31.12.2014 Views

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

Yukarılara doğru güverc nler g b kanat çırpalım ve çok ... - Yeni Ümit

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dan dolayı tefsir kabilinden serdettikleri rivayetleri ayırmak<br />

gerekmektedir. Nitekim tefsir kabilinden serdedilen esbâb-ı<br />

nüzûl rivayetleri, sebebin kat’î değil ihtimal dâhilinde<br />

olduğu nu ifade eder. Başka bir deyişle rivayette zikredilen<br />

sebep, hakiki nüzûl ortamına ait değildir <strong>ve</strong> bu siga, âyetin<br />

inişine sebep olan hâdiseyi bildirmek gibi bir anlam ifade etmez.<br />

Bu durumda âye tin mânâsını izah etmek isteyen kimse,<br />

mesela müfessir bir sahabî <strong>ve</strong>ya tâ biî kendi yorumu <strong>ve</strong> istinbatı<br />

olarak bir sebeb-i nüzûl zikretmiş olmaktadır. Onların<br />

bu tavırla maksatları, âyetin inişine sebep olan hakiki sebebi<br />

belirlemek <strong>ve</strong> bu konuda bir delil <strong>ve</strong> hüccet öne sürmek değildir.<br />

Bu bakımdan hangi sebebin hakiki sebep; hangi sebebin<br />

tefsîrî sebep olmadığının belirlenmesi önemlidir.<br />

Binaenaleyh gerçek iniş sebeplerini anlatan dil kalıpları<br />

şunlardır: “Âyetin iniş sebebi budur…” mânâsındaki<br />

anlatıl- sigasının kullanılması. Hâdise سَ‏ بَبُ‏ نُزوُ‏ لِ‏ اْالَيَةِ‏ كَذَ‏ ا<br />

dıktan sonra ف harfi kullanılarak “Şu hâdise oldu/vuku<br />

buldu/soru soruldu <strong>ve</strong> hemen ardından şu âyet nâzil<br />

oldu.” mânâsında حَ‏ دَثَ‏ - وَقَعَ‏ - سُ‏ ئِلَ‏ عَنْ‏ كَذَا فَنَزَلَتْ‏ denilmesi.<br />

Ayrıca Zerkânî’nin “hakiki sebebin makamdan<br />

anlaşılması” mânâsında اَلسَّ‏ بَبِيَّةُ‏ تُفْهَمُ‏ قَطْ‏ عًا مِنَ‏ الْمَ‏ قَامِ‏ diye<br />

bahsettiği ifadeler. Zikredilen bu dil kalıpları, hakiki iniş<br />

sebeplerini bildirirler <strong>ve</strong> bu konuda delil kabul edilirler. 4<br />

Öte yandan hâdisenin zikredilmesinden sonra ف harfinin<br />

kullanılmaması, “Âyet şu olay hakkında inmiştir.” manasında<br />

نَزَلَتْ‏ هَذِ‏ هِ‏ اْالَيَةُ‏ فيِ‏ كَذَ‏ ا denmesi, “Sanıyorum âyet şu<br />

اَحْ‏ سَ‏ بُ‏ هَذِ‏ هِ‏ اْالَيَةَ‏ نَزَلَتْ‏ فيِ‏ olay hakkında indi.” mânâsında<br />

gibiكَ‏ ihtimalli ifadeler kullanılması, “Bu âyetten Allah’ın ذَ‏ ا<br />

muradı budur.” anlamında اللهّٰ‏ ِ مِنْ‏ هَ‏ ذِهِ‏ اْالَيَةِ‏ كَذَا ‏,مُرَادُ‏ “Âyet<br />

تَدُ‏ لُّ‏ هَذِ‏ هِ‏ اْالَيَةُ‏ عَ‏ لَى كَذَ‏ ا şu hususa delâlet ediyor.” mânâsında<br />

يُؤْ‏ خَ‏ ذُ‏ ya da “Âyetten alınacak mânâ şudur.” mânâsında<br />

ibarele- gibi ifade kalıpları ise “açık tefsir مِنْ‏ هَذِهِ‏ اْالَيَةِ‏ كَذَا<br />

ri” olarak kabul edilirler. Başka bir deyişle bu tür ifadeler,<br />

hakiki nüzûl sebeplerini bildirmezler, konuyla ilgili olarak<br />

delil hükmü taşımazlar. 5<br />

Esbâb-ı Nüzûlün Örneklerle Kur’ân’ı<br />

Anlamaya Katkısı<br />

Nasıl ki elde tutulan bir fotoğrafın bütünüyle anlam<br />

kazanabilmesi her biriminin <strong>ve</strong> her karesinin diğer bütün<br />

birim <strong>ve</strong> karelerle sergilediği ilişkilerin bütünüyle dikkate<br />

