Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
"Onlar sayılarının çokluğu ve çeşitli olmalarına rağmen belli bir düzen işleten panteon<br />
fantezisi vesilesiyle genel bir uyum içerisindedir. Tanrılar kendilerinin şahsî önemi ve bıraktığı<br />
tesirlerine göre belli bir hiyerarşi düzenine uymaktadır. En ulu tanrılar doğanın dört gücüne egemen<br />
dört tanrıdan ibarettir: Gök tanrısı: AN (Anû), hava ve yel tanrısı EN-LİL, yer tanrısı (yer ile su) EN-<br />
Kİ ve yerin ulu tanrısı NİNHURSAK’tır. Bu dördü tanrılar dünyasının en üstünde oturuyorlar. Bunlar<br />
dünyadaki tüm güçleri ve varlıkları plânlayarak yaratıyorlardı. Bu dört tanrının rolü zamanla belli<br />
toplumsal, ekonomik ve siyasî şartlara uygun olarak değişiyor. M.Ö 4000 yılından itibaren AN (Anû)<br />
birinci yerde duruyor. Sonra Uruk kentinin düşmesiyle kendi yerini kaybederek M.Ö. 2500 yıllarında<br />
EN-LİL onun yerine sahip oluyor. Sonraları, EN-LİL'in NİN-LİL adında bir genç kız tanrıya<br />
hürmetsizlik ettiği için diğer tanrılar tarafından yer altına sürgün edilmesiyle tanrıların önderliği EN-<br />
Kİ'ye geçer." [51]<br />
EN-Kİ'nin kızı İN-ANNA Sümerlerde güzellik sembolü şeklinde görülmektedir. Yunanlıların<br />
Afrodit'i (Roma'da Venüs) İN-ANNA'dan örnek alınarak türetilmiştir (Kramer 1971, 102-105).<br />
Yukarıda adı geçen tanrılar yurdun siyasî düzenini yaratmak ve kendi yarattığı insanları çeşitli<br />
tehlikelerden korumak ve yaşamın maddî ve ruhî meselelerinde onlara yardımcı olmak için çok sayıda<br />
tanrıları belli bir görevle gönderiyorlar. Bütün yurdun Sümerlerin inandığı tanrılarına ait olduğu fikri<br />
hakimdi. Yurdun (kentlerin) bu göze görünmeyen hakimlerinin çok büyük tapınakları olmuştur. Bu<br />
binalar, halkın üstünden bakması için, çok büyük ve yüksek yapılırmış. Tanrılar siyasî hâkimiyet ve<br />
dinî rehberlik görevini kendi üstüne almış ruhanî hakanlar gibi temsil ediliyordu." [52]<br />
Bu tanrıların rolünü Kramer şöyle açıklıyor. “EN-LİL, ME'lerin (Belli tanrılar topluluğu B.G)<br />
yaratıcısı olmalı... ME’lerin olması Mezopotamyalılar için bu şaşalı dünyada onların rahatlığa,<br />
güvenliğe olan isteklerinin temin etmesi anlamını taşımaktadır. Onların arzusu dünya ve sudaki tüm<br />
yaratıkların bir defa yaratıldıktan sonra gelecekte de kendi durumlarını muhafaza etmelerini sağlamak<br />
ve onun yitip yok olmasına meydan vermemektedir. Yüzden fazla ME vardı. Dünya hayatının her<br />
yönüne özgü bir ME vardı; Tanrılar, insanlar, yer-yurt ve kentler, saraylar, tapınaklar, sevgi ve yasa,<br />
gerçek ve yalan, barış ve savaş, saz sanatları, din ve gelenekler ve bunun gibi her bir el sanatının da<br />
kendi ME’si vardı.” [53]<br />
Görüldüğü gibi Sümerlerin bu inançları Türkmenlerinkine yakındır. Yukarıda zikrettiğimiz<br />
ME'ler Türkmenlerin inandığı Eye (sahip), Pir, Evliya gibi güçlere çok yakındır. Örneğin<br />
Türkmenlerde de belli bir dağın, derenin, ormanın, ırmağın göze görünmeyen (ve bazen görünme<br />
ihtimali olan) güçler (iyeler) tarafından korunmakta olduğuna inanılagelmekte ve öyle yerlerden biraz<br />
korku ile geçilmekte idiler. Öylece de birtakım pirlere (koruyucu, yardımcı) inanılmıştır. Örneğin yel<br />
piri, saz sanatın piri (Aşık Aydın Pir) ineğin piri (Zengi Baba). Belli birisi ağır duruma düştüğünde,<br />
meselâ hasta olduğunda, bu pirlerden yardım temenni ediyorlardı. Bu inançlar bazen günümüzde de<br />
devam etmektedir. Bu gibi inanç Köroğlu gibi eski destanlarımızda da vardır. Örnek: “Pir olmazsa<br />
merdin işi haraptır”.<br />
Bu konuda Türkmenlerin islamdan önceki dini inançlarını araştıran Kalafat, şöyle yazıyor:<br />
“Türkmenlerin İslamdan önceki dini Gök Tanrı Inancı idi. Türkmen’de Göğe, Asman derler ve mavi<br />
anlamına gelir. Gök Tanrı bütün canlı ve cansızların emiri idi. Gök Tanrı inancındakı Od ile<br />
Avesta’dakı Od farklıdır. Benzerlikleri olabilir. Ancak, Gök Tanrı inancı Zertüşdizm’den daha eskidir.<br />
Gök Tanrı inancında yerin de itibarı vardır. Ölünün defni anlamında “Yere Caylandılar”, “Yere<br />
Düğnemek”, “Şu gün şu kişiyi yere caylandırdık” “Şunu yer aldı” denir. Artık o şahsın hayatı yerde<br />
devam eder.<br />
Türkmenler’de Tanrı, Huda demekdir. Türkmen halkının iki kutsiyeti vardır. Birisi Tanrı,<br />
diğeri Hakan’dır. Buğra Han, Hakan’dır. Han, Hakan’dan küçüktür. Hakanın mahiyetinde bir çok han<br />
vardır. Türkmen halk inancına göre dünya öküzün boynuzundadır.<br />
Türkmenler arasında “Burkut Ata” inancı çok ilgimizi çekti. Deli Dumrul tiplemesinin “Çömçe<br />
Gelin” rolünü üstlenmesi ve “Ata” olarak anılması oldukça düşündürücüdür. Burkut Ataya Burkut<br />
Peygamber de denilmektedir. Efsane veya menkıbeye göre, çok kurak bir mevsimde Burkut Ata<br />
Tanrı’ya el açar ve “Tanrı isen yağmur gönder, yağmur vermezsen sen Tanrı değilsin” der. Tanrı da<br />
kulu Burkut’a “Ben yağmur yağdırırsam sen Tanrı’ya ne adarsın?” der. Burkut Ata da “Kırk gün<br />
geceli gündüzlü bir ayağımın üzerinde duracağım, yağış yağdır. Bu ibadetim sana armağanım olsun”<br />
der. Daha sonra yağmur yağar. Böylece Burkut Divane, yağmuru’un iyesi olarak bilinir.<br />
Müsülmanlıktan evvel olan bu inanca göre, Burkut Ata, tarlasını sürerken, bulutları kamçısı ile kovar,<br />
toprağın sürümünün, kolay olmasını sağlardı.