You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
KAYIKÇININ KÜREĞİ<br />
(Başarıya ulaşmak için inanç ve çalışma gerekir...)<br />
Bir kayıkçı varmış. İşi, yolcuları kayığı ile nehrin bir<br />
tarafından diğer tarafına geçirmekmiş.<br />
Adamın kayığının küreklerinin birinde inanç diğerinde<br />
çalışmak yazıyormuş.<br />
Bu sözleri küreklere niçin yazdığını soranlara:<br />
– Nehirden geçmek için her iki küreğe de ihtiyacım var.<br />
Çalışmaksızın inanç, inanç olmadan da çalışmak bir işe yaramaz.<br />
Bunlardan birinin eksikliği tek kürekle kayığı yürütmeye<br />
çalışmak gibidir. O da kendi etrafında döner. Hedefe asla ulaşamaz.<br />
Başarıya ulaşmak için bunların ikisine de ihtiyacımız<br />
vardır. Yoksa olduğumuz yerde döner dururuz. Hedefe bir<br />
türlü ulaşmayız. demiş.<br />
KRAL ACIKMIŞ<br />
(Bazı fırsatlar hayatta bir kez geçer kişinin eline...)<br />
Bir kral, halkının ne durumda olduğunu görmek için<br />
kıyafet değiştirerek ülkesini dolaşmaya başlar.<br />
Yolu bir köye düşer. Mütevazı bir handa geceler. Yemek<br />
olarak getirilen dört yumurtayla karnını doyurur. Hesabı<br />
sorunca da kendisinden 10 altın istenir.<br />
– Aman!<br />
der kral,<br />
– Burada yumurta kıtlığı mı var?<br />
Açıkgöz han sahibi taşı gediğine koyar:<br />
– Hayır, ekselansları, yumurta boldur; ama kral kıtlığı var...<br />
SEHER<br />
Önce güneş doğdu, karanlıkları boğdu. Ovadakiler bayram<br />
etti. Bir süre sonra içleri ısındı ve terlediler. Ter, alınlardan<br />
damla damla aktıkça, emek oldu; emek, yemek oldu. Herkes<br />
önce güneşi sevdi, ondan bulunduğu yere göre yararlandı.<br />
Sonra birileri güneşten, terden bunaldı; ama Hak yemekten,<br />
Yalakalıktan, Riyakarlıktan ve Sahtekarlıktan asla. Gölgeler<br />
aradılar.<br />
Yükseklere tırmandı kimileri terletici sıcağa inat. Ovadakiler<br />
çıkamadılar yükseklere; yüksektekiler inmedi ovaya... Burun<br />
bükerek baktılar aşağıya.<br />
Zaman su gibi geçti. Güneşin varlığı, batarken fark edilir<br />
duruma geldi. Bir anda. Ay, karanlığı yırtarcasına belirdi kısa<br />
bir ışıksızlıktan sonra, hilâl şeklinde. Hilâlin komşusu yıldızların<br />
gölgesi düştü ovadakilerin üstüne. Bayrak oldu karanlığa<br />
düşmanlara karşı. Mehtabı beklerken ümitle, bulutlar kıskandı<br />
hilali ovadakilerden. Gölgeledi bulutlar geceyi, güneşe yönelmiş<br />
ümitleri de ıslatarak.<br />
Karanlıkta karalığı belli olmayan sahte yağmur bulutlarından<br />
Kutup Yıldızını göremedi ovadakiler ve yönünü bulamadılar...<br />
Bulamadılar ve hep birbirlerine tosladılar şafak vaktini<br />
beklerken. Ama SEHER gurbetteydi. Artık tekrar bekliyordu<br />
güneşi, gündüz ümidiyle, ışığa hasret gönüller, dua dua ışığın<br />
sultanına yalvararak.<br />
Yüksekten bakan yüksektekiler, içinde sadece kendilerinin<br />
bulunduğu ışıklı mekânlarını göstererek “Güneşin aslında<br />
kendileri olduğunu” söyler oldular bir zaman. “Ne biçim güneşsiniz?”<br />
dedi bazı ovalılar onlara. “Belki ışığınız var ama<br />
23<br />
24