devletin ve kamu kurumlarının diliTürkçe'dir. Ortak dilimizdir...”Gül’ün açıkça söylediklerini dikkatealmayıp, söylemediği sözleriçinde mesaj aramak boş beklentilerpeşinde koşmaktır. Halkta boş beklentileryaratarak, halkı oyalamak, hayalkırıklıklarına sürüklemektir. Halkıaldatmayın, Abdullah Gül kadargerçekleri söyleyin.Gül, reformistlerin, Kürt milliyetçilerinin,küçük burjuva aydınların“iyi niyet” beklediği bir durumdaasimilasyonu sürdürmeye devamedeceklerini alenen ilan ediyordu.Gül, Kürt sorunu konusundaAKP’den, Tayyip’ten farklı düşünmediğiniçok açık ortaya koyuyor.Daha ne desin! Bunu görmek yerine,Gül’ün her davranışından bir anlamçıkarmak, Diyarbakır’a gelmesini bir“jest”, Diyarbakır Belediyesi’ne uğramasınıbir “olumluluk” olarak görmek,icazetçiliğin uç noktasıdır.Bu kadar olumlanan Gül, Diyarbakır’da“sivil toplum örgütleri” diyelanse edilen çeşitli kurumlarla yaptığıtoplantıya BDP’yi çağırmamıştır.Hatta bunu da “iradesi olanları çağırdık”diye açıklayarak BDP’yiaçıkça aşağılamış, suçlamış, hedefgöstermiştir. Gül, işbirlikçileri biraraya getirip Kürt milliyetçi hareketealternatif oluşturmak gibi bir amaçlarınınolduğunu da saklamamıştır.Dilini konuşamayan, insanca yaşamkoşulları ellerinden alınan, köyleriyakılarak şehirlere doldurulanyoksul Kürt halkının sorunları ortadadururken, Gül alay eder gibi, “Diyarbakır'ınbir açık hava müzesi niteliğinitaşıdığıyla” ilgileniyordu.Asimilasyon ve baskıların kıskacındakiyoksul halk ne Diyarbakır’ın“tarihi güzelliklerini”, ne de “açıkhava müzesini görecek” durumdadır.Gül’ün, Diyarbakır’da ziyaret ettikleriarasında Anayasa referandumunda“evet” diyen Diyarbakır Sanayicive İşadamları Derneği BaşkanıRaif Türk de vardır. Bu ziyaret debir “mesaj” değil midir?Bu kadar açık “mesaj”dan sonrahalen Gül’ün çözüm sunacağını beklemekne kadar demokratlıktır?Tek kelimeyle, oligarşiye rağmen,oligarşiden çözüm beklemekKürt sorununu düzene havale etmektir.Gül’den çözüm beklemeninadı budur.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011SavaşanKelimelerKısaltmaYALIM!Bazen karşımıza öyle metinler gelir ki, içerdiği kısaltmalarnedeniyle anlaşılmaz haldedirler. Bazen yazıiçindeki en kilit kelime, kısaltma olarak yazılmıştır; o kısaltmanınanlamını bilen için sorun yoktur ama, kısaltmanınanlamını bilmeyen için yazı tamamen anlaşılmazhale bürünecektir.Burjuvazi, gerek kavramların, gerekse de kısaltmalarınkullanımında bazen düpedüz olayların ve olguların asılniteliklerini gizleme amacıyla hareket eder. Bunun içinherhangi bir olayın, olgunun, nesnenin, herkesçe bilinenve herkesce anlaşılabilecek olan Türkçe karşılığını değilde, başka bir dildeki karşılığını kullanırlar. Böyleceolay daha başından itibaren geniş kitleler için anlaşılmazolur.Mesela, ekonomi sayfalarında kısa bir taramada karşımızaçıkan şu kısaltmalara bakın: TEFE, TÜFE, Ar-Ge,STK, NGO, TÜİK, GSYH, EPDK, KEY, TMSF, İMKB,CEO, BDDK, SPK...Ekonomide ne olup bittiğini halkın anlamamasını isteyenburjuvazi için son derece normal bu yoğun kısaltmalar..Hiç kısaltma kullanılmaz değil; ama bir şeyi bilinmez,anlaşılmaz hale getiren, veya anlaşılmasını zorlaştıran kısaltmalarakarşıyız. Örnekteki gibi yoğun kısaltmalar, eniyi bildiriyi bile anlaşılmaz bir formüller yığınına dönüştürür.Yazdığımız her yazıda, basın açıklamasında, bildiride,kullandığımız kısaltmaların tam açılımlarını mutlakavermeliyiz. Kural olarak ya kısaltmayı ilk kullandığımızdakarşısına açılımını yazmalı veya dipnot düşmeliyiz.Kullanacağımız kavramı veya kısaltmayı, ilgili kesimlerbiliyor olabilir. Ama biz halkın tüm kesimlerineseslenme bakış açısıyla hareket etmeliyiz. Akademik kaygılardeğil, anlatmak istediğimizi halka anlatıp kavratmakaygısıyla hareket etmeliyiz. Yazımızı, basın açıklamamızı,bildirimizi okuyana bilmece çözdürmemeliyiz.