Dosya 17: mimarlık ve mekan algısı - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Dosya 17: mimarlık ve mekan algısı - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Dosya 17: mimarlık ve mekan algısı - Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
fetişizm olarak adlandırır. Marx’ın “değişimdeki<br />
şeyler” yerine, “toplumsal üretim süreçleri” üzerine<br />
kavramsal <strong>ve</strong> politik vurgusu bu yüzdendir. 11<br />
Üretimi vurgularken Lefebvre, Marx ile hemen<br />
aynı kaygıları taşır: Kapitalist toplumun kökenlerine<br />
gitmek, görünen olgular fetişizminin ötesine<br />
geçmek, “bütün kanlı dehşeti içindeki derin dinamiklerinin<br />
izini sürmek”, 12 mekânın bütün biçimleri<br />
<strong>ve</strong> halleriyle, içsel dinamiklerindeki kapitalist<br />
toplumsal süreçlerin gizlerini ortaya çıkarmak. Elbette<br />
burada Lefebvre’in tarihsel materyalizmi <strong>ve</strong><br />
diyalektik materyalizmi derinleştirme <strong>ve</strong> genişletme<br />
amacı da vurgulanmalıdır: Tarihsel materyalizm,<br />
sadece şeylerin <strong>ve</strong> emeğin üretimine <strong>ve</strong> bu<br />
üretimin ikili tarihine dayandırılamaz. Üretim kavramı,<br />
zamanın, mekânın, doğanın üretimini içerecek<br />
şekilde genişletilmelidir. Daha da ötesinde,<br />
hem mekânın üretimini, hem de bu üretimin ürününü,<br />
yani mekânı, metaları, nesneleri <strong>ve</strong> emeği<br />
içeren bir süreç olarak kavramlaştırmak gerekir. 13<br />
Her bir üretim tarzı, kendine özgü mekânlar üretir.<br />
Dahası, üretim ilişkilerine toplumsal varlık kazandıran,<br />
mekânsal varlıklarıdır. Ancak, üretim tarzı<br />
ile üretilen mekân arasında tam bir karşılıklılık olmayabilir;<br />
feodalizmin çözülmesi <strong>ve</strong> ticaret kapitalizminin<br />
yükseldiği dönemdeki Rönesans kenti<br />
örneğindeki gibi, mekânları üreten, üretim tarzları<br />
arasındaki çelişkilerdir de. Diğer yandan üretim<br />
ilişkileri, mekânın üretimi sürecine, kendi çelişkilerini<br />
de aktaracaktır. Bu yüzden mekânın, mekâna<br />
kazınmış bir tarihi vardır. 14 Ancak bu tarih,<br />
soyutlamalar, semboller, duyumsal deneyimler,<br />
anlamlar, bunların aralarındaki ilişkiler <strong>ve</strong> daha da<br />
ötesinde, bütün bunların toplumsal pratikleriyle<br />
bağlantılıdır. Ne mekân bilgisi, ne de daha doğanın<br />
zamansal <strong>ve</strong> mekânsal ritimlerinin, toplumsal<br />
pratiklerle dönüştürülmesinden başlayan tarihi,<br />
geleneksel ikilik diyalektiği ile kavranamaz; mutlaka<br />
toplumsal üretim <strong>ve</strong> yeniden üretim süreçleriyle<br />
dolayımlanmalıdır.<br />
Bu materyalist müdahale, aynı zamanda, mekânla<br />
ilgili ideolojik örtünün kaldırılması için ilk adımdır.<br />
Toplum, ürettiği mekânlarda maddileşirken,<br />
aynı zamanda kendini de üretir. Elbette, yeniden<br />
üretim, sonraki üretimin koşuludur ancak, mekânın<br />
yeniden üretiminden önce, üretilmesi gerekir.<br />
Mekânın bir üretim olarak kavramlaştırılması, her<br />
şeyden önce, mekânın bütün boyutlarıyla, üretim<br />
ilişkilerine katıldığı <strong>ve</strong> içerildiği vurgusunu taşır.<br />
Böylece Lefebvre mekânı, metalar fetişizminin<br />
kalıntısı olacak şekilde düşünmek, “kendi içinde<br />
mekân” olarak ele almak yerine, sınıf ilişkileri de<br />
