31.08.2013 Views

Begmyrat Gerey - Turuz.info

Begmyrat Gerey - Turuz.info

Begmyrat Gerey - Turuz.info

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

zihnî yetenekleri açısından, başka ırklardan daha yüksek ve başarılı gösterilmeye çalışılmaktadır.<br />

“Dünyadaki tüm uygarlıkların ve bilimin üreticisi sadece onlar olmalıdır ve olmuştur” diyen<br />

varsayımlar ileri sürülüyor. Nietzsche (1844-1900) gibi meşhur filozoflar tarafından teorize edilmiş bu<br />

yanlış düşünce, kendini devamlı olarak siyasî olaylardan uzakta tutmaya temayülü olan bilim<br />

merkezlerine bile olumsuz tesir ediyor, bu merkezlerde de belli derecede gerçekleri değiştirerek<br />

Arîyen ırkının lehine yorumlamak hastalığı ortaya çıkıyor. Hatta Mezopotamya’da Sümerlerin yazdığı<br />

çivi yazılar bulunduğunda da büyük bir ihtimalle, bu yazıların illâ Hindo-Cermen dillerinin kuralları<br />

ile okunmalıdır şeklindeki anlamsız ısrar neticesinde epeyce zaman, sonuçsuz çalışmalarla<br />

kaybedilmiştir. Oysa, aklıselim çalışmalar neticesinde Sümer dilinin bir Hindo-Cermen ya da Samî dil<br />

olmayıp, belki Ural-Altay dillerine yakın bir bitişimli (agglutinativ) dil olduğu gerçeğine ulaşılmıştır.<br />

Netice itibari ile biz, konumuzla ilgili kaynakları kullanırken bu durumu göz önüne alarak,<br />

Delitzsch, Poebel, Deimel, Hommel, Falkenstein ve Kramer gibi bu alanda dünyaca meşhur olan<br />

uzmanların yazdıkları taraflı yorumlardan uzak olan temel eserlere dayanmayı doğru bulduk.<br />

Sümerlerin nereden gelip Mezopotamya’ya yerleşmiş olduğu konusundaki tarihî bilgileri öğrenmekte<br />

ise Durant, Masson gibi meşhur Avrupalı uzmanların verdiği bilgilerin dışında Türkmenistan, Türkiye<br />

ve İran tarih uzmanlarının eserlerinden de olabildiğince yararlanmaya çalıştık; çalışmamızda başvuru<br />

kaynakları olarak Almanca, Farsça, Türkçe ve Türkmence eserleri kullandık.<br />

Bu çalışmanın ortaya çıkmasında engin birikimlerinden ve yapıcı eleştirilerinden<br />

yararlandığımız fikir önderim muhterem Prof. Dr. Nazar Gulla’ya ve hocalarım Prof. Dr. Yegen<br />

Atagarrıyef ve Prof. Dr. Sultanşah Atanyazof’a şükran ve minnet borçluyum. Metnin Türkiye<br />

Türkçesine aktarılması ve bazı yeni kaynaklar eklemekte yaptığı değerli yardımı için Dr. Dursun<br />

Ayan’a çok teşekkür ederim. Ayrca hazrlanma aşamasnda kitab gözden geçiren Prof. Dr. Orhan<br />

Türkdogan´a ve yayncm Adem Sargöl´e teşekkür ederim.<br />

Begmırat <strong>Gerey</strong><br />

Berlin / 19 Mayıs 2003<br />

GİRİŞ<br />

Bu kitabı yayına hazırlarken yeni basılmış “TÜRKLER” adındaki büyük eserde Prof. Dr.<br />

Mümin Köksoy’un, konumuzla ilgili değerli makalesini okurken, onun üç bölümünün kısaltılmış<br />

şeklini kendi çalışmamıza giriş olarak almayı uygun bulduk.<br />

1. Amu Derya veya Turan Ovası ve Paleografyası<br />

Amu Derya, Orta Asya’nın en önemli nehirlerindendir. Klasik ismi Oxus’dur. Kuzeydoğu<br />

Afganistan’dan doğar, 2.400 km. kadar kuzeybatıya doğru aktıktan sonra Aral Gölü’ne dökülür...<br />

Amu Derya’nın Afganistan sınırı içindeki yukarı kesiminde M.Ö. 4000 yıllarına ait renkli<br />

çömlekler bulunmuştur. Hindikuş dağlarının Türkmenistan’a bakan kuzey kesimleri yeryüzünde<br />

tarımla uğraşan ilk insanların yerleşim yerlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Burada 70’ten<br />

fazla buğday türünün mevcudiyeti bu görüşü desteklemektedir (Encyclopedia Americana 1982).<br />

Amu Derya’nın batısında Karakum Çölü, doğusunda ise Kızılkum Çölü yer alır.<br />

Günümüzdeki yerleşim alanlarının büyük bir kısmı güney ve güneydoğudaki dağ yamaçlarının<br />

eteklerinde sulak arazilerde yer almaktadır.<br />

Genel olarak Amu Derya Ovası veya Turan Ovası olarak isimlendirilen bu bölge, batıda Hazar<br />

Denizi ve Üst Yurt; güneyde Köpet dağları, Afganistan’ın Parapamisus ve Bend-i Türkistan dağları;<br />

doğuda Özbekistanın Nur dağları ile Siriderya; kuzeyde ise Aral Gölü ve bozkırlarla<br />

sınırlandırılmıştır.<br />

Bölgenin 15-20 bin yıl önceki coğrafyası (paleocoğrafya), bir önceki bölümde anlatıldığı gibi<br />

günümüzden çok farklı idi. Bölgede yaşamış olan insanların, tarih öncesi çağlar ile tarih çağlarında<br />

geçirmiş oldukları hayat hikayelerini anlayabilmek için o günlerden günümüze kadar bölgenin<br />

geçirmiş olduğu paleocoğrafî evrimini bilmek gerekir.<br />

Son buzul çağından günümüzdeki arabuzul dönemine geçişte, buzulların ilk ana ısınma<br />

dönemi 20.000 yıl önce başlamış ve 12.500 yıl öncesine kadar devam etmiştir. Bu dönemde Kuzey

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!