alınabilmesine bağlıdır, aynen bunun gibi, nazil olan<br />

âyetlerin tam olarak anlaşılıp tefsir edilebilmesi de, nüzûl<br />

ortamının fotoğraf karesine giren bütün birimlerinin sergilediği<br />

alâkalar doğrultusunda gerçekleşmektedir. 6<br />

Âyetlerin nazil olduğu vasata mümkün olan en yüksek<br />

derecede vâkıf olmak, Kur’ân’ın kasd-ı mahsûsunu,<br />

mânâ-i maksûdunu anlama <strong>ve</strong> tefsir etme adına tartışılmaz<br />

derecede önemlidir. Konunun belki en az bu kadar önemli<br />

Âyetlerin nazil olduğu vasata mümkün olan en<br />

yüksek derecede vâkıf olmak, Kur’ân’ın kasd-ı<br />

mahsûsunu, mânâ-i maksûdunu anlama <strong>ve</strong> tefsir<br />

etme adına tartışılmaz derecede önemlidir.<br />

Konunun belki en az bu kadar önemli olan<br />

bir diğer katkısı da şudur ki, esbâb-ı nüzûlü<br />

bilmek Kur’ân’ı anlamak isteyen kimsenin<br />

yanlışa düşmesine, yanlış hüküm <strong>ve</strong> davranış<br />

şekilleri istinbat etmesine mâni olur.<br />

olan bir diğer katkısı da şudur ki, esbâb-ı nüzûlü bilmek<br />

Kur’ân’ı anlamak isteyen kimsenin yanlışa düşmesine,<br />

yanlış hüküm <strong>ve</strong> davranış şekilleri istinbat etmesine mâni<br />

olur. Böylece hem o kişiyi, hem de o kişi <strong>ve</strong>silesiyle hatalı<br />

düşünce <strong>ve</strong> davranış içine girecek başkalarını da muhafaza<br />

etmiş olur. Ayrıca esbâb-ı nüzûlü bilmekle hükümlerin<br />

hikmetleri daha iyi anlaşılır. Hükümleri madde plânında<br />

hazırlayan sebepleri <strong>ve</strong> vasatı bilmek, o hükümlerin hikmetlerini,<br />

illetlerini daha sağlıklı görmeyi sağlar. Bu zemin<br />

üzerine bina edilecek anlama <strong>ve</strong> yorumlamalar, sahihliğini,<br />

istikrar <strong>ve</strong> tutarlılığını temin etmiş olur. 7 Şimdi bu söylediklerimizi<br />

çeşitli örneklerle görmeye çalışalım:<br />

Esbâb-ı Nüzûlü Bilmek Âyeti Kolay Anlamayı Sağlar<br />

Bu maddeye örnek olarak Nur Sûresi’nin 61. âyetinde<br />

لَيْسَ‏ عَ‏ لَيْكُ‏ مْ‏ جُ‏ نَاحٌ‏ أَنْ‏ تَأْكُلُوا جَ‏ مِ‏ يعًا أَوْ‏ أَشْ‏ تَاتًا yer alan<br />

“…Birlikte <strong>ve</strong>ya ayrı ayrı yemek yemenizde günah yoktur.”<br />

cümlesini <strong>ve</strong>rmek mümkündür. Nitekim bu âyetin anlamı<br />

nüzûl sebebi bilindiğinde birlikte <strong>ve</strong>ya ayrı ayrı yemek yemenin<br />

ne demek olduğu çok daha sağlıklı bir zemine oturmaktadır.<br />

Katâde <strong>ve</strong> Dahhâk, bu âyetin nüzûl sebebi hakkında<br />

şu tespiti paylaşırlar: Bu âyet, kendilerine Leys bin Amr<br />

oğulları denen Kinaneli bir kabile hakkında nazil olmuştur.<br />

Onlar bir insanın kendi başına yemek yemesini sakıncalı bulurlar,<br />

hattâ günah sayarlardı. Bazen öyle olurdu ki, kişi yemeği<br />

önünde sabahtan akşama kadar durur, yemeğine iştirak<br />

edecek bir misafir beklerdi. Akşama kadar kimse gelmezse,<br />

ancak o zaman yemeğini yerdi. Bu alışkanlık üzerine Allah<br />

Teâlâ bu âyeti indirdi. Bu âyet misafiriniz gelirse birlikte yer,<br />

gelmezse kendi başınıza da yemeğinizi yiyebilirsiniz, bunda<br />

bir sakınca yok diyerek bir rahatlama getirdi. 8<br />

Esbâb-ı Nüzûlü Bilmek Yanlış Hüküm<br />

Çıkarmaya Mâni Olur<br />

Hz. Ömer’in (ra) Bahreyn’e vali olarak görevlendirdiği<br />

Kudâme b. Maz’ûn hakkında içki içip sarhoş olduğuna<br />

22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!