TeMAEnerji piyasasınındinamiklerinin, giderek artanbir şekilde “gelişmekte olanülkeler” tarafından belirlendiğigörülebilir. Dolayısıyla,ülkemizin de gerekihtiyacı, gerek bu ihtiyacıgidermesindeki rolü giderekartacaktır.Tüm enerji kaynaklarına talepartmaktadır. Dolayısıyla,ülkemizdeki enerjikaynaklarının potansiyellerininbelirlenmesi ve verimlikullanımlarının sağlanması,bir devlet politikası halinegetirilmelidir.Enerji arzı için gereken yatırımihtiyacı artmaktadır. Bunaparalel olarak, devlet teşvikmekanizmalarının gözdengeçirilmesi önemlidir.Artan fosil enerji kullanımı,geri dönülemez ve yıkıcısonuçlar doğurabilecekbir iklim değişikliğine yolaçacaktır. Öngörüleregöre, 2035 yılına kadarCO2 emisyonları yüzde20 artacaktır. Bu durum,yenilenebilir enerjikaynaklarının ne kadar önemliolduklarının bir göstergesidir.Kömür, küresel anlamda enfazla bulunan yakıttır. Ancak,küresel rezervlerin (1 trilyonton) mevcut kullanım hızıylaancak 150 yıllık üretimeyetmesi öngörülmektedir.Enerji sübvansiyonları içinde,yenilenebilir enerjiye ayrılanpay büyümeye devamedecektir.Bu bilgiler ışığında, 2035 yılınakadar, enerji kaynaklarınıntalepteki paylarının aşağıdakigibi değişmesi öngörülmektedir.Şekil 2 2035 yılına kadarenerji kaynaklarının taleptekipaylarının değişimiBu öngörülere göre, 2035 yılınakadar dünya çapında kurulugüç kapasitesinin yarıdanfazlasının yenilenebilir venükleer enerjilerden oluşmasıbeklenmektedir.SONUÇFosil yakıtların enerjiüretimindeki payını azaltmak veyenilenebilir enerji kaynaklarınayönelmek zorundayız.Ülke olarak, hem kendi enerjiihtiyacımızın artacağını hemde dünyadaki enerji ihtiyacınıgidermekteki rolümüzünartacağını bilerek, enerjipolitikalarını oluşturmalıyız.Yenilenebilir enerji kaynaklarınınpotansiyellerini ortayaçıkarmalı ve bu potansiyellereuygun uzun vadeli planlaroluşturmalıyız.Enerji ihtiyacını karşılayacakyatırımları sağlayabilmek için,teşvik mekanizmalarını gözdengeçirmeliyiz.KAYNAKLAR[1] International Renewable Energy Agency:http://www.irena.org/DocumentDownloads/factsheet/factsheet.pdf[2] World Energy Outlook 2011, InternationalEnergy AgencyDr. Rıza Kadılarwww.lowcarbonturkey.com portalıkurucusu ve “KARBON: Fırsat mı Tehditmi?” kitabı yazarıDüşük karbonlu ekonomiDüşük karbon ekonomisi birbakıma 21. yüzyılın kalkınmamodeli olarak da görülebilir.İnovasyon ile birleşen teknolojiyiüretmek bu işin temelinde yeralıyor. Bu konuda liderlik edenve bu süreci iyi yöneten uluslarve kurumların, bu değişimdençok daha güçlü çıkacaklarınısöyleyebiliriz. Tabii bu süreçbir yandan rekabette hemciddi bir avantaj hem de tehdityaratırken bir yandan dabireylerin düşünce kalıplarınıönemli ölçüde etkiliyor. Bubağlamda artık medeniyetve gelişmişlik parametreleriarasında yaşam tarzımızın hangiölçüde karbon yoğunluğunuazalttığımız gibi bir kavram dayer almaya başladı.Bu yaklaşım bireylerden,kurumlara hatta ulusal anlamdada devletlere