Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sahibi bilgin ve aydınların edebiyatı, divan edebiyatı idi. <strong>Osmanlı</strong> Devleti, siyasette olduğu<br />
kadar ilimde de kendi yeterliğine inandığı müddetçe, <strong>Osmanlı</strong> bilginleri ve aydınları, Batı<br />
dünyası ile düşünce bağıntıları kurmayı küfür saydılar. Fakat <strong>Osmanlı</strong> ordularının Batı<br />
orduları karşısında devamlı yenilgileri, <strong>Osmanlı</strong> devlet adamlarına ilkin Batı'nın bu alandaki<br />
üstünlüğünü kabul ettirdi. Daha sonra Batı'nın teknik ve haklar alanındaki üstünlüğünü de<br />
tanıttı. Bunun neticesi olarak, <strong>Osmanlı</strong> Devleti'nin kurumlarını yenilemek, Batı'nın bazı<br />
kurumlarının alınmasıyla kuvvetlendirmek gereği anlaşıldı ve bu maksadın sağlanması için<br />
eğitimde Batı programlarıyla Batı usulleri kabul edildi. Batı'dan öğretmenler getirtildi.<br />
Yüksek okulların öğretiminde yabancı dil öğrenmek mecburiyeti kondu ve Avrupa'ya<br />
öğrenciler gönderildi. Bütün bu hareketler Avrupa ile araçsız bir bağıntı sağlamakta tesirli<br />
oldular. Yabancı dil öğrenenler ve Avrupa okullarında okumaya gidenler için, yalnız uzman<br />
olarak yetişmek istedikleri alanın kaynakları değil, fakat Avrupa düşünce ve sanat âleminin<br />
bütün kaynakları da açık hâle gelmiş oluyordu. Bu kaynaklardan faydalanmak imkânını bulan<br />
Türk gençleri, İslâmlığın taşlaşmış ve kalıplaşmış bilim ve sanat değerlerini de taşıyorlardı.<br />
Avrupa'nın düşünce dünyası ile temas, onlarda Batı ile Doğu değerleri arasında bir savaşın<br />
başlamasına yer verdi. Neticede, Batı'nın değerleri, Doğu'nun değerleri yanında yerleşmeye<br />
başladı. Bununla beraber, <strong>Tanzimat</strong> bilginlerinden Avrupa'yı tanıyanlar tam manasıyla Batılı<br />
adam olamadılar. Divan edebiyatının şekillerine, Doğu'nun mistik felsefesine kısmen bağlı<br />
kaldılar. Fakat Batı kaynaklarıyla sağladıkları temas neticesinde, Batı'nın edebiyat ve sanat<br />
şekillerini, hatta bu edebiyat ve sanatın konularını ve bu konuların işleyen şeklini<br />
benimsemeye başladılar. <strong>Osmanlı</strong> edebiyatı, bu suretle, mücerretliğinden kurtuldu. Ahret<br />
istikametindeki yürüyüşünden, tabiat ve sosyete istikametine saptı. Fakat <strong>Tanzimat</strong> bilgin ve<br />
aydınları, İslâmlığın felsefesiyle yoğrulmuş oldukları için, <strong>Tanzimat</strong> edebiyatında türlü<br />
yönden din değerlerine yer vermekte devam ettiler. Bu sebeple, devletin ve cemiyetin diğer<br />
alanlarında yapılan yeniliklerde gördüğümüz ikilik, <strong>Tanzimat</strong> edebiyatında sürdü.<br />
<strong>Osmanlı</strong> İmparatorluğu'nda yapılan yeni düzen hareketlerinin kuvvetli tepkiler uyandırması<br />
kesin bir kural hükmünde idi. <strong>Tanzimat</strong>tan önce gerçekleştirilmek istenen bu gibi hareketler<br />
yüzünden isyanlar ve ihtilâller çıktığı, hükûmet ve saltanat değişmeleri olduğu bilinmektedir.<br />
Fakat <strong>Tanzimat</strong> öncesi yeni düzen hareketleri, bazı müesseselerin veyahut şekillerin<br />
değişmesi manasını taşıdığı için, bu hareketlere karşı doğan tepki hiçbir zaman bütün<br />
imparatorluk halkını ilgilendirmemiştir. Selim III devrinde olsun, Mahmut II zamanında<br />
olsun, Batılılaşma çalışmalarını fena gözle görenler, Müslüman tebaadan, geri düşünceli<br />
olanlardır. Hristiyan tebaa, daha doğrusu, reaya, Batılılaşma çalışmalarını lâkaydiyle<br />
karşılamıştır. Yabancı devletler arasında ise Batılılaşma hareketlerine karşı düşmanca durum<br />
takınan olmamıştır.<br />
''<strong>Tanzimat</strong>'', kendinden önce yapılmış yenilik hareketlerinin bir tekrarı olmadığı ve yeni<br />
prensipler getirdiği için, genel bir ilgi uyandırmıştır. Bütün imparatorluk halkı ve hatta<br />
yabancı devletler, bu prensiplerin yürürlüğü karşısında <strong>Tanzimat</strong>ın lehinde veya aleyhinde bir<br />
tavır takınmak mecburiyetini duymuşlardır.<br />
Gülhane hatt-ı hümâyununun metnindeki açıklık ve sadelik, prensiplerindeki doğruluk, çekici<br />
idi. Herkes hayatına, malına ve parasına, evindeki çoluk çocuğuna tamamen sahip olacak,<br />
kanun gibi kuvvetli bir koruyucusu olacaktı. Mahkemelerde küçük ve büyük, zengin veya<br />
fakir, eşit tutulacak, rüşvet, hakkın açıklanmasında tesir etmeyecekti. Böyle bir durum, İslâm<br />
ve Hristiyan, bütün tebaa için huzur ve güvenlik sağlıyordu. Bu sebepledir ki, Gülhane<br />
hattının okunması, ilk anlarda memleketin içinde ve dışında sevinç ve ümitle kutlandı. Fakat<br />
Gülhane hattının prensipleri kâğıt üzerinden iş haline konulmaya başlayınca, türlü<br />
istikametlerden sesler yükseldi.<br />
Başlıca itiraz, cahiller sınıfından geldi. <strong>Tanzimat</strong>tan önceki yenilik hareketlerine karşı<br />
tutturulan nakarat yine başladı: Şeriat elden gidiyor; Hristiyan tebaa ile İslâm tebaa arasında<br />
eşitlik nasıl olur? Zaten devletin gerilemesi hep Hristiyanlara yüz vermekten ve onların