30.04.2013 Views

DİRENEN BÜTÜN İŞÇİLER - Yürüyüş

DİRENEN BÜTÜN İŞÇİLER - Yürüyüş

DİRENEN BÜTÜN İŞÇİLER - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Röportaj<br />

kılma problemi var. Yani bizde yeşil<br />

alanından çıkarılıp konut alanına alınmıştı;<br />

ama bize verilmeyen bir konut<br />

alanı! Karadolap Mahallesi’nde ise<br />

tamamen yeşil alanda bırakılma problemi<br />

vardı. Biz de “ne talep edebiliriz?<br />

Ne yapabiliriz?” diye sokak toplantıları<br />

yapmaya başladık. Bu sokak toplantılarından<br />

sonra bir eylem kararı aldık.<br />

İlk eylemimiz 3 Mayıs tarihindeydi.<br />

Alibeyköy’de yaklaşız 1500 kişilik<br />

bir katılımla Büyükşehir Belediyesi<br />

önünde bir eylem yaptık. Ve o eylemin<br />

akabinde görüşmelere başladık.<br />

Onun öncesinde bizim bireysel veya<br />

toplu olarak görüşme taleplerimizde<br />

bize randevu verilmiyordu. Halk komitelerinin<br />

oluşumunun bize getirisi<br />

de oydu. Artık halk komiteleri burada<br />

1800 evi kapsayan bir kitleyi temsil<br />

ediyordu ve kapıların açılması noktasında<br />

bize yardımcı oldu. 3 Mayıs’ta<br />

biz bu görüşmeleri yaptıktan sonra<br />

İmar İskan Daire Başkanı’yla görüşmeler<br />

sırasında bize 10 Mayıs’a randevu<br />

verildi. 30-35 kişilik, halk komitelerinde<br />

çalışma yapan grupla biz<br />

Gecekondu Mesken Müdürlüğü’nde<br />

Gecekondu Mesken Başkanı ve İmar<br />

İskan Daire Başkanı’yla beraber görüşmelerde<br />

bulunduk. O çalışmalarda<br />

biz kendi taleplerimizi ortaya koyduk.<br />

İmar İskan Daire Başkanı Büyükşehir<br />

Belediyesi açısından taleplerini ortaya<br />

koydu. Çünkü, mevcut 1/5000’lik<br />

planların altında imzası olan kişi, bürokrattı<br />

ama “Bunlar benim planlarım.<br />

Ben bu planların arkasındayım” noktasında<br />

bir görüşme oldu. İlk başta<br />

bize söylenen teklif Alibeyköy’ün alt<br />

kısmında, Akşemsettin dere yatağının<br />

alt kısmında bir plan projeleri olduğu,<br />

1200-1300 kişilik konutların olduğu<br />

bir daire yapılacağı ve bu daireler olduktan<br />

sonra, orada oturan insanların<br />

tebligatlarla oraya taşınmaları istenecekti.<br />

Bu taşınmada, o dairelerin bize<br />

getirisinin ne olacağını sorduğumuzda,<br />

oturduğumuz gecekonduların 10-15<br />

milyarlık bir enkaz bedeli sayılacağı,<br />

oradaki dairelere de belli bir değer<br />

konulacağı, bu değeri de 10 yıllık, 20<br />

yıllık bir borçlandırmayla ödeyeceğimiz<br />

söylendi. Arkadaşlarımızdan<br />

birisi “bu borçlandırmadan kastedilen<br />

rakam ne?” diye sorduğunda, ondan<br />

sonraki süreçte daha dik durmamızı<br />

sağlayan cevabı aldık: “Van’da depremzedelere<br />

yapılan konutlar 70-<br />

80 milyar liralık bir değerle veriliyorsa,<br />

gerisini siz hesaplayın”. Yani<br />

buradan çıkan sonuç şu ülkenin gündeminde<br />

olan depremzedelere 80 milyar<br />

bir borçlandırma oluyorsa, bize<br />

150-200 milyardan aşağıya bir şey<br />

olmuyor. Daha sonra zaten basında<br />

çıktı; 100 metrekarelik dairenin fiyatı<br />

250 milyar olarak açıklandı. İşte bize<br />

orada 1200 daireli bir konut yaptıktan<br />

sonra bizi oraya koyacaklarını söylediler.<br />

“Peki, yerimiz ne olacak?” diye<br />

sorduğumuzda, “Yerinizle ilgili tasarruf<br />

bizde olacak” denildi. Konut<br />

alanına alınmış, 1/5000’lik planda<br />

farklı farklı projeler yapılmış. Bunu<br />

kabul etme şansımızın olmadığını<br />

söyledik. Çünkü 30-60 yıl aralıklı bir<br />

geçmiş var bu mahallelerin. Bu mahalleler<br />

ilk kuruluş döneminde İstanbul’un<br />

sınırıydı, uç noktasıydı. Yıllar<br />

sonra buralar şehir merkezine geldikten<br />

