ce2f0619a556421a63338ed4a4d69de0847c0699

Recommendations

Info

az akıtmış olmalıydı. Tabanca kullanılmamıştı ama. Çok şükür... Onlar bıçak çekmediler. Tuhaf ya, öyle. Yalnız sopa kullandılar. Ama ansızın, döğüşü bırakıp toparlandılar, gittiler. Gigi'yle kardeşine 'Bu, size ders olsun şimdilik' diye bağıra bağıra. Çakıdan korkmuşlardır bana kalırsa. Ben, bizimkilere bir şey oldu diye korkuyordum şimdi. Neyse, o akşam da, kanlar içinde de olsa, eve gidebildik. Geceleri bir daha sokağa çıkmadım ama. Gigi de yalnız toplantı geceleri beni yalnız bırakıyordu. Zaten çok geçmeden İstanbul'un yolunu tuttuk." İstanbul Gigi'ye göre değilmiş. Giulia ders bulmağa, geçimini sağlamağa başlamıştı. Gigi'nin çalıştığı şilep İstanbul'a döndüğünde, Gigi'nin Buenos Aires'te iş bulup kaldığını bildiren mektup da geldi. Üç yıl sonra Gigi İstanbul'a gelmiş, ağlayarak Giulia'nın daha bir yıl sabretmesi gerektiğini söylemişti ama Giulia artık bir yerlere gidecek değildi. "Güzeldi, yiğitti, şakacıydı, şendi ama Mussolini'nin adamlarıyla dünyanın öbür ucundan nasıl uğraşırdı? Bunu anlayacak aklı mı yoktu, yoksa..." Yoksa bu adamları, anaları, dövülsün diye mi doğurmuştu, bu çocuklar, ölmek için, kurşunlanmak için mi gelmişlerdi dünyaya? Alanda yürüyenler, şarkı söyleyenler, günün bütün haberlerini ağız gazetesiyle yayanlar, polisin kovaladığı, dövdüğü, yakalayıp götürdüğü insanlar çoğaldıkça, bugün bütün gazeteleri, dergileri sütun sütun dolduran öyküler oluştukça, birtakım adamlar gitgide köstebekleşiyor, dut yapraklarını yeyip bitiren kurtlar, tırtıllar, kupkuru kalmış dalların ilkyaz sonlarında büsbütün göze batan güdüklüğünden tel tel sarkıyor, yere yaklaşıyordu. Birkaç hafta sonra tulumbalı makineler geldi. O akşam postaneye giderken burnumu sıktım, ağzımı örttüm avucumla. O gün askerler de yoktu artık. Ağaçlan düşünen var gene de, diye geçirdim aklımdan. Belki bu mazot da yetmezdi ama... Belki bir kibrit çakıp... 137
Temizliğin ateşle yapılması gerekmedi hiç. Belki iyi, belki kötü. Ardından yağmur yağdı, saatlerce, sel götürürcesine ortalığı. Ağaçların altı göl oldu. Şarkılar arttı. Anili olacak şarkılar. Olmayacak bir şeyi, Tuna’nm akmayacağını, akmaktan vazgeçebileceğini söyleyen şarkılara karşılık veren, utkulu şarkılar... Elimi çekiyorum ağacın gövdesinden. Bir daha bakıyorum yapraklara. İnanmak için. İnanmalı işte. Karşımda duruyor, güneşi durduruyorlar yukarılarda. Tuna nehri akmaz olur mu? Ağaçlı yolun ucundaki postane kapısı yaklaşmağa başlıyor. 1967 138
Page 2 and 3:
BİLGE KARASU UZUN SÜRMÜŞ BİR G
Page 4 and 5:
Bilge Karasu UZUN SÜRMÜŞ BİR G
Page 6 and 7:
İçindekiler UZUN SÜRMÜŞ BİR G
Page 8 and 9:
9 ADA Başını çevirdiğinde kar
Page 10 and 11:
meleri yüzünden oluyor. Sanki ba
Page 12 and 13:
yor. Kayalar dik. Tırmanamaz. Tır
Page 14 and 15:
saraylıların kaldığı köşk y
Page 16 and 17:
lann sıfırı, o güne değin kend
Page 18 and 19:
de... Testideki su idare edilse edi
