Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kaçak Güreşerek Değil<br />
Devrimci Doğrularla<br />
Yaşamalıyız<br />
GEÇ KALMAK<br />
Günlük yaşamın koşturmacası<br />
içinde sık sık zamana karşı yarışmaktan<br />
bahsederiz. İşlerin çok yoğun<br />
olduğu, bütün gün koşturduğumuzu,<br />
yine de yetişemediğimizi anlatırız.<br />
Hatta öyle anlar olur ki, zaman bizim<br />
kontrolümüzden çıkar ve bizi yönetmeye<br />
başlar. Biz, zamanın tutsağı<br />
haline geliriz. O koşturmaca içinde<br />
boğulan, hiçbir şeye yetişemeyen<br />
ve her yere hep geç kalan oluruz.<br />
Geç kalmak, gidilmesi gereken<br />
yerde zamanında olmamak; bize, ilişkilerimize,<br />
örgütümüze zarar veren bir<br />
durumdur. Ama bundan daha kötüsü<br />
bu durumun bir alışkanlık haline gelmesi<br />
ve zamanla doğallaşmasıdır.<br />
“Her yere-her zaman geç kalan”<br />
olarak anılmak ve bunu kabul etmek<br />
ise bu durumun geldiği son noktadır.<br />
Ve durumun vehametini anlatır.<br />
Bu tür zamanlarda geç kalan kişi,<br />
genellikle suçu kendinde aramaz.<br />
Çeşitli bahanelerle geçiştirmeye çalışır.<br />
Durumun ciddiyetini yumuşatmak<br />
ister. Bahaneler ise hazırdır…<br />
Kimimiz yola kusur arar hemen.<br />
“Trafik sıkışıktı, otobüs geç geldi,<br />
yol yokuştu, yavaş geldik.” ilk sıralananlardır.<br />
Uyumak, uykuda kalmak, uyandırılmamak,<br />
sabahları “uyanamamak”<br />
gibi mazeretlerle ise sorumluluktan<br />
kaçmak vardır. Uyandırmayan<br />
kişi, çalmayan saat, geç uyuduğu için<br />
sabah kendine gelememe gibi mazeretler<br />
koruma duvarı gibi sıralanmaya<br />
başlar.<br />
Yapılan işlerin uzaması, sokakta<br />
gördüğümüz birinin lafa tutması, ani<br />
gelişen bir olayın bizi yolumuzdan alıkoyması…<br />
Bu türler ise ne kadar yoğun<br />
olunduğunun anlatımıdır. Kişinin<br />
bir suçu yoktur nerdeyse. İstenmeyen<br />
olaylar peşini bırakmadığı<br />
için böyle olmuştur<br />
her şey. Müdehale<br />
edememiştir.<br />
Geç kalma konusunda<br />
saatin geri<br />
kalmasından, yağmur<br />
yağmasına<br />
kadar bir sürü mazeret<br />
sıralanabilir.<br />
Ve yaşadıklarımızı düşündüğümüzde<br />
çok daha renkli ve farklı mazeretler<br />
de bulabiliriz. Ama tüm bunlar<br />
“mazeretin” kabul edilebileceği ve<br />
yeterli olduğu anlamına gelmez.<br />
Tam tersine iyi düşündüğümüzde<br />
“mazeret” olduğunu bile biliriz. Ve<br />
bu daha da ağırlaştırır durumu.<br />
Geç kalmak, temelde programsızlığın<br />
sonucudur. Programlı olmak,<br />
kağıt üzerinde gerçeklikten<br />
kopuk planlar yapmak değildir. Programlı<br />
olmak, olabilindiğince tüm<br />
ihtimalleri göz önünde bulundurarak<br />
harekete geçmektir. Mesela yolun<br />
uzunluğunu, arabaların gelmesini,<br />
yürüme mesafesini, ilk anda göreceğimiz<br />
kişiyi bulamama, ilk gittiğimiz<br />
bir bölgede yeri arama olasılıklarında<br />
hesaplanmalıdır. Bunlar da<br />
yetmez. Ek olarak; polis çevirmesine<br />
denk gelmekten, hava koşulları nedeniyle<br />
trafiğin tamamen tıkanmasına<br />
kadar birçok ihtimalin göz önüne<br />