dahil, mekânda gizli toplumsal ilişkileri açığa çıkarmaya,<br />
mekânın üretimine <strong>ve</strong> ona aktarılan çelişkili<br />
toplumsal ilişkilere dikkat çekmeye yönelir. 15<br />
Kapitalist toplumda, mekânın üretimi, herhangi bir<br />
başka meta üretimine benzer; her şey gibi, mekân<br />
da bir metadır. 16. <strong>ve</strong> <strong>17</strong>. yüzyıllarda, Toskana <strong>ve</strong><br />
Venedik gibi, her biri birer iş/eser (œuvre) olan<br />
kentler, kapitalizmle birer ürün/meta (product) haline<br />
dönüştürülmüşlerdir. Mekân artık, kapitalist<br />
birikim stratejilerinin bir parçası olarak üretilmektedir.<br />
Her bir toplumsal formasyon, üretim biçimi,<br />
kendine uygun mekânlar üretiyor ise, kapitalizmin<br />
mekânı soyut mekândır. Yaşanan mekânın devlet<br />
<strong>ve</strong> sermaye için araçsallaştırılması <strong>ve</strong> metalaşmasının<br />
yolunu döşeyen soyutlama işlemleriyle, kodlar,<br />
temsillerle kurulmuştur. Ancak tıpkı meta gibi,<br />
“mekân” da somut soyutlamadır. Soyutlamadır,<br />
ancak şeylik niteliği nedeniyle değil; toplumsal<br />
maddiliğinden, kullanımından, ihtiyaçlardan, üretildiği<br />
eylemden koparılmış bir toplumsal “şey”<br />
olması nedeniyle. Somuttur, pratik bir gücü olduğundan.<br />
16 Aynı zamanda, bütün parçalama, birleştirme<br />
<strong>ve</strong> aynılaştırma işlemlerine rağmen, çelişkili<br />
mekândır; çünkü kapitalist üretim ilişkileri, mekânın<br />
üretimine kendi çelişkilerini de aktaracaktır.<br />
Bu yüzden, mekânın—binaların, anıtların, mahalle<br />
<strong>ve</strong> bütün kentin—karmaşık etkileşimleri <strong>ve</strong> gerçek<br />
dinamikleri, üretimine dahil olan bütün karmaşık<br />
<strong>ve</strong> algılanamaz süreçlerin kodlarının çözülmesi <strong>ve</strong><br />
açığa çıkarılması gerekir.<br />
Ancak, Lefebvre’in mekânın “kodlarının çözülmesi”<br />
ile kastettiği, semiyolojinin varsaydığı gibi,<br />
toplumsal mekânı, doğal mekân üzerine toplumsal<br />
pratiklerin bıraktığı izlerden, işaretlerden ibaret<br />
görmek <strong>ve</strong> bu izleri, dilsel ya da metinsel semboller<br />
gibi okumak <strong>ve</strong> yorumlamak değildir. Elbette<br />
“mekânın parçaları, söylemin parçaları gibi, karşılıklı<br />
içerme <strong>ve</strong> dışlama ilişkileriyle eklemlenmiştir”.<br />
<strong>17</strong> Mekân, aynı zamanda bir şeyleri gösterir, anlamlandırır<br />
<strong>ve</strong> hatta konuşur da. Ancak, yerleştiği<br />
daha geniş kentsel bağlamın toplumsal <strong>ve</strong> mekânsal<br />
pratiklerine dair bir şey söylemez; eşitsiz gelişim<br />
<strong>ve</strong> iktidar, mekânın gösterdiklerinin arkasında<br />
gizlenmiştir. Ayrıca, mekân, okunmadan önce,<br />
üretilmiştir; <strong>ve</strong> dahası, okunmak için üretilmemiştir.<br />
Mekânı söylemsel bir şey olarak alıp, dil ile ilişkisinden<br />
giderek, kodlarını çözmek, somut mekânı<br />
dil yoluyla soyutlamaktır. Toplumsal mekânı okuma-yazma<br />
pratiğine dayanarak dil ya da söylem<br />
olarak almak, en fazlasından aşırı bir biçimciliğe,<br />
bilgide <strong>ve</strong> pratikte tutarlılık <strong>ve</strong> kararlılığın fetişleştirilmesine<br />
götürecektir; “mekânın hakikati”ne<br />
değil. 18 Mekân teorisi, elbette çoğu zaman yanlış<br />
dosya <strong>mimarlık</strong> <strong>ve</strong> mekân <strong>algısı</strong>