31.12.2014 Views

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

öpmezdim.” demiştir. Zayıf sayılan bazı hadîs rivayetlerinde,<br />

o esnâda Hz. Ömer’in arkasında bulunan <strong>ve</strong> onun<br />

bu sözünü işiten Hz. Ali ona: “Yâ Ömer! Onda saklı bulunan<br />

sırları bilseydin şimdi böyle seslenmezdin!” mukabelesinde<br />

bulunur. Hattâ bazıları bu hâdiseye bir ekleme<br />

yaparak, Hz. Ali’nin bu sözü üzerine Hz. Ömer’in “Ali<br />

olmasa idi, Ömer helâk olurdu!” dediğini rivayet ederler.<br />

Nihayetinde bir taş olan Haceru’l-Es<strong>ve</strong>d’in öpülmesi, bir<br />

taşın takdis edilmesi gibi bir anlayışa sebebiyet <strong>ve</strong>rebilir;<br />

<strong>ve</strong>rebilir <strong>ve</strong> herkes o taşı bu duygu <strong>ve</strong> bu düşüncelerle<br />

öpmeye kalkışır. Daha sonra da bundan bir hayli hurâfe<br />

doğar. Ve böylece Kâbe, hak <strong>ve</strong> hakikate açık olmanın<br />

yanında şeytanların da oyun oynadığı bir yer hâline gelir.<br />

Çünkü şeytanlar, kalbin etrafında dönüp durmakta <strong>ve</strong><br />

onun zayıf taraflarını yakalamaya çalışmaktadır. Esasen<br />

kalb de insan hissiyatına göre bir Kâbe’dir. Kalbin etrafında<br />

şeytanların menzilleri <strong>ve</strong> mazgal delikleri vardır. Kalbde<br />

takdis edilecek şeylere dair öyle küçük menfezler vardır ki,<br />

‘doğru şeyler’ takdis edilirken, takdis edilmemesi gereken<br />

başka şeyler de takdis edilerek saygı <strong>ve</strong> tazimin yanında<br />

her zaman kaymalar olabilir. Meselâ Makam-ı İbrahim’e,<br />

Haceru’l-Es’ad’e, Kâbe’nin kapısının eşiğine <strong>ve</strong> zeminine<br />

yüz sürülüp, gözyaşı dökülmesi, küçük <strong>ve</strong>silelerin büyük<br />

hedeflere bağlandığı yer <strong>ve</strong> tavırlardır. Bu, bazı insanların,<br />

bir kısım nesnelere karşı, o nesnelerin <strong>ve</strong>râsında Allah’ın<br />

rızasını hedefleyip saygı duyması demektir. Fakat kişi, böyle<br />

bir saygı esnasında dengeyi muhafaza edemeyip takdis<br />

ettiği bu şeylerde dengeyi koruyamazsa, başka şeylere de<br />

olduğundan fazla saygı göstererek büyük bir inhirafa düşebilir.<br />

Hulâsa, o kudsî mekânlarda Allah’ın emrettiği belli<br />

mânâlar ifade eden şeylere karşı yine Allah’tan ötürü saygı<br />

duymak gerekir. Hattâ bunlar birer imtihan <strong>ve</strong>silesi olarak<br />

da değerlendirilebilirler. İşte o büyük basîret âbidesi<br />

Hz. Ömer, avamca anlayışı tevhid çizgisine getirmek için<br />

-mânâ olarak- “böyle taşta, toprakta bir kudsiyet aramayın.<br />

Allah Resulü, onu öpmüştür. Eğer O öpmeseydi ben<br />

de öpmezdim. Zîrâ Haceru’l-Es<strong>ve</strong>d’i öpmek, O öptüğünden<br />

dolayı sünnettir.” diyerek, aklın hür olduğu nokta ile<br />

teslim olduğu noktayı birbirinden ayırmıştır.” 7<br />

Genel olarak Haceru’l-Es’ad’a bu derece önem <strong>ve</strong>rilmesini<br />

ise Fethullah Gülen Hocaefendi şöyle açıklamaktadır:<br />

“Cenâb-ı Hakk’ın her işinde bir hikmeti vardır. Kâbe bir<br />

binadır <strong>ve</strong> biz namazda o tarafa doğru döneriz. Fakat esas<br />

bizim dönüşümüz Allah’adır. Yani biz Cenâb-ı Hakk’ın<br />

marziyatına te<strong>ve</strong>ccüh etmiş oluruz. Cenâb-ı Hak bazı yerlere<br />

