Zam, Zulüm, İşkence! - Yürüyüş
Zam, Zulüm, İşkence! - Yürüyüş
Zam, Zulüm, İşkence! - Yürüyüş
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Halkların bütün acılarının<br />
hesabını sormak için<br />
Sınıf Kini<br />
Bunu kendime yazdığım bir mektup<br />
sayın. Geçenlerde bir haber okudum.<br />
Daha doğrusu bir film tanıtımı.<br />
Filmin adı, Köpeklerden Nefret<br />
Ederim. Konusu, 1915 yılında minicik<br />
bir çocukken “tehcir” yoluyla<br />
Osmanlı askerleri tarafından öldürülen<br />
babasının cesedinin, ertesi gün köpekler<br />
tarafından yendiğini görmüş bir<br />
insanın yaşadıklarını anlatıyor. Filmin<br />
konusunu okurken dedimki yanlış; köpeklerden<br />
değil, cesedi köpeklere<br />
yedirenlerden nefret etmek gerek.<br />
Nasıl nefretimizin yönünü şaşırtıyorlar.<br />
Filmi izlemedim, onun için filme<br />
ilişkin başkaca yorumum<br />
yok.<br />
Nefret etmeye ilişkin bir<br />
tartışma açmayacağım. Nefret,<br />
kin, intikam... Bunlar<br />
gayet doğal duygular. Ortalıkta<br />
dolaşan hümanist,<br />
“sevgi pıtırcıklarından”<br />
olmadım hiç! “Yüreği sevgi<br />
dolu, kimseyi kıramaz”lardan<br />
da olmadım.<br />
Bence böyle bir insan olamaz. Nefret<br />
ederiz birçok şeyden. “Bana böyle<br />
davranılmasından nefret ediyorum”<br />
cümlesini sıkça duyarım. Benim pek<br />
kullandığım bir cümle değil. Benim<br />
için söz konusu, nefret-kin günlük yaşamda,<br />
küçük tartışmalardan doğan<br />
bir duygu değil.<br />
“Kin, nefret” düzenin sevmediği<br />
kelimeler. Daha doğrusu bizim gibi insanların,<br />
halkın kullanmasını sevmiyorlar.<br />
Yoksa onlara serbest bu kelimeleri<br />
kullanmak. Ki en çok da halka<br />
karşı onlar kin duyuyorlar.<br />
Ben de bu düzenden nefret edip,<br />
düzene karşı kin duyuyorum. Bizi, bu<br />
sistemin çarkları arasında ezmeye<br />
çalışanlara duyulan bir “kin”den söz<br />
ediyorum.<br />
Emperyalistlere karşı verilen Kurtuluş<br />
Savaşı’nda Çanakkale’den çokça<br />
söz edildiğini duydum. Yıllar geçmesine<br />
rağmen,<br />
hala insanlar<br />
toprağı<br />
sürdükçe kemik<br />
ve şarapnel<br />
parçaları<br />
çıktığı söylenir.<br />
Vatan topraklarını<br />
kurtarmak için, kendini<br />
feda eden binlerce insanın<br />
üzerine, bu toprakların bugün tekrar<br />
tekrar emperyalistlere satılmasına<br />
nasıl kin duymayabiliriz? Bu anlaşmaların<br />
altına imza atan Menderes’lerden,<br />
Özal’lardan, Tayyip’lerden<br />
nasıl nefret etmeyiz? Şimdi bizim kazdığımız<br />
yerlerden kemikler fışkırıyor!<br />
Kazmayı vurmaya korkuyoruz bu<br />
topraklara, ellerimizle, tırnaklarımızla<br />
çıkarıyoruz şehitlerimizi. Yanmış<br />
cenazelerimizi, kömürleşmiş bedenlerine<br />
sarılarak alıyoruz. Başı<br />
Yaşatılanları<br />
Unutma,<br />
Düşün!<br />
belli olmayan cenazesini almış bir<br />
anne-babanın kızını defnederken<br />
“kıbleye başı denk gelmesi lazım,<br />
nasıl defnedeceğiz” diye düşünmesini<br />
duyunca insanın kin duymaması<br />
mümkün mü? Her yağmur yağdığında,<br />
“bu yağmur üşütür onu,<br />
onu nasıl toprağa bıraktım, gidin çıkarın”<br />
diyen bir ananın feryadı unutulur<br />
mu? Ya da Hüsnü Yıldız’ın<br />
kardeşine duyduğu özlemini anlatan<br />
satırlar unutulur mu? Unutulmaz elbet.<br />
Sen de unutma, DÜŞÜN!<br />
Kin duyan, intikamının hayallerini<br />
kurar, bunun için çabalar. Eline fırsat<br />
geçse, affetmez saplar hançerini.<br />
Yeni olanaklar yaratır, kin duyduğu kişiyi<br />
yok etmeye, intikamını almaya<br />
çalışır. Bu mektubun da kendime olmasının<br />
bir nedeni de bu. Bir özeleştiri<br />
sayılabilir bu mektup. Onun için açık<br />
açık, yere sağlam<br />
basmak<br />
için yazıyorum.<br />
Belki bu<br />
mektuptan<br />
sonra bir daha yazmazsın kendine<br />
ama bence güçlü olmalı ve yazmalısın.<br />
Dinlemeye hazırsan “sıkı dur”<br />
başlıyorum. Biraz daha çelikleşesin<br />
diyedir bu sohbetim.<br />
“Kin duyuyor musun bu düzene?”<br />
diye sorulsa, sorana “iktidar<br />
sahiplerinin kanını içsem<br />
doymam” derim halkımızın<br />
deyimiyle. Biraz canice gözükebilir<br />
ama kin duymak<br />
kurulan bu kelimelerin ötesinde.<br />
Çok somut, içinizde,<br />
bir yerlerde köpürdüğünü<br />
hissediyorsunuz. Gözlerinin<br />
orta yerine gelip oturuyor. İnsanların<br />
ezildiğini, sömürüldüğünü,<br />
zulmedildiğini<br />
gördükçe büyüyen, mayalanan, köpüren<br />
bir duygu; kin! Ancak intikam<br />
duygusu ile örtüşmeli kin. Eğer bu örtüşme<br />
sağlanamazsa, intikam alacak<br />
yollar oluşturulmazsa, kin de söner gider,<br />
yerinde sadece acı kalır: Yaşananların<br />
acısı! Bu acılar yüzünden<br />
evinden çıkmayan, televizyonu açıp<br />
haber izlemeyen, boş dizilerle beynini<br />
uyuşturan çokça insan gördüm. Sen<br />
henüz o aşamada değilsin. Dikkat “henüz”<br />
dedim. Dudak bükme hemen.<br />
“Bunca şeyi bilip, bunca şeyi yaşadıktan<br />
sonra, öyle olursam, “yuh olsun<br />
bana” diyorsun. Evet, olursan<br />
“yuh” olsun sana! Ve asla o aşamaya<br />
gelmemek için, içindeki intikam ateşini<br />
harlamalısın.<br />
Nasıl harlayacaksın bu ateşi? Yaşadıklarını<br />
düşüneceksin, unutmayacaksın!<br />
Halkın yaşadığı açlığı göreceksin,<br />
unutmayacaksın! Vatanımızın<br />
AÇLIĞA VE ZULME BOYUN EĞMEYECEĞİZ!<br />
Sayı: 291<br />
<strong>Yürüyüş</strong><br />
23 Ekim<br />
2011<br />
27