Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit
Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit
Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ının telkini, öncelikli olarak ele alınmıştır. Peygamber (as), huzuruna<br />
getirilen çocuklara <strong>ve</strong> gençlere, yaşlarına <strong>ve</strong> seviyelerine<br />
göre öncelikle iman hakikatlerini kavratırdı. Nitekim konuşmaya<br />
yeni başlayan akraba çocuklarına imanın esası olan tevhid hakikatinden<br />
bahseden âyetleri <strong>ve</strong> kelime-i tevhîdi yedi kez tekrar<br />
ettirerek kavratmaya çalışmış <strong>ve</strong> dolayısıyla ashaba da bu hususta<br />
yol göstermişti (Abdurrezzâk, Musannef, IV/334). Ashâptan Cündeb<br />
b. Abdullah’ın naklettiğine göre, bir grup genç Medine’ye gelmişler<br />
<strong>ve</strong> kısa bir süre Allah Resûlü’yle birlikte kalmışlardı. Hz.<br />
Cündeb, bu zaman zarfında Kur’ân’dan önce, iman hakikatlerini<br />
öğrendiklerini, bilahare Kur’ân’ı öğrendiklerini <strong>ve</strong> böylelikle<br />
imanlarının arttığını ifade etmektedir (İbn Mâce, Sünnet 9). Bunlar,<br />
iman hakikatinin çocuklara çok daha erken yaşlarda <strong>ve</strong> onların<br />
anlayabilecekleri <strong>ve</strong> kavrayabilecekleri bir dille <strong>ve</strong> bizzat yaşayarak<br />
öğretilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İman hakikatleri<br />
her ne kadar mücerret bir olgu olsa da, bu tür hakikatleri<br />
kavratmanın da bir yolu <strong>ve</strong> yöntemi vardır <strong>ve</strong> bu hususta takip<br />
edilecek en etkili yol da, imana dair yaşanan tecrübelerin hâl <strong>ve</strong><br />
kâl diliyle çocuğa kavratılmasıdır. İman hakikatlerini bütün hücrelerinde<br />
duyup hisseden bir müminin bu hakikatleri çocuklara<br />
kavratmakta zorlanmayacakları gün gibi aşikârdır.<br />
Resûlullah (as), çocuklara Allah’ın kelâmı olan ‘Kur’ân-ı<br />
Kerîm’i öğretir <strong>ve</strong> ashabına da çocuklarına Kur’ân’ı öğretmeleri<br />
tavsiyesinde bulunurdu. Annesinin isteği üzerine sekiz yaşından<br />
itibaren çocukluğu Allah Resûlü’nün yanında geçmiş<br />
olan Enes b. Mâlik’e şunları tavsiye etmişti: “Evlâdım! Kur’ân<br />
okumayı ihmal etme <strong>ve</strong> (unutma ki) Kur’ân ölü kalblere hayat<br />
<strong>ve</strong>rir; kötü <strong>ve</strong> çirkin şeylere, haddi aşmak gibi kusurlara karşı<br />
da insanı korur…” ( Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, II/377) Keza sahabeyi<br />
bu hususta teşvik etmek için de şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınızı<br />
şu üç hususta yetiştirin! Bunlar: Peygamber sevgisi,<br />
Ehl-i Beyt sevgisi <strong>ve</strong> Kur’ân kıraati. (Ömrünü Kur’ân’ı okuyarak,<br />
hatmederek <strong>ve</strong> anlayarak geçiren) Kur’ân hizmetkârlarına,<br />
hiçbir gölgenin bulunmadığı (kıyamet) gününde peygamberler<br />
<strong>ve</strong> salih kullarla birlikte Allah’ın gölgelikleri takdim edilecektir.”<br />
(Münâvî, Feydu’l-Kadîr, I/225) Allah Resûlü’nün amcasının<br />
oğlu İbn Abbas (ra) da küçük yaşlarda başından geçen bir<br />
hatırasını şöyle nakleder: “Peygamber’in (as) <strong>ve</strong>fatı esnasında<br />
on yaşındaydım. Ve ben (Kur’ân’dan) el-Muhkem’i okumuştum.”<br />
Kendisine ‘el-Muhkem’in ne olduğu sorulduğunda,<br />
onun el-Mufassal (yani Hucûrât Sûresi’nden sonra gelen 68<br />
sûre) olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân 25). Dolayısıyla<br />
Allah Resûlü’nün terbiyesi altında yetişen çocuklar,<br />
Kur’ân terbiyesiyle yetişmişler <strong>ve</strong> küçük yaşlardan itibaren de<br />
seviyelerine göre kulluk görevlerine hazırlanmışlardır.<br />
İmandan sonra en önemli <strong>ve</strong>cibelerden biri olan ‘namaz’ın<br />
çocuklara kavratılması <strong>ve</strong> namaz şuuruyla yetiştirilmesinin de<br />
çocuk terbiyesinde önemli bir yeri vardır. Kulluk görevleri için<br />
her ne kadar buluğ çağı öngörülmüş olsa da, Allah Resûlü,<br />
çocuklara yedi yaşına geldiklerinde alıştırmak maksadıyla namazın<br />
