Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
gençlerin sonunda ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes<br />
biliyormuş.<br />
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... ʺGene haklı olduğun<br />
ortaya çıktıʺ demişler. ʺOğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse<br />
yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun<br />
bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer...ʺ<br />
ʺSiz erken karar vermeye devam edinʺ demiş, ihtiyar.<br />
ʺOysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var.<br />
Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin<br />
talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah<br />
biliyor.ʺ<br />
ʺAcele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp<br />
tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması<br />
halidir.<br />
Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi<br />
durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar.<br />
Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz<br />
yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.<br />
Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve<br />
daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.ʺ<br />
HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR<br />
İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar, tabii insan<br />
kılığında. Akşam olmuş, Şehrin en zengin semtinde lüks bir<br />
villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar. Ev sahipleri<br />
somurtarak buyur etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler.<br />
Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma<br />
iki şilte atıp<br />
ʺGeceyi burada geçirebilirsinizʺ demişler.<br />
Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak<br />
görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa, duvar eskisinden<br />
sağlam olmuş. Genç melek, ʺNiye yaptın bunu?ʺ diye sormuş<br />
merakla.<br />
ʺHer şey her zaman göründüğü gibi değildirʺ demiş yaşlı<br />
melek yavaşça.<br />
Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok<br />
iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik<br />
inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri<br />
mütevazi sofraların almış onları. Allah ne verdiyse beraber<br />
yemişler. Yatma zamanı gelince kadın ʺSiz uzun yoldan geliyorsunuz,<br />
yorgun olmalısınızʺ demiş. ʺBizim yatakta siz yatın,<br />
bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz.ʺdemiş.<br />
Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını<br />
iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri<br />
inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden<br />
deliye dönmüş. ʺBunu nasıl yaparsın? Bu kadar iyi insanların<br />
yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin? Önceki gece<br />
gittiğimiz villada her şey vardı ama kötü ev sahipleri bize hiçbir<br />
şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu<br />
61<br />
62