Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
1914-1918 Siperdeydik’te Fransız yazar, birinci paylaşım
savaşının resmi tarih anlatısının dışına çıktı. Kahramanlık
öykülerinin yerini ölümü bekleyen askerler, emre itaatsizlik
edenler, kaçanlar ve korkanlar aldı. İlk defa bir grafik roman,
siperlerin gerisinde yaşanan gündelik dertlere, endişeli bekleyişe
yüzünü döndü. Jacques Tardi’nin kitabının başında savaşa
dair yaptığı değerlendirmesi ise oldukça çarpıcıydı: “Adına
savaş denen bu iğrenç toplu macerada, ne bir kahraman ne
de bir ana karakter bulunmakta. Sahipsiz ve bitimsiz bir ölüm
çığlığından başka hiçbir şey yok.” Belki de bu nedenle Tardi,
2013 yılında kendisine verilen ve Fransa’nın en yüksek sivil
nişanı olan Légion d’honneur’u herhangi bir gücün iradesi
altında kalmamak için geri çevirdiğini açıklamıştı.
İKİNCİ SAVAŞIN TRAVMALARI
Bunların ötesinde Jacques Tardi’nin diğer karakteristik
çalışmaları ise Adèle Blanc-Sec’in Olağanüstü Maceraları
serisi ve dedektif Nestor Burma’nın Türkçeye çevrilen
az sayıdaki macera serisinin ilk iki kitabı Tolbiak Köprüsünde
Hava Puslu, İstasyon Sokağı No:120... 1975’te yaratılan
Adèle Blanc-Sec’in Olağanüstü Maceraları, kadın
kahramanların çizgi romanlarda yer almadığı bir dünyada
büyük bir ilgi uyandırdı. Nestor Burma’nın maceraları da
başlı başına Fransız polisiyesinin bağrından kopmuştu.
Polisiye yazarı Leo Malet’ile girişilen ortak çalışma, Fransız
kara polisiyesinin en güzel örneklerinden. Öyle anlar
geliyor ki, bir yerden Jean Gabin’in belireceğini düşünüyorsunuz.
65
DOKUZUNCU SANAT
KADERLERİNİ KENDİ ELLERİNE ALAN
SIRADAN İNSANLARIN HİKÂYESİ
2001-2004 yılları arasında Jean Vautrin ile Halkın Çığlığı’na
imza atan Jacques Tardi, benzeri görülmemiş bir çalışmayı
ortaya çıkarttı. 1871 baharında Paris’te patlayan ve iki ay
süren fırtınayı yansıtan Halkın Çığlığı, kuru bir çizgi-belgesel
değil; halkın tarihsel belleğini, kültürünü ve folklorunu
estetik görsellikle tazeleyen bir çalışma oldu. Paris Komünü’nün
başlangıç tarihine denk düşen hikâyede Vautrin ve
Tardi; umutları, coşkuları, hayal kırıklıkları ve acılarıyla bir
döneme tanıklık etti. Paris’in yoksul, pis mahallelerinden,
batakhanelerden, atölyelerden, genelevlerden fırlayan karakterlerin
yarattığı o devasa gücün, insanlığın ortak kaderi
için giriştiği mücadeleydi bu.
Jacques Tardi, bu büyük senfoninin sıradan insanlarına
saygı ve minnet duyuyor adeta. Özgürlük ve eşitlik sloganını
temsil eden, göğüsleri açık, ayakları çıplak ve ellerinde
bayraklarıyla yollara çıkan Marianne silüetlerinin kâğıda
yansıdığı o anlarda, St. Germain Bulvarı’nda bir barikatın
içindeydik artık. Versailles askerlerinin saldırıya geçtiği
anlarda ise sirkte insanları eğlendiren cüce Matmazel Palmir’in
kafasında Frigya külahı, belinde revolver tabancasıyla
cepheye koştuğuna şahit oluyoruz; “Komünün bütün
evlatlarına ihtiyacı var! En küçüklerine bile!” O andan sonra
cüce Palmir, Fransa’nın ulusal sembolü Marianne’nin yerini
çoktan almıştır artık. Dedik ya Halkın Çığlığı sıradan insanların
hikâyesi diye; Vautrin ve Tardi, sıradan insanı idealize
etmeden, onun tüm varoluşlarına tanıklık etmemizi istiyor.
Çıkarcı, bencil, lümpen hâllerini görmemizi istercesine, karakterleri
yalın bir şekilde sunuyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda esir şehrin bunaltıcı ve tehlikeli
atmosferi içinde geçen Burma’nın hikâyeleri, sinema
perdelerine de yansıdı. Tardi, İkinci Dünya Savaşı’nda
yaşananları anlattığı çalışmalarda ise bambaşka bir ruh
hâline büründü. Esir düşmenin ve esir kamplarının ne
demek olduğunu tarihi belgelerden değil, babasının yaşadıklarından
bilen Jacques Tardi; Stalag IIB Kampında
Savaş Esiri, Stalag IIB Kampında Savaş Esiri, Fransa’ya
Dönüşüm ve hâlihazırda Türkçeye çevrilmemiş olan serinin
üçüncü kitabı Savaştan Sonra’da babasının anılarına
yer veriyor.
FRANSIZ KÜLTÜR TARİHİNİN
GÖRSEL BELLEĞİ
Tardi’nin çalışmalarını bir araya getirdiğimizde ortaya Fransa’nın
kültür hayatı, tarihi ve insan ilişkileri ortaya çıkıyor.
Bu anlamıyla Jacques Tardi, Fransa tarihinin tüm dönemlerini
içselleştirip, görsel bütünlüğe kavuşturmuş bir isim. Çalışmaları
sadece Avrupa sanatını değil, tüm dünyada sayısız
sanatçıyı etkilemiş; grafik romanı kahramanlık kültüründen
kopartarak, sıradan insanın dertlerinin peşine düşmüş
bir isim. Çalışmalarında melankolik bir hava estiren Tardi,
Türkçeye çevrilmemiş birçok kitabında çelişkilerin peşinde
koşmuş. New York Mon Amour’da metropol kültürünün
birey üzerindeki yıpratıcılığını sorun edinmiş, 1968-2008...
N’effacez pas nos traces!’te ise Mayıs 68’i bestelerin içinden
çıkartmış. Son olarak denilebilir ki, Tardi her koşulda
kendi ruhunu toplumsal paradigmanın içinde arayan, keşfe
çıkmış bir sanatçı olmuş. Grafik romanla sosyal tarihi ve
edebiyatı buluşturmasının yanı sıra dokuzuncu sanata yönelik
bakış açılarını değiştirmeye, potansiyelini göstermeye
kendisini adamış.
İstanbul Sanat | Ocak / Şubat / Mart 2021 / 02