Page 20 and 21:
çük bir kayalık. O da ada ama on
Page 22 and 23:
etmişti. Saçı sakalı uzun, yer
Page 24 and 25:
dulan ise, bütün bütün resme ka
Page 26 and 27:
sallık kazanması, korkutuyor beni
Page 28 and 29:
söyleyenler vardı. Ama kenar maha
Page 30 and 31:
cırıltısını kestiği zaman bu
Page 32 and 33:
nına yanaşıp bir şey sormaktan
Page 34 and 35:
ğişiklikler, bu zorlamalar kendis
Page 36 and 37:
yıllarca önce mi gördüğünü b
Page 38 and 39:
yalnız inancını değiştirmesi d
Page 40 and 41:
Açık yanlan güneye bakıyor. Kuz
Page 42 and 43:
manın, demeğe geldiği kararsızl
Page 44 and 45:
zaman başkalanndan kaçmaktan hoş
Page 46 and 47:
Bugüne dek kendini bu kadar çok d
Page 48 and 49:
Bu düşünceye göre, nasıl bir d
Page 50 and 51:
Ieri resimlerdeki parmaklara benzey
Page 52 and 53:
şimdi bir ucu gökyüzünde, bir u
Page 54 and 55:
kendisinden uzak şeyler. Androniko
Page 56 and 57:
yum? diye soran sesi geliyor kulakl
Page 58 and 59:
marttan önce kurumaz, taşlar mart
Page 60 and 61:
mış, elinin sırtıyla yanağın
Page 62 and 63:
dına çekildikçe, yürüdüğü y
Page 64 and 65:
"işte geldi artık" dedi, kaç kez
Page 66 and 67:
Bir adım daha. Bu gece yatağına
Page 68 and 69:
gesi olduğunu aylarca sonra kavray
Page 70 and 71:
sazlık da gölgeye girmiş olacak.
Page 72 and 73:
iraz da altına doğru taşıyor da
Page 74 and 75:
güveni içinde değiller mi? Bayra
Page 76 and 77:
muştu, manastırın malıydı art
Page 78 and 79:
daha çıkmamayı ne zaman düşün
Page 80 and 81:
ağız demekte gösterdiği inat Ya
Page 82 and 83:
dan denetsiz çıkıveren sözler n
Page 84 and 85: içinde şu soru önemini yitirmiyo
Page 86 and 87: anımsıyor? Uyduruyor, yakıştır
Page 88 and 89: lemeyecekti. Bir duvara gelip dayan
Page 90 and 91: Tepenin gene dibinde şimdi. Hava i
Page 92 and 93: Bir de farkına varmış ki, korkus
Page 94 and 95: iıibiri ardı sıra gelecek birço
Page 96 and 97: dürmekten korktuğu için vazgeçm
Page 98 and 99: 99 Boğmuştu. Tilkicik. Boğmak de
Page 100 and 101: maktaydı. Niye boğduğunu bildiğ
Page 102 and 103: üsbütün sersemleyerek, ayağım
Page 104 and 105: Şimdi de gün ışıyabilir. Saatl
Page 106 and 107: mağa çalışıyorlardı. Artık,
Page 108 and 109: dışarıdan gelenlerin sayısına,
Page 110 and 111: Bütün duvarları yıkılıyor İo
Page 112 and 113: 1 13 ce, tek başlarına kalmaları
Page 114 and 115: ir köleliğin karşısındaki kahr
Page 116 and 117: varmadan, debelenip durmuştu. Kurd
Page 118 and 119: Şimdi, karşısında esner gibi du
Page 120 and 121: ister Büyük Konstantinus'un başk
Page 122 and 123: 125 DUTLAR Gözlerime inanamıyorum
Page 124 and 125: 127 melmiş, burnunu çeneme sürtm
Page 126 and 127: Sofradan kalkıp sobanın maşasın
Page 128 and 129: 131 ğini tırtıllara karşın, ya
Page 130 and 131: 133 ama? İnanılır gibi değil."
Page 132 and 133: Ancak bir çeşit gazete, bir çeş
show all

ce2f0619a556421a63338ed4a4d69de0847c0699

Create successful ePaper yourself

Delete template?

Save as template?