26.10.2014 Views

BİBER GAZI KİMYASAL SİLAHTIR! - Yürüyüş

BİBER GAZI KİMYASAL SİLAHTIR! - Yürüyüş

BİBER GAZI KİMYASAL SİLAHTIR! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayı: 366<br />

<strong>Yürüyüş</strong><br />

26 Mayıs<br />

2013<br />

Devletin İdam Cezasını Kaldırdığı Aldatmacadır<br />

HASTA TUTSAK METE DİŞİ<br />

ÖLDÜRTMEYECEĞİZ!<br />

Ölüm cezası oldukça eski tarihlere<br />

dayanır. Köleci ve feodal toplumda<br />

yaygın bir şekilde uygulanan bu ceza<br />

kapitalizmde farklı yollar izlemiştir.<br />

Kapitalizmin ilk döneminde devletin<br />

hakkı olarak uygulanıyordu. İkinci<br />

dönem ise demokrasi göstergesi olarak<br />

ölüm cezasının yasalardan kaldırıldığı<br />

dönemdir. Ancak devlet<br />

ölüm cezasını sadece yasalardan kaldırmıştır.<br />

Değişik yöntemlerle devlet<br />

hakettiklerini düşündüklerini öldürmekten<br />

geri durmamıştır.<br />

Peki ölüm cezasının kaldırılması<br />

devletin öldürme hakkını gerçekten<br />

ortadan kaldırmış mıdır?<br />

Yine yasalarda ölüm cezasının<br />

bulunmaması bir demokrasinin göstergesi<br />

olarak kabul edilebilir mi?<br />

Türkiye tarihine baktığımızda hakikatin<br />

anlatılan ile uyuşmadığı görülmektedir.<br />

Avrupa Konseyi’nin 2002 yılında<br />

kabul ettiği 13 No’lu Protokol ile<br />

ölüm cezasınıN tamamen kaldırmasından<br />

hemen sonra Türkiye'de 4771<br />

Sayılı Yasa ile "Savaş Hali" dışında<br />

idam cezası kaldırılmıştır. Daha sonra<br />

07.05.2004 tarihinde ölüm cezası<br />

verilemeyeceği anayasal bir hüküm<br />

haline gelmiştir.<br />

1920'de meclisin kurulmasından<br />

başlayarak idam cezasının kaldırıldığı<br />

tarihe kadar 712 kişi idam edilmiştir.<br />

İstiklal Mahkemelerinin verdiği ve<br />

uyguladığı idam cezaları bu rakama<br />

dahil değildir. Bu mahkemelerce verilen<br />

ve de uygulanan idam cezalarının<br />

sayısı konusunda tam bir fikir<br />

birliğine varılmasa da yaklaşık 2512<br />

kişidir.<br />

Tüm bu rakamlar idam cezasına<br />

ilişkin rakamlardır. Oysa devletin<br />

öldürme hakkını kullandığı vaka sayısı<br />

bunun çok üzerindedir.<br />

Türkiye'de en son uygulanan idam<br />

25 Ekim 1984 tarihinde Hıdır ARS-<br />

LAN'ın idamıdır. Bu tarihten idam<br />

cezasının kaldırıldığı 2002 tarihine<br />

kadar sayısız kez idam<br />

cezası verilmiş ancak cezalar<br />

uygulanmamıştır. Fakat bu demek<br />

değildir ki devlet insanları<br />

öldürmekten vazgeçmiştir.<br />

1984 tarihinden başlayarak<br />

silahlı çatışma adı altında sokakta,<br />

evde, iş yerinde dağda,<br />

işkencede, hapishanede yüzlerce<br />

insan katledilmiştir. İnsan Hakları Örgütleri<br />

tarafından açıklanan raporlara<br />

göre, idam cezasının uygulandığı<br />

dönemde öldürülen insan sayısı, idam<br />

cezası yasadan kalktıktan sonra öldürülen<br />

insan sayısından 10 kat azdır.<br />

Bu rakamlar bize bir yandan idam<br />

cezasının devletin insanları öldürmenin<br />