kudsiyet lütfetmiştir. Meselâ Mescid-i Aksâ, Mescid-i<br />

Haram <strong>ve</strong> Ravza-i Tâhire hep mukaddestirler. Mülk sahibi<br />

Allah’tır <strong>ve</strong> mülkünde istediği gibi tasarruf eder. İnsanı<br />

Makam-ı İbrahim’e, Haceru’l-Es’ad’e, Kâbe’nin<br />

kapısının eşiğine <strong>ve</strong> zeminine yüz sürülüp,<br />

gözyaşı dökülmesi, küçük <strong>ve</strong>silelerin<br />

büyük hedeflere bağlandığı yer <strong>ve</strong><br />

tavırlardır. Bu, bazı insanların, bir kısım<br />

nesnelere karşı, o nesnelerin <strong>ve</strong>râsında<br />

Allah’ın rızasını hedefleyip saygı duyması<br />

demektir.<br />

bütün hayvanat âleminden üstün kıldığı gibi, İki Cihân<br />

Ser<strong>ve</strong>ri’ni de meleklerin dahi önüne geçirmiş <strong>ve</strong> üstün kılmıştır.<br />

O istediğini yapandır. Şerefli <strong>ve</strong> aziz kılmak da, hor<br />

<strong>ve</strong> zelîl kılmak da O’nun elindedir. İşte O Allah, bir taşı<br />

aziz kılmış <strong>ve</strong> o taş bütün inananların nezdinde mukaddes<br />

kabûl edilmiştir. Bize düşen Cenâb-ı Hakk’ın, hangi<br />

nur <strong>ve</strong> hangi sırra ma’kes yaptığını bilmek değil, O’nun<br />

mübârek saydığı şeylere saygılı olmaktır. Hikmetini anlarız<br />

<strong>ve</strong>ya anlayamayız. Bu asla sonucu değiştirmez. Bizim sevgimize<br />

<strong>ve</strong> saygımıza mâni olmaz.” 8<br />

Haceru’l-Es’ad, Tavafa Başlangıç Noktasıdır<br />

Tavaf ibadetine Haceru’l-Es’ad’ın bulunduğu köşeden<br />

<strong>ve</strong>ya hizasından, onu selâmlayarak başlanır. Buna İstilâm<br />

denir. İstilâm için Haceru’l-Es’ad’a dönülüp namaza durur<br />

gibi eller kulaklar hizasına kaldırılır. “Bismillahi Allahu<br />

ekber” denerek üzerine konur <strong>ve</strong> eller arasından Haceru’l-<br />

Es’ad öpülür. İzdihamdan dolayı bugün başkalarına da<br />

rahatsızlık <strong>ve</strong>rmemek için uzaktan avuçların içi Kâbe’ye<br />

doğru çevrilerek aynı şekilde Haceru’l-Es’ad selâmlanır<br />

<strong>ve</strong> sağ elin içi öpülür. Haceru’l-Es’ad uzaktan işaretle<br />

selâmlanırken karşısında durulup beklenmez, yürümeye<br />

devam edilir. İbn Ömer anlatıyor: “Resûlullah (sas) tavafın<br />

her şavtında Rukn-i Yemanî <strong>ve</strong> Haceru’l-Es<strong>ve</strong>d’i istilam<br />

etmeyi terk etmezdi.” 9 İbn Ömer bizatihi Efendimiz’den<br />

bu şekilde gördüğünü ifade ederek bu uygulamayı asla terk<br />

etmeyeceğini belirtmektedir: “Ben, şu iki rükne, Rükn-i<br />

Yemânî <strong>ve</strong> Haceru’l-Es<strong>ve</strong>d’e Resûlüllah’ın istilam ettiğini<br />

göreliden beri rahat hâlde de olsam sıkışık hâlde de olsam<br />

istilâmda bulunmayı hiç terk etmedim.” 10 İmam Nafi’ de<br />

İbn Ömer’in uygulamasını bize şu şekilde nakletmektedir:<br />

“Ben İbn Ömer’i tavaf yaparken gördüm. Haceru’l-<br />

Es<strong>ve</strong>d’i eliyle selâmlıyor, sonra da elini öpüyordu.” 11 Hatta<br />

İbn-i Abbâs’dan bir rivayette: “Resûlullah (aleyhissalâtu<br />

<strong>ve</strong>sselâm), Veda haccında bir de<strong>ve</strong> üzerinde tavaf yaptı.<br />

Rükn’e bir bastonla istilam buyurdu.” 12 denilmektedir.<br />

38

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!