You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Öykü: Hay<br />
İllüstrasyon : MKS<br />
Öykü<br />
Cazu<br />
Soydukları kervandan kaldırdıkları parayla günlerdir kerhanede ve meyhanede zaman geçirdikleri<br />
için dün ellerindeki son çeyrekleri de kerhane karılarına yedirmişlerdi. Meyhaneci; hanında kavga çıkmasın<br />
diye, meteliksiz olduklarını bile bile, taslarına şarap dökmüş fakat bu iki izbandut kerhanedeki karılar<br />
yetmezmiş gibi hancının karısı ve kızını da bellemek isteyince küçük adam hanındaki diğer misafirlerİnden<br />
özür dileyip iki katı boyundaki sarhoş adamların enselerine en kalınından bir kütükle vurarak gecelerini<br />
sonlandırmıştı. İki haramiyi de köyün çöpünü taşıyan ihtiyarın çekçekine yerleştirip ihtiyara bir çeyreklik<br />
uzattı. “Yetmez, dedi ihtiyar. Uyanırlarsa yiyeceğim dayak için de bir çeyrek isterim.”<br />
İki adam uyandıklarında kendilerini ormanın içinde buldu. Burası hemen köyün bitimindeydi.<br />
İhtiyar çöpçü ağır adamları çekçeğinde fazla taşıyamamış tahta tekerlerden biri ormana girmeden kırılmış,<br />
“Nasıl olsa parasını hancıdan alırım” deyip yine de ormanın içindeki kara vadiye kadar getirip bırakmıştı<br />
çekçeğini ve iki izbandut uyanmadan kaçmıştı.<br />
Kafaları ağrıyarak ayılan adamlar gün ağarmamış diye yatıp uyudular. Gün ışığının sıcaklığı vurmaya<br />
başladığında aç karınlarının gurultusuna uyandılar. Bu koca ormanda elbette yiyecek bir şeyler olmalıydı.<br />
Çok geçmeden de koca atının yularını çeke çeke gelen bir avcıyı gördüler. Atının terkisinde de koca bir<br />
geyik vardı. Yeni vurulmuş olmalı ki hâlâ kanı damlıyordu yere. Afak kendilerini henüz fark etmemiş olan<br />
avcıya baktı, sonra etrafına bakınıp bir şey aradı gözleriyle. İhtiyar çöpçünün arabasının yanında bağlı<br />
uzun çatalı gördü. Çatalı eline aldı ve ağırlığını kontrol etti. Boyundan uzun, dişleri sivriltilmiş tahta çatalla<br />
önce nişan aldı. Omuzunun üzerinden ileri savurur gibi yapıp düzlüğüne baktı ve sonra yeni baştan<br />
tüm kuvvetiyle fırlattı avcıya. Koca çatal bir ıslık sesi çıkararak uçtu, kendini geç fark eden avcının göğüs<br />
kafesine yapıştı. Avcı bir daha nefes alamadı.<br />
Afak yol arkadaşı Reyl’e baktı, genç adam gidip ütmüş atı bulma ve hem atı hem geyiği getirme<br />
görevinin kendisine düştüğünü anladı. O atın gittiği yöne ilerlerken Afak da koca geyiği birkaç çalı çırpı ile<br />
pişiremeyecekleri için kurumuş ağaç kütüklerini yan yana getirdi. Kaç gündür şaraptan bulanan mideleri<br />
sonunda taze bir et görecekti.<br />
Reyl çok geçmeden getirdi atı. Terkideki geyik vurulalı henüz bir saat ya olmuş ya olmamıştı. Afak<br />
hayvanın derisini yüzmeye bile gerek görmedi, avcı hayvanı okla vurduktan sonra ağırlık yapmasın diye<br />
içini de boşaltmıştı zaten.<br />
Bilek kalınlığındaki bir sağlam ağaç dalını hayvanın içinden geçirip kütüklerin üzerine alev<br />
değmeyecek şekilde bıraktılar. Sonra da kızaran geyiğe bakmadan yeniden uykuya daldılar.<br />
Tuuların uzun uzun çalması derin uykularından uyandırdı. Yanık et kokusu ormanı sarmıştı. Ne<br />
olduğunu anlamadan yanık geyiğin etini yiyen bir erkek çocuğu gördüler. Çocuk epeyce didiklemişti eti.<br />
“Babamı siz mi öldürdünüz?” diye boş gözlerle sordu. Ne bir hüzün ne de sevinç vardı yüzünde.<br />
Tuular yeniden ötmeye başladı. “Bu ne?” diye sordu Afak babasını öldürdüğü çocuğa. “Cazu” dedi<br />
velet. “Cadı diyemedi” dedi tam arkasında bir kadın sesi. “Burada olmamak lazım ama bütün köyler şimdi<br />
burada toplanır.” Afak avcının atını yularından tutup çekiştiren kadına baktı. “O avcının kadını mıydın?”<br />
38 39