26.02.2019 Views

André Gide - Pastoral Senfoni

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

çocuklara rehberlik ettiği türden gezilerdir. (Burada belirtmekten gurur<br />

duyarım ki Charlotte, Gertrude ile yakından ilgileniyordu.) Ben de böylece<br />

çay saatinde, her zaman birlikte çay içtiğimiz büyük salonda Amélie’yle baş<br />

başa kaldım. Benim istediğim de buydu, çünkü ne zamandır onunla<br />

konuşmayı bekliyordum. Amélie ile o kadar nadir baş başa kalabiliyorduk ki,<br />

konuşmaya çekinir gibiydim. Ayrıca onunla konuşacağım konunun sanki söz<br />

konusu olan Jacques’in değil de, benim itiraflarımmış gibi önemli olması<br />

canımı sıkıyordu. Konuşmaya başlarken, birlikte aynı hayatı yaşayan,<br />

birbirini sevmiş iki insanın, birbirlerine karşı nasıl bu kadar yabancı, bir<br />

duvarla ayrılmış gibi nasıl bu kadar uzak olabildiklerini (ya da bu hale nasıl<br />

geldiklerini) anlamaya çalışıyordum. Böyle durumlarda gerek bizim<br />

karşımızdakine, gerekse karşımızdakinin bize yönelttiği sözler, araya giren bu<br />

duvarın ne kadar dirençli olduğunu ve daha dikkatli olmazsak bu duvarın<br />

nasıl kalınlaşacağını haber veren sonda darbeleri gibi hüzünle yankılanır.<br />

O, çay doldururken ben konuşmaya başladım:<br />

“Jacques dün gece ve bu sabah benimle konuştu.”<br />

Dün Jacques’in benimle konuşurken ki ses tonu ne kadar kendinden<br />

eminse, benim şu andaki ses tonum da o kadar ürkekti.<br />

“Bana Gertrude’a olan aşkından bahsetti.”<br />

Çok sıradan bir şeyden bahsediyormuşum, daha doğrusu zaten bildiği<br />

bir şeyi anlatıyormuşuın gibi, bana bakmadan ve ev işleriyle uğraşmaya<br />

devam ederek, “Bu konudan bahsetmekle iyi etmiş.” dedi.<br />

“Bana onunla evlenme isteğinden bahsetti, daha doğrusu kararından.”<br />

“Zaten belliydi.” diye mırıldandı omuzlarını hafifçe silkerek.<br />

Biraz sinirli bir şekilde, “Demek ki sen de bundan şüpheleniyordun.”<br />

dedim.<br />

“Bunun olacağı uzun zamandır belliydi. Ama tabii erkekler böyle<br />

şeyleri fark edemezler.”<br />

Sinirlenip karşı gelmek bir işe yaramayacaktı; ayrıca söylediklerinde<br />

doğruluk payı da yok değildi. Ben de ancak şöyle itiraz edebildim:<br />

“Bu durumda beni de uyarman gerekirdi.”<br />

Tereddüt ettiği zamanlarda yaptığı gibi, başını yana eğip dudaklarının<br />

kenarını şüphelerini tamamen belli edecek şekilde bükerek gülümsedi hafi<br />

fçe:<br />

“Fark etmediğin her şey için seni uyarmaya kalksaydım!..”<br />

Ne ima etmek istiyordu? Bunu ne biliyor, ne de bilmek istiyordum. Bu<br />

yüzden konuyu değiştirdim:

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!