kadar uzanıyor...2000’li yılların başında batıdünyasının, gelişmekte olanülkelerin önüne koyduğu yenibir engel gibi görülen bu düşükkarbon ekonomisi, başta Çinolmak üzere birçok gelişmekteolan ülkenin de sahiplenmesiile artık temel bir kalkınmamodeli oldu. Haklı nedenlerlede olsa maalesef Türkiye, uzundönem bu sürecin dışındakalmayı tercih etti. Kısa vadedeekonomimizin rekabetçiliğiiçin iyi bir strateji gibi görünseda kısa zamanda bu oyunundışında artık kalamayacağımıza96
izler de ikna olduk. Yani 300milyar dolara yaklaşan dışticaret hacmine ve 30 milyonturisti hedefleyen turizmsektörüne sahip olan, her sene10 ile 20 milyar dolar arası dışsermaye yatırımı (FDI) çekenve çok kapsamlı bir lojistikmerkezi olmaya aday olanülkemizin, küresel kararlılık arzeden bu sürecin karşısındaveya dışında kalması tabii kidüşünülemez. Özellikle tedarikzincirinde yaşanan bilinçlenme,küreseldeki büyük oyuncularınbütün tedarikçilerine ve işortaklarına karbon ayakizlerini düşürmeleri içingetirdikleri zorunluluklar, dünyaekonomisi ile entegre olmuşkurumlarımızdan başlayarakekonomimizin ve bireyselyaşam tarzımızın her alanındabu kavram ile karşılaşmamızave barışık bir yaşam sürmemizeneden oldu.Düşük karbonlu ekonomiyegeçiş süreçleri dünya genelindebir daha geri dönülmeyecekşekilde büyük bir kararlılıklahayata geçmeye başladı. Yeşildönüşüm ile ilgili önümüzesunulan çarpıcı rakamlardanbirkaçı IEA tarafından açıklanan“Blue Map” senaryosuna göre2030 yılına kadar her sene 750milyar dolar, daha sonrasındada 2050’ye kadar her sene 1.6trilyon dolar yatırım gerekiyor.WEF ve Bloomberg NewEnergy Finance tarafındanyapılan bir çalışmaya göreküresel ısınmayı 2 derecenin<strong>altın</strong>da tutmak için her sene500 milyar dolar, HSBC’nintahminine göre düşükkarbonlu ekonomiye geçişiçin 2010 ile 2020 arasında10 trilyon harcama yapmakgerekiyor. UNEP tarafındanyapılan bir çalışmaya göre ise2050’ye kadar her sene dünyaGSMH’nın yüzde 2’si bu amaçlagerçekleşecek çalışmalarayönlendirilmelidir. İngiltereörneğinde ise 2025 yılınakadar yarısı enerji verimliliğinekanalize edilecek 750 milyarsterlinlik bir bütçe ön görülüyor.Öte yandan geleceğe dönüktahminlerden oluşan burakamları desteleyen önemligelişmelere de tanık oluyoruz.2007-2010 yılları arasındadünya genelinde yapılanyenilenebilir enerji yatırımıtoplamı 627 milyar dolarıulaştı ve küresel finansalkriz sonrası G20 hükümetleritarafından açıklanan önlemlerkapsamında “yeşil yatırımlara veteknolojilere” verilen destek 522milyar dolar olarak belirlendi.En çarpıcı gelişmeler ise yeşildevrimin liderliğine soyunanÇin’de görülüyor. 2011 yılındabaşlayan 12. Beş Yıllık Plan’daÇin hükümeti yenilenebilirenerji, temiz teknolojiler ve geridönüşüm projeleri yatırımını468 milyar dolar olarakaçıkladı. Bu sene içinde dedünyada yenilenebilir enerjiyeen çok yatırım yapan ülkeoldu ve zaten en hızlı büyüyenekonomiye sahip Çin’de yeşil97