Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sorulan nazırın meclis önünde gerekli bilgiyi vermesi, reylerin eşitliği durumunda son kararın<br />
padişaha ait bulunması, kesinleşen kararların yasak olması gibi esaslar kabul edildi.<br />
Meclis-i Vâlây-ı Ahkâm-ı Adliye'den seçilen bir komisyon, Hristiyan tebaanın önceleri<br />
patrikhane ve vasıtasıyla Bâb-ı âlî'ye bildirdikleri şikâyetlerini incelemeye memur edildi.<br />
Meclis-i Vâlây-ı Ahkâm-ı Adliye'nin çalışmaları, <strong>Tanzimat</strong> programının yürütülmesinde<br />
büyük bir rol oynadı. <strong>Tanzimat</strong> programının başlıca maddeleri şunlardı:<br />
Haklar, mal, askerlik, maarif ve idare alanlarında Gülhane hattındaki genel prensiplere göre<br />
bir düzen kurmak.<br />
<strong>Tanzimat</strong>ın çeşitli cepheleri arasında en önemlisi, haklar cephesidir. Gülhane hattının<br />
prensipleri, <strong>Osmanlı</strong> Devleti'nin haklar bakımından gelişmesinde bir dönüm noktasıdır.<br />
<strong>Osmanlı</strong> Devleti, Tanrı hakları sistemi üzerinde kurulmuştur. Bu sistemde din ve devlet birdi.<br />
Devletin haklar kaynağı şeriattır. Devletin haklar teşkilâtı piramidinde en yüksek yargıç<br />
Tanrı'dır. Bu sistem, kutsal karakteri itibarıyla, hiçbir değişikliğe uğramadan 1839'a kadar<br />
sürdü. Gülhane Hatt-ı hümâyunu, Tanrı hakları sistemine son vermedi. Fakat Batı<br />
devletlerince kabul edilmiş olan bazı hak prensiplerini aldı. Bu suretle <strong>Osmanlı</strong> Devleti'nde<br />
Tanrı hakları sistemi yanında, Batı'nın lâik sistemi değer kazanmaya başladı.<br />
Evvelce birbirini inkâr etmiş olan bu iki haklar sistemi, <strong>Tanzimat</strong> devrinde yan yana<br />
yaşamaya başladılar. Birbirlerine bağışladıkları tavizlerle sözde bağdaşır göründüler. Hâlbuki<br />
yapıları itibarıyla aralarında herhangi bir kaynaşma mümkün değildi. Batı'nın haklar sistemi,<br />
yüzyılların ihtiyaçlarına göre değişen ve değişerek olgunlaşan, olgunlaştıkça da evrensel<br />
karakter alan bir sistemdi.<br />
<strong>Osmanlı</strong> haklar sistemi ise Ortaçağ şekil ve mahiyetini yüzyılar boyunca muhafaza ettiği için,<br />
ihtiyaçları karşılamaz bir duruma girmişti.<br />
<strong>Tanzimat</strong> devri adamları, Doğu ile Batı'nın haklar sistemini bağdaştırmak için büyük gayretler<br />
sarf ettiler. Bu gayretleri, kanunlaştırma hareketlerinde olduğu kadar adalet makinesine<br />
vermek istedikleri yeni şekilde de göze çarpmaktadır.<br />
Gülhane hatt-ı hümâyunundan altı ay sonra gibi kısa bir zaman içinde bir ceza kanununun<br />
ortaya konması, <strong>Tanzimat</strong>ın modern haklar bakımından manasını belirtecek bir harekettir.<br />
Fransızcadan kısmen tercüme suretiyle düzenlenmiş olan bu kanun, tebaaya padişah<br />
tarafından verilmiş hakların bir garantisi olarak alınabildiği gibi, tebaanın kanun önünde<br />
eşitliğinin bir sembolü olarak da kabul edilebilir. 1846'da memurların ödev, yetki ve<br />
sorumluluğunu göstermek için tertiplenen idare kanununda memurların işleyecekleri suçlara<br />
karşılık tutan cezalar belirtildi. Bu kanunların yapıları incelendiği ve muasır devletlerin<br />
kanunları ile karşılaştırıldığı vakit birçok hata görmek mümkündür. Fakat kanunlar yürürlüğe<br />
girmelerinden önceki devir ile karşılaştırılırsa, taşıdıkları büyük önem anlaşılır. <strong>Tanzimat</strong><br />
öncesi devirde, valiler ve mütesellimler, şehir ve kasabalarda türlü bahanelerle adam öldürme,<br />
sürgüne gönderme, mala el koyma âdetlerini edinmişlerdi. Rüşvete gelince, yüzyıllardan beri<br />
imparatorluğun her tarafında, en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütün memurlar arasında<br />
geçer akçe olmuştu. Memuriyet ve rütbe sahipleri, tekel ve devlet için siparişler verebilecek<br />
yerlerde olan büyük memurlar yahut onlar üzerinde söz geçirenler rüşvete o kadar<br />
kapılmışlardı ki, ''Mirî malı deniz, yemeyen domuz'' diye bir atalar sözü çıkmıştı.<br />
Gülhane hattının ilânından sonra birçok paşa, yeni prensip ve kanunları bilmemezlikten<br />
gelmek istedi. Bir aralık sadrazamlıkta bulunmuş olan Hüsrev Paşa, rüşvet suçundan Meclis-i<br />
Vâlây-ı Ahkâm-ı Adliye önünde yargılanarak kürek cezası hükmünü giydi. Valiliklerde<br />
bulunmuş olan Tahir, Akif, Nafiz, Hasip paşalar gibi kodamanlar da, <strong>Tanzimat</strong> kanunlarına<br />
aykırı hareketlerinden dolayı yargılanarak cezalara çarpıldılar. Ceza kanunnamesinden sonra,<br />
kısmen Fransızcadan çevrilen ticaret kanunu çıkarıldı.<br />
<strong>Tanzimat</strong> devrinde, kanunlaştırma hareketleriyle <strong>Osmanlı</strong> İmparatorluğu'na girdiğini<br />
gördüğümüz Batı'nın haklar sistemi, adalet makinesinde dereceli bir değişmeyi gerektirdi.