MEVZUAT
Bilanco - Bursa Serbest Muhasebeci Mali MüÅavirler Odası
Bilanco - Bursa Serbest Muhasebeci Mali MüÅavirler Odası
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Akademik Bakış<br />
B<br />
Bilanco .<br />
bursa<br />
“Vazgeçilen alacaklar:<br />
Madde 324 – Konkordato veya sulh yoliyle alınmasından<br />
vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde<br />
özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı<br />
alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlıyarak<br />
üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar<br />
hesabına naklolunur.”<br />
A. VAZGEÇİLEN ALACAK SAYILMANIN<br />
ŞARTLARI<br />
1. AlacaktanVazgeçmenin Konkordato veya Sulh<br />
Anlaşmasına Dayanması<br />
Alacaktan vazgeçme ya konkordato ya da sulh<br />
yoluyla alınmasından vazgeçilmesi halinde mümkündür.<br />
Alacaktan vazgeçmenin belli bir sebebe<br />
bağlandığı görülmektedir. Belirtilen sebepler dışındaki<br />
bir bir sebebin alacaktan vazgeçme sebebi<br />
olarak değerlendirilememesi sebeplerin sınırlandığını<br />
göstermektedir. Kanunun bir anlamda ancak bu<br />
şekildeki anlaşmalara bağlanması halinde borçlunun<br />
ekonomik durumunun gerçek ve samimi şekilde<br />
bozulduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır. Belirtilenler<br />
dışındaki sebepler bir alacağı alacaklısı bakımından<br />
değersiz hale getirmeye yererli görülmüşken (VUK<br />
m. 322), borçlusu bakımından vazgeçilen sayılması<br />
için yeterli görülmediği anlaşılmaktadır. Kanunun vazgeçilen<br />
alacaklar yönünden sebepleri daha daraltıcı<br />
tutmasının nedeninin borçlunun ekonomik zorluk<br />
içinde bulunduğunun daha açık, net, tartışmasız,<br />
muvazaadan ari ve şekilde gerçeğe ulaşmak olduğu<br />
anlaşılmaktadır. Kanunda belirtilen sebepler oluşmaları<br />
itibarıyla gerçeğe yakını en iyi ortaya koydukları<br />
düşünülmektedir.<br />
Kanunda alacaktan vazgeçme sebepleri olarak sınırlandırılan<br />
sebeplerden önce konkordato sonra sulh<br />
sözleşmesi açıklanacaktır.<br />
Konkordatonun vade ve/veya miktara yönelik tasdik<br />
edildiği açıklanmıştı. Vazgeçilen alacakla ilgili sonucu<br />
olan konkordato alacağın tutarını borçlu lehine kısmen<br />
ya tamamen silmeye yönelik olarak yapılandır.<br />
Sadece vadeyi uzatan konkordatonun vazgeçmeyle<br />
bir ilgisi olmadığından vazgeçilen alacaklarla bir ilgisi<br />
kurulamaz. Konkordato bir mahkeme kararı niteliğine<br />
sahip olması nedeniyle vazgeçme hali konkordatonun<br />
tasdik edilmesiyle kendiliğinden ortaya çıkar. Bu<br />
bakımdan karar dışında başkaca belge aranmaz.<br />
Konkordato ile ilgili diğer hususlar konusunda bu<br />
yazının “3” nolu dipnotuna bakılabilir.<br />
Sulh anlaşması alacaklı ile borçlu taraf arasında<br />
yapılan iki taraflı kendine özgü isimsiz bir sözleşmedir.<br />
Bu sözleşmeyle taraflar uyuşmazlığı giderme<br />
yönünde karşılıklı iradelerini ortaya koyarlar. Sulh<br />
sözleşmeleri ile ilgili olarak Medeni Kanun, Borçlar<br />
Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Hukuk Usulü Mahkemeleri<br />
Kanununda bazı kurallar bulunmakla birlikte<br />
başlı başına sulh sözleşmesini konu alan bir yasal<br />
düzenleme yoktur. Bu sözleşmenin geçerlilik açısından<br />
herhangi bir şekil şartı aranmamıştır. Kanaatimizce<br />
hukuken tam anlamıyla bir sulh sözleşmesi<br />
olmamakla beraber feragatname, ibraname, mahkeme<br />
tutanakları, iskonto makbuzu sulh sözleşmesiyle<br />
benzer sonuçlar doğurması nedeniyle bu kapsamda<br />
değerlendirilmesi gerekir. Bunlara vergi dairesinin<br />
itibar edebilmesi ilişkinin oluşumu açısından gerçek<br />
ve samimi olmasına bağlıdır. Ekonomik gerçekten<br />
ayrı olarak sırf kanunun aradığı tarzda şeklen bir sulh<br />
oluşturulması borçluya bu müessese kapsamında<br />
tanınan ayrıcalıklardan yararlanma hakkı vermez. Örneğin,<br />
yargısal nitelikli sulh anlaşmasının dahi pekâlâ<br />
muvazaalı işlemleri ihtiva edecek şekilde düzenlenebileceği<br />
dikkatlerden kaçmamalıdır. Diğer taraftan<br />
ekonomik gerçek de olsa belirtilen türde bir anlaşma<br />
ve bunu ispat etmeye yönelik ortaya konamayan belgeye<br />
dayanmayan durumlar da madde uygulamasına<br />
konu olmasa gerekir. Sulh Sözleşmesiyle ilgili diğer<br />
hususlar konusunda bu yazının “2” nolu dipnotuna<br />
bakılabilir.<br />
2. Bilanço Esasına Göre Defter Tutulması<br />
Vazgeçilen alacaklardan dolayı borçlunun karşılık<br />
ayırması defter tutmasına ve tutulacak defterin<br />
bilanço usulüne göre tutulması halinde mümkün<br />
kılınmıştır. Kanunda karşılık ayırma işlemlerinin bir<br />
karşılık hesabı kullanılmak suretiyle gerçekleştirileceği<br />
belirtilmiştir. Karşılık hesabının, hem de özel bir<br />
karşılık hesabının kullanılmasından bahsedildiğine<br />
göre bu hesap sisteminin işlemesine imkân veren bir<br />
defter sisteminin varlığının kastedildiği anlaşılmaktadır.<br />
Bunun anlamının ise vazgeçilen alacaklar için<br />
karşılık ayırma imkânının gerçek usulde vergilendirilenlere<br />
mahsus bilanço esasına göre defter tutanlara<br />
yani birinci sınıf tüccarlara tanındığıdır.<br />
Gerçek usulde vergilendirmenin bilanço yanında<br />
aynı matrahı ortaya çıkartmayı amaçlayan ikinci sınıf<br />
tüccarlar için cari işletme hesabı esasını bulunmaktadır.<br />
İkisi de gerçek usul olmasına karşın sırf tutulan<br />
muhasebe ve defter sisteminin farklılığına dayanan<br />
matrah farkının ortaya çıkması kabul edilebilir bir şey<br />
değildir. Böyle bir durum işletme hesabının gerçek<br />
usulde olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Aynı<br />
alacağı bilanço usulüne göre vergilendirilen alacaklı<br />
değersiz alacak olarak dikkate alırken işletme hesabına<br />
göre vergilendirilen aynı ilişkinin borçlusunun<br />
MART / NİSAN 2013<br />
67