İnternet ve cep telefonları, kısaltmaları daha da yaygınlaştırdı.Üstelik bu kısaltmalar büyük çoğunluğu itibarıylason derece sağlıksız, kuralsız, dili dejenere edenbir özellik taşıyor. Konuşma ve yazı dilimizde bu tür kısaltmalarıkullanmamalı, bunlara prim vermemeliyiz.Örneğin bir metinde THKP-C yazıyorsak, nasıl olsa herkesbiliyor diye düşünmeden açılımını da yazmalıyız. PASSyazıyorsak veya ideolojimize, stratejimize ilişkin benzerikısaltmaların mutlaka açılımını yazmalıyız.Akademik, bürokratik, soyut bir dilden, sadece biziminsanlarımızın anlayabileceği bir dilden uzak durmalıyız.Yazımızı, bildirimizi, basın açıklamamızı yazarken, kitlelerebir şey anlatma hedefimizi hiç unutmaz, ve, “yazdığımacaba nasıl anlaşılır?” sağlamasını yaparsak, bu vebenzeri eksikliklerden kurtulmamız daha kolay ve hızlıolur.2 8
Ders: Dergi dağıtımıSevgili okurlarımız merhaba. Geçenhaftaki dersimizde bu haftanın konusunuda belirlemiştik. Dersimize dergidağıtımıyla devam edeceğiz.Burjuva basın-yayın araçlarının,özellikle de televizyonların bu kadaryaygın bir şekilde toplumun yaşamınagirmiş olması karşısında kendi yayınlarımızın,kitlelere ulaştırılmasıçok daha büyük birönem kazanmıştır.Burjuva medya yalanhaberleriyle, magazinprogramlarıyla, kadın,eğlence, yarışma ve benzeriprogramlarla halkıuyutuyor. Adeta beyinleriniteslim alıyor. Burjuvazi,kitlelerin kendiçizdiği sınırlar dışındadüşünmesine engel oluyor.Gerçekleri biz yazıyoruz. Halkaiçinde bulunduğu durumdan nasılkurtulabileceğini biz gösteriyoruz.Dergimiz bu yanıyla elimizde büyükbir güçtür, büyük bir olanaktır. Böyleolduğu içindir ki oligarşi bu gücükullanmamızı engellemeye çalışıyor.Bunun için saldırıyor. “Terör” demagojileriyledergimizi tecrit etmeyeve gayrı-meşru göstermeye çalışıyor.Oligarşinin bu saldırılarını boşa çıkartmanın,tecriti parçalamanın yolu,dergimizi daha geniş kitlelere ulaştırmaktır.İşte bu noktada dergi dağıtımınınönemi bir kez daha karşımıza çıkıyor.Dergi dağıtımıörgütlü, iradi birfaaliyettir Dergiyi halka nasılulaştırıyoruz?Birincisi; dağıtım şirketi aracılığıylaulaştırılıyor. Ancak, derginin toplamsatış rakamıiçinde dağıtım şirketlerininyeri çoksınırlıdır. Ki, bu konudadağıtım şirketleriyleve gazetebayileriyle de birçoksorun yaşanmaktadır.Sonuçtadağıtım şirketleri işbirlikçitekellerin şirketleridir. Devrimcibir yayını dağıtmaya çok da isteklideğillerdir. Ayrıca polis, dergimizindağıtımını engellemek içinelinden geleni yapmaktadır. ÖzellikleAnadolu il ve ilçelerinde gazetebayileri tehdit edilip dergimizin dağıtımıengellenmektedir. Oysa gazetebayileri yapılan anlaşmalara görehukuken o yayını dağıtmak zorundadır.Bu tür durumlarda dergimizinbırakıldığı gazete bayilerini denetleyebilir,derginin dağıtım ve satışıkonusunda zorlayıcı olabilir, dergiyebayiler aracılığıyla ulaşan okurlarladoğrudan bağ kurmaya çalışabiliriz.Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi,sonuçta bayi aracılığıyla dağıtımınyeri bizim açımızdan tali bir konudur.