15.12.2012 Views

Vankomisine Dirençli Enterokoklar (VRE) - EKMUD

Vankomisine Dirençli Enterokoklar (VRE) - EKMUD

Vankomisine Dirençli Enterokoklar (VRE) - EKMUD

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Toplum Kökenli Enfeksiyonlarda Direnç ve Tedavi:<br />

Pnömoni<br />

Hastaneye yatış hikayesi olmayan ve öksürük,<br />

balgam, solunum sıkıntısı gibi akut alt<br />

solunum yolu enfeksiyonu belirti ve bulgularının<br />

başka bir nedene bağlanamadığı olgularda<br />

yeni bir radyolojik bulgunun da olaya eşlik etmesi<br />

toplum kökenli pnömoni (TKP) olarak tanımlanır.<br />

Radyolojik bulgu olmaması durumunda<br />

tanının duyarlılığı belirgin olarak düşmektedir<br />

(1).<br />

ETKENLER<br />

Hastaların TKP’ye neden olan patojenlere<br />

karşı duyarlılığını belirleyen başlıca faktörler;<br />

yaş, immün durum, coğrafik bölge, hastanede<br />

yatış öyküsü ve yerel duyarlılık durumudur. Bazı<br />

çalışmalarda olguların %50’sinde etkenin izole<br />

edildiği belirtilse de mikrobiyolojik tanı pratikte<br />

%10-20’yi geçmemektedir (2). Bu zorluk çeşitli<br />

tanısal yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla<br />

aşılmaya çalışılmakta ve TKP’ye neden olan etkenlerin<br />

kesin (definite), yüksek olası (probable)<br />

ve düşük olası (possible) şeklinde gruplandırılması<br />

önerilmektedir (3). Ülkemiz de dahil olmak<br />

üzere dünyada en sık görülen bakteriyel etkenler;<br />

Streptococcus pneumoniae, Haemophilus<br />

influenzae ve Moraxella catarrhalis’tir. Atipik<br />

pnömoni etkenleri olarak değerlendirilen<br />

Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia pneumoniae<br />

ve solunum yolu virüsleri ise 21 Avrupa ülkesinin<br />

katıldığı bir çalışmada %22 oranında bulunmuştur<br />

(4).<br />

Toplum kökenli metisiline dirençli Staphylococcus<br />

aureus (MRSA) özellikle cilt ve yumuşak<br />

doku enfeksiyonlarına neden olurken, TKP’nin<br />

seyrek bir etkenidir. Bu etkenin neden olduğu<br />

hastalık, çoğu suşta bulunan Panton-Valentin lökosidin<br />

toksini nedeniyle nekrotizan pnömoni<br />

şeklinde gelişir. Özellikle influenza sonrası görülür.<br />

Bunun dışında son dönem böbrek yetmezliği,<br />

damar içi uyuşturucu bağımlılığı ve özellikle<br />

kinolonlar olmak üzere antibiyotik kullanım öyküsü<br />

MRSA pnömonisine neden olabilir.<br />

Aspirasyon pnömonileri TKP’ler arasında zaman<br />

zaman görülmekte olup, son zamanlarda<br />

yapılan çalışmalarda gram-negatif bakterilerin<br />

anaeroplardan daha sıklıkla saptandığı ve bu nedenle<br />

tedavinin gram-negatif bakterileri de kapsayacak<br />

şekilde planlanması gerektiği vurgulanmaktadır.<br />

Bu bakteriler dışında zaman zaman<br />

akut solunum yetmezliğine kadar giden tablola-<br />

2<br />

ra neden olan SARS, kuş gribi gibi viral etkenler<br />

görülebilmektedir.<br />

DİRENÇ SORUNU<br />

Günümüzde artan sıklıkta görülen pnömokoklardaki<br />

direnç TKP’lerin tedavisinde karşılaşılan<br />

önemli bir sorundur. <strong>Dirençli</strong> pnömokoklarla<br />

enfeksiyon riskini artıran durumlar; > 65<br />

yaş, son 3 ayda beta-laktam ya da kinolon kullanımı,<br />

alkolizm ve immünyetmezliktir. Pnömokok<br />

aşısının ise antibiyotiklere dirençli pnömokoksik<br />

pnömoni insidansını düşürdüğü saptanmıştır.<br />

Avrupa antibiyotik direnç izleme sisteminin<br />

1999-2004 yılları arasındaki kayıtlarına göre<br />

penisiline duyarsız pnömokok suş oranları pnömokok<br />

aşılama programının uygulandığı ülkelerde<br />

düşmüştür (5). Örneğin; İngiltere’de 2000<br />

yılında %6.7 olan penisilin duyarsızlığı sonraki<br />

yıllarda 2 yaş altındaki tüm çocuklara rutin pnömokok<br />

aşısı uygulanmasıyla %3 oranlarına düşmüş<br />

ve ileriki yıllarda değişmeden kalmıştır.<br />

Makrolidlere direnç tüm Avrupa’da giderek<br />

artmaktadır. Benzer şekilde Amerika Birleşik<br />

Devletleri (ABD)’nde yapılan çok merkezli bir<br />

çalışmada yıllar içinde pnömokoklarda penisilin<br />

direncinin (%18’i yüksek düzeyde olmak üzere<br />

yaklaşık %35 oranlarında) pek değişmeden kaldığı,<br />

ancak makrolid direncinde belirgin artış olduğu<br />

bildirilmektedir. Literatürde kinolon direncinin<br />

%1’in altında olmasına karşın ilk basamak<br />

mutasyonunun (parC) %21 oranında saptandığını<br />

(bu durumda ilaç hâlâ etkindir), ancak ikinci<br />

basamak mutasyon (gyrA) gerçekleşirse hızla direnç<br />

gelişeceğini bildiren çalışmalar vardır (6).<br />

Doğu Akdeniz ülkelerinin katıldığı bir çalışmada,<br />

dirençli pnömokok suşlarının Türkiye’de<br />

de giderek arttığı saptanmıştır (7). 2004-2005<br />

yılları arasında 6 şehrimizdeki merkezlerin katıldığı<br />

araştırmada penisilin ve makrolidlere direnç<br />

yaklaşık sırasıyla %8 ve %16 olarak bulunmuştur<br />

(8). Daha yakın tarihli bir araştırmada ülkemizdeki<br />

okul çocuklarında S. pneumoniae suşlarında<br />

penisilin ve eritromisin direncinin sırasıyla yaklaşık<br />

%25 ve %42 olduğu rapor edilmiştir (9).<br />

Ülkemizden yapılan diğer iki çalışmada penisiline<br />

orta direncin %38-38.9, yüksek direncin<br />

%0.7-10.4 olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmalarda<br />

makrolid direnci %16.1-37.6 olarak bildirilmiş<br />

olup, levofloksasine direnç gözlenmemiştir<br />

(10,11). 2008 yılında Türkiye’deki pnömokok<br />

2. Türkiye <strong>EKMUD</strong> Bilimsel Platformu 2009

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!