Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Enver Ziya Karal Osmanlı Tanzimat Dönemi indir - Tarihsuuru.com
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kendiliğinden ilân ettiğini dünyaya açıklamakla, hükümranlık haklarını yalnız şekil yönünden<br />
kurtarmış oluyordu. Gerçekte ise, <strong>Osmanlı</strong> İmparatorluğu'nun Hristiyan tebaasının refahını<br />
düşünmek ve bu hususta gereken kararları almak Avrupa büyük devletlerinin eline geçmiş idi.<br />
Gülhane hattındaki prensipleri yeniledikten başka, onlara yenilerini de ekleyen Islahat<br />
Fermanı şu yirmi maddeden kurulmuştur:<br />
''Tebaanın can ve mal, ırz ve namus masunluğu; kanun önünde eşitlik; şahsın ve topluluğun<br />
tasarruf hukuklarına saygı; devlet hizmetlerine ve askerlik ödevine bütün tebaanın kabulü;<br />
bazı sınırlar içinde mezhep ve eğitim hürriyeti; vergiler hususunda eşitlik, iltizam usulünün<br />
kaldırılarak verginin doğrudan doğruya alınması; mahkemelerde şahitlik hususunda eşitlik,<br />
tebaanın mahkemeler huzurunda hüküm giymesinden sonra idam veya af hususunun,<br />
padişahın hakları cümlesinden olduğu; mahkemelerin açık olması ve ilâmların yayımlanması;<br />
suçlu mülklerinin müsaderesi usulünün kaldırılması; işkencenin kaldırılması; hapishane usul<br />
ve nizamlarının insanlık kaidelerine daha uygun bir şekilde tutulması; karma ticaret, ceza ve<br />
cinayet davaları için karma mahkemeler kurulması, bu mahkemelerde yürütülecek haklar ve<br />
ceza kanunlarıyla mahkeme usullerinin düzenlenmesi; Müslüman olmayan toplulukların din<br />
yönünden olan imtiyazları muhfaza edilerek, diğer imtiyazlarının incelenmesi ve<br />
değiştirilmesi; patrikhanelerin veya Müslüman olmayan meclislerin, bazı hallerde, hukuk<br />
davalarında sahip olacakları salâhiyetlerin teyidi; adı geçen meclisler tarafından vilâyet ve<br />
nahiye meclisleriyle Ahkâm-ı Adliye meclisinde aza bulundurulması; resmî yazılarda<br />
Hristiyanlar için hakaret manası taşıyan tabirlerin kullanılmaması; rüşvetin kaldırılması,<br />
irtikâp ve ihtilâsın kaldırılması için kanunun şiddetle yürütülmesi.''<br />
Islahat Fermanı'nın bu maddeleri, Gülhane hattına göre daha gerekli ve daha geniş idi.<br />
Gülhane hattında da olduğu gibi, Islahat Fermanı'nda da başlıca düşünce, tebaayı ırk ve din<br />
farkı gözetmeksizin kaynaştırmak ve imparatorluğun mukadderatı ile ilgili bir <strong>Osmanlı</strong><br />
topluluğu yaratmaktı. Islahat Fermanı, bu amaca varılması için İslâmlarla Hristiyanları ayıran<br />
hususların kaldırılmasını göz önünde tutuyordu. İslâmlarla Hristiyanlar arasında mevcut<br />
farklar, din, vergi, askerlik, devlet memurluklarına geçme ve eğitim alanında göze çarpmakta<br />
idi. Hristiyanlar, din bakımından hürlüğe sahiptiler. Fakat inanç sistemleri, İslâmlar nazarında<br />
küfürdü. Bu itibarla Hristiyanlar da kâfir sayılırlardı. İmparatorluğun temeli İslâmlık olduğu<br />
için, Hristiyan umumî efkârını üzen bazı kanunlar da çıkarılmıştı. Bunlar içinden ikisi İslâm<br />
umumî efkârında kuvvetli birer hüküm hâlini de almış bulunuyordu. İslâmlığı kendi isteğiyle<br />
kabul eden bir Hristiyan veya Yahudi, tekrar kendi dinine döndüğü takdirde, ölüm cezasına<br />
çarptırılması kanundu. Keza Müslüman bir kadınla münasebette bulunan bir Hristiyanın,<br />
İslâmlığı kabul etmediği takdirde, ölüme mahkûm edilmesi de kanundu. Böyle kanunlar<br />
mevcut oldukça, Hristiyan cemiyeti ile Müslüman cemiyeti arasında bir kaynaşma<br />
sağlanamayacağı belli idi. Islahat Fermanı, içine aldığı maddelerle, kişiler arasında eşitliği<br />
temin etmek istediği kadar din sistemleri arasında mevcut eşitsizliği de şekil bakımından<br />
olsun kaldırmak istiyordu.<br />
İslâmlarla Hristiyanlar arasında vergi ve askerlik hizmeti bakımından olan eşitsizlik ise<br />
oldukça önemli idi. <strong>Tanzimat</strong>a kadar Hristiyan tebaa askere alınmazdı. Bu muafiyetine<br />
karşılık olarak da devlete haraç ismini taşıyan bir vergi verirdi. Bu durum, tebaanın kanun<br />
önünde eşitliği prensibini çok zayıflatmakta idi. <strong>Tanzimat</strong>ta haraç kaldırılarak askerlik ödevi<br />
Hristiyanlar için de mecburî olmuştu. 1847'de ilk defa olarak Rum gemicileri <strong>Osmanlı</strong><br />
bahriyesine alınmıştı. 1850'de Devlet şûrasının kabul ettiği bir kanun projesiyle, bütün<br />
Hristiyan tebaanın askerlik problemi ele alındı. Fakat bir taraftan Hristiyanların orduda<br />
ilerlemeleri kararlaştırılamadığından, diğer taraftan Hristiyanlar askerliği<br />
benimseyemediklerinden, kanun projesi yürütülemedi. Bu örneğe rağmen Islahat Fermanı'nda<br />
Hristiyanların askerliği yeniden prensip olarak ortaya kondu. Askerlik ödevini yapmak<br />
istemeyen İslâm ve Hristiyan tebaa için ''bedel-i nakdî'' formülü kabul edildi. Bu, bir derece,<br />
haraç vergisinin devamı demekti. Fakat İslâmların da bedel-i nakdî vermek hakkına sahip