öğretilmesini, on yaşına geldiklerinde hâlâ namazın<br />
ifasında kusurlu davranıyorlarsa, ceza <strong>ve</strong>rilerek tedip edilebileceklerini<br />
ifade buyurmaktadır (Tirmizî, Mevâkîtü’s-Salât 183). 3 Günümüz<br />
eğitimcileri tarafından da zorunlu öğrenme devresinin<br />
yedi yaş civarı olduğu kabul edilmektedir. Çocuk yedi yaşına<br />
girince, o devreye kadar, kendi gözlemleriyle yapılan şeyleri<br />
zaten kavramıştır. Artık bu aşamada sadece, onun elinden<br />
tutup o güne kadar gözlemleriyle algıladığı şeyleri açıklama,<br />
yerine göre teşvik (terğîb) ederek, yerine göre de korkutarak<br />
(terhîble) uyarılmalıdır. Öyleyse belli bir yaşa kadar hâl ile yani<br />
yaşayarak gösterme geçerli iken belli bir dönemden sonra artık<br />
fikrî seviyesine göre <strong>ve</strong> mantığına hitap edecek şekilde her<br />
konuyu açıklamak gerekecektir. Dolayısıyla çocuk, bazılarına<br />
göre Yüce Allah karşısında altı yaşında, bazılarına göre sekiz<br />
yaşında, bazıları için de en geç on yaşında bir yetişkin kabul<br />
edilerek onore edilmeli, izzetine ihtimam gösterilmeli <strong>ve</strong> her<br />
şey, ona peygamberâne bir azim <strong>ve</strong> iştiyakla anlatılmalıdır.<br />
Sonuç<br />
Günümüzde çocuk eğitimine dâir yapılan ilmî araştırmalar<br />
gösteriyor ki, çocuk eğitimi <strong>ve</strong> terbiyesi çocuğun doğumuyla<br />
başlaması gereken bir süreçtir. Hadîs-i şerîflerde<br />
bu <strong>ve</strong>tirede yapılması gereken yükümlülükler arasında,<br />
yeni doğan çocuğa mânevî şahsiyetinin kazandırılmasına<br />
matuf olarak âlim <strong>ve</strong> fâzıl bir zâta tahnik yaptırılarak dua<br />
ettirilmesi, kulağına ilk telkin edilecek sözlerin ezan <strong>ve</strong> ikamet<br />
olması, güzel bir isim <strong>ve</strong>rilmesi, doğumundan dolayı<br />
Yüce Yaratıcıya bir şükrün ifadesi olarak akîka kurbanın<br />
kesilmesi gibi tavsiyelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.<br />
Küçük yaşlarda sevgi <strong>ve</strong> şefkate büyük ihtiyaç duyan yavruların<br />
sevgi <strong>ve</strong> şefkat timsali ebe<strong>ve</strong>y<strong>nler</strong> tarafından muhabbetle kucaklanması,<br />
sevgiden yoksun bırakılmaması da çocuk terbiyesinin<br />
önemli esaslarındandır. Bununla birlikte ölçüsüz <strong>ve</strong> dengesiz<br />
bir sevginin zamanla çocuğun şımarmasına <strong>ve</strong> lâubalileşmesine<br />
sebep olacağından, şefkat-ciddiyet dengesinin korunması <strong>ve</strong> bu<br />
hususta dengeli olunması gerekmektedir. Çocukları hayata hazırlamak<br />
<strong>ve</strong> şahsiyetlerinin gelişmesine yardımcı olmak maksadıyla,<br />
onlara değer <strong>ve</strong>rip ilgilenmek, onların seviyelerine uygun<br />
espriler yapmak, ‘yavrum, evlâdım, çocuğum’ diye hitap ederek<br />
gönüllerini almak, herhangi bir suç işlediklerinde cezalandırmadan<br />
önce konuşmalarına fırsat <strong>ve</strong>rip dinlemek, yaşlarına<br />
uygun görevler <strong>ve</strong>rerek sorumluluk sahibi olmalarına, özgü<strong>ve</strong>n<br />
kazanmalarına yardımcı olmak gibi hususlar da hadîs-i şerîflerde<br />
öngörülen tavır <strong>ve</strong> davranışlardır. Çocuk terbiyesinde en önemli<br />
hususlardan biri de, onların kendi öz kültürümüzü <strong>ve</strong> mânevî<br />
değerlerimizi, en güzel yöntemlerle öğrenmelerini <strong>ve</strong> iyice kavramalarını<br />
sağlamaktır. Onlara, dinî <strong>ve</strong> millî değerlerimizi en tesirli<br />
biçimde kavratmanın yolu, bunları bizzat yaşamamızdır.<br />
* Ondokuz Mayıs Üniv. İlâhiyat Fak. Öğrt. Üyesi<br />
oguner@yeniumit.com.tr<br />
Dipnotlar<br />
1. Tahnîk, hurma vb. gıdaları ağızda çiğnedikten sonra çocuğun damağını onunla<br />
ovmaktır. (İbnu’l-Esîr, en-Nihâye, I/451)<br />
3. “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namazı öğretin, on yaşlarına geldiklerinde<br />
kılmazlar ise dövmek (tedip etmek) suretiyle namaz kılmalarını sağlayın.”<br />
(Bkz. Ebû Dâvud, Salât 26)<br />
12