sonra, rant değeri yükseldikten sonra<br />

iktidarlar buraya çullanmaya başladılar.<br />

Biz kabul etme şansımızın olmadığını<br />

söyledik. Biz yerinde ıslah ve revizyon<br />

planları yapılsın, sokak emlak rayiç<br />

bedelleri dikkate alınsın ve bu bedeller<br />

üzerinden tapular bize verilsin talebinde<br />

bulunduk. Bunu yapamayacaklarını<br />

söylediler. Tartışmadan sonra<br />

biz gruplara yönlendirildik. Bu süreçte<br />

CHP’nin tutumuyla AKP’nin tutumu<br />

arasında aslında hiçbir fark olmadığını<br />

da gördük. Görüşmeler böyle kaldı.<br />

Kendi gruplarıyla toplanıp bir cevap<br />

vereceklerine dair vaatlerinden de sonuç<br />

çıkmadı. Bunun üzerine biz 16<br />

Haziran’da kendi bölgemizde üç<br />

ayrı koldan bir yürüyüş düzenledik<br />

ve Alibeyköy Parseller Spor Kulübü<br />

önündeki meydanda bir açıklama yaptık.<br />

1500 kişilik bir katılım olmuştu.<br />

Bu süreçte farkına vardık ki İstanbul’un<br />

farklı bölgelerinde, bizimle aynı problemle<br />

karşı karşıya olan onlarca mahalle<br />

var. 1 milyon evden bahsediliyor.<br />

Her evde 3 kişi olsa 3 milyon insan.<br />

Biz yüzbinleri nasıl dökebiliriz çalışmasını<br />

başlattık. 1 Mayıs Mahallesi’nde,<br />

Gazi’de aynı problemler var.<br />

Küçükarmutlu’da keza zaten yıllardır<br />

bu saldırılar var. Okmeydanı’da tam<br />

olarak böyle bir saldırı olmasada benzer<br />

bir durum var, Esenler’de var.<br />

Ortak bir eylem olarak 10 Ekim<br />

tarihini belirledik. 10 Ekim günü daha<br />

kitlesel olmayı hedefliyorduk ama diğer<br />

mahallelerde bu çalışmanın yeni<br />

olmasından kaynaklı olsun, birde mevcut<br />

iktidarın medyada tek taraflı propaganda<br />

yapması, mahallelerde psikolojik<br />

baskı uygulaması, kendi bölgemizden<br />

konuşursak her eylem tarihimize<br />

denk gelen Eyüp İlçesi’nin<br />

ayrı bir programı oldu. Eylem tarihimizden<br />

bir, iki gün önce mahallelerimizde<br />

torbalarla erzak dağıtıldığını<br />

çok net biliyoruz. “Gelmeyin, biz bu<br />

problemleri çözeriz” diye telefonların<br />

açıldığını, “mahalleleri kendi içinde<br />

nasıl böleriz” çalışmaları yapıldığını,<br />

müteahhitler gönderip, “ben sizin alanınızı<br />

yeşil alandan çıkarırım. Bana<br />

yetki verin” diye insanları kandırdıklarını<br />

ve bu süreç içerisinde eylemlere<br />

katılmamaları yönünde uyarılarda bulunulduğunu,<br />

bazı muhtarları da bu<br />

çalışmalara dahil ettiklerin biz öğrendik.<br />

Böyle olunca hedeflediğimiz<br />

kitleye ulaşamadık.<br />

Burada biz dört defa eylem yaptık.<br />

Hepsinde dedik ki; “onlarca yada<br />

yüzlerce kişinin onurlu duruşu, onbinlerce<br />

kişinin onursuzluğundan<br />

daha da iyidir”.<br />

Biz umut tacirliği hiç yapmadık.<br />

Bir iki yürüyüşle tapuların alınabileceğini<br />

hiç söylemedik. Uzun vadeli<br />

bir mücadele olduğunu ve bu süre<br />

içinde umutsuzluğa kapılanların olabileceğini<br />

söyledik. Karşı tarafında<br />

kendi propagandasını yapacaklarını,<br />

dönem dönem umut dağıtacaklarını,<br />

dönem dönem ise bizi taciz edeceklerini<br />

hep söyledik.<br />

Halk Komiteleri işte tüm bu çalışmaların<br />

oluşabilmesi için de, kitleyi<br />

bir arada tutabilmesi için de bir yapışkan<br />

kısmı oldu. Bağları birbirine<br />

tutturan kısmı oldu. Halk Komiteleri<br />

olmasa biz bu çalışmaları yapamazdık.<br />

Kurumları, kişileri tutan bir üst<br />

yapı olması lazım. Halk Komiteleri<br />

bunu üstlendi.<br />

Sürecek<br />

BİRLEŞELİM, DİRENELİM, KAZANALIM! 9<br />

Sayı: 337<br />

<strong>Yürüyüş</strong><br />

4 Kasım<br />

2012

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!