You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
çağdaş sanatçıları desteklemeye ve onlarla bir pazar oluşturmaya
başladım. Aydın Cumalı, Ertan Mescen, Rabia Çapan
ve ben, bu doğrultuda galericilik anlayışını benimsedik.”
“Türkiye’de galericilik ve koleksiyonculukta
büyük değişimler olmadı”
Ülkemizde galericilik ve koleksiyonculuğun gelişimini yorumlayan
Yahşi Baraz’a göre; “Her ülkenin tüm şehirlerinde
müzeler, kültür merkezleri ve entelektüel grubu vardır.
Bizde sermayede sanat anlamında homojen bir dağıtım yapılamadı.
Sanatsal mekânlar Ankara, İstanbul ve İzmir gibi
şehirlerde toplandı sadece. Ama en çok İstanbul tabii ki...
Geçen yıllarda ne yazık ki galeriler açılmadı ve büyük kültür
yatırımları yapılmadı.”
41
SANAT GALERİSİ
“Bizde müze var ama eser alınmıyor”
“Peki ya koleksiyonculuk süreci nasıl gelişti?” diye soruyorum:
“Koleksiyonculuk esasında sanatı tetikleyen bir kavram.
Sanat üretilir ve bu ödüllendirilir. Bizim öncelikle netleştirmemiz
gereken başka bir konu var. Türkiye kapitalist
bir toplum mu, yoksa sosyalist mi? Sosyalist toplumlarda
sanatçılar devlet desteği görür. Devlet atölye verir, maaş
verir, kitaplarını basar. Kapitalist toplumlarda da müzeler
açılır ve o müzeler en büyük alıcı olur. Bizde müze var ama
eser alınmıyor. Büyük bir handikap... Geçen zamanda son
yıllarda da ne yazık ki tüm çabalarımıza rağmen bu alanlarda
çok büyük gelişmeler olmadı.
İş insanları ve sanatçılar arasında
köprü görevi gördüm
Ben galericilik süresince sanatçılar ve iş insanları arasında
bir köprü vazifesi gördüm. 1970 yıllardan itibaren iş insanlarına
sanat aşkı aşılamaya başladım. Böylelikle sanat
koleksiyoncuları oluşturdum ve bayraktarlık yaptılar. Gelir
düzeyi yüksek insanlar arasında bir etkileşim oldu ve prestij
hâline geldi. Kimlere satmadım ki resimler? Ali Koçman,
o zamanlar TÜSİAD Başkanı idi. Kendisine çok fazla tablo
satmıştım. Koçman’ın ölümünden sonra Sabancı Grubu,
tüm o eserleri aldı ve müzelerinde sergilemeye başladılar.
Hâlâ Sabancı Müzesi’nde... Bankacı Erol Aksoy, Mustafa
Taviloğlu, Halil Bezmen, Can Has, Mustafa Taviloğlu, Barbaros
Çağa, Cengiz Çetindoğan ve Bülent Eczacıbaşı’na tablolar
sattım. Hepsi sanatın gelişmesi için büyük katkı sundular.
Özellikle Bülent Eczacıbaşı, hem şahsı ve vakfı adına
hem de İstanbul Modern Müzesi adına eserler alıyordu.”
İstanbul Modern’in yeni mimarı;
Renzo Piano
Bu noktada, İstanbul için önemli sanat alanlarından İstanbul
Modern Müzesi’ni soruyorum: “İstanbul Modern biliyorsunuz
Karaköy’den Beyoğlu’na taşındı. Her daim sanat
açısından önemli bir merkezdi, hâlâ da öyle devam ediyor.
Sizlerin nesli de birçok sanatçıyı orada tanımıştır. Karaköy’de
İstanbul Modern’in yeni binası da yapılmaya başlandı.
İstanbul Modern’in yeni binası için seçilen mimarın ismi
Renzo Piano olarak duyuruldu biliyorsunuz. ‘Müze mimarı’
olarak uluslararası bir üne sahip olan Piano, heyecan verici
bir seçim. Ve inanıyorum ki bölgede tekrar bir canlanma
sağlanacaktır.”
Ailesinde sanatçı olmadığını, fakat babasının edebiyat dünyasıyla
yakından ilişkili bir koleksiyoner olduğunu ifade eden
Yahşi Baraz, ailesine ve hâlâ ayakta duran Baraz Apartmanı’na
dair şu bilgileri aktarıyor: “Babam eski yazı, halı, kilim, bakır
gibi eşyaları kapsayan etnografik eserler toplayan bir koleksiyoncuydu.
Osmanlı kültürü ve Selçuklu dönemiyle alakalı kitapları
da toplar, Türkoloji ve Mongoloji konusu ile yakından
ilgilenirdi. Ben, dedemin 1924 yılında satın aldığı bu binada
doğdum. Burayı bir İtalyan sefiri yaptırmış, ancak bir haftalığına
ülkesine gidip orada hayatını kaybedince devlet tarafından
sahiplenilmiş. Dedem de devletten almış binayı. 1975
yılında Amerika’dan döndükten sonra burayı sanat galerisine
çevirdim ve çalışmalarımı hâlâ aynı işlevde sürdürüyorum.”
İstanbul Sanat | Ocak / Şubat / Mart 2021 / 02