İkincisi ve bizim için esas olanderginin elden dağıtımıdır. Düşmanınsaldırılarını püskürtecek, etrafımızaörmeye çalıştığı tecriti parçalayacakolan budur. Ancak bunun daötesinde, devrimci bir yayını, mücadeleve örgütlenmeyle bütünleştirmeninasıl yolu da elden dağıtımdır.Bu konuda uzun yılların birikimine,deney ve tecrübelerine sahip olmaklabirlikte yeteri kadar sonuç aldığımızsöylenemez. Sonuç almaktankastımız şudur: Bizim bu konudakikıstasımız şu ya da bu siyasi hareketindergisinin ne kadar sattığı olamaz.Çünkü solun durumu bu konuda alabildiğinegeridir. İkincisi; kıstasımız,kendi dağıttığımız dergi sayısını mevcutdurumun iki katına çıkartmak daolamaz. Ölçümüz; biz dergimizi, çalışmayaptığımız alanda halkın ne kadarınaulaştırabildiğimiz, ne kadarınaulaştıramadığımızdır.Herhangi bir çalışmanın, örgütlenmeninolmadığı yerler bir yana; asgaribir devrimci örgütlenmenin olduğuyerlerde de, dergimizi ulaştıramadığımızkesim ulaştırdığımızdanfazladır.Peki nedir bize engel olan? YeniÇözüm’den bugüne farklı alanlarda,farklı zamanlarda, farklı sorunlarolsa da genel olarak elden dergi dağıtımındakisorunlarpek değişmemiştir.Düşmanın saldırısı,operasyonlar, gözaltılar,tutuklamalar herzaman yetersizliklerin“gerekçe”lerinden biridir.Evet; operasyonlar,gözaltılar tutuklamalarhep olmuştur veolacaktır. Oligarşi bizimhalka ulaşmamızıengellemek için herzaman saldırmıştır. Bu konuda ödediğimizbedeller ortadadır. Oligarşininsaldırıları bütün faaliyetlerimiziçin geçerli. Onun için bu bir gerekçeolamaz.Bunun dışında dergi dağıtımında,derginin zamanında alınmasındanzamanında dağıtılmasına, paralarınıntoplanmasından satış ve tanıtımdaısrar ve istikrara kadar, çeşitli sorunlar,eksiklikler olmuştur ve olmaktadır.Keza,- Derginin bizzat dağıtanlar tarafındanokunması,- Okutulması, yazıların tartışılması,- Çalışma yaptığımız alan içindeve dışında, daha önce dergimizi ulaştırmadığımızyerlere ve kesimlereulaşılması... gibi konularda da sorunlarve eksiklikler olabilmektedir.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 9
- Page 1 and 2: Liseli, Üniversiteli Gençliğin S
- Page 3 and 4: 4 Bu haklar bize bağışlanmadı,s
- Page 6: DÜŞÜNCE VEÖRGÜTLENMEÖZGÜRLÜ
- Page 9 and 10: karşıya kaldığımız saldırı,
- Page 11 and 12: özgürlüğü başta olmak üzere,
- Page 13 and 14: Dergimiz Yürüyüş’üsahiplenec
- Page 15 and 16: İZMİR MALATYAlerin sesi olacağı
- Page 17 and 18: ÖğretmenimizAZ LAFÇOK İŞDevrim
- Page 19 and 20: YENİ YILA UMUDU BÜYÜTMESÖZÜYLE
- Page 21 and 22: Uzlaşmadık, anlaşmadık, yıktı
- Page 23 and 24: lerdir. Gazi’yi Nurtepe’den Okm
- Page 25 and 26: RöportajGelirlerse sonuna kadar di
- Page 27: Abdullah Gül’ün Diyarbakır Gez
- Page 31 and 32: Düşman yalan ve demagojilerle,bas
- Page 33 and 34: Burjuva politikacılartiyatrosuYıl
- Page 35 and 36: Asgari ücret insanlık onuruna ayk
- Page 37 and 38: Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK,
- Page 39 and 40: Ülkemizde GençlikGençliğinGünd
- Page 41 and 42: ❍ Liseli Gençlik’in ÇadırıA
- Page 43 and 44: SÜRGÜN SEVKLER,İŞKENCELER BOŞU
- Page 45 and 46: “AKP demokratikleşme manevralar
- Page 47 and 48: Patronlara Zenginlik Emekçiye Açl
- Page 49 and 50: EMEK“Torba Yasası PatronaZen gin
- Page 51 and 52: Almanya: Anadolu Federasyonu,Wupper
- Page 53 and 54: Sarı MuhalefetHaberi birlikte okuy