ουρανοξύστες χάλασαν τοπροφίλ την Πόλης επειδή εμφανίζονται ανάμεσα σε ιστορικάταμένη, όλα αυτά αντιμετωπίστηκαν με κυνισμό καιμε ένα τραχύ και προσβλητικό αντίλογο: είμαστε εξουσία,μας υποστηρίζει το 50% του λαού. Υπάρχουν πολλάδείγματα αυτής της γραφής: με εντολή του, «τι είναι αυτότο έκτρωμα!», κατεδαφίστηκε ένα άγαλμα γνωστού γλύπτη,σε μια άλλη περίπτωση η ανέγερση μιας κρεμαστήςγέφυρας στον Κεράτιο κάλυψε ιστορικά μνημεία, κ.α.Περισσότερο εξόργισε ο λόγος και ο τρόπος παράη ουσία. Και την τελευταία εβδομάδα ανακοινώθηκε τοόνομα της τρίτης γέφυρας στον Βόσπορο: Γιαβούζ ΣουλτάνΣελίμ. Η δήλωση έλεγε «το συζητήσαμε μεταξύ μαςκαι αποφασίσαμε για αυτό το όνομα.». Αλλά ο μεγάλοςαυτός σουλτάνος του δεκάτου έκτου αιώνα είναι γνωστόςκαι ως σφαγέας των Αλεβιτών. Έτσι, με μια κίνηση, εξοργίστηκετο 20% του πληθυσμού. Τα επεισόδια στο Τακσίμξέσπασαν αυθόρμητα όταν πολύ νωρίς το πρωί μπουλντόζεςάρχισαν να ξεριζώνουν δένδρα. Τα δένδρα ήταν ηαφορμή, όχι η μόνη αιτία.Τα λάθη είναι ανθρώπινα, όλοι κάνουμε. Αλλά ταλάθη είναι δύο ειδών: α) τα συμπτωματικά, δηλαδή αυτάπου τυγχάνουν και δεν επαναλαμβάνονται και β) τα συστημικά,δηλαδή αυτά που έχουν μια γενεσιουργική αιτίακαι επαναλαμβάνονται. Δύο χρόνια τώρα, πρώην υποστηρικτέςτου Ρ.Τ. Ερντογάν λένε ότι έχει αλλάξει πολύ.Είναι αυταρχικός, επεμβαίνει σε όλα και, το χειρότερο,μετά από τις τρεις εκλογικές επιτυχίες του πιστεύει ότιείναι αλάνθαστος. Ορισμένοι ισλαμιστές πιστεύουν ότιπάσχει από αλαζονεία, οι κοσμικοί λένε ότι θέλει να επιβάλειτον δικό του τρόπο ζωής και τη δική του αισθητική.Τις επόμενες εβδομάδες θα δούμε αν τα λάθη είναι «ανατρέψιμα».Azınlıkça 23