13.01.2021 Views

İstanbul Sanat Dergisi/ Sayı 2

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Öte yandan, aynı çalışmanın ortaya koyduğu bir başka mesele

daha var. Her iki grubun da TTCT-F skorlarının, beyinlerinin

gri madde hacimleri (volüm) ile belirgin şekilde

ilişkili olduğu. Tam olarak sol medial frontal girus ve sol

frontal singulat korteks... Bu kısım çok fazla nöroanatomi

tanımı içerdiği için açıklamadan öylece bırakmak istiyorum.

Tıp doktorlarına saygılar! Ancak beynin ön (frontal) loblarının

konumuzla alakalı işlevlerinden bahsedecek olursak;

yaratıcılık, problem çözme, karar verme, planlama, yürütme,

basamaklı düşünme, sıraya koyma, yargılama, istenç,

içgörü, hayalinde canlandırma gibi bilişsel işlevlerin sorumluluğunu

yürüttüğünü de eklemek isterim. Sonuç olarak

bu konuda yapılan istatistiki analizler, TTCT-F skorlarının

sanat alanında eğitim görenlerin beyinlerine ait yukarıda

bahsi geçen bölümleri ile kayda değer şekilde pozitif bir ilişki

gösterirken, sanat dışı alandakilerde bu ilişkinin negatif

olduğunu gösteriyor.

59

PERSPEKTİF

Ve araştırmacıların son sözü: “Profesyonel olarak alınan

sanat eğitimleri/sanat programları, bireylerin yaratıcılık

becerilerini interkortikal bağlantılarını geliştirerek yükseltebileceğini

gösteriyor.”

Lorenzo Bernini

Sanatsal kabiliyeti bir anlamda yaratıcılığa dönüştürebilme yeteneği

bize bahşedilmedi ise daha fazla çalışarak, defalarca tekrar ederek

ve deneyerek elde edebilmek mümkün gibi. Elimizi, gözümüzü,

hafızamızı ya da kısacası aslında beynimizi eğitebiliriz. Nesneleri

olduğu gibi anlayabilmek, onları gerçek boyutlarıyla, renkleriyle,

açılarıyla ve çevreleriyle olan ilişkileriyle görebilmek ve hafızada

tutabilmek için daha fazla pratik yapmak şart. En azından bu konuyla

ilgili çalışan bilim insanları böyle söylüyor. Elbette ki sanatsal

yaratıcılık için gerekli en temel itkiye, yani “yaratma ihtiyacına”

sahipsek.

Peki ama yaratıcı kabiliyete çalışarak ulaşmak mümkün mü? Yaratıcılık

tek başına sanatsal bir yapı oluşturmak için yeterli mi? Beynimizin

gri ve beyaz alanları bize biraz ipucu veriyor gibi... Biçimsel

yaratıcılığa odaklanan ve yaratıcılık mekanizmasındaki farklılıkları

ortaya koymak adına Voksel Bazlı Morfometri (beyin anatomisindeki

merkezi farklılıkları ortaya koyan nörolojik görüntüleme) yöntemini

kullanarak, Torrance Yaratıcı Düşünce Testi-F (TTCT-F) ile

sanat eğitimi alan öğrencilerle almayanlar üzerinde yapılan akademik

bir çalışmanın bulgularından bahsetmek istiyorum. Yapılan bu

araştırmada, sanat eğitimi alan öğrencilerin TTCT-F skorlarının,

almayanlara göre belirgin şekilde yüksek olduğu gözlemlenmiş. Bunun

nedeni ise, bu öğrencilerin yaratıcı aktiviteler için daha fazla

pratik yapma olanağına ve çalışma süresine sahip olmaları. Yani

profesyonel anlamda alınan sanat eğitimleri ile biçimsel yaratıcılık,

bir derecede pozitif yönlü ilişkili.

Benim konuyla ilgili okuduklarımdan yaptığım genel çıkarım

ise şu: Önemli olan sanatçının ne kadar veya ne konuda

kabiliyetli olduğu değil, yaratmayı ne kadar çok istediği ve

bu konuda ne kadar çalıştığı. Yazının tam da bu kısmında,

zamanında doktora tezim için yaptığım araştırmanın bir

bölümünden de bahsetmek uygun olur gibi düşünüyorum.

İtalya’da kalırken sanat galerileri, sanatçı galerileri ve sanat

eleştirmenleriyle görüşmeler yapma fırsatım olmuştu. Onlara

sanat piyasalarını, sanatçı-galeri-eleştirmen ilişkilerini

ve bir galerinin bir sanatçı ile çalışmaya nasıl karar verdiğini,

sanatçının ve sanat yapıtının değerini nasıl belirlediklerini

sormuştum. Bu görüşmelerden edindiğim bilgilerden bir

genelleme yaparak söylüyorum; sanatçı galerileri, yani bizzat

sanatçıların bir araya gelerek açtıkları galeriler, sanatçı

ve sanat yapıtlarının değerini belirleyen temel unsurları öncelik

sırasına göre aldığı eğitim, gittiği okul, birlikte çalıştığı

isimler, katıldığı sergiler, yaratıcılık, kabiliyet, kendisinde

oluşturduğu hisler, kullandığı malzeme, bir galeri tarafından

temsil edilip edilmediği şeklinde sıralarken; sanat galerilerinin

genel olarak yaptığı sıralama sanatçının daha önce

katıldığı sergiler, yapıtta kullanılan malzemeler, yapıtın boyutu,

sanatçının daha önce kim tarafından temsil edildiği,

önceki satışları ve eğitimi/kiminle çalıştığı vb. şeklindeydi.

Sanırım bazen, bazı sanat galerileri için ağ etkisinin önemi,

diğer pek çok unsurdan daha önemli hâle gelebiliyor.

Yalnız şunu da söylemek gerekir ki, bir Gian Lorenzo Bernini

olmak çok da kolay olmasa gerek. Bir insan ömrü boyunca

çalışmak, Bernini olmaya yeter mi? Son derece şüpheli!

Zira kendisi “Il Ratto di Proserpina (Proserpina’nın Kaçırılışı)”

yapıtını henüz yirmi üç yaşındayken tamamlamış.

Ve son olarak yazmadan edemedim, koleksiyonerler için

esprili bir öneri geldi aklıma. Acaba satın almak istedikleri

eserlerin yanında, bir de sanatçı beyinlerin gri madde hacimlerini

gösteren tomografik görüntülemelerini mi isteseler?

NöroSanat-ÇI bağlamında...

İstanbul Sanat | Ocak / Şubat / Mart 2021 / 02

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!