You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />
makalemizde önce bu mekânlar, sonra da romanda varlığına mutlak ihtiyaç<br />
duyulan kişiler üzerinde durmak istiyoruz.<br />
1.1- Mekânlar (Fatih-Harbiye):<br />
İstanbul’un Fatih semti Bizans devrinde bile uhrevi bir havaya sahipti.<br />
Ayasofya, Ayairini, Hagioi Apostoloi (On iki Havari) adlı üç büyük kilise bu<br />
semtteydi. Ayrıca imparator mezarları da buradaydı. Bu semtin manevi havası<br />
İstanbul’un 1453’te Türkler tarafından fethinden sonra da yoğunlaşarak devam<br />
etti. Eskimiş, bakımsız kalmış, âdeta harabeye dönmüş Haiogi Apostoloi kilisesi<br />
fetihten sonra yıkılmış ve yerine Fatih Camiî ve medreseleri yapılmıştı. Fatih<br />
semti, bu cami ve medreselerin etrafında kuruldu. Osmanlı devletinin en büyük<br />
medreselerinden olan Sahn-ı Seman medreseleri burada inşa edilmiş ve bu semt<br />
âdeta imparatorluk Türkiye’sinin bir ilim merkezi haline gelmiş, bu ilim<br />
merkezi etrafında çok güçlü bir manevi hava oluşmuştu. Bu manevi hava,<br />
büyük bir değişikliğe uğramadan yüzyıllarca devam etti.<br />
Hocası Yahya Kemal gibi bir İstanbul âşığı olan Tanpınar, ünlü eseri<br />
Beş Şehir’de, 20. yüzyılın başlarında bile Fatih semtinin bu manevi havasını<br />
şöyle dile getirir: “Eski İstanbul’da ulema sınıfı denen şeyin ne olduğunu, Fatih<br />
avlusunun yukarı tarafındaki meydan kahvesini, benim gibi çocukluğunda bir<br />
Ramazan gecesi görmüş olanlar bilirler. Bütün meydan baştan aşağı sarıkla<br />
dolardı.” (Tanpınar, 2005: 170-171).<br />
Fatih semtinin manevi ve uhrevi havası, Cumhuriyet devrinde de devrin<br />
kendine özgü şartları içinde az çok değişerek ama daima devam etti. Bugün bile<br />
Fatih semti denince insanların hayaline muhafazakâr bir hayat tarzının yaygın<br />
bir şekilde gözlemlendiği bir semt gelir. “Fatih-Harbiye romanının vak’a<br />
zamanı, 1920-1930 yıllarını kapsamaktadır. Bu on yıllık zaman dilimi, arada<br />
yapılan birtakım geriye dönüşlerle 1909 yılına kadar genişler” (Tekin, 1999:<br />
168). Romanın asıl olay örgüsünü ise, 1929 veya 1930 yılında altı günde geçen<br />
olaylar meydana getirir. Yani romanda anlatılan 1929 veya 1930 yılının Fatih<br />
semtidir ve eski İstanbul’u, geleneksel muhafazakâr kültürü, yani Doğu’yu<br />
yansıtır. Romanın önemli kahramanlarından Neriman, Şinasi ve Neriman’ın<br />
babası Faiz Bey Fatih’te yaşar.<br />
Harbiye’ye gelince, burası Bizans devrinde bile, eski tarihi<br />
yarımadadan ayrılır. Galata, Bizans döneminde çoğunluğunu Ceneviz ve<br />
Venediklilerin meydana getirdiği yabancı tüccarların ve bankerlerin yaşadığı bir<br />
yerdir ve kalın surlarla asıl İstanbul’dan ayrılır. İstanbul’un fethinden sonra da<br />
bu ayrılık yüzyıllarca devam eder. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun son<br />
devirlerinde, Galata’ya önce Fransız ve Venedik elçilikleri açılır. Zamanla<br />
gelişerek Beyoğlu oluşur. Bu ayrım, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar devletin<br />
de resmi politikasıdır. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletin bu<br />
politikası değişmeye başlar. Sözgelimi Abdülmecit, Dolmabahçe Sarayı’nı,<br />
Abdülaziz, Çırağan Sarayı’nı, 2. Abdülhamit, Yıldız Sarayı’nı bu bölgeye<br />
48