0235-Muzik_Tarixi-Ilhan_Mimaroghlu-1995-233s
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
lamını güçlendirmek amacıyla, güvenle kullanmıştır.<br />
Monteverdi’nin opera biçiminde ilk yapıtlarım vermesi üzerine, opera<br />
besteciliği İtalya’da iyiden iyiye yayılmıştır. On yedinci yüzyılın öbür<br />
İtalyan bestecileri arasında, Monteverdi’nin öğrencisi Pietro Cavalli’nin<br />
(1602-1676) ve rakibi Marc Antonio Cesti’nin (1618-1669), özellikle, 115<br />
opera besteleyen Alessandro Scarlatti’nin (1658-1725) adlarını verelim.<br />
Oratoryoya gelince, bu biçimin öncüsü Filippo N en (1515-1595) adlı<br />
bir Floransak papazdır. Oratoryoyu kutsal konulu ve sahnede oynanması<br />
gerekmeyen opera diye tanımlayabiliriz. Oratoryoların konulan çoğunlukla<br />
Tevrat ve İncil’den alınır. Emilio del Cavalieri’nin (1550-1602) 1600 yılında<br />
Roma’da sunulan La mppresentazione di anim'a e di co/po oratoryosu<br />
aslında, tam anlamında, bir kutsal operaydı. Nitekim ilk oratoryolar<br />
operadan ancak konularıyla ayrılırlardı. Yoksa onlar da opera gibi dekor,<br />
kostüm, sahne hareketi ve -gerekirse- bale ile birlikte sunulurdu, oynanırdı.<br />
Bu yolda bir değişiklik, Giacomo Carissimi’nin (1605-1674) oratoryoya<br />
historicus adı verilen anlatıcıyı getirmesidir. Carissimi, anlatıcıya dayanıp<br />
oratoryolarında sahne hareketinden, dekor ve kostümden vazgeçmiştir.<br />
Carissimi’nin öğrencilerinden Marc-Antoine Charpentier (1634-1704)<br />
oratoryoyu Fransa’da yaymaya çalışmış, fakat başarı gösterememiştir.<br />
Charpentier oratoryolarından başka on yedi kadar opera (bu ara 1693 yılında<br />
Paris’te oynanan Midde) ve birçok missa, motet, dindışı şarkılar ve<br />
çalgı müziği de bestelemiştir. Opera alanındaki verimliliğini oratoryo alalımda<br />
da gösteren Alessandro Scarlatti’nin bu biçime getirdiği yenilik recitativo’lannjranına<br />
aryalar da koyması ve aıya-recitativo sıralanmasıyla orator<br />
oya bir biçim vermesidir. Scarlatti aynı zamanda arya biçimini de, üçe<br />
ayı ma ve üçüncü bölümün ilkin tekrarı olmasını sağlama yoluyla, kesinleştirmiştir.<br />
Scarlatti’den sonra İtalya’da oratoryo alanında çalışmalar gevşemiştir.<br />
İTALYA DIŞINDA OPERA<br />
Opera Almanya ve Avusturya’da büyük rağbet gördü. Fakat on yedinci<br />
yüzyılda Alman bestecileri gelecek yüzyıllara kalacak değerde operalar<br />
bestelemiş olmadılar. Hamburg'da Reinhard Keiser (1674-1739) şehrin<br />
opera kuruntunun bir yandan yöneticiliğini yaparken, bir yandan da birçok<br />
opera besteledi. Viyana’da Johann Josef Fux (1670-1741) ve Johann<br />
Caspar Kerll (1627-1693) İtalyanlannkilerle başa çıkamayacak operalar<br />
yazdılar. Bu gibi bestecilerin çabalan İtalyan operasının Almanya’da yayılmasını<br />
önleyemedi.<br />
İngiltere’de de opera çalışmalan İtalyan etkisi altında ezildi kaldı.<br />
Gene de Henry Purcell (1659-1695) gibi bir deha sayesinde İngiliz müzikli<br />
tiyatrosu en azından Dido and Aeneas gibi bir esere kavuştu. Bu yapıt, Nahum<br />
Tate’in kuru, tatsız metnine rağmen, Purcell’in müziğinin melodi nite<br />
36