Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Seçil Erel (Ressam):
Yaşamın sonsuz olasılıklarına
daha fazla inanalım
“Tüm dünya adına sıradışı bir sene oldu. Çok şey öğrendik, değiştik.
Yaratıcı zekanın ve esnekliğin önemini, sanatın aslında
bir lüks olmadığını, kişisel gelişimle ne kadar paralel olduğunu
gözlemlediğim bir yıl oldu. Bu nedenle de kişisel çalışmalarıma
ek olarak, ekiplerle ve fayda sağlamak hedefiyle hareket
ettim. 2017’den beri Londra’da ev, atölye olarak yaşıyorum.
Bir masanın etrafında bir yığın proje geliştirip, aktif bir süreç
geçirdim. Ben zorlu koşullarda alternatif olasılıkları görmeye
çalışıp, değişime kolay adapte olabilen esnek birisiyim. Bu
sayede kendimi motive edip, hem kendime hem de etrafıma
nasıl fayda sağlayabilirim sorusuyla güne başlıyorum.
sini hayata geçirdim. Bu sene öğrendiğim en önemli şey,
yaşamın sonsuz olasılıklarına daha fazla inanmak, geleceği
koşulsuz kucaklamak, daha fazla kendim gibi olmak, her
koşulda güzel detaylara odaklamak ve daha fazla şükretmek
oldu. Bütün bunlar, karantina günlerinde bütünün bir parçası
olduğunu hissetmeme çok yardımcı oldu.”
33
KAPAK
İlk hafta itibariyle Londra ve İstanbul’daki tüm projelerim
iptal oldu. Maddi ve manevi olarak gerçekten zorlandığım
bir andı. Sekiz yaşında kızımla Londra’da tek başıma kaldığımda;
“Evim neresi, ben ne yapıyorum, ne yapmayı seviyorum
ve nasıl” gibi sorularla boğuşurken buldum kendimi.
Fakat bir noktadan sonra, bunu yeniden başlamak için bir
fırsata çevirmeliyim diye düşündüm. Kişisel çalışmalarım
hâlihazırda değişim geçiriyordu. İçsel yolculuğuma daha
fazla odaklanarak ürettiğim “Universal Fragments” seri-
Burcu Yılmaz (İllüstratör - Editör):
Evden çıkamamak ruhumu,
bedenimi, yaratıcılığımı hırpaladı
“Salgının beni en çok etkileyen kısmı, 14 Mart-1 Haziran
dönemiydi. Pek de iyi olmayan bir hâlde kapandığım evden,
intihar düşüncesiyle çıktım. Bu dönemi ailemle geçirdiğim
için Rilke’nin ‘Aile, kendini yok etmenin tepe noktasıdır’
düşüncesini hakkıyla anladım. Evden neredeyse hiç çıkmadığım
iki buçuk ayda yapabildiğim tek şey kitap okumak ve
yegâne eğlencem de okuduğum kitapların listesini yapmak
oldu. O listeye baktıkça kendimi işe yaramış hissederim belki
diye… Günlük dışında ne yazdım ne çizdim. İkinci aya
girerken yemek yemek bile manasız gelmeye başladı.
Evden çalışan birinin sokağa çıktığı anlar, her gün dışarıda
olanlara nazaran biraz daha önemlidir. Ve benim için o anlar,
bir anlamda Orta Çağ’ın karnaval günleri gibiydi. On yıldır
evden çalışsam da -ki bunun nedeni hareket özgürlüğümü
koruma çabamdı- evden çıkamamak, evden çıkmamak zorunda
olmak ruhumu, bedenimi, yaratıcılığımı hırpaladı.
Seyahat yasağının kalkmasıyla evden çıktım ve bir daha da
geri dönmedim. Kontrolü elden bırakmadım ama kendimi kilit
altında tutmuyorum artık ve neyse ki tekrar yaratabiliyor,
çalışıyorum -düzenli terapist seanslarının da bunda etkisi var
tabii. Bu dönemin geçmesini ölü numarası yaparak beklediğimi
biliyorum. Öte yandan, salgın geçtiğinde “Hayat işte asıl
o zaman başlayacak!”
İstanbul Sanat | Ocak / Şubat / Mart 2021 / 02