2020 Paralel Ufuklar
Çoklu Evren İddiaları Özelinde Popüler Bilime Teolojik Bir Bakış
Çoklu Evren İddiaları Özelinde Popüler Bilime Teolojik Bir Bakış
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
KÜTLE ÇEKİMİ
SORUNU
PARELEL UFUKLAR
G Ö K L E R İ N D A Y A N A K S I Z
Y Ü K S E L T İ L M İ Ş O L M A S I
Şuna benzer ifadeler duymuşsunuzdur: Kuran’da Allah
göklerin direksiz ayakta tuttuğunu söylemişmiş! Böyle
saçma bir ifade olur muymuş? Biz bilimsel olarak
böyle bir soru sormalı mıymışız! Onu Allah tutmuyor,
fizik kanunları var, yerçekimi var, atmosfer basıncı var,
öz kütle var… Bu cahillerin işiymiş! Neden Kur'an'ı
yazan doğru dürüst açıklamamış da “direksiz ayakta
tutuyorum” demiş? Bu bilimsel bir açıklama mıymış
şimdi? Demek ki Kuran’ı yazan da konuyu
bilmiyormuş! Gökyüzü düşer miymiş hiç? Soru
muymuş şimdi bu? Peki! Şimdi gelin o ayetlere bir
bakalım… Arkadaş sızlanmasında ne kadar haklı ya da
değil görelim:
31:10 O gökleri dayanak olmaksızın yarattı, bunu
görmektesiniz...
13:2 Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti,
onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile
aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar
akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer
birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin
bilgiyle inanırsınız.
Şimdi gelelim bilime: Büyük Patlama (Big Bang)
Teorisini duymayanınız yoktur. Bu teori (bilinen,
görünür) evrenin başlangıcını bugün için en iyi
biçimde ortaya koyan iddiadır. Gerek matematiksel
gerekse gözlemsel bulgularla teori başlarda ona karşı
çıkanların bile çok büyük bölümü tarafından bugün
doğru kabul edilmekte ve ileriye taşınmakta. Ama
buna rağmen büyük patlama ile ilgili halen
cevaplanamamış o kadar çok soru ve sorun vardır ki
bilim insanlarının başını ağrıtmaya devam etmekteler.
Bu sorunlardan birisi ve belki de en önemlisi kütle
çekiminin büyük etkisine rağmen diğer kuvvetler
karşısındaki inanılmaz küçüklüğüdür. Aslında sorun
yukarıdaki ayetlere konu olan göğün duruşu sorunu
ile ilintili.
maddelerin kütle çekimlerinin ve yörüngelerinin
hesaplanması sonucu bu dengeli duruşu
sağlayamayacaklarını, gökadaların ya da güneş
sistemlerindeki tüm öğelerin bir araya toplanmasının
önüne geçen, evrenin dokusunda (şişmeyi) genişlemeyi
hızlandıran bilinmez ve görülmez bir karanlık enerji
alanının olduğunu gösteriyor.
Kısacası bilim insanların cevabını aradığı soruyu
basitleştirirsek; aslında bu kadar galaksi ve yıldızların
evrendeki boşlukta bu halleriyle dağılmadan ya da
kütle çekim nedeniyle bir araya yığışmadan nasıl
durabildiklerinin cevabını bulmaya çalışıyorlar. Yani
kimilerinin Kuran’da ifade edilen ve o hiç beğenmediği
sorunun cevabını arıyorlar.
Klasik biçimde “Bak Kuran’da zaten var” demiyorum.
Ben bu sorunun cevabını Kuran veriyor da demiyorum.
Kuran’da bu sorunun soruluyor oluşunun hiç de
zannedildiği gibi saçma olmadığını söylüyorum. Kuran
“Yerçekimi ya da diğer kuvvetler şöyle şöyle işler”
demiyor, anlayana kısaca “bilim yapın” diyor. Kuran’ın
ilettiği; bizim yapacağımız bilimin sonucunu direkt
vermesi değil, o erdemi o yolu bize göstermesidir.
Kısacası “göklerin direksiz/dayanaksız yükseltilmesi”
sorunu sadece 7. yüzyılın (bugüne göre) bilgisiz
Araplarının sorusu değil, bugünün popülerlikte
merkeze oturmuş bilim insanlarının da sorusu. O
günün soruluş biçimiyle bugünkünün arasında aslında
hiçbir fark yok. Kuran’ın o günkü mesajı ile bugünkü
mesajı da aynı: Bilim yapın.
Sadece bilim insanları değil sanatçı Bob Miller bile bu
soruyu farklı bir tarzda soruyor: “Yarım ton suyu
görünür bir destek kullanmadan havaya nasıl
asarsınız?” diyor ve cevabını mizahi bir biçimde kendisi
veriyor.
19
PARALEL UFUKLAR
Konunun basitçe ve belirgin bir yönünü söylemek
gerekirse; yapılan tüm hesaplamalar evrenin
tamamındaki (yıldız, gezegen, astreoid vs) gibi tüm
“Bir bulut inşa ederek”
Yedinci yüzyılda değil yirmi birinci yüzyıldayız değil mi?