alınması gerekir. Yani ayrıntılı düşünmektir.<br />
Böyle hesaplayıp harekete<br />
geçtikten sonra ise yetişememek<br />
gibi bir durum ortadan kalkmış olur.<br />
Programsızlığın bir diğer yanı da,<br />
günlük işlerimizi ayarlarken, doğru<br />
düzenlemeler yapmamaktır. Uzun süreceğini<br />
bildiğimiz bir işi kısa zaman<br />
dilimine sığdırmak ya da tam tersini<br />
yapmak da programsızlıktır. Bunları<br />
kestiremeyen, hesaplayamayan insan<br />
hiçbir yere yetişemez. Zaman ve<br />
olaylara hakim olamamaya başlar.<br />
Sürüklenen, boğulan olur. Ve bu da sadece<br />
“geç kalmayı” değil alelacele<br />
ayak üstü iş yapmayı ciddiyetsizliği<br />
doğurur. Bu durumun bir başka türü<br />
de ani çıkan, beklemediğimiz olaylarla<br />
boğuşup bir yerlerde bizi bekleyenler<br />
olduğunu önemsememektir. Elbette,<br />
hayat her zaman bizim belirlediğimiz<br />
gibi akıp gitmez. Ani gelişmeler yaşayıp,<br />
hızla müdahale etmek zorunda<br />
kalabiliriz. Bu da aksamalara yol<br />
açabilir. Bu durumda bile tek çözüm<br />
programlı olmaktır. Hızla düzenleme<br />
yapıp, öncekini gözden geçirip yenisini<br />
yapabilmektir. Haber veremiyorsak<br />
bile, gelişen olayı da kontrolümüz<br />
altına alıp, başında durmadan<br />
organize edebilmeyi düşünmek gerekir.<br />
Ötesi yoğunluk adına sürekli bir<br />
yerlerde birilerini bekleten kişiler olmamız<br />
anlamına gelir.<br />
“Geç kalma” sadece bir yere yetişme<br />
üzerinden düşünülmemelidir.<br />
Bir kitabı zamanında bitirme, yazıyı<br />
zamanında teslim etme, işi gerektiği<br />
gibi yapma benzeri durumlar<br />
da bunun bir parçasıdır. Ama hangi<br />
açıdan bakarsak bakalım, doğru<br />
programlar yapıp, onları uygulamayı<br />
son dakikaya bırakmazsak, zamanında<br />
ve doğru emek harcarsak,<br />
geç kalma olasılığını da en aza indirmiş<br />
oluruz.<br />
Bilmeliyiz ki, sürekli geç kalmak,<br />
bizim sözümüze inanılmamasını doğurur,<br />
kimsenin güvenmediği insanlar<br />
olmaya başlarız.<br />
Geç kalmak, karşımızdaki insanlarla<br />
olan ilişkilerimize zarar verir.<br />
Saygısızlıktır. Saygı göstermezsek,<br />
saygı da göremeyiz. İlişkilerimiz<br />
alt-üst olur.<br />
Biliriz ki, söz namustur. O sözü<br />
zamanında yerine getirmek namusuna<br />
sahip çıkmaktır. İş işten geçtikten<br />
sonra namustan bahsetmenin<br />
anlamı kalmaz. Mesele onu gerektiği<br />
gibi korumaktır.<br />
Son dakikacılık, telaşlı ve alelacele<br />
iş yapmak, kuralsızlıkları da beraberinde<br />
getirir. Kuralsız iş yapmanın bedeli<br />
ağırdır. Tutsaklık ve ölüme kadar<br />
gider. Zamanında hareket etmemek<br />
eylem anında bizim ve yoldaşlarımızın<br />
vurulması-ölümüdür.<br />
Tüm mesele zamanı doğru kullanmayı<br />
öğrenmekte bitiyor. Öğrenmek<br />
zorundayız. Zamanı doğru planlayıp,<br />
gerekli emeği harcadıktan<br />
sonrası gelir. Başka yolumuz yoktur.<br />
Aklımıza kazımalıyız. Geç kalmak<br />
zarar verir.<br />
Sayı: 309<br />
<strong>Yürüyüş</strong><br />
25 Mart<br />
2012<br />
30 MART’TA <strong>KIZILDERE</strong>’YE GİDİYORUZ 31