353-goc
353-goc
353-goc
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
TÜRK İŞ DÜNYASININ TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER KONUSUNDAKİ GÖRÜŞ, BEKLENTİ VE ÖNERİLERİ<br />
gibi kişileri kapsayacak “aile birleştirmeleri” de gelecekte gündeme gelecektir. Bu durum,<br />
Türkiye’deki Suriyelilerin sayısını önümüzdeki yıllarda 3 milyonun üzerine çıkarma<br />
ihtimalini ortaya koymaktadır.<br />
- Türkiye 2014’ten bu yana dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi haline gelmiştir.<br />
Buradan hareketle başta Cenevre Konvansiyonu olmak üzere konuyla ilgili uluslararası<br />
düzenlemelerin uluslararası ortamlarda yeniden değerlendirilerek günün koşullarına<br />
uygun olarak yapılandırılması ısrarla talep etmelidir. “Açık kapı politikası”, “geri göndermeme<br />
ilkesi”, “geri kabul”, “mültecilik” ve işleyen bir uluslararası işbirliği için Türkiye<br />
bir seferberlik yaratmalı, bu konulardaki ilave düzenleme “Mülteciler Konusundaki<br />
İstanbul Konvansiyonu”na benzer bir isimle yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye, BM’in<br />
önemli bir kurumu olan BMMYK’nin Türkiye’de (örneğin İstanbul’da) en önemli merkezlerinden<br />
birisine ev sahipliği yapmayı da önermelidir.<br />
- Türkiye ile AB arasında ortak mülteci, göçmen ve entegrasyon politikalarının geliştirilmesi<br />
gerekir. Bu ortak politika için “28+1” toplantıları yapılmalı ve kararlar Türkiye’ye<br />
“tebliğ” edilen şekilde değil, Türkiye ile birlikte ve kısa, orta ve uzun vadedeki gelişmeler<br />
çerçevesinde alınmalıdır. Türkiye’nin kara ve deniz sınırlarının korunması, özellikle de<br />
güvenlik riskleri de dikkate alındığında Türkiye bakımından da son derece önemlidir.<br />
Her ne kadar Türkiye AB’ye doğru yola çıkanlarla mücadele ediyor ve son bir yılda 50<br />
bini aşkın Suriyelinin ve diğer ülkelerden gelen kişilerin Avrupa’ya gidişini engellemiş<br />
olsa da, bir yılda 600 bini bulan geçişler, işbirliğinde ve kontrollerde sorunlar olduğunu<br />
ortaya koymaktadır. Türkiye’nin bunu bir “silah” olarak kullanma imajı da orta ve<br />
uzun vadede Türkiye’ye zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Bu konuda da dikkatli<br />
olmak gerekmektedir. Açıktır ki, Türkiye’nin desteği ve çabası olmaksızın Avrupa bu<br />
krizi atlatamaz. Ama Türkiye ile AB işbirliği ve ortaklığı doğrudan ya da dolaylı olarak<br />
mülteciler üzerinden verilecek tehdit mesajları üzerine kurulamaz. Bu tür bir tehdit<br />
yaklaşımının sürdürülebilme imkanı da söz konusu değildir. Türkiye’nin dikkat etmesi<br />
gereken husus AB ile üyelik müzakereleri yapan bir ortak özelliğinden, AB’nin “sınır<br />
politikalarının” muhatabı olan bir ülkeye dönüşme riskidir. Bu kapsamda, USAK raporunda<br />
da çok isabetle ifade edildiği üzere AB ile yeni müzakere başlıklarının açılması,<br />
mülteci krizinde işbirliğine karşılık olarak değil, mülteci krizi ile daha etkin işbirliğinin<br />
bir aracı olarak gündeme gelmelidir. Aksi halde, AB’nin müzakere sürecini pragmatik<br />
reelpolitik amaçlar ekseninde araçsallaştırılması normatif Avrupa nosyonuna ve Avrupa<br />
değerlerine, ikili ilişkilerin Ortadoğululaştırılması Türkiye’nin AB üyelik sürecine, ilk iki<br />
83