28.03.2017 Views

Hikayeler_Designed

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Evvelâ çöken, sonra da başını uzatıp yan üstü uzanan, bir<br />

türlü kalkmak mecalini bulamayan attan iniyorlar; çarçabuk<br />

iniyorlar, zira durmadan ilerleyen felâketin büyüklüğünden<br />

ayrı düşmek Ayşeʹye hepsinden daha korkunç geliyor.<br />

Fakat geride kaldığını anlayıp bir müddet sıkı yürüyünce<br />

artık bu üç çocuğu birden taşımak, sürüklemek imkânı<br />

kalmadığını görüyor. Hem koşuyor, hem düşünüyor: İkisini<br />

olsun kurtarmak için birini feda etmek, hafiflemek lazımdır.<br />

Hangisini?<br />

Ayşe. yanında diz kapaklarına kadar çamurlara bata çıka<br />

yürümeye çalışan Aliʹnin mini mini elini bırakmak istemiyor.<br />

Boynuna dolanan mecalsiz kollan da çözmeye cesareti yoktur.<br />

Kucağındaki ıslak, hareketsiz, sessiz bohça ona zaten cansız<br />

gibi görünüyor. Belki kendiliğinden, soğuktan, sudan, havasızlıktan,<br />

ezilmekten ölmüştür. Ananın bir ümidi budur: Yaşamadığını<br />

anlayarak, azapsız. kundağı bir tarafa en az çamurlu, en<br />

az batak yere bırakıvermek...<br />

Bütün o kıyamet içinde, elinden tuttuğunu ve omuzlarında<br />

taşıdığını sürüklerken kucağındakine eğiliyor, dinliyor...<br />

Ses işitmemek, hareket duymamak ümidiyle dinliyor ve<br />

yavrusunun kısık kısık, ılık ılık ağladığını duyuyor, ʺeyvah!ʺ<br />

diyor.<br />

Bu sırada, ilerleyen kafile, selin batıra çıkara, vura çarpa<br />

sürüklediği bir enkazdan başka bir şey değildir. Karanlığın<br />

içinde, düşerek çamurlara gömülenler, üstüne basılarak ezilenler<br />

çoktur. Ayşe. hâlâ yükünü atmaya razı olamıyor. Yüzü ve<br />

vücudu belki do. yağmurdan fazla döktüğü soğuk terle ıslanmıştır.<br />

Soluk soluğadır. Dizlerinde, ayaklarını çamurdan çekebilecek<br />

kuvvet gittikçe azalıyor. Kollarında ve boynunda öyle<br />

bir kesiklik, bir uyuşma, bir karıncalanma, nihayet bir duy‐<br />

mayış var ki... Gözlerini kapıyor, sol kolunun açılıp yükünü<br />

kendiliğinden bıraktığını ancak yarı anlayabiliyor:<br />

Şimdi göğsünün üstünde başka bir yük. daha ağır fakat<br />

daha sıcak, daha canlı, soluyan ve sarılan birini hissediyor: Ali,<br />

gemi azıya almış, bir atın arkasından, üzengiye takılı çekilen<br />

bir ceset gibiydi, görünüyordu, yüzükoyun, elinden anasına<br />

bağlı sürükleniyordu. İşte o şimdi, bağrının üzerindedir. Uzun<br />

bir hasretten sonra birbirlerine kavuşmuşlar gibi sokuluyorlar,<br />

belki seviniyorlar. Kaçma, hâlâ devam ediyor, yağmur ve<br />

çamur da beraber...<br />

Böyle birkaç saat mi. yoksa birkaç dakika mı yine koşuyorlar:<br />

koşuyoruz sanıyorlar. Ayşe tükeniyor, demin yolda<br />

bıraktıkları at gibi. yere uzanıvereceğini anlayarak, haykırmaya<br />

çalışıyor, birini imdadına çağırmak istiyordu. Yine koşuyor<br />

ve birden, acaip bir hafiflik, bir canlılık duyuyordu, ileriye<br />

hamle ediyor.<br />

Neden sonra anlıyor ki boynundan sarılan zayıf, ufak<br />

kollar artık yoktur: Emine de dökülmüştür.<br />

‐ Çık sırtıma Ali. diyor, iyice sarıl, sıkı sarıl. sakın gevşeme!<br />

ve böyle, kanının son ateşini yakarak, kayıp düşerek, yine<br />

kalkarak, yine yuvarlanarak yağmur, ter, göz yaşı yüzünü<br />

yıkaya yıkaya, mola vermeden yürüyor. Aliʹsini kurtarmış olmak<br />

sevinciyle, öbür felâketlere katlanıp ümit içinde yürüyor,<br />

kafileye yetişiyor önüne geçiyor. Seher vakti ay yıldızlı bir<br />

ıslak bayrak çekili küçük bir kasabaya varıyor. Yükünü bir<br />

cephane sandığının üstüne indiriyor:<br />

Kurtulduk Ali, diyor. Kalk Ali!<br />

Ali kalkmıyor, kımıldamıyor. Ayşe saatlerden beri bir ceset<br />

taşıdığını anlamıyor, anlamak istemiyor, hâlâ:<br />

111<br />

112

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!