basit bir aracı olduğunu, diğer<br />

taraftan ise biricik aracı olmadığı<br />

açıkça göstermektedir.<br />

Kapitalizmde hukuk ya da yasa<br />

tüm kutsallaştırma çabalarına karşın<br />

neticede devletin bekasını korumanın<br />

basit bir aracıdır. Bu nedenle devleti<br />

ve onun faaliyetini yasal çerçevede<br />

açıklayamayız. Çünkü devlet kendisini<br />

hiçbir zaman yasaya hapsetmez.<br />

Bu nedenledir ki, devlet kendisini<br />

korumak için hukuksal ve etik kuralları<br />

hiçe sayar. Hatta gerek gördüğünde<br />

çıplak şiddete başvurur.<br />

Bu nedenledir ki, devlet idam cezasını<br />

yasalardan kaldırırken iktidarını<br />

sağlamaya çalışırken karşılaşacağı<br />

boşluğu dolduracak bir çözümü bulmak<br />

zorundadır. Çünkü devlet insanları<br />

öldürerek gücünü korumak<br />

ister. Dolayısıyla idam cezasının kaldırılması<br />

bir zaaf yaratır. Devlet<br />

kendi iktidarını koruması gerektiğinde<br />

rahatlıkla hukukun dışına çıkar, ayak<br />

bağlarını çözer.<br />

Katledilen Hasta Tutsaklar<br />

Türkiye'de idam cezasının kaldırılmasına<br />

karşı, tek başına yargısal<br />

süreçler nedeniyle meydana gelen<br />

ölüm sayısı bu cezanın yürürlükte olduğu<br />

dönemde meydana gelen ölüm<br />

sayısından çok fazladır. Devletin öldürme<br />

hakkını en pervasız kullandığı<br />

alan hiç tartışmasız hasta tutsaklardır.<br />

Adalet Bakanlığı verilerine göre<br />

2000-2011 yılları arasında hapishanelerde<br />

2024 kişi hayatını kaybetmiştir.<br />

Bu rakamın önemli bir kısmını<br />

hasta tutuklu ve hükümlü ölümleri<br />

oluşturmaktadır. Oysa hem tutuklular<br />

hem de hükümlüler açısından gerek<br />

iç hukuk gerekse de uluslararası sözleşmeler<br />

ağır hastalık halinde kişilerin<br />

serbest bırakılmasını düzenlemektedir.<br />

Mevcut durumda adeta idam cezası<br />

infaz rejiminin uygulanmasına dönüşmüş<br />

durumdadır.<br />

Hasta tutukluların serbest bırakılması<br />

açısından hiçbir yasal dayanağı<br />

olmadan hükümlülere özgü prosedür<br />

işletilmektedir. Tutukluların<br />

mevcut hukuk açısından masumiyet<br />

güvencesi altında olmaları ve de ağır<br />

hastalık halinin tutukluluk durumunun<br />

değerlendirilmesinde mutlaka göz<br />

önüne alınması gerekmesine karşın<br />

Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp<br />

Kurumu bürokrasisi işletilerek kişiler<br />

serbest bırakılmamaktadır. Bu bürokrasi<br />

de ölüm üretmektedir. Benzer<br />

durum hükümlüler açısından da söz<br />

konusudur. Cumhurbaşkanı’nın Anayasa'nın<br />

104. Maddesi’nde cezanın<br />

infazının tamamen ortadan kaldırma<br />

yetkisi vardır. Ve bu yetkiyi kullanırken<br />

kimseye karşı sorumlu değildir.<br />

Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanırken<br />

sıradan bir doktorun raporunu<br />

28<br />

<strong>BİBER</strong> <strong>GAZI</strong> <strong>KİMYASAL</strong> <strong>SİLAHTIR</strong>!

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!