Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
yazısı ile yazılmış olan yazıları okuyup, yeniden tasnif ederek Mezopotamya’nın tarihi, kültürü ve bu<br />
toprakların sahipleri konusunda bilgileri açıklığa kavuşturuyorlar. Bu çivi yazısı ile yazılan<br />
dokümanlar eski dönemlerdeki yaşamın çeşitli yönlerini; kralın gösterişli fermanlarından, iş<br />
adamlarının ambarlanmış mallarının listesine kadar, edebiyat ve dinî geleneklerinden, bir babanın<br />
kendi haylaz oğluna verdiği öğütlerine kadar farklı bilgileri içermektedir.<br />
Anlamlı açıklamalar 1920-1940 arasındaki yirmi yılın devamında oluşmuştur. Güney<br />
Mezopotamya’daki Ur harabelerinde İngiliz arkeoloğu Sir Leonard Walley (1880-1960) önemli<br />
sonuçlar elde ederek M. Ö. 3000 yılına ait olan bir kralın mezarına rastlıyor. Bu mezarda altından,<br />
gümüşten, cevherden ibaret dünyayı şaşkınlığa düşüren zenginliklerin yanı sıra korkunç durumda diri<br />
diri gömülen muhafızlar da bulunmaktadır. Bunun yaklaşık 80 km kuzey batısında yer alan Uruk<br />
kentinin kütüphanesinin yeri Alman arkeologları tarafından kesinliğe kavuşturulmuş, harabelerin<br />
altından çivi yazısına esas oluşturan resim yazısı ile yazılmış yüzlerce kil tablet bulunmuştur.<br />
Arkeologlar daha sonra şimdiki Irak ile Suriye sınırlarına yakın bir yerdeki Mari kentinin<br />
üstünü açmışlardır. Bu kent 3700 yıl önce defineciler tarafından viran edilmiştir. Bu ilginç harabenin<br />
altında genişliği 22.000 m 2 den ibaret bir hakan sarayına rastlanmıştır.<br />
Çivi yazısını okuma süreci XIX. yüzyılın ilk yıllarında başlıyor. Bu sırrı açmakta üstatca<br />
olarak başlayan Georg Friedich olmuştur. O, 1802 yılında bu çiviye benzer çizgilerin yardımıyla<br />
sadece yazıyı değil, belki bir eski dili de öğrenmenin mümkün olduğunu ispat ediyor. Bundan habersiz<br />
Doğu Hindistan Birliği’nde görevli İngiliz koloni askerlerinin subayı Henri Ravlinson 1830-1836<br />
yılları arasında İran’ın doğusundaki Pars vilâyetinde bulduğu, bir krala ait yazıyı okuyor. Sonraları bu<br />
araştırma çivi yazısının oluşup diğer ülkelere yayılma yeri olan Mezopotamya’daki yüzlerce yazılı<br />
metin yardımıyla tam devam eder.<br />
Sümer dil ve edebiyatının öğrenilmesi konusuna gelince, göz önünde tutulması gereken esaslar<br />
şunlardır: Çivi yazısı Sümerlerden diğer ülkelere yayıldığı için onların dinî inançları, eposları ve<br />
bütün kültürü de bu vesileyle onların mirasçıları olan Akkadlılara, Elamlılara, Hititlere, Asurlulara,<br />
Aramilere ve onlardan da dünyanın diğer ülkelerine yayılmıştır. Sümer dili, bu kavmin güçten düşüp<br />
dağılmasından sonra da, günümüzdeki İslâm dünyasının Arap dili gibi, bir kutsal dil olarak sonraki<br />
kavimlerin arasında uzun zamanlar saklanmıştır. Onun için de Sümer dili ile bu kavimlerin dillerinin<br />
arasında karşılaştırmalı sözlükler yazılmıştır. Bu iki dilde yazılan sözlükler Sümer dil ve edebiyatını<br />
öğrenmekte çok önemli rol oynamıştır. Mezopotamya’da 1851-1855 yılları arasında yapılan kazı<br />
çalışmalarına katılan Asurolog Jules Oppert Babillilerin çivi yazısının yoktan türemiş bir yazı olmayıp<br />
belki onun başlangıcında başka bir yazı üretiminin olması gerektiğine şüphesiz inanıyordu.<br />
O, ilk adımda böyle bir hipotezi öne sürüyor: Süslenmiş yazıya ve gelişmiş uygarlığa sahib olan<br />
Babilliler ile Mezopotamya’nın yazılı kültürü olmayan tarihten önceki nüfusunun arasında belli bir<br />
bağlayıcı zincir olmalıdır. Bu yazıyı icat eden ve uygarlık üreten kavime Oppert bir çok araştırmalar<br />
ve bilimsel çalışmalar sonucunda Sümerler diye bilinen eski adı teklif ediyor. Elbette yukarıda da<br />
belirtildiği gibi bu ad onlara Akkadlar tarafından verilmiş bir ad olup, Sümerlerin kendilerini kendi<br />
yurtlarına yazıtlarında verdikleri ad Kİ-EN-Gİ veya hut KİN-GİR’dir. Bu konuda ilk çalışmaları yapan<br />
birisi de Alman bilim adamı Friedrich Delitesch’dir. O, 1889 yılında Asur Dilinin Grameri ve 1914<br />
yılında ise Sümer Dilinin Sözlüğü ve Sümer Dili Gramerinin Esasları adlı bilimsel eserleri yazmıştır.<br />
O yıllardan itibaren Sümerlerin dili, dini ve sosyo-ekonomik ilişkileri konusunda açık bilgiler yüze<br />
çıkıyor ve bundan başka da Gılgamış Destanı, Dommuzi ile İn-Anna gibi destanlar ve başka edebî<br />
metinleri okuyarak günümüzdeki dillere çevriliyor.<br />
Fritz Hommel, Diemel, Pöbel, Falkenstein gibi dünya çapında tanınmış bilim adamları<br />
tarafından okunan ilk sözcüklerin içinde günümüzdeki Türkmen diline hem yansıma, hem de anlam<br />
bakımından çok yakın sözcüklerin bulunması ilginç, anlamlı ve dikkate değerdir. Örneğin<br />
DİNGİR: Tanrı (tengri), DU: di (demek), Tİ: diri, Kİ, GİR: yer, yurt. Sümerlerin yaşadığı yerlerin<br />
kır (gır) olduğunu göz önünde tutarsak bu iki sözcüğün aslında bir olmak ihtimali güçlüdür diye<br />
düşünülmektedir. Biz kitabın sonunda Sümer-Türkmen (ve diğer bazı Türk lehçeleri ve eski türk)<br />
dıllerinin arasındaki benzer sözcüklerin listesini vereceğiz.<br />
3. Sümer Yazısı İle Kültürün Gelişmesi Ve Yayılması<br />
3.1. En eski yazılı buluntular diye göz önünde tutulanlar Uruk harabelerinin dördüncü<br />
katındaki M.Ö. 3000. yıla ait metinlerdir. Günümüze kadar biz onun bin işaretini (ideogram/belgi)<br />
biliyoruz. Onun en azından iki bin işareti olmalıdır diye tahmin ediliyor. Ancak son dönemlerde bu